Afganistan ve Türkiye’nin çıkarı
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, ABD'nin Afganistan'da kaybettiğine dikkat çekti. Erol, Türkiye'nin, güç boşluğu sebebiyle bölgedeki kaos ve istikrarsızlığın artmasının önüne geçebileceğini belirtti.
NATO Liderler Zirvesi'nin önemli gündem maddelerinden biri Afganistan'dı. Afganistan'da barış görüşmelerinin sürdüğü ve ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin gündemde olduğu bir dönemde Türkiye, Kabil Havalimanı'nın işletmesini ve güvenliğini sağlamaya yönelik mayıs ayında NATO'ya talebini iletmişti. Son zirvede Türkiye'nin Afganistan misyonuna katılmasına yeşil ışık yakıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve sonrası yaptığı açıklamada “Afganistan’dan çıkmamız istenmiyorsa, özellikle belirli bir desteğin verilmesi isteniyorsa, Amerika’nın vereceği destek önem arz ediyor. Afganistan’da Pakistan’ı da, Macaristan’ı da yanımıza alabiliriz. Şu an itibarıyla bir mutabakat söz konusu. Bir sıkıntı söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
Peki bu ne anlama geliyor?
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Afganistan konusunu Aydınlık'a değerlendirdi:
OYUNU ABD KURMADI
- ABD neden Afganistan’dan çıkıyor? Türkiye neden girmek istiyor?
Mevcut duruma bakıldığında, ABD’nin Afganistan’da kaybeden taraf olduğu görülmektedir. Zira Washington yönetimi, Afganistan’daki savaşın ekonomik olarak bir yük olduğunu düşünmektedir. Üstelik ABD, uzun soluklu bir savaşı yürütecek durumda da değildir. Ancak yine de ABD’nin tamamen kaybettiğini söylemek için erkendir. Yani Washington, bölgede kaos çıkartmak istiyor olabilir. Bu şekilde Kuşak-Yol Girişimi başta olmak üzere çeşitli projelerin istikrarsızlaştırılması gündeme gelebilir. Ayrıca ABD, Afganistan’dan çekilerek bölgede oluşacak güç boşluğunun bölge devletlerini karşı karşıya getirecek bir rekabeti tetikleyeceğini de düşünebilir. Özellikle de Çin’in iştahını arttırmak suretiyle “Yeni Büyük Oyun”un bölgeye dönmesi için çalışabilir.
Türkiye ise bölgede oluşacak güç boşluğunun kaos ve istikrarsızlık yaratmasını istememektedir. Çünkü Afganistan’ın “Yeni Büyük Oyun”un sahası olması, Afganistan topraklarıyla sınırlı kalmayan güvenlik problemlerini de beraberinde getirecektir. Bu nedenle Türkiye, bölgenin barışı, refahı ve istikrarını savunan bir çizgide konumlanmakta ve sorunu bölge devletleriyle birlikte hareket ederek çözmenin yollarını aramaktadır. Ayrıca bu, bölgesel sorunların bölge devletlerinin iradesi doğrultusunda çözülmesi hususunda Türkiye’nin savunduğu tezlerle de uyumludur. Bu noktada bir yanılgının olduğu da ifade edilmelidir. Gerek İstanbul Zirvesi ve gerekse de Kabil’deki Hamid Karzai Havalimanı üzerinden gelişen süreç, ABD’nin kurduğu oyun çerçevesinde Türkiye’nin sorumluluk aldığı yönünde yanlış bir algıya yol açmaktadır. Bu algı gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye, tarihsel olarak her dönemde Afganistan’ın barışı ve huzuru için çabalamış, bu yöndeki süreçlere katkı vermiştir. Kimse Afganistan konusunda kendi tezlerini Türkiye’ye yamamaya kalkmamalıdır. Ankara’nın tezi net bir şekilde bölgesel sorunların emperyal müdahalelerden uzak bir şekilde bölge devletleri tarafından çözülmesi ve Afganistan merkezli bir barış sağlanması hassasiyeti üzerine kuruludur.
AFGAN HALKIYLA BİRLİKTE...
