Batı ‘sonuna kadar savaş’tan diplomasiye dönüyor
ABD Başkanı Joe Biden ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un mart başındaki görüşmesi Batı'nın Ukrayna savaşında yön değiştireceğini gösterdi. Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Paris ziyareti sırasında da Zelenskiy'e 'Moskova ile barış görüşmelerine başlaması' önerildi.
Hegemonyacılığının gerilediği, olguların ABD ve Batı’yı durumu kabullenmeye zorladığı bir süreçteyiz. Dengelerin yeni duruma uygun olarak kurulması için görüşmeler hızlandı. Bu görüşmelerden birisi, 24 Haziran‘da Kopenhag’da yapıldı. Aynı günlerde Wagner hareketliliği ve bu süreçten Putin yönetiminin güçlenerek çıkması birbirini tamamlayan olgulardı.
Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı ‘sonuna kadar savaş’ çağrıları yapan Atlantik merkezli Batı ülkeleri, diplomasiye geçişle Rusya ve Avrasya’nın üstünlüğünü kabule hazırlanıyor. Bu yöndeki gelişmeler Batılı dış politika çevrelerinde kamuoyunda açık olarak dillendiriliyor. Bu arada NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Lahey'de “Rusya’yı küçümsemek doğru olmaz.” açıklaması ve bunun Vilnius zirvesinden önce yapılması, dünyadaki saflaşmaya uygun bir duruşu kabullenmeye yatkınlık olarak yorumlandı:
“G7 ülkeleri, Ukrayna ve Küresel Güney'in temsilcileri ilk kez, 24 Haziran’da barış görüşmeleri için Kopenhag'da bir araya geldi. Somut sonuçlara ulaşılmadı ama müzakereler devam edecek. Biden yönetiminin hedefi, Ukrayna karşı saldırısının hemen ardından ateşkes için görüşmelerin başlamasıydı. Bunun nedenleri, ABD halkının Ukrayna'ya desteğinin azalması ve başkanlık seçim kampanyasıdır. Biden'ın milyarlarca dolarlık yardıma devam etmesinin öngörülemediği anlaşılıyor. Avrupa'da da Ukrayna'ya silah sevkıyatı ve Rusya'ya yönelik yaptırımları destekleyenlerin oranı her geçen gün azalıyor. Eski bir ABD yetkilisi, en geç sonbahara kadar somut bir ateşkes planından yana. Bu arada 'en zor şeyin', 'Ukraynalılarla görüşmeler' olacağı yargısına varıyor.” (German Foreign Policy (GFP), 27.06.2023.)
ARABULUCUK GİRİŞİMİ
G7 ülkeleri, Ukrayna ve arabuluculuk çabalarına dahil olan beş güney ülkesi arasında görüşmelerin yapıldığı Kopenhag'da, sadece Ukrayna için değil, Rusya için de güvenlik garantileri görüşüldü.
Toplantı, Batılı devletlerin Ukrayna sorununun müzakere ile çözümü tartıştığı ilk buluşma oldu. Toplantıya resmi olarak davet edilen Ukrayna ve ev sahibi Danimarka'nın yanı sıra, Kiev ile Moskova arasında arabuluculuk girişimi olan Türkiye, Suudi Arabistan ve Brezilya, Hindistan, G7 ülkeleri ve Güney'in beş ülkesi temsil edildi. Almanya, Olaf Scholz’un en önemli dış politika danışmanı Jens Plötner'ı göndermişti. Çin davet edildi ancak toplantıya katılmadı. Rusya şimdilik istenmedi. ABD’den Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya'daki darbe girişimiyle ilgili bir kriz toplantısı nedeniyle video ile bağlandı.
Toplantıya dış politika danışmanı ve Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva'nın Ukrayna savaşına ilişkin politikasının mimarı olarak kabul edilen eski Brezilya Dışişleri Bakanı Celso Amorim'in hazırladığı rapor bazı bilgiler veriyor. Amorim'e göre, Kiev Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak, Zelenskiy'nin “barış formülünün” çeşitli unsurlarını içeren bir sonuç bildirgesi taslağı sundu: Rus kuvvetlerinin Kırım da dahil olmak üzere Ukrayna'dan tamamen çekilmesini öngörüyor. Mevcut durum göz önüne alındığında, bu ancak dramatik bir Rus yenilgisiyle mümkün olacaktı.
