08 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD’nin yeni Libya stratejisini Türkiye ve Rusya engelleyebilir

Dibeybe ve Başağa arasında iktidar kavgasının sürdüğü Libya’daki denkleme, ABD daha güçlü bir şekilde girmeye hazırlanıyor.

ABD’nin yeni Libya stratejisini Türkiye ve Rusya engelleyebilir
A+ A-
CANSU YİĞİT

Başağa’nın gönüllü olarak rol talep ettiği ABD’nin yeni planının ilk ayağını petrol oluşturuyor. Bu tablo karşısında Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ve Temsilciler Meclisi’nin (TM) ülkenin ulusal çıkarlarını, koltuk kavgalarının önüne koymaktan başka seçeneği bulunmuyor. Çıkarları tehdit edilen Türkiye ve Rusya’nın da çözüm için ortak bir yol bulması gerekiyor.

Biden yönetimi 1 Nisan’da Küresel Kırılganlık Stratejisi (GFS) olarak da bilinen 2020 ABD Çatışmayı Önleme ve İstikrarı Teşvik Stratejisi (United States Strategy to Prevent Conflict and Promote Stability) için yeni bir yol haritası yayınladı[1]. ABD, aralarında Libya’nın da olduğu bazı ülkede uygulamaya başlayacağını duyurduğu 10 yıllık plana neden ihtiyaç duyduğunu şöyle açıklıyor: “Özellikle uluslararası silahlı çatışmalar ve istikrarsızlık, Amerikan halkına, ABD'nin yurtiçi ve yurtdışındaki çıkarlarına ve müttefikleri ile ortaklarına tehdit oluşturmaktadır. Bu istikrarsızlığın ortasında, düşmanlar ve kötü niyetli aktörler, zayıf hükümetleri avlayabilir, nüfuslarını sömürebilir, nüfuz oluşturabilir ve kendi dar çıkarlarını veya aşırılıkçı ideolojilerini yayabilir.”

HEDEF: RUSYA VE ÇİN

Strateji belgesinde “düşmanlar” ve “kötü niyetli aktörler”den kastın Rusya ve Çin olduğu açıkça belirtiliyor: “Kırılganlık; otoriterliği, dış sömürüyü mümkün kılabilir ve ABD'nin rakiplerinin hem fiziksel hem de dijital alandaki etkisini artırabilir. Zayıf devletler, Rus ve Çin baskısına karşı çok daha hassastır. Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla Çin, birçok devleti sürdürülemez borç, çevresel bozulma, uzun vadeli bağımlılıkların artması ve kırılganlığın sürdürülmesiyle sarstı.”

Bu strateji aracılığıyla, ABD’nin öncelik olarak belirlenen bölge ve ülkelerde önceki girişimlerinden (Irak ve Afganistan işgali kastediliyor) farklı bir yaklaşım izleyeceği vurgulanıyor: “Birleşik Devletler, dışarıdan yönlendirilen ulus inşasından ziyade, ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarıyla uyumlu, yerel olarak yönlendirilen siyasi çözümleri destekleyecektir.”

Peki Irak ve Afganistan gibi yapmayacağını, yani bilfiil işgal etmeyeceğini beyan eden ABD, bu yeni stratejiyi hangi araçlarla uygulayacak? Strateji belgesinde bu araçlar şöyle sıralanıyor: Diplomasi, dış yardım, savunma desteği ve güvenlik işbirliği, ticaret, yatırım, yaptırımlar ve diğer mali baskı araçları ile stratejik iletişim. ABD, yeni stratejisini hayata geçirmek amacıyla silah tedarikinden medyanın fonlanmasına, yerel ortaklarına para aktarmadan kendisine karşı çıkanlara yaptırım uygulamaya, yani “havuç-sopa” taktiğine uygun tüm silahları kullanabileceğini ilan ediyor.

