AB ve Çin’in dijitalleşme programlarını Jeremy Rifkin mi yazdı (1)
AB ve Çin’in dijitalleşme programlarını Jeremy Rifkin mi yazdı (1)
Jeremy Rifkin tezlerini bu sitede yayımlanan “Jeremy Rifkin ve Yeni Anarşizm: Müşterekçilik” başlıklı makalede incelemiştim.
Kamuoyunda Rifkin’in AB ve Çin’in dijitalleşme programlarının yazarı olduğu konuşuldu. Oysa hem Çin’in hem de AB’nin bu konuda resmî metinleriyle Rifkin’in tezleri birbirini takip etmiyor; hatta birbirlerinin inkârı oldukları da söylenebilir.
Teori’nin e-mağazasında satışa sunulan “Dijital Akıllı Çin ve Teknoloji Savaşları” başlıklı makalede Çin Hükümetinin 14. Beş Yıllık Planlarında ve Çin Komünist Partisi’nin 20. Kongre Raporunda endüstrinin dijital dönüşümünün nasıl ele alındığını göstermeye çalışmıştım.[1] Bu makalede aynı konu Kasım ayında Çin Devlet Konseyi tarafından yayımlanan Beyaz Rapor üzerinden incelenecek. Bir sonraki makalenin konusu da AB belgelerinde dijital dönüşüm.
ABD, AB ve Çin resmî belgelerinin incelenmesi, dijital dönüşüm sürecinin devletlerarasında hangi başlıklarla tartışıldığının görülmesine de hizmet edebilir.
DİJİTAL OTORİTERİZM SUÇLAMASINA KARŞI ÇİN’DEN SİBER-HEGEMONYACILIK ELEŞTİRİSİ
“İnternet tüm insanlığın ortak evidir. Bu evi temiz ve güvenli tutmak ve daha müreffeh kılmak uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur. Çin siberevrende paylaşılan geleceğe sahip bir topluluk kurmak için diğer ülkelerle ortak çalışacak; böylece internetin gelişmesinin meyvelerinden herkes faydalanabilir. Çin bunu, ulusal koşullarına dayanarak ve halk merkezli, açık, kazan-kazan işbirliği anlayışıyla yapacak.”
Çin Beyaz Raporu- Kasım 2022
SİBEREVREN “SAVAŞLARI” VE KAVRAMLAR
Pandemi sonrasında akademi, basın ve popüler yayıncılıkta Çin’e yönelik dijital otoriterizm suçlamasını tekrarlayan yazım yaygınlaşmaya başladı. Aslında dijital otoriterizm suçlaması için dayanak olarak dijital teknolojilerin doğasındaki yeteneklerin kamu mülkiyetiyle birleşmesinden kaynaklanan olanaklar ve Çin’in siber egemenlik tezi gösteriliyor.
Çin’in siber egemenlik haklarını savunacağı Çin’in temel metinlerinde yer alır: Ulusal Ekonomik ve Sosyal Gelişme için 14. Beş Yıllık Plan, Büyük Veri Endüstrisinin Gelişimi için 14. Beş Yıllık Plan, Ulusal Bilişimselleşme için 14. Beş Yıllık Plan ve Çin Komünist Partisi 20. Kongre Raporu.
Dijital egemenlik iddiası, kamusallığıyla bir anlamda müşterekler teorisinin reddiyesi sayılabilir. Müşterekçilik de dijital egemenlik hakkının otoriterizmle suçlanmasını destekleyecek zemin sunabilir.
Dijital akıllı Çin’in inşası ve dijital teknolojilerin endüstri ile bütünleştirilmesi, 14. Beş Yıllık Planın özünü oluşturur. Planlarda dijital hedefler büyük verinin yönetiminden akıllı kentlerin inşasına, nesnelerin internetinden yapay zekânın geliştirilmesine ve araçların internetine kadar geniş alana yayılıyor.
