8 Nisan Medyanın Halleri
Hazırlayan: Ercan Dolapçı
ANKARA’DAN MOSKOVA’YA YAPILAN ÜST DÜZEY ZİYARETİN ŞİFRELERİ
HANDE FIRAT / HÜRRİYET
Şimdi gelelim İbrahim Kalın’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Moskava’da Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı görüşmenin ayrıntılarına... Hem Rus hem Türk yetkililerden aldığım önemli perde arkası bilgileri maddeler halinde sizlerle paylaşacağım.
- Akkuyu Nükleer Enerji Santralı’na 27 Nisan’da nükleer yakıt gelecek, santral nükleer tesis statüsü kazanacak.
- Bunun için de bir açılış yapılacak. Bu açılışa Putin’in video konferans yöntemiyle katılması planlıyor.
- Sonrasında iki lider ve heyetler Türk-Rus ilişkilerini yine video konferans yöntemiyle masaya yatıracak. Putin ile İbrahim Kalın’ın yaptığı görüşmenin en can alıcı noktası ise Rusya ve Ukrayna Savaşı’nın durdurulmasına yönelik.
- ABD bahar taaruzu için Ukrayna’yı donatmayı sürdürüyor.
- Ancak savaş tüm dünyaya büyük zarar veriyor.
- Edindiğim bilgilere göre görüşmede Putin, “Sonsuza kadar savaş istemiyoruz, müzakerelerden de kaçmayız. Ancak Batı bizim de şartlarımızı mutlaka göz önünde bulundurmalı” dedi.
- Putin’in ana talebi müzakerelerin ABD ve Batı özellikle de Almanya ile yürütülmesi.
- Müzakerelerde “Ukrayna-Rusya savaşından ana çıkış yolu nedir?” sorusunun yanıtının bulunması.
- Burada Türkiye’nin taraflara teklifi Rusya ve ABD başta olmak üzere Batı ile yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmek.
- Çok zor başlıklar var, Rusya’nın Ukrayna’da ilhak ettiği toprakların ne kadarından ve nasıl çekileceği ya da Ukrayna’nın NATO üyeliği ya da inşası gibi...
- Yine de Türkiye bir süreç için kapı açmış bulunuyor. Putin ile yapılan görüşmeler şimdi Batı’ya anlatılıyor.
- Dünyayı zora sokan süreçte Türkiye’nin açtığı kapıdan geçilip geçilemeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
ORTAK LİSTE KARARI TESADÜF MÜ?
MEHMET BARLAS / SABAH
Ortak liste açıklamasıyla birlikte 7'li koalisyon masasında tartışma bitiyor mu? Bence yeni başlıyor. Şimdi CHP listelerinde CHP tabanının hiç tanımadığı, Türkiye'de adını kimsenin duymadığı birtakım isimler liste başı olacak. Bu yöntemin iki büyük sorun yaratacağını düşünüyorum. Türkiye'nin çeşitli illerinde yıllardır listeye girebilmek için çalışan CHP'li isimler ve taraftarları, listede kendi isimlerini göremeyince bir küskünler ordusu oluşturabilir. Bir CHP'li, misyon olarak kendisine taban tabana zıt biri için seçim çalışması yapar mı? Hiç sanmıyorum. Bu birinci risk.
İkinci risk ise biraz daha karmaşık. 4 küçük partiye kaç kontenjan verildiğini bilmiyoruz. Kılıçdaroğlu listeleri hazırlarken bu kontenjanlara uyacak mı? CHP uysa bile aday gösterildikleri illeri ve sıralamadaki yerlerini beğenecekler mi? Ayrıca muhafazakâr kökenli bu partilerin yüzde 1 de olsa tabanı var. Onlar hangi motivasyonla ellerine CHP bayrağı alarak seçim çalışması yapacak.
CHP çatısı altındaki bir ortak liste kararının 4 küçük partiye destek vermeyi düşünen muhafazakâr seçmen üzerinde olumsuz etki yapacağını düşünüyorum. İdeolojik bagajı nedeniyle CHP logosuna asla eli gitmeyecek milyonlarca seçmen var bu ülkede.