Sonuç bildirgesi taslağı Batı'dan gelen baskılara boyun eğmek ve Rusya'ya karşı konumlanmak istemeyen güney ülkelerinin itirazları nedeniyle başarısız oldu. Yermak’ın, diğerleriyle Moskova'nın arasını açma girişimi, başarısız oldu. Bir sonraki toplantı temmuzda.
ABD HALKININ UKRAYNA DESTEĞİ AZALIYOR
Ukrayna'ya desteğin gerilemesinin nedeni, ABD’deki ruh hali değişikliğinin yanı sıra yaklaşan ABD başkanlık seçim kampanyası ve artan maliyetlerdir. Pew Araştırma Merkezi’nin Mart 2023'de yapılan bir anketine göre, tüm Amerikalıların yalnızca yüzde yedisi Washington'un Kiev'e yönelik her türlü yardım programına çok fazla yatırım yaptığına inanıyordu, bu ay onların oranı şimdiden yüzde 28'e yükseldi. Bu oran Cumhuriyetçiler arasında yüzde 44'e kadar yükseliyor. Halkın yüzde 20’si ABD desteğinin yeterli olduğunu, yüzde 14’ü Ukrayna'nın daha fazla fon almasını istiyor. Politikacılar da, Ukrayna'ya on milyarlarca avronun pompalanmasına itiraz ediyorlar. Eski Başkan Donald Trump’ın çevresi, Kiev'e desteği azaltmak isteyen Cumhuriyetçiler güç kazanıyor.
AVRUPA'DA DA DURUM AYNI
Avrupa’da Ukrayna’ya silah vb. için destek çok daha belirgin olarak geriliyor. Alman-Polonya Enstitüsü adına yapılan bir ankete göre, Almanya'da Ukrayna'ya silah sevkıyatını destekleyenlerin oranı Mart 2022'de yüzde 58 iken, Mayıs 2023'te yüzde 51'e düşmüş. Polonya'da da yüzde 87'den yüzde 76'ya düştü. Aynı dönemde Rusya yaptırımlarını destekleyenlerin oranı, Almanya’da yüzde 69'dan yüzde 57'ye ve Polonya’da yüzde 90'dan yüzde 85'e geriledi. Varşova Üniversitesi tarafından yakın zamanda yapılan bir anket, Ukrayna'ya daha fazla destek isteyen Polonyalıların oranının 2022 baharında neredeyse yüzde 50'iken yüzde 28'e düştüğünü ve Ukraynalı mültecilere yönelik tutumların önemli ölçüde değiştiğini gösteriyor. Ukraynalılara karşı “çok olumlu” yaklaşanların oranı ocakta yüzde 44'ten mayıs ve haziranda yüzde 28'e geriledi. Yüzde 31'i Ukraynalılara karşı tutumlarının değiştiğini söylüyor; bunların yüzde 85'i bir değişikliğin “daha kötüye doğru” olarak adlandırıyor. En çok atıfta bulunulan sebep, Ukraynalı mültecilerin her türlü hizmeti ücretsiz olarak almaya hakları olduğunu düşünmeleridir.
Polonya'da, çiftçiler için ciddi zararlara yol açan Ukrayna tahıl ihracatına yönelik AB sübvansiyonları kitlesel protestolara yol açtı. Bunların, Polonya'da ve Doğu ve Güneydoğu Avrupa’da daha ucuz Ukrayna tahılının satışının özel düzenlemelerle kontrol altına alınması gerekiyordu. Macaristan, Ukrayna'ya yardımları ve Rusya'ya yönelik yaptırımları desteklemiyor. Eylül ayında yapılacak erken parlamento seçimlerinden sonra Slovakya'nın da benzer bir yol izleyebileceği düşünülüyor. ABD'de artan direniş, siyasi pratiğe de yansıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, Ukraynalı milletvekillerinin ek silah ikmali talepleri defalarca ertelenmiş. Eski Ukrayna Başbakan Yardımcısı Ivanna Klympush-Tsyntsadze, ABD fonlarının önümüzdeki mali yıl için olağan seviyede devam edeceğinden “şüpheli olduğunu” söyledi.
CFR: BATI DESTEĞİ AYNI SEVİYEDE DEVAM EDEMEZ
Obama döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa Direktörü olan ve şimdi Dış İlişkiler Konseyi (CFR)'nde çalışan Charles Kupchan, “Batı desteğinin mevcut seviyelerde devam edeceğini varsayamayız.” dedi. ABD'de “muhtemelen yaz sonuna kadar” yeterli fon var. Ancak en geç 2024'e kadar Biden'ın “ateşkes ve diplomatik çözümü daha güçlü şekilde zorlaması” gerekecek. Ukrayna’yı kurtarma çabası onun tamamen yok edilebileceği bir duruma düşürebilir. Kupchan, “Bu savaş ne kadar uzarsa, ülkeye o kadar çok büyük zarar verecektir. Çatışma sona erdiğinde, yeni bir çıkmaz olacak” öngörüsünde bulundu ve ekledi: Batı, en geç o zamana kadar 'ateşkesi amaçlayan diplomatik bir stratejiye geçmelidir.'
