ABD yaptırımları Türkiye’yi vuruyor
ABD'nin komşularımıza yönelik yaptırım politikası, Türkiye'yi de neredeyse aynı ölçüde etkiliyor. Her ne kadar Türkiye resmen yaptırımlara katılmasa da, sadece Irak, İran, Suriye ve Rusya özelinde 90 milyar dolarlık ticaret potansiyelimiz tehdit altında
ABD'nin, İran, Irak, Suriye ve Rusya Federasyonu'na yönelik yaptırımları veya operasyonları bu ülkelerden sonra en çok Türkiye'ye zarar veriyor. Bu ülkeler ile ticaret hacmimiz 2021 itibarıyla 55 milyar dolar. Krizlerin yaşanmadığı ve ticaretin en yüksek olduğu yıllar itibarıyla baktığımızda ise sadece mal dış ticareti bakımından yaklaşık 78 milyar dolarlık hacme ulaşılmış. Bu hacme bu dört ülkeden sağlanan turizm geliri dahil değil. Türkiye'den en çok konut alan ilk on ülke içerisinde yer alan bu ülkelerden gayrimenkul yatırımı ile sağlanan yatırım gelirleri ve bavul ticaretini ve turizmi eklediğimizde 90 milyar doları aşan bir tutar söz konusu.Ayrıca, yaptırımlarla geçmişte Irak ve İran ile yapılan mal karşılığı petrol anlaşmalarına benzer şekilde, bu ülkelerle yapılacak özel anlaşmalarla Türkiye’nin ucuz enerji teminin de önü kesiliyor.
BÖLGE REFAHINI VURUYOR
Ülkelerin gerek turizmde, gerekse mal ticaretinde en çok yoğunlaştıkları bölgeler kendi komşuları oluyor. Bu bütün dünya özelinde geçerli bir durum. Türkiye 1999 yılından sonra “Komşu ve çevre ülkelerle ticareti geliştirme” politikasını devreye soktu. Komşu ve çevre ülkelerle ticaretini önemli ölçüde artırdı. Ancak sürekli ABD’nin yaptırım tehdidi ile karşı karşıya kaldı. ABD, Irak (1990-2003 arası), Suriye, İran’a yaptırım uyguladı. Türkiye’yi de bu yaptırımlara uymaya zorladı. Şimdi de Rusya’ya karşı sert yaptırım uygulama kararı aldı. Yaptırımları da sürekli artırıyor. Türkiye, Rusya’ya yönelik yaptırımlara uymayacağını açıkladı. Ancak Batı yaptırımlara uyulması konusunda baskılarını sürdürüyor.
Atlantik yaptırımları ve saldırıları ülkelerin ticaretinin ve turizminin daha da gelişmesini önlüyor. Ülke ekonomilerini çökerterek bölge refahını aşağı çekiyor. Türkiye komşularıyla ticaretini geliştiremediği için Avrupa ağırlıklı bir dış ticaret ve turizm kıskacına alınıyor. Bunun yanında ham madde ve enerji kaynakları bakımından zengin komşulara sahip Türkiye'nin uygun koşullarda bu tedariki sağlayarak üretimini kuvvetlendirilmesine ket vuruluyor.
YAPTIRIMLARIN ETKİSİ KATLAMALI
Yaptırımlar bir yandan döviz kullanımını engellenmesi ve ülke rezervlerine el konulması gibi uygulamalarla ticaretin önünü tıkarken diğer yandan da ülke ekonomilerine hasar vererek alım gücünü düşürüyor. Yine ülkelerin para birimlerini istikrarsız hale getirerek milli paralarla ticaretin zorlaştırılmasına neden olunurken, yaptırımlar yüzünden altyapılarını geliştiremeyen ülkelerin üretim güçleri azalıyor. Her ne kadar Batı, insani konularda yaptırımları gevşek tuttuğu algısı yaratsa da bu ülkelerin finans sistemlerine yönelik kısıtlamalar, şirketlerin yaptırım uygulanan ülkelere yönelik ticarette “Yaptırım kapsamına alınır mıyız?” yaklaşımını benimsemesine neden oluyor. Son dönemde Rusya Federasyonu'na yönelik yaptırımlarda, ilişkilerin gelişmesinden yana olan birçok şirketin, ABD yaptırımlarının hedefi olma korkusuyla temkinli davrandığı görülüyor.
