ABD Başkanı'nın 'soykırım' iddiasını ABD resmî raporları yalanlıyor-2: Hukuk kararları ortada
AİHM ve Büyük Kurulu 15 Ekim 2015'te Perinçek-İsviçre davasında Ermeni göçünün soykırım olarak nitelendirilemeyeceğini, Holokost’a benzemediğini, bu konuda karar verme yetkisinin sadece Türk mahkemeleri ile UCM’lerine ait olduğunu karara bağlamıştır.
ABD Başkanı Wilson’ın 21 Ocak 1918’de Paris Barış Konferansı’na giderken Doğu Anadolu’yu Ermenistan, Güneydoğu Anadolu’yu ise Kürdistan olarak gösteren haritayı da beraberinde götürmesi ABD yönetim kadrolarındaki Türk düşmanlığının yeni olmadığını göstermektedir.
Millî mücadelenin kazanılmasını müteakip Lozan Konferansı’nda da ABD temsilcileri Ermenilerle ilgili tüm oturumlarda Türk karşıtı bir tutum izlemiştir. Lozan’ın imzasından iki hafta sonra Türk-ABD İkili Antlaşmaları imzalanmış, ancak Amerikan Senatosu Lozan Antlaşmasında kapitülasyonların kaldırılmış olması ve “Ermeni Soykırımının” tanınmaması nedenleriyle imzalanan ikili antlaşmaları ve Lozan Antlaşması’nı onaylamayı reddetmiştir.
Tüm bu tespitler Osmanlı Devleti’nde Ermeniler tarafından çıkartılan isyanların arkasındaki azmettirici devletler olan Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa’nın yanı sıra ABD’nin de önemli bir role sahip olduğunu, ABD yönetiminin Osmanlı Devleti’nin yıkılması sürecinde Türk topraklarından kopartılacak parçalar üzerinde bağımsız bir Ermenistan ve Kürdistan kurma düşüncesinde olduğunu ve Ermeni yanlısı tutumunu 1820’lerden başlayarak günümüze kadar sürdürdüğünü göstermektedir.
ERMENİ OYLARININ ABD BAŞKAN VE PARLAMENTERLERİNE ETKİSİ
Seçimlerde Ermenilerin oylarını ve maddi desteklerini alma isteği de ABD Başkanlarının ve Parlamento üyelerinin Ermeni iddialarına destek vermelerinin önemli sebeplerinden birini teşkil etmektedir. Bu kapsamda California eyaletine bağlı Pasadena, Burbank ve “Küçük Ermenistan” olarak adlandırılan Glendale bölgelerindeki Ermeni oylarını alacak kişilerin Temsilciler Meclisi’ne girmeyi garantilemiş olmaları ve üç bölgenin California eyaletinin seçimdeki kaderini belirlemesi 1980’lerden başlayarak günümüze kadar ABD’li milletvekilleri ve senatörlerin yanı sıra tüm başkan adaylarının da başkanlık seçimleri öncesinde ABD’de yaşayan Ermenilere yönelik özel politikalar geliştirmelerine neden olmaktadır. Söz konusu politikalar Ermenilerin ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nda görüşülen karar tasarılarını Ermeni talepleri doğrultusunda yönlendirmelerine de imkân sağlamaktadır. Bu kapsamda ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nda görüşülen Ermenilerle ilgili tüm tasarıların Ermeni görüşlerini yansıttıkları ve tasarıların Türkleri suçlayıcı ifadeler taşıdıkları görülmektedir.
