AB ekonomik modeli çıkmazda! Başarısız ekonomik model, AB’nin varlığını tehdit ediyor
AB ülkelerinin ekonomilerinde yaşanan gerilemeler, Batılı yayın organlarının gündeminde. Son olarak Bloomberg ve Politico gazetelerindeki değerlendirmeler, Avrupa ekonomisinin önündeki zorlukları ortaya koydu. Üye ülkeler uluslararası rekabette geri kalırken, AB projesine ilişkin şüpheler artıyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli Bloomberg gazetesinin ekonomi alanında çalışan gazetecileri Kamil Kowalcze, Jorge Valero ve Alessandra Migliaccio Avrupa ekonomisinin yaşadığı gerilemeyi kaleme aldı. Yazıda Avrupa Birliği’ni zor duruma sokan siyasi anlaşmazlıklar da konu edildi. Makalede, AB ekonomisinin verim sorununun henüz yeni fark edildiğine dikkat çekildi: “Washington ya da Pekin'deki politika yapıcılar yıllardır Avrupa Birliği'nin verimsizliğe sürüklenişini değerlendiriyor olsa da, Avrupa ekonomisine yön vermekle yükümlü politikacıların karşı karşıya oldukları zorlukların ciddiyetini kabul etmeleri biraz zaman aldı. Ancak şimdi anlamaya başladılar.”
TEKNOLOJİ YARIŞINDA GERİYE DÜŞTÜ
Makalede, Avrupa'nın “sanayi motoru” olan Alman ekonomisinin, Maliye Bakanı Christen Lindner ve Şansölye Olaf Scholz'un 2021'de göreve gelmesinden bu yana iki çeyrek üst üste büyüme kaydedemediğine ve bununla bağlantılı olarak AB’nin yeni nesil teknoloji geliştirme savaşında ABD ve Çin'in gerisinde kaldığına vurgu yapıldı. Sanayideki durgunlaşma, teknolojik açığın da artması sonucunu doğuruyor.
Bloomberg’e konuşan bir AB yetkilisi, maliye bakanlarının Brüksel'deki olağan toplantıları için bir araya geldiklerinde en büyük endişenin ABD’yi ve Çin'i yakalamak için ne yapılması gerektiği olduğunu söyledi. Bu tartışmaların altında bir korku yattığını belirten yetkili, bakanların başarısızlığın sonuçlarının farkında olduğunu söyledi. Ayrıca Yunanistan Maliye Bakanı Kostis Hatzidakis eylülde verdiği bir mülakatta “Avrupa'nın ana ticaret ortakları olan ABD ve Çin'in gerisinde kaldığı aşikar. Eğer derhal harekete geçilmezse, bu düşüş eninde sonunda geri döndürülemez hale gelecektir.” ifadelerini kullanmıştı.
‘EKONOMİK SORUNLARIN CİDDİYETİ HENÜZ ANLAŞILAMADI’
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) çok konuşulan 2030 tahminlerine yeniden vurgu yapıldı ve 2029’da Avro Bölgesi’nin büyüme oranlarının gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kalacağı hatırlatıldı: ““IMF, Avro Bölgesi’nin 2029 yılında sadece %1,2 oranında büyüyeceğini tahmin ediyor. Brezilya ve Güney Kore'nin neredeyse iki kat daha hızlı büyümesi beklenirken Suudi ekonomisi bunun üç katı hızda büyüyebilir.”
Maliye bakanları toplantısını yöneten Eurogroup Başkanı İrlandalı yetkili Paschal Donohoe, bu konuya ilişkin yorum yaparak AB’deki ekonomik tartışmaların henüz sorunların ciddiyetini yakalayamadığını ancak yakın zamanda çok daha keskinleşeceğini ifade etti. Donohoe, karşılaştırmalı büyüme görünümleri hakkındaki bilgilerin çok aydınlatıcı olduğunu belirtti.