2020’de Amerikan Senatosu için hazırlanan Yeni Büyük Birader Çin ve Dijital Otoriterizm başlıklı raporda şu iddia ileri sürülür:
“Eğer kontrolsüz bırakılırsa, dijital alanın kurallarını Birleşik Devletler ve müttefiklerimiz değil Çin yazacak ve internet ile bağlı teknolojileri yönetmek için dijital otoriterizme kapı açılacak.”[2]
Buradan dijital otoriterizm suçlamasının altında siberevrendeki egemenlik mücadelesinin yattığını anlıyoruz.
Çin tarafı 7 Kasım’da Jointly Build a Community with a Shared Future in Cyberspace başlığıyla Beyaz Rapor yayımladı.[3] 2017’de de Siberevrende İşbirliği için Uluslararası Strateji başlığıyla Beyaz Rapor yayımlanmış, siberevrende uluslararası işbirliği önerisi ilk defa sistemli olarak ortaya konulmuştu.
14. Beş Yıllık Planlar ile 20. Kongre Raporundaki temel tezleri tekrar eden yeni Beyaz Raporda, ek olarak dijital otoriterizm suçlamasına cevap niteliğinde siber-hegemonyacılık kavramı kullanıldı.
14. Beş Yıllık Planlar, 20. Kongre Raporu ve Beyaz Rapor yeni bilimsel ve teknolojik devriminin ve endüstrinin dönüşümün yarattığı olanaklar ile neden olabileceği türbülanslar arasındaki çelişkiden söz eder. Beyaz Rapor, türbülanslara karşı bir tür global tedbirler paketi sunuyor. Ayrıca Xi Jinping döneminde “insan merkezli gelişme felsefesi” ile internete yüklenen önemin bağından da söz ediyor. İnternetin insan merkezli gelişmesi eğitim, sağlık, yoksulluğun azaltılması ve diğer kamu hizmetlerinin dijitalleştirilmesini kapsar. Raporda akıllı eğitimden yoksul kırsal alanların internet ulaşımına kadar insan merkezli dijitalleşmenin birçok istatistik verisi de paylaşılıyor.
Beyaz Rapor endüstriyel dönüşümü açıklayacak şekilde “dijital endüstrileşme ve endüstriyel dijital transformasyonu” ifadesini kullanır. Akademik çalışmalarda Çin’in dijital teknolojileri endüstriyle bütünleşme biçimi için “Çin’e özgü bilgi toplumu” kavramı üretilmiş, Daniel Bell’in post-endüstriyel toplum tezinin Çin tarafından neo-endüstriyalizm biçiminde güncellendiği söylenmiştir.[4] Yukarıda saydığım resmî metinlerde ifade olarak neo-endüstriyalizm yerine dijital teknolojilerin reel ekonomiyle entegrasyonu tercih ediliyor.
Çin’in neo-endüstriyalizmiyle emperyalist sınıfların çıkarları arasındaki çelişme, türbülansların da kaynaklarından biri.
DÜNYA BARIŞINA SİBER TEHDİT VE ÇİN’İN KARŞI GLOBAL ADIMLARI
“21. yüzyıl internet ve IT uygulamaları çağı. Bu yeni tarihî başlangıç noktasında Çin, kapsamlı dört uçlu stratejiyi uygulamanın başlıca adımı olan, iki yüzyıllık hedeflere ulaşmak ve Çin’in büyük rüyasını, Çin milletinin büyük canlanışını gerçekleştirmek için siber gelişme yolunda ulusal bir strateji oluşturdu. Çin, siberevrenin inşası ve muhafazası için kendi katkısını yapıyor.”
Çin Beyaz Raporu 2017
Beyaz Raporun tezidir: “Siber-hegemonyacılık dünya barışına ve gelişmesine yeni bir tehdit oluşturuyor.”
