13 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

9 Kasım Medyanın Halleri

9 Kasım Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

9 Kasım Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

AB’DE TRUMP SORUNU

Abdülkadir Selvi / Hürriyet

Trump’ın seçilmesiyle sevinen ve üzülen liderler var. Kimi ona ‘kazanan, kaybeden liderler’ diyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, sevinenlerden. Orban ile AB arasında müthiş bir gerilim yaşanıyor. Bir de Kamala Harris kazansaydı Orban, kaybedenler listesinde yer alacaktı. Ama Trump’ın kazanmasıyla birlikte büyük bir destek sağladı. Avrupa büyük kaybetti. Çünkü Amerikan derin devleti bile Trump dönemine hazırlandı. Türkiye son 1 yıldır bu dosyalara çalışıyor. Avrupa buna hazırlık yapmadı. Hatta bazı ülkeler Trump kaybetsin diye Amerika’da çalışmalar yaptı, bu nedenle zirvede Trump’ın ruhu dolaşıyordu. Bu zirve (Avrupa Siyasi Topluluğu Toplantısı) de ortaya koydu ki Avrupa bir B Planı yapmamış. Trump kazanınca gözüne far tutulmuş tavşana döndüler. 5 Kasım’a kadar Avrupa’nın Amerika diye bir sorunu yoktu. Trump’ın kazanmasıyla birlikte Avrupa’nın da ‘ABD ile ilişkiler’ diye bir başlığı oluştu. Trump’ın en büyük vaadi Rusya-Ukrayna savaşını bitirmekti. Zaten Putin de Trump’ın kazanmasını bekliyordu. Böylece barış masasına ABD desteğini kaybetmiş bir Zelenskiy ile oturmayı bekliyordu. Putin’in hesabı tuttu.

TRUMP KAZANINCA KAYBEDENLER

Melih Altınok / Sabah

(Trump’ın) Seçildikten sonra yaptığı ilk konuşmasında savaş çıkarmayacağını ve Suriye gibi mevcut çatışma alanlarından çekileceklerini söylemesi bile umut verici. Tabii bu durumda tüm dünyada, Demokrat koalisyon kaybedince kaybetmiş sayılanlar da var. Kuşkusuz ilk sırada, Harris'in temsilcisi olduğu küreselcilerin kayığına binip kendine istikbal arayanlar geliyor. Zelenski'nin işi bitti. Trump artık Ukrayna'ya 5 sent bile göndermez. Suriye'nin kuzeyinde McGurk'ün himayesinde devlet kurma hayalleriyle çığırından çıkan PKK-YPG ve onun Türkiye de dâhil bölgedeki kolları sahipsiz kaldı. Okyanus Ötesi'ne şirin görünmek için çırpınan ana muhalefet aktörleri de sukut-u hayale uğradıklarını gizleyemiyorlar. Fransa'daki Macron ve Ukrayna cephesinin gönüllüsü İngiltere de kaybedenler listesinde. Almanya'daki Okyanus Ötesi'nin kukla koalisyonu da şimdiden çatırdamaya başladı. Netanyahu da Trump'ın seçilmesini coşkuyla karşıladı. Ancak ben İsrail'daki soykırım kabinesinin, zafer konuşmasında Müslümanlara da teşekkür eden Trump'tan umduğunu bulamayacağını düşünüyorum. Zira Trump pragmatist bir adam. Anlaşmasına, kârına bakıyor. Günün sonunda İsrail'in bölgedeki saldırganlığının maliyetine bakar. Ve bu akıl tutulmasının astarının ABD için yüzünden daha pahalıya geldiğini görür. Örneğin Ortadoğu'daki savaş politikaların mimarı McGurk'ü daha önce görevinden almıştı. Yeniden aynısını yapması muhtemel. Bu da bölgedeki fiili durumu derinden etkiler. Trump'ın Netanyahu'ya durumu toparlamak için göreve başlayacağı Ocak 2025'e kadar süre tanıdığı da bağımsız ABD medyasında konuşulanlar arasında.

NATO’YU SORGULAYAN UKRAYNA’YA FARKLI BAKAN BİR TRUMP NE ANLAMA GELİYOR?

Sedat Ergin / Hürriyet

Trump’ın ilk döneminde kayda geçirdiği NATO’yu hedef alan çıkışları, Avrupa’daki devlet adamları, siyasetçiler, kanaat önderleri, kamuoylarında ABD’nin Avrupa’ya güvenlik garantilerinin ne kadar kalıcı olacağı hususunda tereddütlerin, soru işaretlerinin ortaya çıkmasına kaynaklık etmiştir. Her halükârda Avrupa’nın gelecekte kendi savunmasını kendisinin üstlenmesi gerekebileceği düşüncesi artık kıtada üzerinde ciddi bir şekilde kafa yorulan bir başlıktır. Bu konudaki zihin egzersizleri Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle daha çok zemin kazanacaktır. Ele aldığımız bu mesele Trump’ın Ukrayna konusundaki açıklamalarına yansıyan niyetleri de dikkate alındığında, tahmin edilenden çok daha önce ve yüksek önem derecesi içinde gündeme gelebilir. Bunun bir nedeni de, Trump’ın Rusya lideri Vladimir Putin’e ve Ukrayna’daki savaşa bakışının ABD’deki sisteminin yerleşik tutumuna kıyasla görece daha esnek bir noktada durmasıdır. Trump seçim kampanyası sırasında yaptığı açıklamalarda “Başkan olduğunda Ukrayna’daki savaşa 24 saat içinde çözüm bulacağını” söylemiştir. Trump’ın yeni Başkan Yardımcısı olan James David Vance ise bir mülakatında, bulunacak çözümün Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesini içerebileceğini, hatta Rusya’nın girdiği topraklarda kalması gerekeceğini belirtmiştir. Her ikisi de Ukrayna’ya giden ABD silahlarının hibe olmamasını, faturayı Avrupalıların ödemesini savunmaktadır. Gerek Trump gerek Vance’in Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında ABD ile Avrupa arasında yerleşmiş olan mutabakatın dışında bir pozisyon aldıkları aşikardır. Bu açıdan bakıldığında, Putin’in Batı dayanışması içinde uç vermekte olan bu çatlaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu, Ukrayna’daki pazarlık kartlarının güçlendiğini düşündüğünü tahmin edebiliriz. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin de gelişmelerin girmekte olduğu yönden hiç de hoşnut olmadığını öngörebileceğimiz gibi...