İRAN İLE KAYIP YÜZDE 74
ABD, İran'a yönelik yaptırımları ile bu ülkenin petrol satışını engelleyerek dövize erişimini kısıtladı. Türkiye, komşusu İran'ın ihtiyaç duyduğu birçok ürünü tedarik ederek kendi ihtiyacı olan petrolü buradan sağlayabilecekken yaptırımlar yüzünden iki ülke arasındaki ticaret hacmi sınırlı kaldı. 2021 yılında İran'dan 2.8 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Bu ülkeye ihracatımız ise 2.7 milyar dolar oldu. 2012 yılında bu ülkeden ithalatımız 11.9 milyar dolar, İhracatımız da 9.9 milyar dolardı. Yaptırımlar sonrası iki ülke arasındaki dış ticaret geçen dokuz yıllık dönemde yüzde 74 oranında azaldı. Bununla birlikte uzmanlar, bu kış yaşadığımız doğal gaz kesintisi sorununun da İran'a yönelik Batı yaptırımları yüzünden,
"ülkenin altyapısını geliştiremediği için tüketimin arttığı dönemlerde yeterli tedarik sağlayamadığından" kaynaklandığını bildirdiler.
IRAK DALGALI AMA İSTİKRARLI
İran'ın yanında Türkiye'nin ticaretinin önemli bir kısmını yaptığı bir başka ülke ise Irak. 1990-2003 yılları arasında İran’a yönelik yaptırımlar devredeydi. 1. Körfez Savaşı sonrasında Irak’ın petrol gelirinin harcanması BM iznine bağlandı. Birçok ürüne yaptırım uygulandı ve ihracatı yasaklandı. Bunun sonucu olarak Irak’a ihracatımız 5 milyar dolardan 25 milyon dolara kadar düştü. 1999 yılında sınır ticareti kapsamında uygulamaya konulan “Türk Protokolü” ile artmaya başladı. Ancak 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi üzerine yine Türk ekonomisi büyük kayıplara uğradı. Yaptırımlar nedeniyle Irak’taki kaybımız alternatif maliyetlerle birlikte 100 milyar dolara kadar yükseldi.
TÜRKİYE’YE 'HASIM ÜLKE' MUAMELESİ
ABD sadece komşularımıza yönelik yaptırımlar nedeniyle değil, aynı zamanda doğrudan Türkiye’ye de “hasım ülke” muamelesiyle yaptırım uyguluyor. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın alımının ardından ABD’nin Hasımlarıyla Mücadele Yasası uyarınca Türkiye’ye yaptırım uygulanıyor. ABD yaptırımlarında en önemli nokta, yaptırım kapsamına alınan çeşitli ülkelerdeki kişi, şirket ve kuruluşlarla ilişki kuran başka ülkelerden kamu ya da özel şirketlerin de yaptırım kapsamına alınıyor olması.
FİNANS SİSTEMİNİN GELİŞMESİNİ ÖNLEDİ
Türkiye'nin şüphesiz en kritik ticaret ortaklarından biri Rusya Federasyonu. Zaman zaman iki ülke ilişkileri gerildiği için ticaret belli oranlarda sekteye uğrasa da ticari ilişkilere asıl zararı bu ülkeye yönelik Batı yaptırımları veriyor. Rusya'dan 2021 yılında petrol ve gaz fiyatlarının yükselmesinin de etkisiyle yaklaşık 29 milyar dolarlık ithalat yaptık. İhracatımız da 5.7 milyar dolar oldu. Bu ülkeye ihracatımız 2013 yılında 7.2 milyar dolardı. Aynı yıl ithalatımız da 26 milyar dolardı. İhracatın 1.8 milyar dolarla dibe vurduğu yıl uçak krizinin yaşandığı 2016 dönemi oldu. Yine aynı yıl ithalatımız da 15.4 milyar dolara düştü. 2008 yılında ise bu ülkeye 6.4 milyar dolar ihracat yaparken 31.3 milyar dolarlık ithalat yapmışız. 2008'de de petrol fiyatlarında artış vardı. Böylece dış ticaretin en yüksek olduğu sınır 37.7 milyar dolarla 2008'di. Ancak 2013'teki 7 milyar doların üzerindeki ihracat seviyesine Türkiye henüz ulaşabilmiş değil.
İhracatın artmasını önleyen ise önce Kırım şimdi de Ukrayna yaptırımları. Yeni devreye alınan Batı yaptırımları, iki ülkenin finans sisteminin birbiri ile entegre bir şekilde işlemesinin önünde geçiyor. Nitekim Rus Sberbank da geçen dönemde yaptırımlar yüzünden Türkiye'den ayrılmıştı. Türkiye, Rusya'nın önde gelen enerji ihraç pazarlarından biri. Türkiye'nin dış ticaretinde ise enerji büyük bir kalem. Bu kalemi çıkardığımızda dönem dönem dış fazla oluşuyor. Rusya'dan uygun koşullarda enerji tedarik edilmesinin önüne geçen ise yine Batı'nın yaptırımları ve döviz hegemonyası üzerinden yürütülen ticari ilişkiler.
