Polonya Başbakanı: AB’nin ABD’ye bağımlılığı azaldı
Polonya Başbakanı Tusk, ABD’ye olan bağımlılığın azaldığını söyledi. Kendi güvenlikleri için artık dış kaynak kullanma döneminin sonuna gelindiğini belirten Tusk, ABD’de kimin başkan olacağının bir öneminin kalmadığını söyledi
Polonya Başbakanı Donald Tusk, Avrupa ülkelerinin güvenliklerini Amerika'ya bağlı olarak sürdürdüğü döneminin sona erdiği uyarısında bulundu. 2014-2019 yılları arasında Avrupa Konseyi Başkanlığı görevini yürüten Tusk, ABD'de 5 Kasım'da yapılacak oylamadan birkaç gün önce, cumartesi günü X'te yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:
“Harris mi Trump mı? Bazıları Avrupa'nın geleceğinin Amerikan seçimlerine bağlı olduğunu iddia ediyor, oysa Avrupa'nın geleceği her şeyden önce bize bağlı.”
Ancak Başbakan, AB'nin ancak "nihayet büyüyüp kendi gücüne inanırsa" işleri kendi eline alabileceğini vurguladı.
Tusk, ABD başkanlık seçimlerini Demokrat Kamala Harris'in mi yoksa Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump'ın mı kazanacağının önemli olmadığını da sözlerine ekledi.
‘GELECEĞİMİZ BİZE BAĞLI’
Tusk, “[ABD seçimlerinin] sonucu ne olursa olsun, Avrupa için jeopolitik dış kaynak kullanımı dönemi sona ermiştir.” diye vurguladı. Polonya Başbakanı, “Harris mi Trump mı? Bazıları Avrupa'nın geleceğinin Amerikan seçimlerine bağlı olduğunu iddia ediyor, oysa Avrupa'nın geleceği her şeyden önce bize bağlı.” ifadelerini kullandı.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi tarafından dün yayınlanan bir rapor, Brüksel'e silah üretimini finanse etmek, krizler için fonları yeniden kullanmak veya altyapı inşaatını hızlandırmak için acil yetkiler verecek özel bir savunma üretim yasası çağrısında bulunuyor.
GÜVENLİK GARANTİLERİNİN SARSILMASI
Financial Times cumartesi günü yayınladığı bir makalede Donald Trump'ın seçimleri kazanması ve ABD'nin müttefiklerine verdiği, “NATO ve nükleer şemsiye şeklinde ifade edilen” güvenlik garantilerinin sarsılması ihtimali karşısında “pek çok Avrupalının geceleri uykularının kaçtığını” belirtti.
Makalede, “Ukrayna'nın Avrupalı destekçileri de Harris'in oradaki savaşı Vladimir Putin'in Rusya'sı için bir zafer anlamına gelecek şartlarla çözmeye çalışabileceğinden endişe ediyor.” denildi.
FT'ye göre, Avrupalıların çoğu Harris'in Oval Ofis'te olması halinde "kendilerini daha rahat hissedecek". Demokrat aday kampanya süresince NATO'ya "sağlam" desteğini ifade etti, Ukrayna'yı desteklemeye devam edeceğine söz verdi ve Amerika'nın ittifaklarının önemini vurguladı.
İPLERİNİ DEMOKRATLARA BAĞLADILAR
Savanta araştırma şirketi tarafından geçen ay İspanya, İtalya, Fransa, Almanya, Hollanda ve Polonya'da yapılan bir anket, bu ülkelerdeki çoğu insanın Harris'in başkanlığının "Avrupa güvenliği için en iyisi olacağına" inandığını ortaya koydu.
Ankete katılan altı ülke arasında Demokrat adaya duyulan güven İspanya'da en yüksek (yüzde 70), Polonya'da ise en düşük (yüzde 58) seviyedeydi.
Bu hafta başında Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı David McAllister Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada bloğun Amerika'daki oylamanın her iki olası sonucuna da hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.
McAllister, "Ton farklı olurdu ama eminim ki bir Harris yönetimi de Avrupalıları kendi güvenliğimiz ve savunmamız için daha fazlasını yapmaya çağırırdı." dedi.
‘HIZLI KARARLAR ALMALIYIZ’
Moldova'nın eski Dışişleri Bakanlarından ve raporun yazarlarından Nicu Popescu “İdari hızlı yollara ihtiyacımız var.” dedi. Popescu, “Avrupa'nın, ABD'nin gelip kendisini kurtarmasını beklemeden kendi sorunlarıyla başa çıkmada çok daha hızlı olması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Eski Bakan, bazı AB ülkelerinin halihazırda bu tür ulusal mevzuatlar geliştirdiğini ve üye devletlerin kriz politikalarını uyumlu hale getirmelerinin önemli olduğunu da ekledi.
Popescu bazı AB ülkelerinin halihazırda bu tür ulusal mevzuatlar geliştirdiğini ve üye devletlerin kriz politikalarını uyumlu hale getirmelerinin önemli olduğunu sözlerine ekledi.
Diğer uzmanlar ve Avrupa Komisyonu da bu yönde önerilerde bulundu ancak üye devletler şu ana kadar Brüksel'e daha fazla yetki aktarma çabalarına direndi. Almanya ve Hollanda gibi mali açıdan tutumlu üye devletler de orduyu finanse etmek için yeni ortak borçlar alınmasına karşı çıktılar.