Afet-i devran Neriman
‘Hani bilhassa erkekler arasında ‘Erkek gibi kadın, erkek arkadaş’ tabirleri vardır ya, işte Neriman’ı en iyi bunlar anlatır. Çünkü Neriman çok temiz kalpli, tok gözlü, açık yürekli, mert bir insandır. Kendisine her hususta güvenilebilir.’
Rami’de 17 Mart 1928 tarihinde dünyaya gelen Köksal’ın çocukluğu Feriköy’de geçer. Asıl adı Hatice Kökçü olan sinemamızın ilk vamp kadını Neriman Köksal yetim büyür. Annesinin ikinci evliliğinden dünyaya gelen beş kardeşiyle aynı evi paylaşır. Hayat erken büyütür Hatice’yi. İlkokuldan sonra fabrikalarda çalışmaya başlar. Racon kesmeyi, erkeklere meydan okumayı daha o günlerde öğrenir. Arnavut genlerinden gelen sarışınlığı, iri yapısı, kendine güvenli yürüyüşü sayesinde çevresi gibi kendisi de farkındadır güzelliğinin...
Afet-i devran Neriman sıfatı ona çok yakışır. Yaptığı her işte olduğu gibi filmlerinde, özel hayatında da iddialı ve hırslıdır. Zamanla canlandırdığı karakterlerin vasıfları değişse de, alımlı ve şuh bir kadın olduğunun unutulmasına izin vermez...
YEŞİLÇAM'DA NASIL KEŞFEDİLDİ
Sinemaya Neriman Köksal adıyla giren Yeşilçam’ın erkeksi kötü kadınını, olgun yaşlarda çevirdiği filmlerle tanıyan nesiller için aynı kadının bir zamanlar güzelliği ile dillere destan olduğunu öğrenmek sürpriz olabilir. Oysa aynı güzellik talihini değiştirir genç kadının.
Yeşilçam tarafından keşfedilmesini şöyle anlatır:
"Bir gün Beyoğlu’nda yürürken baktım iki adam beni takip ediyor. Ben çok alımlıyım, herkes dönüp dönüp bakıyor. Adamlar Park Otel’in arkasındaki evimize kadar geldiler. Meğer biri yönetmen Çetin Karamanbey’miş. Beni Refik Halit Karay’ın Çete romanındaki Rus prensesi Nina rolü için beğenmişler." 20’li yaşlarının başındaki genç kız, başına geleceklerden habersiz, "Ben artistlik yapmam!" diye diretir. Mutaassıp ailesinin vereceği tepkiden de çekinir. Ancak adamların vazgeçmeye niyeti yoktur. Bir prova filmi çekeceklerini söylerler ve ısrarlara dayanamayan Hatice sonunda teklifi kabul eder. Eline silah verirler, ata bindirirler. Artistlik zamanla çok cazip gelir. Sinemaya başlayınca akrabalarının tepkisinden kaçmak için ismini değiştirir. Artık o Neriman Köksal’dır...
1950-1959 yılları arasında 36 filmde irili ufaklı roller alır. Fakat şöhret için 1959’a kadar beklemesi gerekir. Suat Derviş’in eserinden Aydın Arakon tarafından sinemaya uyarlanan, başrollerini Orhan Günşiray ve Şükran Sabuncu ile paylaşacağı Fosforlu Cevriye filminde oynaması istenir. İri kıyım yapısıyla erkeklere posta koyan, argo konuşan, külhanbeyi, erkeksi-kadın imgesini başarıyla canlandırması, sonraki dönemde Türk sinemasında erkeksi-kadın imgesinin uzun yıllar sürecek bir modaya dönüşmesine öncülük eder.
Cahide Sonku’nun tespitiyle ilk vamp kadın oyunculardan biridir Neriman Köksal. Siyah beyaz Türk filmlerinin şuh, alımlı, Avrupai karakteridir o. Ne var ki, ev bark yıkan, fettan kötü kadın olmaktan kurtaramaz bu özellikler Neriman Köksal’ı.
HIRSLAR VE REKABETLER
O yıllarda bulunamayan bir Yeşilçam Sokağı afetidir. Kurnaz, fettan kadın karakteri, o dönemde sarışın ve gösterişli olmanın sonucu olarak oluşmuştur. Yine de şanslıdır Neriman Köksal. Belki de bıçkın tavrından dolayı seyirci kendine daha yakın bulmuştur onu ve her şeye rağmen sevmiştir.
