ABD’nin üstü örtülerek darbe anlaşılamaz
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden dört yıl geçti. Yapılan konuşmalarda ve televizyon tartışmalarında ABD ve Gladyo vurgusu yoktu. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Aydınlıkçılar dile getirdi. Darbedeki ABD ve Gladyo parmağını görmez ve bunu iyi analiz etmezsek sorunu da çözemeyiz.
Gladyo bize 1952 yılında NATO’ya alınmamızla girdi. Türkiye’nin işgaline karşı konulacak bir ortamda gizli gerilla yapılanması olan Kontrgerilla bunun organize merkeziydi. O zamanki adı Özel Harp Dairesi idi… Yani işgal yaygınlaştı, Türk devleti zor duruma düştü; işte bu sırada geri cephelerde düşmana karşı gerilla yöntemiyle saldırılar, sabotajlar ve harekâtlar yapılacak. Bu organizasyonun sivil ayağı da olacak. Bir anlamda halk direnişi…
Bu maksatla örgütlenen teşkilat TSK ve Emniyet içinde şekillendi. Zamanla bu örgütün kontrolü ABD’lilerin eline geçti. Hatta bu işte çalışanların maaşlarının bile onlar tarafından ödendiği söylendi. Bu örgütü ilk kez 6-7 Eylül 1955 olaylarında görüyoruz. İstanbul’da başlatılan Rum azınlığa yönelik olaylarda çok sayıda insan hayatını kaybetti. Yüzlercesi yaralandı ve maddi zarar ortaya çıktı. Bu olay 1960 İhtilalinden sonra yargı konusu da oldu. Bayar ve Menderes hesap verdi. Bu eylem için eski Özel Harp Dairesi Başkanı E. Org. Sabri Yirmibeşoğlu, “En iyi Kontrgerilla eylemiydi” itirafından bulundu. Bu merkezi daha sonra 1968 gençlik hareketlerinde görüyoruz. ABD emperyalizmini hedef alan devrimci gençler, “Tam bağımsız Türkiye” diye birleşmeye başlamıştı. Bu hareket ABD çıkarlarına aykırıydı. 12 Mart 1971 askeri müdahalesiyle bu hareketler kanlı şekilde bastırıldı. Bu dönemin simge olayları Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı, Mahir Çayan ve arkadaşlarının çeşitli yerlerdeki çatışmalarda katledilmesiydi.
Gladyo’nun en önemli faaliyetlerinin olduğu dönem, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Türkiye’nin “Hizadan çıkması” ile birlikte başlayan dönemdi. ABD baskılarına rağmen Kıbrıs’a çıkan Türkiye, Ada’nın üçte birini aldı ve Ada’ya Türk barışı getirdi. Ardından Türkiye’ye uygulanan silah ambargoları yürürlüğe girdi. Türkiye karşılık olarak 1975 yılında ABD üslerini kapattı. İşte bu tarihte ABD’nin önce Ermeni ASALA terör saldırılarını sonra da içerde sol-sağ çatışmasını kışkırtarak Türkiye’yi istikrarsızlığa itmesini görüyoruz. 1977 yılında Gladyo’nun kanlı tertipleri dikkat çekici şekilde arttı. 1 Mayıs 1977 buna tipik örnektir. İstanbul Taksim’de 34 kişi katledildi. 1977 seçimleri öncesi ortam olaylarla gerginleştirildi. İşte bu günlerde CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit “Kontrgerilla’dan hesap soracağız” dedi. Bu duruşu nedeniyle yüzde 42 oy alarak birinci parti oldu. Kanlı olaylar ve tertipler ardı ardına geldi. Hükümet ekonomik ablukayla da karşı karşıya kaldı. Demirel’in deyimiyle “Türkiye bir sente muhtaç” hale geldi. Ecevit 25 Aralık 1979 Kahramanmaraş olaylarıyla daha da sıkıştırıldı ve devrildi. Yani Gladyo’dan hesap soramadı… Yerine gelen Demirel hükümeti de olayları durduramadı ve Türkiye 12 Eylül 1980 darbesiyle yeni bir döneme girdi. 12 Eylül darbesi öncesi 5 bin 300 insanımızı terör olaylarına kurban verdik. Bunlarda hep Gladyo parmağı vardı. Bu dönemde çok sayıda Atatürkçü aydın ve akademisyen de katledildi. O dönemde aynı silahlar bir solcuları, bir sağcıları öldürdü. Halka “asker bir an önce gelsin de akan kanı durdursun” dedirttirildi… İşte bunu yapan Gladyo idi… İtalya’da kısmen açığa çıkan bizde ise 15 Temmuz’a kadar hayat bulan örgüt. Kanlı hançer!
12 Eylül sonrası PKK ve FETÖ gibi etnik bölücülük ve dini gericilik örgütleri bizzat ABD ve Gladyo tarafından örgütlendi ve eylemler yaptırıldı. Hepsi de Türkiye’nin birlik ve beraberliğine yönelik saldırılardı. Bu dönemde Gladyo önce polis içinde sonra da Ergenekon tertipleriyle ordu içinde büyütüldü. İşte bu Gladyo’nun iki örgütü Türkiye’nin karşısına sürekli çıkarıldı. Çok şehit verdik. Çok büyük mali kayıplara uğradık. Bu iki örgüt basit bir örgüt değildi. 15 Temmuz’dan sonra da açıkça gördük ki arkasında ABD gibi büyük bir emperyalist devlet var ve buna ABD’nin etkisindeki Avrupa ülkeleri de destek veriyor. 15 Temmuz öncesi 14 büyük saldırıda 331 vatandaşımızın katledilmesi, Hendek çatışmalarında 900 polis ve askerimizin şehit olması tehlikenin boyutunu gösteriyor. 1984 yılından bugüne PKK yüzünden 30 binin üstünde insanımızı kaybettik. Bunlar nasıl basit bir örgüt faaliyeti olabilir?
Bir de bunun mali boyutu vardı. İMF politikalarıyla kaybettiğimiz ekonomik değerlerimiz… 500 milyar dolardan fazla… 1952-2016 arası çok ağır bedeller ödedik. Bu süreçte Aydınlıkçıların Gladyo ile 40 yıldır ettikleri mücadele takdire şayandır. 15 Temmuz’un önemi zamanla daha iyi anlaşılacaktır. Son dört yılda yaşananlar bile o kadar ders niteliğinde ki… 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan PKK, IŞİD ve FETÖ ile mücadele hamleleri, ABD’nin Irak’ta kurup Akdeniz’e Suriye üzerinden uzatmak istediği kukla devlet girişiminin bertaraf edilmesi… İşin dış boyutudur. Yine Rusya ve İran ile ilişkilerin gelişmesiyle bölgesel sorunlarda ortak hareket edilmesi. Hepsi Türkiye’nin duruşuyla ilgilidir. Son hamleleri ABD’nin içerdeki piyonlarından kurtulduğumuz, Gladyo’yu dağıttığımız için yaptık. Hele kısa süre içinde Savunma Sanayimizin geliştirdiği silah ve sistemler… Sanki ömre bedel.
15 Temmuz darbesi, basit bir tarikat örgütlenmesinin girişemeyeceği iştir. Tam anlamıyla Gladyo’dur ve ABD’dir. Her şey bitmiş değil. ABD emperyalizmi her fırsatta Türkiye’yi sıkıştıracaktır. Önemli olan bizlerin safları sıklaştırmasıdır… Yoksa yine aynı yapılanmalarla karşı karşıya kalırız. Bu tarihi fırsatı iyi değerlendirelim ve bağımsızlığımızın kıymetini bilelim.