AfD ve Almanya’da Atlantik hâkimiyetine karşı dalga
Avrupa ülkelerinde AfD, Le Pen gibi parti ve akımların yükselişi Atlantik hegemonyacılığından kurtularak bağımsız devletler olma isteğinin bir sonucudur. Küresel çapta Atlantik ve Avrasya saflaşması ile buluşmaktadır
Almanya için olgulara dayanarak yapacağımız değerlendirme bütün Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için de kabul edilebilir. Almanya siyasi partilerinin 2022’den 2023’e geçerken üye kayıp ve artışlarını kıyaslayan çizelgede şu artı ve eksileri görüyoruz:
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) -12.200
Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) -1.000
Sosyal Demokrat Parti (SPD) -14.700
Yeşiller + 800 Sol Parti -5.500
Liberal Parti (FDP) -4.300
Almanya için Alternatif (AfD) +11.000
(Kaynak: Carlo Clement MdL) Rakamların gösterdiği gibi Almanya Üçlü Koalisyon partilerinin toplam olarak büyük düşüş yaşadığı süreçte AfD yükseliyor. Bu yükseliş eğrisi 2024’le birlikte daha da artma eğilimi gösteriyor. “Neden 2024 Alman Politikasında bir deprem olabilir?”, “2024 Almanya’da Üçlü Koalisyon için hüsran AfD için zafer yılı olabilir” analizleri yapılıyor. (1)
AFD ALMANYA’DA İKİNCİ PARTİ
Seçimlere yönelik son anketlerde AfD, Muhafazar Partiler Birliği (CDU-CSU)’dan sonra ikinci parti konumunda. Bu değişim devam etmektedir.
Almanya’nın en ciddi gazetelerinden birisinde şubat ayının ilk haftasında şu yorum yer alıyor: 2013 Yılında kurulan AfD ilk seçimde 4,7 oyla yüzde 5 barajını zorladı. Bugün 13 Eyalet yönetiminde temsil ediliyor. Bazı seçimlerde yüzde 24,3 oya yükseldi. Thringen, Saksonya ve Brandenburg’ta oyları yüzde 30-36 seviyesinde ve eyalet yönetimlerine aday en güçlü parti.(2) Geçmişinde sosyalizmde yaşama tecrübesi bulunan Almanya’nın doğusunda en güçlü hatta birinci parti AfD’dir.
Alman 1.Kanalı geçen yılsonuna doğru bu pazar seçim olsa kime oy verirdin anketinde şu sonuç çıkmıştı:
SPD yüzde 18, CDU-CSU 28, Yeşiller 14, FDP 7, AfD 20, Sol P. 4. Bugün bu oranlar AfD lehine gelişmiş durumda. Almanya genelinde ikinci olan AfD, doğusunda birçok yerde birinci durumda. (3)
Ağırlıklı olarak muhafazakâr oyları çeken AfD’nin programında bazı başlıklar şöyle: Mülteci akınını önleyelim, zorunlu askerlik hizmeti getirilsin, AB’den çıkalım Mark’a dönelim, zayıf ailelerin vergi yükünü dengeleyelim, halka milli bir bilinç verelim, geleneksel aile yapısını koruyup destekleyelim. (Çok sert olarak LGBT karşıtı) Dış politikada da Almanya’nın gaz, enerji sorunlarını çözmek için Rusya ile ilişkileri düzeltelim.
ABD YOLUNDAKİLER ‘SOLCU’ AFD AŞIRI SAĞCI!
Almanya Koalisyon Partileri başta olmak üzere Atlantik yolunda ısrar edenlerin öncelikli sorunu AfD’nin yükselişi oldu. “Sağcı-Rasist yükselişe izin verme!” hezeyanlarıyla demokrasi mitingleri yapılıyor. Bu mitinglerde bütün Türkiye karşıtı akımlar, FETÖ, PKK taraftarları ve CHP başta muhalefet partileri katılmaktadırlar. Bu Atlantik merkezli “Demokrasi” gösterilerinin yönlendiricisi elbette Atlantik Merkezi ABD-İsrail eksenidir.
Almanya başta AB’de yükseltilen demokrasi haykırışlarına bakalım:
İşgalci ve soykırım suçlusu İsrail Siyonizmi’nin en baş destekçisi SPD, Yeşiller ve Liberallerden oluşan Koalisyon partileridir. NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesi uğruna çiftçilerini ve halkı ihmal ederek Ukrayna’ya milyarlarca Avro destek yetiştiren Almanya Koalisyonu’dur.
Almanya’nın geçmiş Başbakanları, Helmut Schmidt, Gerhard Schröder ve Angela Merkel gibi tanınmış makul liderleri yerine ABD’nin emirleriyle “Rusya’yı yerle bir edelim” diye Nazi geleneğini hortlatan Alman Koalisyonu nasıl demokrat oluyor? Almanya Koalisyonu her yönüyle Atlantik hegemonyacılığının merkezi ABD saldırganlığının vurucu gücü, savaş kışkırtıcılık merkezi konumundadır. Alman halkı 10 binlerle sokaklarda “Özgür Filistin- İsrail soykırımına son” haykırışlarıyla yürürken, “Demokrat” Koalisyon tartışmasız İsrail’in yanında. ABD artık yapamam diyerek Ukrayna’ya yardımı durdurmaya yönelirken Almanya 50 milyar avroyu Ukrayna’ya ayırıyor. Çiftçilerin isyanının bir nedeni de budur. Koalisyonun ortak olduğu ve hararetle uyguladığı Rusya’ya yaptırımlar yüzünden halk çok zor durumlara, krizlere yuvarlanırken AfD ilişkileri düzeltmek istiyor.
