AB diplomatları: Batı’nın güvenilirliği kalmadı!
Avrupa Birliği (AB) diplomat ve çalışanları, Von Der Leyen'in Gazze politikasını protesto etti. Diplomatlar, Batı'nın Gazze'deki sivil ölümleri görmezden gelmesi nedeniyle Küresel Güney'de tüm güvenilirliğini kaybettiğini ilan etti.
850 AB çalışanı, daha önce benzeri görülmemiş bir protesto mektubuyla Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'in Gazze'deki savaşa ilişkin küstah politikasını eleştirdi. Arka planda İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı 7 Ekim'deki HAMAS harekâtının ardından sivil halka gıda ve su yardımının kesilmesi var. Buna karşı Brüksel'in ne yapması gerektiği tartışılıyor. Avrupa’da İsrail zulmüne karşı on binlerin sokaklara dökülmesi yanında, devlet ve AB organlarında da güçlü bir hareketlilik gözleniyor. Bu tepki Almanya ve Avrupa politikalarına yön veren dış politika kurumlarına, bunların yayınlarına kadar yayıldı. AB çalışanları, politikaya yön veren yetkililere karşı imza toplamadılar. Bu şöyle yansıdı:
“Protesto mektubunda Gazze'deki sivillere yönelik belirgin kayıtsızlık konusunda endişe duyulduğu belirtiliyor: AB tüm güvenilirliğini riske atıyor. Geçen hafta diplomatlar Financial Times'a Ukrayna savaşında Rusya'ya uygulanan standartın Gazze savaşı için de geçerli olması gerektiğini söylemişlerdi. Açıkça görüldüğü üzere durum böyle değil. Artık şunu varsaymak gerekir: Küresel Güney devletleri bizi bir daha asla dinlemeyecek. Ukrayna ile ilgili bir sonraki BM kararında çekimser oyların sayısında büyük bir patlama yaşanacaktır. (German Foreign Policy, 25 Ekim 2023)
İKİ CEPHELİ SAVAŞ ABD'Yİ KORKUTUYOR
Filistin topraklarında İşgalci İsrail’in katlimları ve soykırıma varan tutumları salgırgan tarafında olan Avrupa cephesi yönetim aygıtlarında da tepki toplamaya başladı. Diğer yandan ABD, İsrail'i Gazze Şeridi'nde uzun süredir duyurduğu kara harekâtını ertelemeye çağırıyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ardından da ABD Başkanı Joe Biden, Tel Aviv'e yaptıkları ziyaretlerde ılımlılığı savunmuş, özellikle İsrail'in Lübnan Hizbullah'ına ikinci bir cephe açacak bir saldırıya karşı uyarıda bulunmuş, ancak saldırıları önlerken itidal çağrısı yapmıştı.
ABD yetkilileri, iki cepheli bir savaşın İsrail için zor olacağını ve sadece ABD güçlerini değil muhtemelen İran'ı da kapsayacağını söylüyorlar. Eğer bu gerçekleşirse Washington, Ukrayna'ya verdiği askeri desteğin yanı sıra bir kez daha Orta Doğu'ya bağlanmış olacak. Güç politikaları açısından da sonuçlar şimdiden belirginleşmeye başladı: Güney Çin Denizi'nde, Çin ve Filipinler arasında yaşanan bir anlaşmazlık tırmandı; ABD acil bir durumda Manila'yı askeri olarak da destekleyeceğini belirtmiş olsa da, bu en uç durumda, ordusunun değerlendirmesine göre kazanamayacağı üç cepheli bir savaşa girmesine neden olacaktır.
AB BÜTÜN İTİBARINI RİSKE ATIYOR
Ursula von der Leyen’in, İsrail'in kendini savunma hakkı olduğunu ifade ettikten sonra AB'li mevkidaşlarıyla bir araya gelen Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, "insani ateşkes" çağrısını açıkça reddetti ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam etmesinden yana olduğunu söyledi. Öte yandan Dışişleri Komiseri Josep Borrell ve bazı dışişleri bakanları, Gazze Şeridi'ndeki sivil nüfusa erzak sağlanmasını garanti altına almak için silahların en azından bir süre daha susmasını talep etti. Birleşmiş Milletler ateşkes çağrısında bulundu.
