AB, uluslararası ticareti yaptırım aracı olarak kullanıyor
Avrupa Birliği, Ukrayna’dan ithal edilen bazı tahıllara kısıtlama getirdi. Avrupa’daki çiftçileri ‘desteklemek’ gerekçesi ile alınan karar Ukrayna tarafından da olumlu karşılandı. Peki, Avrupa Birliği’nin bu kararı çiftçilere ve Ukrayna’ya ne kazandıracak?
Avrupa Parlamentosu ile Avrupa Komisyonu’nu 20 Mart’ta “çiftçileri desteklemek” gerekçesiyle yeni kararlar aldı. Ukrayna’dan yapılan tahıl ithalatına yönelik yeni politika çerçevesi açıklandı. Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’dan ithal ettiği bazı tahıllara tanınan ayrıcalıklar kısıtlanırken, Ukrayna Başbakanı Denys Shmyhal bu gelişmeyi “iyi haber” olarak değerlendirdi ve bunun Ukrayna'nın üreticilerini desteklemesine ve ihracat seviyelerini korumasına olanak sağlayacağını söyledi. Peki AB’nin Ukrayna’dan yaptığı ithalatı azaltacak bir gelişme neden Ukrayna Başbakanı tarafından sevinçle karşılandı? Bunun cevabını, Avrupa Parlamentosu’nun yayınladığı kararın başlığında bulmak mümkün: “Ukrayna'ya verilen ticaret desteğinin, AB çiftçilerine verilen güvencelerle birlikte, uzatılmasına ilişkin anlaşma”. Parlamento’nun kararı özünde Rusya - Ukrayna savaşıyla birlikte AB’nin Ukrayna’dan gelen tarım ürünlerine sağladığı gümrük vergisi ve diğer yükümlülüklere ilişkin ayrıcalıkların Haziran 2025’e kadar uzatılması yönünde alınmış ve bu haliyle duyurulmuştur. Dolayısıyla bazı ürünlerin, belirlenen ithalat miktarını aşmaları durumunda gümrük vergisine tabi olmaları kararını çiftçilere verilen bir sus payı olarak değerlendirmek daha yerinde olacaktır.
KOMİSYON İLE PARLAMENTO ARASINDA ÜÇ ÇATLAK
Avrupa Birliği’nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, üye devletlerin taleplerinden ziyade Brüksel’deki bir avuç elitin taleplerini temsil ediyor. Bu açıdan tahıl ithalatı konusunda da Komisyon ile Parlamento’da temsil edilen üye devletler arasında kimi zaman bir kuvvet mücadelesi yaşanıyor. İlgili kararın alınmasından önce Avrupa Komisyonu’nun önerisi yalnızca kümes hayvanları, yumurta ve şekere tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasıyken; üye devletlerin baskısıyla buna yulaf, mısır, kabuğu çıkarılmış tahıl ve bal da eklendi. Bunların arasında özellikle mısır dikkat çekicidir. Zira, AB’nin Ukrayna’dan yaptığı tahıl ithalatının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) verilerine göre AB’nin tarımsal ithalatında Ukrayna’dan gelen ürünlerin en çok yer kapladığı dört ürün sırasıyla ayçiçek yağı, mısır, kolza tohumu (kanola) ve soya fasulyesi yağı. Bunların içinden yalnızca mısırın, üye devletlerin talebiyle yeni kısıtlamalara tabi tutulduğu ortaya çıkıyor.
İkinci tartışma, belirli bir miktarın üzerindeki ithalata gümrük vergisi uygulaması getirilirken bu “belirli miktarın” neye göre belirleneceği üzerineydi. Avrupa Komisyonu savaşı, ve dolayısıyla Ukrayna’ya yönelik imtiyazların uygulandığı, yılları kapsayacak şekilde 2022 ve 2023 ortalamasının aşılması halinde gümrük vergisi uygulanmasını önerdi ve bu eğilim kabul edildi. Oysa başını Fransa’nın ve Polonya’nın çektiği farklı ülkelerden milletvekilleri oranlar baz alınırken savaş öncesi döneme, yani 2021 yılına, ait miktarların da ortalamaya katılmasını talep etmişti. Anlaşmaya yönelik memnuniyetini açıklayan Kiev yönetimi ise, 2022 ve 2023 yıllarındaki ithalata dayalı acil durum freninin “kabul edilebilir olduğunu” ancak 2021'in eklenmesinin “uygulanamaz” olacağını söylemişti.
Üçüncü tartışma, miktar aşımı durumunda Komisyon’un müdahale etme azami süresinin kaç gün olacağı üzerindeydi. Burada da Komisyon’un başta önerdiği 21 güne karşın, daha kısa olan 14 günlük süre kabul edildi.