İDDİALARIN HUKUKSUZLUĞU
ABD Kongresinden çıkan kararlar ve ABD Başkanlarının açıklamaları incelendiğinde ABD yönetim kadrosunun Ermeni zorunlu göçü konusunda ve özellikle hukuk alanında yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları izlenimi vermektedir. Zira bu konuda biraz hukuk bilgisi olan birisinin bile aşağıdaki hukuk kararları kapsamında Türklere soykırım suçlamasında bulunulamayacağını bilmesi gerekir:
1. İngiltere İstanbul’u işgal ettikten sonra 1919’da “Ermeni katliâmı” yaptıkları iddiasıyla dönemin bir kısım yöneticileri ile İttihatçıları Malta’ya sürmüş, uluslararası bir mahkeme kurmuş, başına da İngiliz Kraliyet Başsavcısı Woods getirilmiştir. Savcı, Osmanlı, İngiltere, ABD, Mısır ve Irak arşivlerini iki yıl araştırdıktan sonra, katliâm yapıldığını dair herhangi bir delil bulamadığı için 29 Temmuz 1921'de takipsizlik kararı vermiştir.
2. 9 Aralık 1948 tarihli BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi 20 ülkenin onaylamasının ardından 12 Ocak 1951’de yürürlüğe girmiştir. Bir fiilin soykırım olarak nitelendirilebilmesi ve yargılanabilmesi ancak Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki fiiller için söz konusu olabilir. Hukuk geriye işletilerek bu tarihten önceki fiillere uygulanamaz.
3. Fransa’daki bir Ermeni Derneği, “Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye’nin soykırım yaptığına ilişkin bir karar aldığına göre, Türkiye’nin AB adaylık statüsü dondurulmalıdır” iddiasıyla Avrupa Adalet Divanı (AAD)’nda dava açmış, Divan 17 Aralık 2003 tarihli kararında; “AP’nun 1987 yılında aldığı Ermeni soykırımı ile ilgili kararın siyasi olduğunu, bunun hukuki alanda hiçbir geçerliliği olmadığını” hükme bağlamıştır (http://curia.europa.eu/jurisp/cgi-bin/form.pl?lang=de).
4. Fransa Anayasa Mahkemesi, 28 Şubat 2012’de soykırım yoktur demeyi cezalandıran Fransız kanununun “ifade özgürlüğünü kısıtladığı ve anayasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle yasayı iptal etmiştir. 8 Ocak 2016 tarihinde ise 1945’te Yahudi soykırımının uluslararası bir mahkemede yargılandığı, 1915’te yaşanan olayların faillerinin ise ulusal ya da uluslararası bir mahkemede yargılanmadığı, bu açıdan iki olay arasında fark olduğunu” belirterek Naziler tarafından Yahudilere karşı uygulanan soykırımın inkârını suç sayan Gayssot yasasına “Ermeni soykırımı” ifadesinin eklenmesi talebini reddetmiştir (https://ec.europa.eu/2016/decision-France’s-Constitutional-Council, January 8, 2016).
5. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ise Hırvatistan’ın, 1999 yılında Yugoslavya Federal Cumhuriyeti aleyhine açılan davada verdiği 3 Şubat 2015 tarihli kararında; “…bir gruba mensup kişileri bulundukları yerden başka bir yere zor kullanarak da olsa, tehcir etmenin soykırım sayılamayacağına” hükmetmiştir (http://www.icj- cij.org/docket/files/118/18422.pdf).
6. AİHM ve Büyük Kurulu 15.10.2015'te Perinçek-İsviçre davasında Ermeni göçünün soykırım olarak nitelendirilemeyeceğini, Holokost’a benzemediğini, bu konuda karar verme yetkisinin sadece Türk mahkemeleri ile UCM’lerine ait olduğunu, bu konuda AİHM de dahil başka hiçbir mahkemenin ve kuruluşun yetkisinin bulunmadığını karara bağlamıştır (Decision of Grand Chamber of the European Court of Human Rights; ECHR325-2015, 15.10.2015).
Bütün bunların ötesinde, ABD Başkanı yaptığı açıklama ile kendi ülkesinin iç hukukunu da ihlâl etmiştir.