D’HONDT ETKİLİ PARLAMENTO HESAPLARI
ZAFER ŞAHİN / MİLLİYET
Bir süredir seçimi yüzde 60 ile alacaklarını adeta haykırarak ilan eden muhalefet son düzlükte vites küçültmeye başladı. İyi Parti hariç masanın küçük ortakları 81 ilde CHP listelerinden seçime giriyor! İyi Parti de birçok ilde CHP ile ortak hareket edecek.
Muhalefet cephesindeki bu keskin dönüş aslında bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Çünkü her ne kadar aksini söyleseler de acı gerçek CHP’li eski bakan Fikri Sağlar’ın bir TV yayınında dile getirdiği gibi: AK Parti ve Erdoğan hâlâ birinci. Bu saf ve yalın gerçeğin üstüne bir de yüzde 7 barajlı D’Hondt sistemi gelince Millet İttifakı’ndaki küçük partiler MHP’li Feti Yıldız’ın tabiriyle “CHP’ye iltica etmeye” mecbur kaldı.
D’Hondt sistemi seçim bölgelerinde 1’inci çıkan partilere milletvekili sayısının belirlenmesinde öncelik sağlıyor. 24 Haziran seçimlerinde Millet İttifakı sadece 6 ilde 1’inci olabildi. (Aydın-Edirne-İzmir-Kırklareli-Muğla-Tekirdağ) AK Parti ise tam 64 ilde sandıktan 1’inci parti olarak çıktı. Çakma anketler dışında hiçbir ankette AK Parti’yi geçemeyen muhalefet tam da bu yüzden CHP çatısı altında birleşerek bir anlamda son kozunu oynadı. Cumhurbaşkanlığını kaybetmelerine rağmen Meclis’te çoğunluğu sağlayabilirlerse siyasi ömürleri uzayacak. Hele bir de seçimi 2’nci tura bırakabilirse “İstikrar” vurgusuyla seçmen nezdinde önemli bir avantaja sahip olacaklar.
KILIÇDAROĞLU, PKK/HDP'YE ELİNİ VERİP KOLUNU KAPTIRMIŞ
KURTULUŞ TAYİZ / AKŞAM
Sakık, Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kendilerine kapalı kapılar ardında verdiği sözleri kamuoyu önünde deklare ederek gizli pazarlıkların bağlayıcı hale gelmesini talep ediyor.
Sakık'ın açıklamalarından anlaşıldığı üzere Kılıçdaroğlu'nun verdiği sözlerin başında yeni bir anayasa geliyor. PKK/HDP'nin "yeni anayasa"dan beklentisi Irak ve Suriye'de olduğu gibi bir "özerk statü"dür. Öcalan başta olmak üzere tüm KCK tutuklularına "genel af", KHK'lılara devlete dönüş ve PKK belediyeciliğine yeşil ışık da Kılıçdaroğlu'nun verdiği sözler arasında.
Kılıçdaroğlu hesap uzmanlığıyla övünüyor ama anlaşılan pek de hesap kitap bilmiyor. Baksanıza, gizli pazarlıklarda Güneydoğu'nun tapusunu bile neredeyse PKK/HDP'nin üzerine yapacak. Meral Hanım'ın bu pazarlıklardan haberi yok mu? Yoksa seçim sonrası mı Kılıçdaroğlu'na karşı bunları kullanmayı düşünüyor?
Neyse, Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olabilmek adına ülkenin temellerine dinamit koyuyor, farkında değil. Durum şu: Kılıçdaroğlu, PKK/HDP'ye Güneydoğunun tapusunu vermeye hazır. Ana muhalefet partisinin bu duruma düşmesi Türkiye için bir felaket. Tabii burada asıl mesele Kılıçdaroğlu'nun kişisel ihtiraslarından öte CHP ve İYİ Parti'nin Türkiye'yi bölecek Amerikan planlarına sonuna kadar yatmış olmaları. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "14 Mayıs'ta ABD'ye bir ders verelim" sözleri de burada anlamını buluyor. 14 Mayıs seçimleri açık ki, Amerikan mandacılarıyla bağımsız Türkiye'den yana olanlar arasında bir referandum niteliği kazanmıştır. Millet, yüzyıl önce olduğu gibi bu kez de seçim sandığında mandacıları başarısızlığa uğratacaktır.