Siber-hegemonyacılık aynı zamanda dijital otoriterizm suçlamasının karşı tezidir ve siber egemenlik hakkına yönelen tehdidi de içerir. Beyaz Raporda “Çin hegemonya ve politik güce, diğer ülkelerin iç işlerine müdahaleye ve çifte standartta kararlılıkla karşı çıkacaktır” deniliyor.
Beyaz Raporda, siber-hegemonyacılık eleştirisinin muhatabı ABD’yle işbirliği için defalarca girişimde bulunduğu söylendikten sonra şu bilgi veriliyor:
“Daha yakın geçmişte ABD, Çin-ABD ilişkilerinde ciddi kayıplara yol açan yanlış politikalar benimsedi. ABD hükümeti sürekli olarak siber saldırılar ve siber hırsızlık faaliyetleri yürüttü. Çin, bağımsızlık ve kendine güven ilkesine bağlı kalacak ve siberevrende egemenlik, güvenlik ve kalkınma çıkarlarını sıkı bir şekilde koruyacaktır.”
Şu cümlenin de ABD’yi hedef aldığına şüphe yok:
“Çin gerçek çok taraflılığı destekler ve belli ülkeleri hedef alan tek taraflılığın, kampların veya kliklerin her türlüsüne karşıdır.”
Beyaz Rapor siber egemenlik ile siber-hegemonyacılığı şöyle tanımlamış:
Siber egemenlik: “Egemenlik eşitliği temel prensibi, BM Şartının da kutsandığı gibi, siberevrendeki çağdaş uluslararası ilişkilerin temel yönetim normudur. Her ülkenin dijital ağın kendine ait gelişim ve yönetim modelini seçme ve siberevrenin uluslararası yönetimine eşit katılım hakkına saygı duyulmalıdır. Her ülkenin, kendi ulusal koşulları ve uluslararası deneyimler bağlamında kamu politikası, kanunlar ve düzenlemeler yapma hakkı vardır.”
Siber-hegemonyacılık: “İnterneti diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmek için kullanmak; diğer ülkelerin siber güvenliğini tehlikeye sokan faaliyetlerle ilgilenmek, teşvik etmek veya desteklemek, diğer ülkelerin temel enformasyon altyapısına tecavüz etmek.”
Beyaz Raporda sibergüvenlik ayrı başlık olarak ele alınmış. Sibergüvenlik Kanunu, Veri Güvenliği Kanunu, Kişisel Bilgilerin Korunması Kanunu, Hassas Enformasyon Altyapısının Güvenliği ve Korunması hakkındaki düzenlemeler hukuki çerçeveyi oluşturuyor. Bu çerçeve içinde veri özel ve kamusal mülkiyet biçimleriyle ilişkilendirilebilir.
Çin hükümeti sibergüvenlik çalışmalarını önde gelen disiplinler arasında sınıflandırıyor. Sibergüvenlik çalışmaları için pilot kolejler seçildi ve özel fon oluşturuldu. Altmıştan fazla üniversitenin sibergüvenlik kolejleri var.
Raporda siber egemenlik hakkını barış ve gelişmenin korunması ile açıklık ve işbirliği tamamlanıyor. Çin’in ikili, bölgesel ve uluslararası işbirliği platformları inşa edeceği söyleniyor ve sibergüvenlik için üç temel politika öneriliyor: Sibergüvenlik için daha fazla ortaklık, veri güvenliği ve kişisel bilgilerin korunmasında yüksek düzeyli işbirliği, siber suçlar ve siber terörizme karşı ortak mücadele.
Beyaz Rapor sibergüvenliğin korunmasında çözümünü Birleşmiş Milletler Şartındaki ilkelerin merkezi rolü oynayacağını, hukuk temelli ve ülkelerin eşitliğine dayanan bir sistem olarak tarif ediyor. “Çin Birleşmiş Milletleri uluslararası siberevren yönetiminde ana oyuncu olarak destekliyor” deniliyor.