ABD’Lİ AKADEMİSYENLERİN BİLDİRİSİ VE ERMENİ ARŞİVLERİNDE YAPILAN İNCELEMENİN SONUÇLARI
69 Amerikalı Akademisyen tarafından imzalanan ve 19 Mayıs 1985'te New York Times ve Washington Post'ta yayınlan bildiri ile Türk milletine yapıştırılmaya çalışılan soykırım iddialarının mesnetsiz olduğu ve parlamentoların tarihte meydana gelen olaylar hakkında hüküm vermesinin yanlış olduğu ABD halkına ve dünya kamuoyuna açıklanmıştır.
Diğer yandan, Beyaz Saray tarafından 1981 yılında arşivlerde araştırma yapmakla görevlendirilen heyette yer alan; ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Hukuk Danışmanı Bruce Fein Huffpost World’te yazdığı 4 Haziran 2009 tarihli makalede, Ermenilerin tebaası olduğu Osmanlı Devleti’ne ihanet ettiğini ve bunun bedelini göç etmek zorunda kalarak ödediğini belirtmektedir. Bruce Fein arşivlerde yapılan araştırmalar sonucunda Ermeniler tarafından 2 milyon 400 bin Müslümanın katledildiğinin tespit edildiğini, ancak Ermeniler’in ve Ermeni Diasporasının bu gerçeğin ortaya çıkmasını önlemek ve soykırım yalanı ile elde ettiği maddi getirimi kaybetmemek için kendi arşivlerini açmadıklarını açıklamıştır (“Lies, Damn Lies and Armenian Deaths”, Huffpost World, June 4, 2009).
ABD’NİN DİĞER TÜRK DÜŞMANLARINA DESTEĞİ
ABD yönetimi bir yandan Kongreden Ermeni yanlısı karar tasarıları geçirirken diğer yandan ABD düşünce kuruluşlarının ve Pentagon’un planları doğrultusunda uzun vadeli ABD çıkarları için Türkiye Cumhuriyeti topraklarında Kürdistan ve Ermenistan oluşturmaya yönelik eylemlere de destek vermektedir. ABD’nin Suriye ve Irak’ta PKK, PYD ve benzerlerini silahlandırarak eğitmesi ve Yunanistan’da ve Ege adalarında askeri üsler kurması Türkiye’ye karşı düşmanlığını saklamaya gerek duymadığını göstermektedir.
Türkiye’yi federasyona dönüştürerek Türkiye’den ayrılacak topraklarda yeni kurulacak küçük devletçikler üzerinden Ortadoğu bölgesindeki su ve enerji kaynaklarını kontrol etmeyi hesaplayan ABD’nin bu kapsamda Türkiye’ye düşman olan ülkelere desteği artarak devam etmektedir.
Yukarıda açıklanan hususlar kapsamında bir avukat olduğu için en azından temel hukuk bilgilerine sahip olması beklenen ABD Başkanının işine gelen durumlarda uluslararası hukuku çiğneyebileceğini zannettiği görülmektedir.
ABD Yönetimi Ermeni iddiaları üzerinden Türkiye’ye suçlama faaliyetlerine bir yenisini daha eklemiş ve ABD Temsilciler Meclisine soykırım iddialarını ders kitaplarına almak için yasa tasarıları sunulmaya başlanmıştır. Bu girişim hukuksuzluğun yanı sıra bu okullarda okuyan Türk çocuklarının eziklik içinde eğitim almasına ve aşağılanmasına neden olacak ve gelecek nesillerin Türkleri soykırımcı olarak tanımasını garanti altına alacaktır. Söz konusu girişim BM’nin, AGİT’in ve Avrupa Konseyi’nin nefret suçunun önlenmesi kararlarının açıkça ihlalidir.
Tarih boyunca savaş ahlâkı düşmanları tarafından bile takdirle karşılanan asil Türk milletinin atalarını soykırımcılıkla suçlamanın yanı sıra, Türk milletini soykırım iftirası ile baskı altına almak ABD Başkanları da dahil hiç kimsenin haddi değildir.