RUSYA'YA GERÇEK İHRACAT 12.4 MİLYAR
İki ülkenin dış ticaret hedefi 100 milyar dolar. Rusya ile ticaret hacmi sadece mal ticaretinden ibaret değil. Türkiye'nin geçen yılki bavul ticareti 3.6 milyar dolar. Bunun çok büyük kısmı Rusya Federasyonu'na yapılıyor. Yüzde 70 desek 2.5 milyar dolar eder. 2021 yılında Rusya'dan gelen turist sayısı 4.7 milyondu. 2019'a ilişkin bir araştırmaya göre Rus turistler Türkiye'de kişi başı 607 avro harcama yapıyor. (Aynı yıl ülkemize 7 milyondan fazla Rus turist gelmişti.) Yani 2021 için 3.1 milyar dolar civarında bir tutar ortaya çıkıyor. Rusya Federasyonu vatandaşları aynı zamanda 5 bin 379 adetle 2021 yılında Türkiye'den en çok konut alan ilk üç ülke arasında. Konut başına en az 200 bin dolar desek yaklaşık 1.1 milyar dolar eder. Böylece Rusya'nın geçen yıl bize aktardığı gelir tahmini olarak 12.4 milyar dolar ediyor.
SURİYE VERİLERİ GERÇEK DEĞİL!
ABD'nin Türkiye'nin dış ticaretinde İran'dan sonra en büyük darbeyi vurduğu ülke ise Suriye. 2011 yılında ABD’nin başlattığı Suriye’yi parçalama operasyonuyla, Gaziantep- Halep, Hatay-Halep-Şam, Türkiye-Lübnan, Türkiye-Körfez ülkeleri arasındaki ticaret köprüsü çökertildi. Suriye'de yıllardır süren savaş Lübnan'ı krize sürükledi ve ülke IMF kapısını çalmak zorunda kaldı. Petrol kaynaklarına sahip olan ve Doğu Akdeniz'de işbirliği anlamında Libya ile birlikte Türkiye'nin yanında durabilecek Suriye savaş yüzünden saf dışı edildi. 2010 yılında Suriye'ye ihracatımız 1.8 milyar dolar, Bu ülkeden ithalatımız ise 452 milyon dolardı. ABD, Suriye’ye ilk olarak 1979 yılında yaptırımlar uygulamaya başlandı. 2003'te, 2004'te, 2005'te, 2012-2013 arasında yine yaptırımlar geldi ve 2020 yılından itibaren de “Sezar Yasası” üzerinden yaptırımlar uygulanıyor. Sezar Yasası'yla Suriye rejimi ile ilişkileri olan veya ilişki geliştirmek isteyen ülkeler ve şirketler hedef alınıyor.
GAZ ORTAKLIĞI ÇÖKTÜ
Suriye’de ABD’nin desteğiyle başlayan iç savaş sonrası ticaretimiz yüzde 70 oranında düştü ve ihracat 497 milyona, ithalat da 67 milyon dolara geriledi. Bu ülkedeki birçok Türk tesisi terk edilerek atıl durumda kaldı. Yatırım planları iptal edildi. 2021'e geldiğimizde ise geçen dönemde Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki koridora müdahalesi nedeniyle dış ticaret hacminin arttığı görülüyor. Buna göre geçen yıl ihracat 2.1 milyar dolara çıktı. İthalat ise 184 milyon dolar. Uzmanlar, Suriye'ye yapılan ihracatın gerçek bir dış satım olmadığını belirtiyorlar. Nitekim sınırlı ithalat tutarı da bunun bir işareti olarak değerlendiriliyor. Savaş öncesi Suriye ile olan dış ticaret hacmimiz 2.2 milyar doların üzerindeydi. 2012 yılında hacmin 5 milyar dolara çıkarılması hedefleniyordu. Türkiye'nin yıllara ait Suriye'ye zararının hesabı ise henüz yapılmış değil. Bu arada, Suriye ülkesinde tespit edilen doğal gazı birlikte çıkarma, sınırın sıfır noktasında doğal gazdan enerji üretim tesisi kurmayı önermişti. Çukurova Antep, Maraş sanayi bölgeleri ucuz gaz ve enerji sağlayacaktı. Bütün bu ortaklık projeleri de çöktü.