Bu stratejinin öncelikle uygulanacağı dört ülke ve bir bölgeyi de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken duyuruyor: Haiti, Libya, Mozambik, Papua Yeni Gine ile Batı Afrika kıyı şeridi (Benin, Fildişi Sahili, Gana, Gine ve Togo.) Bu ülkeler, söz konusu strateji çerçevesinde kongre tarafından tahsis edilen yeni fonların odak noktası olacak. Kongre, Önleme ve İstikrar Fonu için yılda 200 milyon dolara kadar yetki verdi ve 2022 mali yılı için 125 milyon dolar tahsis etti. Bu mali yılda sağlanan fonların çoğu, 10 yıllık planları geliştirmek ve uygulamaya başlamak için kullanılacak.

BAŞAĞA GÖREVE HAZIR

Bu yeni stratejiyi özetlemek ve Libya gerçekliğine uyarlamak gerekirse; ABD, Rusya’yı devre dışı bırakmak için yerel ortaklarına askeri ve mali “yatırım” yapmaya, kendisi ile işbirliği yapmayan yerel unsurlara yaptırım uygulamaya, ez cümle Libya denklemindeki ağırlığını belirgin bir şekilde artırmaya hazırlanıyor.

TM tarafından Başbakan seçilen Fethi Başağa, ABD projesine ilk tepki veren isim oldu. Şarkul Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Başağa “Libya halkının yerel ve bölgede istikrarı desteklemek için ABD Dışişleri Bakanlığı ile çalışma fırsatını memnuniyetle karşıladığını” söyledi[2].

STRATEJİNİN İLK ADIMI: PETROL PLANI

Bu stratejinin duyurulmasıyla eş zamanlı ABD’nin Trablus Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Richard Norland, siyasi konularda bir uzlaşı sağlanana kadar petrol gelirlerinin idaresi için yeni bir mekanizma kurulmasını önerdi: “Berlin Süreci Ekonomi Çalışma Grubu'ndaki ortaklarımızla çalışarak, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve Mısır'la, (Libya'da) daha geniş siyasi konularda anlaşmaya varılana kadar petrol gelirlerini yönetmek için bir mekanizma kurulmasını öneriyoruz. Bu mekanizma kapsamında fonların yalnızca maaşlara, sübvansiyonlara, petrol üretimine, gıda ve ilaç gibi önemli ithal ürünlere şeffaflık ve hesap verilebilirlik içinde harcanması öngörülüyor.[3]”

'EGEMENLİĞİMİZE MÜDAHALE'

UBH Petrol ve Gaz Bakanı Muhammed Avn’a göre Norland’ın önerisi Libya’nın egemenliğine müdahale amacı taşıyor: “Maalesef dışarıdan yapılan bu teklifler, kendisine içeride alıcı buluyor. Dışarıdan bu tür teklifler yapılmasını egemenliğimize müdahale olarak değerlendiriyoruz. Uluslararası taraflar Libyalıları karar merkezlerinden uzaklaştırmaya çalışmazsa bu sorun kendiliğinden çözülecektir. Çünkü petrol herhangi bir siyasi tarafın değil, tüm Libyalılarındır.[4]”

Blinken’in petrol için uluslararası mekanizma önerisini gündeme getirmesinden sonra BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams da “Libya’daki iki merkez bankasının birleştirilmesi, Ulusal Petrol Kurumu (NOC) ve diğer kurumlarla işbirliği içinde petrol akışının kesilmeden veya sömürülmeden yeniden sağlanmasının ve akış düzeyinin korunmasının desteklenmesi de dahil olmak üzere Libya’da ekonomik reformların uygulanması amacıyla uluslararası kuruluşların Libyalı kurumlara olan desteğinin devam ettiği”ne ilişkin bir açıklama yaptı.

DÜĞMEYE BASILDI

Ukrayna operasyonu nedeniyle Rus petrolüne alternatif arandığı süreçte bu açıklamaların gelmesi dikkat çekici. Hatırlatalım; 2019 sonunda Hafter birlikleri Libya’daki petrol üretimini tamamen durdurmuştu ve o dönemde bile Libya’nın petrolü ABD ve BM’nin gündemine bu derecede girmeyi başaramamıştı. ABD’nin Libya petrolüne artan bu “ilgisi” ülke içinde de karşılık bulmuşa benziyor. Ulusal Petrol Kurumu, Şerara ve El-Fil petrol sahaları ile Zeytuna Limanı’nda üretim ve ihracatı “mücbir sebep” gerekçesiyle durduruldu.