Kupchan, “Savaşı bitirmek ve öldürmeyi durdurmak ilk hedef olmalı.” diyor ve Rusya'yı müzakerelere ikna etmenin “zor” olacağını tahmin ediyor. Ukrayna Zelenskiy “ülkesinin tam toprak egemenliği ve Rus silahlı kuvvetlerinin tamamen geri çekilmesi” için çabalıyor ve “nüfusun yüzde 90'ı tarafından destekleniyor”. Kupchan, “Ukraynalılarla görüşmeler bu nedenle en zoru olabilir.” diyor.
BARIŞ GÖRÜMELERİNİ HAZIRLAYAN ÖN ADIMLAR
ABD Başkanı Joe Biden ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un mart başındaki görüşmesi Batı'nın Ukrayna savaşında yön değiştireceğini gösterdi. Savaşta ölenlerin sayısı Ukrayna toplumu için “kabul edilemez” hale geldiği, yönetimin savaş politikasının ABD halkı arasında giderek azalan onayı ve Biden'ın yeniden seçilmesinin zorlaşması bu durumu doğurdu. Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Paris ziyareti sırasında da Zelenskiy'ye “Moskova ile barış görüşmelerine başlaması” önerildi. Ukrayna NATO'ya kabul edilmemeli ancak Batı silahlarıyla donatılmalıydı. Benzer bir görüş, Mart 2022'nin sonunda tartışmaya açıldı, ancak Batı tarafından sabote edildi.
Ukrayna sorununu barışçı yollardan çözme süreci baltalanmasına rağmen çabalar mayısta da sürdü: “ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ilk kez Pekin'in Moskova ile Kiev arasında müzakere yapmasına izin verilmesini belirtti. Kiev, Çin arabuluculuğunu memnuniyetle karşıladı.
Vilnius NATO zirvesinde, Ukrayna'ya güvenlik garantileri sunmak ve silahlı kuvvetlerin NATO standartlarında eğitilmesi sağlanmak isteniyor. Bu teklif NATO dışişleri bakanlarının Oslo'daki toplantısından sonra Genel Sekreteri Jens Stoltenberg tarafından açıklandı.”
GÜNEY ÜLKELERİNİN ÇABALARI SAFLAŞMAYI HIZLANDIRIYOR
Kopenhag'da temsil edilen Güney'den beş ülke, barış çabalarını ısrarla sürdürüyor. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ABD'ye yaptığı ziyarette, Yeni Delhi'nin “Ukrayna'daki olayların başından itibaren anlaşmazlığı diyalog ve diplomasi yoluyla çözmeye çalıştığını, tüm barış çabalarını desteklemeye hazır olduklarını” belirtti. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, bir “Afrika Barışı Koruma Misyonu” ile savaşı sona erdirmenin yollarını aramak için, diğer üç Afrika devlet başkanı ve kıtadaki diğer üç ülkenin temsilcileriyle haziran ortasında Ukrayna ve Rusya'ya gitti. Afrika çabaları daha da ileriye götürmeliydi.
Brezilya Başkanı Lula çatışmayı sona erdirmeye çalışan Vatikan ile görüşmek ve savaştan çıkış yolları aramak için Roma'daydı. Bunu küresel olarak değişen güç dengesine uyarlama talebiyle birleştirdi. Özellikle de “BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri arasında, diğer ülkeleri işgal etmek moda haline geldi.” diyerek yargıladı. Paris'te, “ABD Irak'ı işgal ettiğinde kimseye danışmadılar.”; “Sarkozy ve İngiltere de Libya'ya girdiğinde onu da yapmadılar.” dedi. Lula ayrıca Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki “yeni bir soğuk savaşa” karşı kesin bir dille konuştu: “Artık kimse bunu istemiyor!”
Görüşmelere rağmen Batılı güçler Ukrayna çatışmasını bitirmek için acele etmiyorlar. Ukrayna’nın bir kaç galibiyet alması ve konumunun güçlenmesi beklentisi var. Oysa zaman NATO ve Batı yayılmacılığı aleyhine işliyor.