08 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 15°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

8 Ocak Medyanın Halleri

8 Ocak Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

8 Ocak Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

İSRAİL FIRAT’IN DOĞUSUNDA VURULMALI

İBRAHİM KARAGÜL/ YENİ ŞAFAK

Öyleyse en acil konu İsrail’e ve PKK/YPG’ye zaman kazandırmaktan kaçınmaktır. İsrail ile savaş Fırat’ın doğusundan başlamaktadır. Çünkü o bölgedeki durumla İsrail’in öncelikleri birebir örtüşmektedir. YPG’yi vurmak İsrail’i vurmak haline gelmiştir. YPG’yi tasfiye etmek İsrail’i Suriye’den tasfiye etmek haline gelmiştir. (…)

Fırat’ın doğusunda oluşturulacak statüko, terör havzası, bölgenin tamamına yönelik bir müdahale üssüne dönüşecek, dokunulmaz bir alan haline gelecek, ABD ve Avrupa’nın ana garnizonlarından biri olacaktır.

Unutmayalım ki; Suriye savaşının ana sebebi şu an Fırat’ın doğusunda kurmaya çalıştıkları statükoydu. Bu bölge Akdeniz’e kadar ulaştırılacak, Türkiye’nin bütün güney sınırı çevrelenmiş olacak, harita İran sınırına kadar uzatılacaktı. (…)

Çok daha vahim bir şey söyleyeyim: Fırat’ın doğusunu kurtarmak için, PKK-YPG’ye alan açmak için, nefes aldırmak için İsrail Şam’ı işgal edebilir. Bunu İsrail’e yaptırabilirler. Suriye toprak bütünlüğünün tamamlanmaması, PKK/YPG’nin Fırat’ın doğusunda bir güç olarak kalması için olağanüstü şeyler yapabilir. (…)

Gerçeğe dönelim. Silah bırakmayacaklar. Müzakere ile, siyasetle silah bırakmayacaklar. Zamana oynayacak, sorunu kronikleştirecekler. Mümkünse bir “uluslararası hakemlik” ihdas etmek isteyecekler. Bunu da Şam üzerinden deneyecekler. Bu, Türkiye için intihar anlamına gelir.

Güç dışında hiçbir seçenekle silah bırakmayacaklar. Mesele barış ve uzlaşma değil. Mesele güç hesaplaşmasına dönmüş durumda.

ZENGİNLERE DE NEDEN BİR AZAMİ ÜCRET KONMUYOR?

YALÇIN BAYER/ HÜRRİYET

2025 yılı için asgari ücret, 22.104,67 TL olarak tespit edildi.

Asgari ücret, çalışanların yiyecek, giyecek, sağlık, konut, kültür ve ulaşım gibi temel ve zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması için ödenen ücrettir. Yani Atatürk’ün halkçılık ilkesini uygulamaktır. Çünkü halkçılık; devletin halkın geçimini, refah düzeyini, mutluluğunu sağlamasıdır. Öyleyse asgari ücret bu normları ve değerleri korumalıdır. Evet, işçilere emekçilere bir asgari ücret limiti koyuluyor. Ama bunun yanında neden zenginlere de böylesi bir sınır koyulmuyor? Bunu ben de ilk kez Hollandalı bir ekonomistten öğrendim.

Hollandalı ekonomist Ingrid Robeyns, Limitarisme (Sınırlayıcılık) isimli eserine bundan 2400 yıl önce yaşamış Yunan filozofu Platon’un bir sözü ile başlıyor. Platon “Zengin ile fakir arasındaki fark 3 veya 4 kattan fazla olmamalıdır” diyor. Yazar, bundan dolayı zenginliğin sınırının 10 milyon avro ile sınırlandırılması gerektiğini öneriyor. “Çünkü nasıl ki fakirlik toplum için bir tehlike ise aynı şekilde zenginlik de toplum için büyük bir tehlikedir” diyor.

Öyleyse Hollandalı bu ekonomistin de dediği gibi zenginlere de bir azami ücret limiti getirilmelidir. Böylece fakirlik toprağa gömülür, dünya daha da zenginleşir ve güzelleşir. Öyle değil mi?

Haydi, siz zenginliği 10 milyon yerine 20 milyon avro ile sınırlandırın. Ve zenginden alınacak vergilerle fakirleri de kalkındırın. Çünkü Cumhuriyet; Atatürk’ün de dediği gibi: “Kimsesizlerin kimsesidir.” İşte bu uygulama tam da halkçılıktır ve de sosyal devlettir.

Kaldı ki dünyanın süper zenginleri de bu düşünceyi destekliyor ve şöyle diyorlar: “Dünyadaki fakirliği yenmek ve dünyayı kurtarmak için bizim vergilerimizi yükseltin. Bizler kesinlikle komünist değiliz. Bizler kapitalistiz. Ama bizler, vergilerimizle fakirliğin önüne geçmek istiyoruz.”

Bundan daha güzel bir öneri olabilir mi? Biz zenginiyle fakiriyle aynı dünyada yaşıyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Öyleyse neden biz bu dünyayı daha adil ve daha yaşanır yapmıyoruz?

T.C. Anayasasının 5. maddesine göre Türkiye sosyal bir devlettir. Bu demek ki Türk devleti vatandaşlarını aç ve açıkta bırakamaz.

YENİ ANAYASA MI ÇÖZÜLME Mİ?

NAİM BABÜROĞLU/ SÖZCÜ

Ve şimdi, 2025 yılında Yeni Anayasa rüzgârı...

“1921 Anayasası esas alınsın” söylemleri var.

Amaç anlaşılmıştır...

1921 Anayasası’nda ne yoktur?

“Türk Milleti” tanımı yoktur.

Ulus ve üniter devlet yoktur.

Laiklik yoktur.

Cumhuriyet’in temel nitelikleri yoktur.

Bayrak, Milli Marş yoktur.

Resmi dil Türkçe yoktur.

Kadın hakları yoktur.

Atatürk İlkeleri hiç yoktur.

Eee, işte bu yüzden, 1921 Anayasası sevda değil, kara sevda, kara sevda...

Çünkü... Cumhuriyet, henüz ilan edilmemiştir. Saltanat ve halifelik henüz kaldırılmamıştır.

Yeni Anayasa çalışmasında...

1921 Anayasası’na benzer bir Anayasa mümkün olmadığı takdirde...

Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri de düzenlenemezse bile, 42 ve 66’ncı maddeler hedeflenmiştir.

Anayasanın 42’nci maddesi:

“Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır...”

Bu maddenin değişikliği ile, “Atatürk ilke ve inkılapları” ifadesinin çıkarılması amaçlanmıştır.

Anayasa’nın 66’ncı maddesi:

“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”

Bu maddede, vatandaşlık tanımına diğer etnik unsurların da dahil edilmesi çabası var.

Böylece, resmi dil “Türkçe” hükmü ve değiştirilemez maddeler de payını almış olacak.

Hadise, tam da budur...

İkinci “Yetmez ama Evet” ekibi de hazır.

İsrail PKK YPG asgari ücret