Biraz da Çin’in küresel işbirliğine dayanan çözümleri nedeniyle ABD Çin’i sadece ülke içinde dijital otoriterizm kurmakla değil, dijital otoriterizmi ihraç etmekle de suçluyor. Çin de bilimsel teknolojik devrimi paylaşacağını reddetmez. Örneğin Ulusal Bilişimselleşme için 14. Beş Yıllık Planda “yerli inovatif açık kaynak güçlerini, inovatif başarıları uluslararası açık kaynak topluluğuna ihraç etmeye yönlendirmekten” söz edilir.
Beyaz Raporun Siberevrende Paylaşılan bir Geleceğe Sahip Topluluk İnşasına Çin’in Katkısı başlığı altında 3 vurgu sayılmış.
Enformasyon Altyapısının İnşası: Fiberoptik kabloların ve su altı kablolarının döşenmesi, farklı ülkelerin faydalandığı enformasyon altyapısının kurulması, dünyanın yarısına ihraç edilen ve Dünya Standardizasyon Örgütü’nün de içinde olduğu global standardizasyon çalışmalarına katkı yapması beklenen BeiDou Uydu Navigasyon Sistemi, 5 kıtada 5G altyapısının kurulması vs.
Dijital endüstri ve endüstriyel dijitalleşmeyi kolaylaştırmak dahil Ekonomik Büyümeyi Dijital Teknolojiyle Yönlendirmek: 2016’dan itibaren Çin 5 kıtadan 23 ülkeyle e-ticaret anlaşmaları imzaladı ve Asya ve Avrupa ülkeleriyle e-ticaret diyalog mekanizmaları başlattı. 2020’de Kuşak yol İnisiyatifine katılan Afrika, Ortadoğu, Güney Doğu Asya ülkelerine bulut hizmeti vermeye başladı. 2015’de UNESCO ve Çin dijital eğitimde önemli dönemeç kabul edilen Qingdao Deklarasyonunu yayınladılar. 2019’da Çin ve UNESCO desteğiyle Uluslararası Yapay Zeka ve Eğitim Konferansı Beijing’de toplandı. “Bu etkinlik, Yapay Zekâ çağında eğitim için bir vizyon ortaya koyan Beijing Mutabakatıyla sonuçlandı.” Çin 2021’de hükümetlerin, ticaret odalarının ve işletme yöneticilerinin katıldığı ve Kuşak Yol ülkelerindeki yerel kanunlar, düzenlemeler ve yaklaşımların anlatıldığı 100 binden fazla kişi tarafından takip edilen Çin İpek Yolu Bulut Dersi adlı projeyi başlattı.
Dijital Ekonominin Yönetimine Aktif Katılım: APEC dahil uluslararası kurumlarda dijital ekonomi başlığı altında Çin daha fazla etkinlik göstermeye başladı; G20 içinde dijital ekonomide işbirliği çalışmalarına aktif olarak katıldı. 2016’da Çin’de yapılan zirvede G20 ülke liderleri Dijital Ekonomini Gelişmesi ve İşbirliği İnisiyatifini yayınlandı; bu belge dijital ekonomiyle ilgili liderlerin imzaladığı ilk belgeydi. Bu belgeyle dijital ekonomi G20 ülkeleri gündemine girmiş oldu. BRICS ülkeleri de dijital ekonomiyi 2017’de Çin’deki zirvede ilan edilen bildiriyle gündemlerine aldılar. Çin ayrıca Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Ticaret Örgütü ve ASEAN gibi kuruluş ve ülke gruplarıyla da dijital ekonomi çalışmalarını hızlandırdı. 2017’de Çin, Laos, Suudi Arabistan, Sırbistan, Tayland, Türkiye ve Birleşik Arap Emirliklerinin katılımıyla Kuşak ve Yol Uluslararası Dijital Ekonomi İşbirliği İnisiyatifi kuruldu.
Beyaz Raporu okuyanlar Çin’in sibergüvenlik ve küresel işbirliği için yürüttüğü çalışmaların uzun listesini bulacak.