“Mücbir sebep”in adım adım nasıl yaratıldığını anlamak için Libya siyasi sahnesinden kısa bir özet geçelim: Trablus ve Bingazi merkezli iki güç odağının bulunduğu Libya’da, BM gözetiminde siyasi ve askeri kanatlar iki yıldır uzlaşma toplantıları düzenliyor. Cenevre’deki siyasi görüşmelerde ülkede devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin 24 Aralık 2021'de yapılmasına karar verilmiş ancak seçimler planlanan tarihte yapılamamıştı. Tobruk’taki Temsilciler Meclisi, mevcut UBH’nin görev süresinin 24 Aralık 2021’de dolduğu gerekçesiyle 10 Şubat'ta ülkenin batısındaki milletvekillerinin çoğunun katılmadığı oturumda Fethi Başağa’yı başbakan seçmiş, 1 Mart’ta ise Başağa hükümetine güvenoyu vermişti. UBH Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ise Temsilciler Meclisini Cenevre Anlaşması’nda belirlenen yol haritasından ayrılmakla suçlayarak görevinin başında olduğunu, görevi ancak seçilmiş bir hükümete teslim edeceğini söylemişti.

Başağa, Trablus’a giderek hükümeti devralmayı bugüne kadar başaramadı. Her ne kadar Libya ordusunu oluşturan milis kuvvetler içinde belli bir ağırlığı bulunsa da Hafter birliklerini Trablus önlerinde durduran ve geri püskürten Türk askeri unsurları hala devrede. Türk askeri varlığı nedeniyle askeri seçeneği gerçekçi bulmayan Hafter destekli Başağa, hükümeti “barışçıl yollarla” devralacağını ileri sürüyor.

“Barışçıl yolun taşlarını döşemek” için Hafter tarafı, Trablus hükümeti ile iki yıldır sürdürdüğü Askeri Komite toplantılarından çekildi. Cenevre’de 19-23 Ekim 2020’de düzenlenen 5+5 Ortak Askeri Komite toplantıları sonucunda UBH ile Hafter’e bağlı heyetler arasında kalıcı ateşkes anlaşması imzalanmıştı. O zamandan bugüne kadar süren toplantılarda Libya ordusunun birleşmesi için çözüm aranıyor. Askeri Komite'nin içinde yer alan ve Hafter'i destekleyen beş kişilik heyet, 9 Nisan’da “talepleri değerlendirilinceye kadar komitedeki tüm çalışmalarını askıya aldıklarını” duyurdu. Heyet Hafter’den de petrol ihracatının durdurulması, ülkenin batısı ile doğusu arasındaki iç hat uçuşlarının askıya alınması ve sahil yolunun kapatılmasını talep etti[5]. Askeri masanın dağılmasından sonra Kahire’de başlayan siyasi görüşmeler de bayram sonuna kadar askıya alındı.

PETROL SAHALARI KAPANDI

Hafter tarafının “petrol üretimi durdurulsun” açıklamasıyla masayı dağıtmasından sonra, petrol sahalarının bulunduğu alanlar silahlı protestocular tarafından basıldı ve Libya Ulusal Petrol Kurumu (NOC) Şerara ve El-Fil petrol sahaları ile Zeytuna Limanı’nda üretim ve ihracatın durduğunu açıkladı. NOC’un açıklamasında, El-Fil petrol sahasına silahlı bir grubun girdiği ve çalışanların üretime devam etmesini engellediği belirtildi[6]. Bu iki sahada üretimin durmasının ülkeye günlük maliyetinin 36,6 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Petrol üretimindeki aksamalar UBH’yi zor duruma düşürüyor. Kapanan iki petrol sahası ve limanın Hafter birliklerinin kontrolündeki bölgelerde yer alması ABD planında rol talep eden Başağa’nın Dibeybe’yi sıkıştırma hamlesi olarak görünüyor. Böylece, hem UBH’nin petrol üretimini artırma hedefiyle başlattığı ulusal plan başarısızlığa uğratılacak hem de ABD’nin “uluslararası mekanizma” önerisi bir zorunluluk halini alacak.