Kafasına estiğini yapar. Filmlerini, flörtlerini, birlikteliklerini ve evliliklerini kendi seçer.
Onun için şöhret, yalnızlığı göze almak, bir türlü rayına girmeyen özel hayat, mutsuz ilişkiler, tatmin edilemeyen kişisel hırslar ve rekabetlerdir. En yakın dostları Sadri Alışık ve Çolpan İlhan çiftidir. Alışık tanıdığı Neriman Köksal’ı şöyle anlatır bir röportajında; "Hani bilhassa erkekler arasında ‘Erkek gibi kadın, erkek arkadaş’ tabirleri vardır ya, işte Neriman’ı en iyi bunlar anlatır. Çünkü Neriman çok temiz kalpli, tok gözlü, açık yürekli, mert bir insandır. Kendisine her hususta güvenilebilir. Söz verirse yapar. Onu tanıyanlar ne zaman başları sıkışmışsa hep onun uzanan elini hissetmişlerdir. Neşe kelimesinin manasını şahsında toplamış nadir insanlardan bir tanesidir. Neriman her şeyden evvel yaşar. Hayatı en ufak noktasına kadar yaşar. Onun kahkahası kadar pırıl pırıl, şeffaf, candan bir kahkaha ömrümce duymadım"...
Çevresindeki insanları kuşatan bir etkileyiciliği vardır. Selim İleri de Neriman Köksal’ın 1999’daki vefatının ardından, bir yazısında şöyle anlatır onu:
"Kendine özgü, kelimelerin açılıp kapandığı bir konuşması, şaşkınlıkları, sevinçleri vardı. Sanki yeryüzünde yaşamıyordu. Bazen alayların hedefi oluyordu. Fakat bunlara üzülmüyor, üzüldüğünü belki belli etmiyor, gizliyor, herkesi dostu, arkadaşı görmeyi tercih ediyordu. Bir akşam asansörle aşağıya inerken, "Yaa işte böyle" demişti, "insan yalnızsa, nelere tahammül etmez ki..."
DERDİ SİNEMA EMEKÇİSİ OLDU
Onun için toplumsal olaylar önemlidir. Sinema sanatçısının ve emekçisinin hak ettiği değere kavuşması, layık olduğu şekilde yaşaması ve üretmesi gerektiğini düşünür. Bu görüşleri onu "sendika kurumuna" yöneltir. Ona göre sinemada başarılı olunabilmesi için; mutlaka önce dışarıya film satmak, satılan filmlerden elden edilen gelirle daha kaliteli, başarılı filmler yapmak gerekmektedir. Dahası her artistin menajeri olmalı, film şirketleri ile menajerler temasta bulunmalıdır...
Sinemamızın durgun olduğu dönemlerde çağdaşlarının başvurduğu bir yönteme başvurur mecburen, gazinolarda şarkı söyler, plaklar doldurur. Sesi cılızdır ve kulakta kahkahası kadar hoş seda bırakmaz, ama yine de dinletir kendini. Çünkü o Neriman Köksal’dır, Türk sinemasının yapı taşlarından biri...
90’lı yıllarda hâlâ tanınmaktadır. Bu açıdan şanslıdır. Ekonomik anlamda da pek çok meslektaşından iyi durumdadır. Ancak bu sükûnet yetmez geride bıraktığı şaşaalı günleri unutturmaya. Yalnız ve üzgündür. Ömrünün son günlerini de bu kırgınlık içinde geçirir...
Bir dönem birlikte yaşadığı İzzet Günay’ı hiç unutamaz. Hatta 1999 yılında hastanede yatarken, onu son kez görmek için yakın arkadaşı Çolpan İlhan’dan yardım ister. Çolpan İlhan Günay’ı ikna edemez. İzzet Günay bu istek karşısında tedirgin olmuştur. Eşi İpek Hanım’ın tepkisinden çekinir. Zor günler yaşayan İzzet Günay’ın imdadına "Hadi kalk, hastaneye gidiyoruz" diyen eşi yetişir. Son kez ve baş başa neler konuşulduğunu kimse bilemez, ama Neriman Köksal bu diyardan uçmadan önce isteğine kavuşur...
Güzelliğini kullanmayı bilen, özgür bir kadındır o! Aşkları, üretkenliği, şen kahkahası, gizlediği hüzünleri, güçlü etkileyiciliği ile özgür insan Neriman Köksal... Özgür sinema emekçisi...