AB’nin ekonomik sorunlarını daha köklü değişiklerle çözme tartışmaları da üye ülke liderlerinin gündeminde bir süredir yer alıyor. Makalede, nisan ayında toplanan liderler zirvesinde yetkililerin bir kısmının gerileme sürecini tersine çevirmek için bir paradigma, yani köklü bir model değişikliği, çağrısında bulunduğu ancak bu kavramın çok sert bulunması üzerine “politika değişikliği” kavramı üzerinde mutabık kalındığı hatırlatıldı.
HÜKÜMETLERİN ZAYIFLIĞI KIRILGANLIĞI ARTIRIYOR
Bloomberg’e konuşan Brüksel'deki bazı üst düzey yetkililer sorunun büyük bir kısmının birçok ulusal liderin zayıflığından ileri geldiğini söyledi. Liderler ayrıca milliyetçilerin yükselişinin AB-şüpheciliğini artırdığına dikkat çekti: “Almanya'da Scholz ve İspanya'da Pedro Sanchez, Polonya'da Donald Tusk ve Hollanda'da Dick Schoof gibi kırılgan koalisyonlarla kısıtlanmış durumdalar ve tüm bu ülkelerde aşırı sağ partilere desteğin artması, liderleri AB girişimleri için siyasi sermaye harcama ya da seçmenlerden sadece uzun vadede fayda sağlayacak fedakarlıklarda bulunmalarını isteme konusunda tedirgin ediyor.”
AB PROJESİ TIKANIYOR
Bloomberg’in bir başkası yazarı Ben Sills ise AB’nin girdiği zor durumun altını çizdi: “Siyasi tıkanıklık, dış tehditler ve ekonomik durgunluğun bir araya gelmesi, Avrupa Birliği'nin kendi başına küresel bir güç olma hevesini sona erdirmekle tehdit ediyor ve üye ülkeleri bunun yerine kendi çıkarlarını savunmaya itiyor.” Sills’e göre onlarca yıldır öne çıkan olumsuz ekonomik göstergelerin ve düşük büyümenin ardından, bölge liderleri şimdi yoğun şekilde “düşüşün durdurulamaz hale geldiğine dair bir kanıt yağmuruyla karşı karşıya kalıyor.”
Sills, ABD merkezli şirketlerin dahi Avrupa’ya sırtını döndüğünü belirtti: “Fransa'nın Avrupa hayranı cumhurbaşkanı, hükümeti üzerindeki veto yetkisini aşırı sağcılara teslim etti; Almanya'nın en büyük otomobil üreticisi ilk kez ülkesindeki fabrikaları kapatmaktan bahsediyor; ABD'li teknoloji devleri yapay zeka konusundaki yeni kısıtlamalar nedeniyle Avrupa pazarına sırtını dönüyor. Tüm bu gelişmeler AB'nin uyumlu ve dinamik bir ekonomik blok olarak hareket edememesini desteklemekte ve statüsünü aşındırmaktadır.”
AB EKONOMİK MODELİ UZUN SÜREDİR BAŞARISIZ
Üye ülkelerdeki seçmenlerin de AB’deki ekonomik zorlukları takip edecek şekilde, AB projesine şüpheyle yaklaşmaya devam ettiğinin altını çizen Sills, “Temel sorun, dünyanın iklim çöküşü, demografik değişim ve post-endüstriyel ekonomiye geçiş gibi dramatik değişimler yaşamasıdır. Tüm bunlar Avrupa'nın yanıt verme yeteneği ve istekliliğinin geciktiği olgulardır. Bölgenin jeopolitik rakipleri bu dönüşümlerden faydalanmaya çalışırken, AB'nin en büyük üyelerinin çoğu uzun süredir başarısız olan ekonomik modellerle ve alternatifleri benimsemeyen huzursuz seçmenlerle boğuşuyor.” ifadelerini kullandı.