MEKANİZMA KURULURSA…

Libya’nın ulusal gelirlerinin yüzde 95’i petrole dayanıyor ve bu gelir üzerinde kurulacak olası bir “uluslararası mekanizma” ülkenin “mali işgali” anlamına gelecektir. Norland açıklamasında mekanizmanın, petrol gelirlerinin nereye harcanacağına karar vereceğini söylüyor. Yani ülkenin gelirlerinin neredeyse tamamını, söz konusu mekanizma denetleyecek. Libya hükümeti, kafasına göre örneğin savunma yatırımı yapamayacak ya da üçüncü bir ülkeden silah tedarik edemeyecek. Böylece, Batı Akdeniz’in bu kilit ülkesi ABD’nin tam anlamıyla denetimine girmiş olacak.

TEK GERÇEKÇİ ÇÖZÜM

Taşları döşenen bu senaryo, Libya ile önemli askeri ve ticari anlaşmaları bulunan Türkiye’nin çıkarlarını tehdit ediyor. ABD şimdilik Libya’da Türkiye’nin karşısına tam olarak konumlanmadı. Konumlanmadı çünkü hem bunu yapacak gücü ve etkisi yoktu hem de Hafter’i destekleyen Rusya’ya karşı UBH’yi destekleyen Türkiye’nin Libya’da bulunması işine geliyordu. Ancak sahada kartlar bir süredir yeniden karılıyor ve unutmamak gerekir ki, Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı ittifakın başını ABD çekiyor. Türkiye; çıkarlarının taban tabana zıt olduğu ABD’ye karşı, Akdeniz’deki çıkarları uyuşmasa da ters düşmeyen Rusya ile işbirliği yapmalı. Hem bu işbirliğinin hem de siyasi çözümün önündeki en büyük engel olarak her köşeye sıkıştığında petrol kartını masaya koymaktan çekinmeyen Hafter duruyor. Ancak Rusya, Hafter’in üzerini, Haziran 2020’de Moskova’daki ateşkes görüşmelerini hiçbir açıklama yapmadan terk edince çizmişti. Artık eski gücü kalmayan Hafter’in denklemden çıkarılması, üç yıl önceye göre artık daha gerçekçi. Hafter’in siyasi seçenek olmadığı Libya’da, Türkiye-Rusya garantörlüğünde bir siyasi uzlaşı en gerçekçi çözüm olarak görünüyor. Türkiye garantörlüğünde UBH, Rusya garantörlüğünde TM, Libya’yı yeniden ayağa kaldıracak bir çözüm bulabilir. İki ülke bu modeli Suriye’de denedi ve bu model, diğer tüm girişimlere oranla başarı sağlanan tek yol oldu.

Bu makale ilk olarak United World International analiz sitesinde İngilizce olarak yayınlanmıştır.



[1] https://www-state-gov.translate.goog/united-states-strategy-to-prevent-conflict-and-promote-stability/?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=op,sc
[2] https://turkish.aawsat.com/home/article/3574236/abd’nin-libyada-istikrara-ulaşmak-için-‘-yıllık’-planı
[3] https://www.aa.com.tr/en/turkey/us-libya-envoy-in-ankara-to-consult-with-allies-like-turkiye/2546370
[4] https://turkish.aawsat.com/home/article/3574486/libya-ulusal-birlik-hükümeti-petrol-gelirlerinin-idaresine-ilişkin-önerileri
[5] https://www.libyaherald.com/2022/04/hafters-representatives-in-the-55-joint-military-commission-announce-suspension-of-their-participation-in-the-commission/
[6] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/libyadaki-fil-petrol-sahasinda-uretim-bir-kez-daha-durdu/2565752

Türkiye Libya ABD