ÇİFTÇİLERİN TALEPLERİ KARŞILANMADI
Dar kapsamlı da olsa bu gelişmelerin çiftçilerin aylardır Avrupa çapında süren mücadelelerinin bir neticesi olduğunun altını çizmek gerekir. Yine de yukarıda belirttiğimiz nedenlerle, bunun açık bir kazanım olduğunu söylemek şu aşamada zor görünüyor. Çiftçilerin kararların alınmasını takip eden bu haftada süren eylemleri de bunun en somut göstergesi oldu. Avrupalı çiftçiler, Ukrayna’dan gelen ürünlere yönelik imtiyazların, yerli üreticileri rekabette dezavantajlı konuma getirmesinden şikâyetçiydiler. Yeni kararlar ise bu dezavantajı ortadan kaldırmıyor. Çiftçiler buna bir cevap niteliğinde 26 Mart’ta Brüksel’deki AB binaları önünde geniş çaplı bir protesto gösterisi daha düzenlediler. AB ülkelerinin tarım bakanlarının toplantı yaptığı bina önündeki ana yol Rue de la Loi'yı trafiğe kapatan çiftçiler, karşılaştıkları polis barikatlarına önce saman püskürtüp, ardından önlerine römorklarla şeker pancarı, tahta palet ve tezek döktü.
RUSYA VE BELARUS’A AMBARGO
Bu kararın alınmasının hemen ardından Avrupa Komisyonu, “çiftçilerin korunması amacıyla” yeni bir öneri yayınladı. Komisyon’un yeni önerisi Rusya ve Belarus’tan, Ukrayna gibi imtiyazlara sahip olmadan, ithal edilen tahıl ürünlerinin ithalatının kısıtlanmasını öneriyor. Komisyon “buğday, mısır ve ayçiçeği küspesi dahil olmak üzere Rusya ve Belarus’tan AB'ye ithal edilen tahıllar, yağlı tohumlar ve bunlardan elde edilen ürünlere uygulanan gümrük vergilerini artırmayı” teklif etti. Rusya ve Belarus’tan gelen bu ürünler AB’nin tahıl ithalatı içinde küçük bir yere sahip olsa da, ilk bakışta arzın kısılması yoluyla çiftçilerin desteklenmesini sağlayacak bir hamle olarak yorumlanabilir. Öte yandan, Ukrayna’ya uygulanan imtiyazların uzatılması ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in açıklamalarıyla birlikte değerlendirildiğinde bunun, Rusya’ya uluslararası ticaret yoluyla uygulanan yeni bir yaptırım olduğu ve çiftçilerin taleplerinin etrafından dolaşmak amacıyla ortaya atıldığını söylemek daha isabetli olacaktır.
‘UKRAYNA’YA YÖNELİK SARSILMAZ DESTEK’
“Ukrayna'ya yönelik sarsılmaz desteğimizi sürdürüyoruz.” diyen von der Leyen yeni teklife dair şunları söyledi: "Pazarlarımıza ve çiftçilerimize yönelik artan riski azaltmak için Rusya'dan ithal edilen bu ürünlere gümrük vergisi uygulanmasını öneriyoruz.” Fortune dergisinin aktardığına göre Rusya ve Belarus’tan yapılan tahıl ithalatı AB pazarının yalnızca yüzde 1’ini oluşturuyor. Komisyon ayrıca oluşak açığın “ABD, Brezilya, Ukrayna, Sırbistan veya Arjantin gibi geleneksel olarak AB pazarına tedarik sağlayan üçüncü ülkelerden yapılacak ithalatla” kapatılacağını ifade etti.
Bu iki uygulamayla AB yönetimi, yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin arifesinde, çiftçilerin taleplerini karşılamasa da kamuoyunda çeşitli tavizler verdiklerine yönelik bir itibarı oluşturmayı başarabilirler. Ukrayna’ya uygulanan dar kapsamlı yeni kısıtlamaları adeta telafi edecek şekilde Rusya ve Belarus’a yönelik yeni kısıtlamalar duyurmaları da, ticaret uygulamalarını bir savaş aracı olarak kullanmaya devam ettiklerini ortaya koyuyor. Öte yandan, üye devletler Komisyon ve Parlamento arasında alınan karara şüpheyle yaklaşmaya devam ediyorlar ve Macaristan ve Slovakya gibi ülkelerde olduğu gibi, gerektiğinde AB politikalarından bağımsız olarak kendi sınırlama tedbirlerini devreye sokuyorlar. Çiftçilerin devam eden eylemleri, kaderini Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) kaderine bağlamış Brüksel yönetimi ile üye devletler arasındaki çatlakları derinleştirmeye devam ediyor.
TÜRKİYE İÇİN DERS NİTELİĞİNDE
Türkiye’nin de bu keyfi kısıtlama uygulamalarından çıkaracağı önemli bir ders bulunuyor. Çoğu zaman yalnızca ithalata bağımlılığın zararlı olduğunu düşünüyoruz. Oysa, ihracatta bir ya da birkaç ülkeye bağımlılık da benzer oranda zararlı olup ihracat yapılan ülkeye bir yaptırım aracı sağlamış oluyor. Bu açıdan AB’nin olası riskleri gerekçe göstererek Rusya’ya ve onunla işbirliği içinde bulunduğu için, süreçteki diğer tüm yaptırımlara ek olarak, Belarus’a uyguladığı keyfi yaptırımlar Türkiye’nin ihracat ortaklarını çeşitlendirmesi ve AB ihracat pazarına güvenini belirli seviyelerde tutması açısından önemli dersler sunuyor.