Von der Leyen’in bütün kararlar ve insani kuralları çiğneyen tutumları sadece Avrupa halkları arsında ki protestolara değil devlet bürokrasisi arasında da geniş protestolara yol açtı. AB çalışanı imzacılar, “AB Komisyonunun son günlerde Gazze'de insan hakları ve uluslararası insancıl hukuk hiçe sayılarak yapılan sivil katliamına karşı sergilediği açık kayıtsızlıktan endişe duyduklarını” yazıyor. “Eşi benzeri görülmemiş bir isyan” olarak nitelendirilen mektubun sonunda şu ifadelere yer veriliyor: “AB tüm itibarını riske atıyor.”
BATININ İKİYÜZLÜLÜĞÜ: TARİFE HACET YOK
Sadece AB değil, bütün olarak Batı için ikiyüzlülük sözkonusu. GFP bülteni şunu yazıyor: “Ukrayna savaşında Rusya söz konusu olduğunda Batı en sert şekilde eleştiriyor, Batı yönetimlerinde İsrail'in HAMAS'a karşı eylemleri sorgulanmadan hoş görülüyor. Bu durum özellikle de sivil altyapıya yönelik saldırılar ve sivillerin enerji, gıda ve suya erişiminin kesilmesi nedeniyle ortaya çıkıyor.” Financial Times üst düzey bir G7 diplomatının şu uyarısını aktardı: “Küresel Güney'deki savaşı kesinlikle kaybettik.” Geçtiğimiz günlerde Kahire'de düzenlenen “Barış Zirvesi”nde Ürdün Kralı 2. Abdullah şu açıklamayı yaptı: “Arap dünyasının duyduğu mesaj açık ve nettir: Filistinlilerin hayatı İsraillilerin hayatından daha az önemlidir. Bizim hayatlarımız diğer hayatlardan daha az önemlidir. Uluslararası hukukun uygulanması sadece bir seçenektir ve insan haklarının engelleri vardır. sınırlarda biter, ırklarda biter, dinlerde biter.”
Geçtiğimiz hafta eski NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, bu tür açıklamalarda dile getirilen kızgınlığın artık sonuçsuz kalmayacağı uyarısında bulunmuştu. De Hoop Scheffer, “Biz Batı, artık yetkili değiliz.” diyordu: “Ve Küresel Güney, 'Lütfen, bizim de bir süredir görmezden geldiğiniz bir sesimiz var' diyor.”
SALDIRININ ANA HEDEFİ TÜRKİYE
On parmağının altında on pire bulunan Amerikan-İsrail saldırganları küresel çapta birçok noktada çatışma peşindeler:
Tayvan Boğazı ve Güney Asya hareketliliği ile NATO’yu Pasifik’e kadar yaymanın planı, Ukrayna üzerinden Rusya’nın kuşatılması planı, İsrail saldırganlığını Filistin’e karşı kışkırtarak Batı Asya’yı çıkarların göre şekillendirmek. Bütün bu hreketlilikten öte en önemlisi Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin kuşatılması. Yunanistan’daki üsler, Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki terör devleti kurma faaliyetleri saldırganlığın odak noktası. Özetle ABD-İsrail eksenli saldırganlığa karşı Asya merkezli olarak büyük insanlık ayağa kalkıyor. Bu süreçte, çok yaygın olarak ifade edildiği gibi saldırı ekseninin ana hedefi Türkiye’dir. Çatışma çıkartma alanı Doğu Akdeniz’dir. Bu kamplaşmanın dışında kalma olanağı olmadığına göre Türkiye, Suriye başta olmak üzere dostlarıyla ilişkilerini sıkılaştırmalı, Batı’dan medet beklemeyi kesinlikle terk etmelidir. Emperyalist-Siyonist saldırganlığa karşı kararlılıkla mücadele vermesi gereken Türkiye Avrupa’nın vicdanını da uyandırır.