AfD karşıtlığının, hatta kapatılmasına gerekçe gösterilen sebeplerin en önemlisi göçmen akının durdurmak ve belirli kesimleri sınır dışı etmek.
İNGİLTERE VE ALMANYA 50 BİN GÖÇMENİ SINIRDIŞI EDİYOR
Basındaki haberlerde yer aldığına göre İngiltere ve Almanya ilk celsede acil olarak 50.000 durumları tartışmalı göçmenin sınır dışı edilmesi kararını onayladı.(4) Gerekçe olarak yasal izin alamamış, mülteci olarak kabul edilmemiş veya suç işlemiş göçmenler gibi açıklamalar yapıldı. Doğruluğu yanlışlığı bir yana AfD de benzer gerekçeler ileri sürüyor. Bu karara Almanya’da yeşiller ve Sol Parti’den Türk kökenli birer milletvekili eleştiri de bulundu. CDU-CSU muhafazakâr kanat ise günde bin göçmen geliyor, ayda ancak bin göçmen gönderiliyor itirazını yükselttiler.
AfD hegemonyacılığa karşı bütün Avrupa’da yükselen milliyetçiliğin temsilcisidir. Başlangıçtan itibaren farklı tartışmalı fikirleri olmakla birlikte giderek şekillenmekte ve hegemonyacılığa karşı bağımsız bir çizgiye oturmaktadır. İtalya’da Georgia Meloni, Fransa’da Le Pen de benzer bir çizgidedir.
İki AfD temsilcisinin konuşmalarından özetleyerek aldığımız birkaç cümle sorunu daha net anlamamıza yardımcı olacaktır:
“Afrika’ya ve Afrikalılara düşman değilim. Afrika’da, Almanya’da yağmacı kapitalizmin kurbanıdırlar. Bu sistem zincire vurulmalıdır. Afrika aç bırakılmıştır. Onların borçları silinmeli ve Afrika’ya ihracattan vergi alınmamalı böylece onlar Avrupalı büyük tekellerden kurtulmanın yollarını bulmalıdırlar.” (5)
Yine AfD’nin Avrupa Parlamentosu adayının “Türkler AfD’yi seçin” çağrısından birkaç cümle aktaralım:
Türkler AfD’yi seçsin, çocukları okullarına başarıyla devam etsin, aile olup anne ve baba olsunlar.
Dış politikada dostluk ve ortaklık kuralım ve yıllarca süren dostluk ve silah arkadaşlığı devam etsin.
AfD’yi seçin, Türkler işyerlerini kaybetmesin. Birçoğu ağır işlerde başarıyla çalışmaktadırlar. Göç akını ile iş yerlerini kaybetmesinler...”(6)
Ayrıca AfD’nin ağırlıklı olarak gençlerden çok sayıda Türk kökenli üyesi olduğunu belirtelim.
SAĞ-SOL, İLERİCİ-GERİCİ KAVRAMLARININ ROLLERİ
Avrupa ülkelerinde AfD, Le Pen gibi parti ve akımların yükselişi Atlantik hegemonyacılığından kurtularak bağımsız devletler olma isteğinin bir sonucudur. Küresel çapta Atlantik ve Avrasya saflaşması ile buluşmaktadır. AfD’yi “ırkçı, aşırı sağcı” gibi nitelendirmeler emperyalist Batı’nın İsrail Siyonizmini koşulsuz destekleyen, Nazi geleneğini canlandıran Ukrayna’yı “Durmak yok savaşa devam” diyerek Rusya’ya karşı kışkırtan ve NATO’nun Doğu’ya ve Pasifik’e doğru ilerlemesini kışkırtan Alman Üçlü Koalisyonudur. Demokrasi gösterişçiliği yapan bu “solcu” partiler yayılmacı ve savaş kışkırtıcısı ABD’nin pençesi altındadırlar. Bu akımlar Almanya’nın Yugoslavya’nın parçalanmasındaki rolünü, Irak ve Libya’nın parçalanmasındaki ABD rolünü gizlemek için Rusya’ya dava açmak peşindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı bütün teröristler bu “Demokrat” Batılıların himayesi ve desteğini görmektedirler. Türkiye’de Batı’ya tamamen teslim olmuş muhalefet ve onlarla anlaşarak sorunlara çözüm bulabileceğini sanan İktidar sahipleri Batı’ya çıplak gözle bakmalıdırlar. Atlantik sistemi batıyor. Avrupa’da İnsanlık değerlerini keşfetme arayışları yükseliyor.
DİPNOTLAR: 1. Redaktion Netzwerk Deutschland (RND) 2.Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ), 02.07.2024 3.Elen Ehni, Alman 1. Devlet Kanalı ARD, 06.07.2023 4.Ulusal Kanal Haber programı ve Sputnik Türkiye 19 Ocak 2024 5.Björk Höcke, AfD Liderlerinden, 2016 Erfurt’taki konuşmasından… 6.Maximilian Krah, AfD AP Parlamentosu Adayı