Önümüzdeki dönemde siberevrende Çin ile ABD arasındaki rekabet en fazla siber ekonomilerin yönetimde söz hakkı tartışmalarında ve standartların yazımında karşımıza çıkacak. Çin’in Büyük Veri Endüstrisinin Gelişimi için 14. Beş Yıllık Planda uluslararası standardizasyona katılım için şu bölüm yer alır:
“Yerli uzmanlar Uluslararası Standardizasyon Örgütü, Uluslararası Elektroteknik Komisyon, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ve diğer uluslararası standardizasyon örgütlerine aktif olarak katılmak ve uluslararası standart teklifleri sunmak için cesaretlendirilecek. Uluslararası standartların uygulanabilirliğinin analizi güçlendirilecek ve önemli uluslararası standartların benimsenmesi cesaretlendirilecek. Uluslararası standardizasyon çalışmasına katılan ilgili birimler desteklenecek… Çin’in uluslararası katkı oranı arttırılacak.”
Yukarıda atıf yaptığım Amerikan raporu, Çin’in uluslararası etkinliği sebebiyle, dijital dünyanın kurallarının, eğer müdahale edemezlerse, Birleşik Devletler ve müttefikleri değil Çin tarafından yazılacağını söylüyor.
KİMİN ÖZGÜRLÜĞÜ
Siberevrendeki ABD-Çin rekabetinin tek nedeni pazar mücadelesi değildir. Çelişkinin bütün yönüyle anlaşılabilmesi için, yeni bilimsel ve teknolojik devrimin ve endüstriyel dönüşümün farklı mülkiyet biçimleri (özel, kamu, kolektif, paylaşımlı, anonim, kooperatif vs.) arasında ve özel mülkiyetle devlet arasındaki ilişkilerde yarattığı dönüşümün de incelenmesi gerekir. Çin’in siberevren politikalarının sermayenin toplumsallaşmasını ve toplumsal sermayenin dönüşümünü desteklemesi, emperyalist sınıfların tepkilerinin belirleyici nedenlerinden olduğunu savunuyorum. Sermayenin toplumsallaşması, müşterekçilikle Asya merkezli kalkınmanın çelişkisinin ne kadar derin olabileceğine de işaret ediyor.
Çin hükümeti, Endüstriyel İnternetin İnovasyonu ve Gelişmesi için Eylem Planını (2021-2023) uyguluyor. Çin resmi metinleri bilimsel teknolojik devrimde 2023-2025 arasında heyecan verici gelişmelerin yaşanacağının müjdesini verdi.
Siberevrende mücadele ve siberevrenin özgürleştirilmesi birkaç on yıl boyunca küresel gündemin üst sıralarda kalacak. Gündemin sorusu şudur: Dijital ortamlar tekelci sermayeden mi özgürleştirilecek, yoksa siberevrende çalışan tekelci sermaye her türlü kamusal mülkiyet ve denetimden mi?
“Dijital endüstrileşme ve endüstriyel dijital transformasyon” sonucunda siberevren uzak olmayan gelecekte, sermayenin toplumsallaşmasıyla paralel olarak emperyalist sınıfların uyum sağlayamayacakları alana dönüşebilir. İşler o noktaya geldiğinde, emperyalist hegemonyanın kamusal mülkiyet ve denetimden özgürleşmesi, ancak siberevrenin yıkımı anlamına gelebilir. O nokta, emperyalist ilişkilerinin de daha fazla sürdürülemeyeceği aşamadır.
Diyalektik geçiş yerine kopuşu öneren otonomculuk ve müşterekler teorilerinin, 21. yüzyılda sosyalizmin inşası ve toplumsal sermaye teorilerinin birbirlerini inkâr eden iki tez olduğunu söyleyebilmek için yeterli veriye sahibiz.
Teori Dergisi'nde yayınlanmıştır. Satın almak için: https://e-dergi.teoridergisi.com/