SIRADAKİ YAMAN SUAL: SARI KOVBOY’U VURURLAR MI?

Tamer Korkmaz / Yeni şafak

Derin ABD’ye karşı mücadele edeceğine dair kimi beyanları var, Sarı Kovboy’un! Beyaz Saray’daki “Standart Sapması” arttıkça veya kontrolden çıktığı ölçüde Derin ABD’nin DJ Trump’a “namlunun ucunu gösterme” ihtimali yükselecektir! ABD’deki İleri Demokrasi’nin rakipsizliği işte bu noktada saklıdır: Seçilmesine engel olamadıkları veyahut “raydan çıktığını” düşündükleri Başkan’ı ortadan kaldırmak için… Suikastın yöntemini “seçerek” ne denli “demokratik” bir ülke/devlet olduklarını cümle aleme gösterirler! Sarı Kovboy Donald, Başkan adaylığını engellemek için hakkında düzenlenen dört iddianamenin sahipleri ile onları motive edenlerden “intikam” alacak mı? Sadece bu hadise bile ABD’deki “mevcut gerilimi” artırmaya yarayacak bir örnek teşkil eder ABD’yi, Amerika Bölünmüş Devletleri’ni; şimdiye kadarkilerden daha şiddetli bir iç hesaplaşma bekliyor. “Kontrolden Çıkmış!” Donald Trump’a yönelik muhtemel bir suikast ise ülkeyi iç savaşa kadar götürebilir! ABD’nin içindeki sert kutuplaşma ve giderek artan, daha da artması beklenen “yarılma” Türkiye’nin lehine bir gelişme olarak seyredecektir!

ESENYURT ÇIKMAZINDAKİ CHP

Zafer Şahin / Milliyet

BETİMAR’ın Kasım 2024 siyasi gündem araştırmasına göre CHP oylarında son üç ayda yaklaşık beş puanlık bir düşüş var. CHP yüzde 29,6’lık oy oranıyla AK Parti’nin 2,3 puan gerisinde ikinci parti durumunda. Anket sonuçları AK Parti’yi yüzde 31,9’la birinci parti konumuna yükselten ana faktörün Esenyurt olayı ile zirve yapan CHP-DEM ilişkisi olduğunu hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor. Sadece CHP değil Ekrem İmamoğlu da bu süreçten zarar görüyor. İmamoğlu’nun Esenyurt’a kayyum atanması üzerine yaptığı “Seçimlerde bükemediğiniz bu bileği kayyımla, yasaklarla bir milim bükemeyeceksiniz. Ben sizinle uğraşacağım. Bu kadar net.” açıklamasına destek verenlerin oranı yüzde 35,4. Bu sözleri desteklemeyenlerin oranı ise yüzde 55,1. İmamoğlu’nun kendisini siper ettiği Esenyurt Belediye Başkanı için düzenlenen mitinge katılmayan Mansur Yavaş, Tanju Özcan ve Burcu Köksal’ın tutumunu doğru bulanların oranı yüzde 46,5. “Doğru bulmuyorum.” diyenler ise yüzde 38,8’de kalmış. İmamoğlu’nu üzecek bir diğer sonuç ise “Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?” sorusuna verilen cevaplarda ortaya çıkıyor. Muhalefetin adayı Mansur Yavaş olmalı diyenlerin oranı yüzde 39,4. “İmamoğlu olsun” diyenler ise yüzde 22,8. İşin enteresan tarafı Yavaş’ın CHP tabanının da en çok istediği aday olarak öne çıkması. CHP’lilerin yüzde 40,3’ü Yavaş derken, İmamoğlu’nu tercih edenlerin oranı yüzde 39,9’da kalıyor. Sonuçlar CHP’nin kendi tabanının da DEM ilişkisinden rahatsız olduğunu gösteriyor. CHP’nin Esenyurt’ta DEM ile gerçekleştirdiği mitingi olumlu bulanların oranı sadece yüzde 30,5. Yanlış bulduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 56,7. CHP lideri Özgür Özel’in Esenyurt mitinginde yaptığı erken seçim çıkışı da seçmende bir karşılık bulmamış. Erken seçim isteyenlerin oranı 43,4’te kalırken, karşı çıkanların oranı 50,7 olarak ölçülmüş. CHP yönetimi ve İmamoğlu farkında mı bilmem ama freni patlamış bir kamyon gibi yokuştan aşağı sürükleniyorlar. 1989 SHP’sini HEP ile kurduğu ilişki nasıl bitirdiyse 2024 CHP’sini de DEM ile sürekli vites büyüterek geliştirdikleri ilişki bitirecek. Esenyurt’ta girdikleri çıkmaz sokakta daha çok hırpalanacaklar. Ellerini, kollarını öyle bir kaptırmışlar ki DEM’e, oradan çıkmaları pek mümkün görünmüyor.

Trump PKK NATO ABD CHP