MACRON: ‘DEĞİŞMEZSEK, PİYASADAN ATILACAĞIZ’
Polonya eski Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gibi yetkililerin yakın zamanda yaptıkları açıklamalar da başarısızlığı yeniden gözler önüne sermişti. Kwasniewski bir röportajında “Dünyada bir şeyler çok ama çok dramatik ve çok ama çok derin bir şekilde değişiyor. Doğru tepki veremiyoruz, çünkü çok yavaşız.” ifadelerini kullanırken; Macron ekim ayının başında Berlin'de katıldığı bir panelde “Gerçekten risk altında olduğumuza inanıyorum” dedi. “Önümüzdeki iki ya da üç yıl içinde, eğer klasik gündemimizi takip edersek, piyasanın dışında kalacağız. Bundan hiç şüphem yok.”
İHRACATA DAYALI MODEL RİSK ALTINDA
Macron aynı zamanda 2022'de Rusya - Ukrayna savaşanın başlamasından bu yana ucuz Rus fosil yakıtlarına ulaşamamanın ve ABD Başkanı Joe Biden'ın agresif şekilde sübvansiyon yoğun bir sanayi politikası izlemesinin, Avrupa'nın ihracata dayalı ekonomilerinin gelişmesine izin veren eski modelden bir kopuşa işaret ettiğini savunuyor.
AB’NİN ESKİ ÜYELERİ DE AB’Yİ BİR ENGEL OLARAK GÖRÜYOR
Sills, AB’nin eski ve merkezi üyelerinin de artık Birliğe şüpheci yaklaşmaya başladığına dikkat çekti: “Bu sonuçlar, yatırım ve üretkenlikte geri kalmanın ötesinde bir hasara yol açma tehdidi taşıyor. Bölge liderleri Avrupa projesine olan inançlarını kaybediyor. Bu sadece Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi Avrupa-şüphecileri için geçerli değil. Çekirdek Avrupa ülkelerindeki yetkililer, AB'yi bugüne kadar temsil ettiği refah ve koruma kaynağından ziyade, aşmaları gereken bir engel olarak görmeye başlıyor.”
Sills, bu tepkileri şöyle sıraladı: “Fransız yetkililer, Almanya'nın uzun süredir devam eden muhalefeti nedeniyle blok çerçevesi dışında daha küçük bir ülke grubuyla daha derin bir entegrasyon kurmaktan bahsediyor. Polonyalı yetkililer de savunma konusunda benzer girişimlerden söz ediyor. Geleneksel olarak en AB yanlısı ülkelerden biri olan İspanya'nın başbakanı, Çin yatırımlarını çekmek için ticaret kısıtlamalarını esnetiyor.”
AVRUPA KIRILMA NOKTASINA GELDİ
ABD merkezli Politico gazetesinin teknoloji muhabiri GianVolpicelli ise, Avrupa ekonomisini aşağı çeken zorlukların yıllardır birikmeye devam ettiğini ancak yetkililerin bunu anlamakta yavaş kaldığını ifade etti.
AB rekabet gücü eksikliğini fark ederken, ekonominin nasıl canlandırılacağı sorusu bu hafta Brüksel'de yapılacak liderler zirvesine damgasını vurdu. On yıllardır yapılan uyarıların ardından, ortaya çıkan kanıtlar düşüşün durdurulamaz bir hal alabileceğini gözler önüne seriyor. Volpicelli, “Halihazırda bölünmüş olan Avrupa artık bir kırılma noktasına geldi. Kuzey ülkeleri iç pazarı düzenlemeye öncelik verirken, Fransa ve İtalya daha fazla yatırım istiyor, doğu ülkeleri ise savunmaya odaklanmış durumda. Mario Draghi'nin zayıf verimlilik artışıyla mücadele için yaptığı uyandırma çağrısının ardından yaşanan ilgisizlik ve tepkiler, bölgenin çabalamaktan vazgeçme riskini yeniden öne çıkarıyor.” ifadelerini kullandı.