ABD’nin AB’nin boynuna attığı halat: LNG
Rusya-Ukrayna savaşının ardından gelen yaptırımlar, enerji tedariğinde yeni zincirlerin doğmasına yol açtı. AB’nin LNG ihtiyacını ABD’den sağlamasına neden olan süreç, ABD’yi dünyanın en büyük LNG ihracatçısı haline getirdi
LNG sektörü bu ticaretin artmasını teşvik ederken ABD, kendine aynı zamanda yeni bir yaptırım altyapısı oluşturuyor. Süreci değerlendiren Dr. Tuğçenur Ekinci Furtana, ABD’nin LNG ticaretini, AB’yi siyasi konularda zorlamak üzere yeni bir yaptırım ve tehdit aracı olarak kullanabileceğine dikkat çekti.
Avrupa Birliği’nin (AB), Amerika Birleşik Devletleri’ne olan bağımlılığı artmaya devam ediyor. Rusya - Ukrayna savaşının başlangıcından sonra uygulanan yaptırımlar neticesinde en büyük enerji tedarik zincirini bozan AB, enerji ihtiyacını karşılamak için ABD’den ithal edilen sıvılaştırılmış doğal gaza (LNG) yöneldi. AB pazarının artan talebi, ABD’yi yalnızca AB’nin değil aynı zamanda dünyanın en büyük LNG ihracatçısı haline getirdi. Siyasi bir araç olarak ekonomik yaptırımları sıklıkla kullanan ABD, kendi çıkarlarını AB’ye dayatmak için kullanacağı bir araç daha kazandı. Konuyu Aydınlık Avrupa için değerlendiren İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Tuğçenur Ekinci Furtana, LNG ticaretinde gelinen güncel durumun “AB’nin ABD’nin boynuna attığı bir halata” benzediğini ifade etti.
ABD LNG’Yİ YAPTIRIM ARACI OLARAK KULLANACAK
Furtana, ABD’nin gelecekte kullanmak için kendine bir yaptırım aracı yarattığına dikkat çekti: “Dünyanın en büyük LNG ithalatçısı ve ABD’nin en büyük müşterisi AB. Öte yandan bu ticarette eşit bir ilişki yok. ABD, LNG ihracatını politik bir araç olarak kullanıyor. Gelecekte bunu AB’ye karşı bir tehdit olarak kullanabilmenin altyapısını oluşturuyor. Enerji ihtiyacını kısarak, AB’yi zor durumda bırakabileceğini gösteriyor.”
AB’nin, sonra olarak İsrail meselesi gibi uluslararası kamuoyunu ilgilendiren konularda ABD’nin istediği tavrı tam olarak gösteremediğini belirten Furtana, ABD’nin “çevrecilik” başlığı altında aslında tehditler savurduğunu ifade etti. ABD çevrecilik gerekçesiyle LNG ihracatını kısacağını söylerken aslında AB’ye bir sopa gösteriyor ve bu tehditle AB’nin, kendi siyasi güdümünde kalmasını sağlamaya çalışıyor.
GÜMRÜK BİRLİĞİ TEK SEÇENEK DEĞİL
Uluslararası tedarik zincirlerinin yeniden şekillendiği günlerde Türkiye için de fırsatlar bulunuyor. Rusya - Ukrayna savaşının bu yıl sona yaklaşmasını beklediğini ifade eden Furtana, barış ya da normalleşme sonrası Türkiye’nin bir enerji geçiş hattı olarak özelliğinin daha da öne çıkacağını ifade etti. Türkiye, Asya ile Avrupa arasındaki tedarik zincirlerinin tümünde önemli bir geçiş noktası olma özelliğini devam ettiriyor. Öte yandan Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin güncellenmesi tartışmalarına da değinen Furtana, Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne muhtaç olmadığına ve zorlanması halinde alternatifler arayabileceğine dikkat çekti: “Gümrük Birliği bizim tek seçeneğimiz değil, nasıl ki Türkiye silah arayışına farklı ülkelerle girdiyse yine çıkarlarına uygun başka bir ticaret ve gümrük anlaşmasını da farklı bölgesel ölçeklerde oluşturabilir.”
KUŞAK VE YOL, TÜRK DÜNYASINI YAKINLAŞTIRIYOR
Furtana, güvenlik riskleri nedeniyle deniz ticaretine alternatif olarak kara ve demir yoluna yönelimin artabileceğine ve bunun Türkiye’nin hem Kuşak ve Yol Girişimi içindeki rolünü, hem de enerji nakil üssü işlevini daha önemli hale getirebileceğine dikkat çekti. Furtana, Kuşak ve Yol Girişimi’nin geldiği son durumu şöyle değerlendirdi: “Kuşak Yol, başka bir şeye evrildi. Çin’in uluslararası ticaret projesi iken, proje kapsamında yapılmış olan yatırımlar dünyanın hizmetine sunuldu. Türkiye’nin de Türk dünyasına açılmasıyla ilgili çok ciddi bir potansiyelin doğmasına yol açtı.”
TİCARETTE BÖLGESELLEŞME YÜKSELİYOR
Furtana, tedarik zincirlerindeki bozulmanın ve jeopolitik risklerin, küreselleşmeden ziyade bölgeselleşmeye geçişi hızlandırdığını aktardı: “Uluslararası ticaret açısından en önemli ilkelerden biri yakın mesafede ve hızlı ticaret. Bunun yanında yolların güvenli olması da çok belirleyici. Son yıllarda özellikle Çin, bölgeselleşmeyi çok ilerletti. Bu sayede de Güney Asya’ya yaptığı ihracat çok arttı ve ABD’ye yaptığı ihracatı geçti. Bunu hazırlamak için yıllardır çalışıyorlardı. Asya’nın kendisi için ABD’den daha büyük bir pazar olması da, ABD’yi tedirgin ediyor çünkü karşılıklı dengelerin bozulmasına yol açıyor.”
“Güvenlik sorunları bölgeselleşmeyi artırıyor. Özellikle deniz yollarının güvensizleşmesiyle, karayolu ve demiryolu üzerinden ticari faaliyet yürütmeye dair istek artıyor. Bu da yakın mesafelerle ticaret yapma isteğini artırıyor. Bu süreçte Türkiye’nin iç istikrarının yanında bölgesel istikrarın da korunması oldukça belirleyici. İran ile ilişkilerin gelişmesi de burada önemli. İran ile birçok yeni ticari anlaşma imzalandı. Türkiye’nin burada güçlü kalabilmesi, git gide artan önemini istikrarlı bir şekilde devam ettirebilmesi gerekiyor. Uluslararası ticarette alternatif arayanlar için, Türkiye dikkat çeken bir rota.”