- NATO Zirvesi’nde Afganistan’daki gelişmeler de gündeme geldi. Türkiye, bölgede Macaristan ve Pakistan’ı da yanına alarak hareket edebileceğini iletti. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Pakistan, başta Ortadoğu, Kıbrıs ve Azerbaycan olmak üzere birçok meselede Türkiye’yi desteklemiş olan bir devlettir. Afganistan sürecinde de bu destek ve işbirliğinin karşılıklı olarak devam edeceği kanaatindeyim. Diğer taraftan Afganistan’daki sorunların Pakistan açısından da daha büyük bir güvenlik sorunu olabileceği mevzusunu da göz ardı etmemek gerekir. Bu nedenle de ABD kuvvetleri çekildikten sonra bölgede Türkiye ile Pakistan’ın birlikte hareket etmesi, söz konusu ülkedeki geçiş sürecini kolaylaştıracaktır. Bilindiği üzere, Afgan halkı Türkiye’yi çok sevmektedir. Bu noktada Taliban’ın Türk askerini hedef almasını, Afgan kamuoyunun kabul etmeyeceğini belirtmek gerekir. Aynı şekilde bu durumu İslamabad yönetimi de asla kabul etmeyecektir. Dolayısıyla Türkiye ve Afganistan’ın komşusu olan Pakistan’ın sorunun çözümü noktasında birlikte inisiyatif almaları bölgesel istikrarsızlığın giderilmesi için önemli bir gelişme olacaktır. Zaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan’ın ismini zikretmesi, İslamabad’ın bu öneriye sıcak baktığı anlamına gelmektedir.
Süreçte Macaristan’ın adının zikredilmesi de tıpkı Pakistan boyutunda olduğu gibi, Budapeşte’nin bu öneriye olumlu baktığına işaret etmektedir. Bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son derece stratejik ve akıllıca bir hamlesi olarak değerlendirilebilir. Anlaşılan o ki; Macaristan özelinde Avrupa Birliği’nin (AB) Afgan Barış Süreci’ne daha somut (siyasi, iktisadi ve güvenlik bazlı) bir katkı sağlaması hedeflenmektedir. Zira Afganistan’da istikrarsızlığın belirginleşmesinden rahatsızlık duyan aktörlerin başında AB gelmektedir. Çünkü iç savaşın yeniden patlak vermesi halinde yaşanacak göç akınından başta Macaristan olmak üzere AB doğrudan etkilenecektir. Bu öneri, ayrıca ABD ile AB arasında yaşanan uyuşmazlığı da bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. ABD, Afganistan’dan çekilirken; başta Almanya olmak üzere Avrupalı devletlerin beklentilerini ve kaygılarını önemsememişti. AB, bölgede oluşacak güç boşluğunun yaratacağı göç akını riski hasebiyle çekilme sürecine ABD kadar istekli yaklaşmamaktadır. Bu nedenle de Türkiye-Pakistan-Macaristan hattında tesis edilecek işbirliği hem AB’nin desteğini alabilir hem de Türkiye-AB ilişkilerine de olumlu yansıyabilir. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklaması, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir kanal açılmasına vesile olabilir.
Neticede Afganistan’da sağlıklı bir geçişin yaşanabilmesi için üç ülkenin önemli bir rol oynayacağı ifade edilebilir. Erdoğan’ın sözleri, Türkiye’nin bölge devletleriyle birlikte yeni bir süreci başlatma hedefini net bir şekilde ortaya koymuştur. Unutulmamalıdır ki; Türkiye’nin Afganistan’daki rolü her zaman yapıcı bir mahiyete sahip olmuştur. Bunu Afgan halkı çok iyi bilir. Elbette Taliban da bilir.
'PAKİSTAN SEÇİMİ DOĞRU'
Türkiye'nin Afganistan'da askeri bir güç olarak yer alma olasılığı ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, bölgenin jeopolotik önemine dikkat çekti. Daha önce birçok ülkenin Afganistan'da zaiyat verdiğini söyleyen Atabay, Rusya'nın 10 sene Afganistan'da yer aldığını ve geri dönmek zorunda olduğunu, ABD'nin 11 Eylül'den sonra o bölgede 4 binden fazla personelini kaybettiğini ve 2 trilyon dolar harcadığını aktardı. Şu ana kadar Afganistan'da 38 ülke ve 20 binden fazla askerin olduğunu ve bölgenin buna rağmen kontrol edilemediğini söyleyen Atabay, Türkiye'nin tek başına orada kontrol sağlamasının zor olduğunu aktardı. Atabay Türkiye'nin bölgede olmasının ve orada ne yapacağının çok ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Atabay, Türkiye'nin NATO ya da ABD şemsiyesi altında mı Afganistan'da olacağına da dikkat çekti ve bu konunun netleşmesi halinde önemli sonuçların doğacağını söyledi.
Türkiye'nin bölgede yer almasıyla ilgili Pakistan ile birlikte hareket etmesinin doğru bir politika olduğunu da aktaran Atabay, Pakistan'ın Afganistan üzerinde büyük bir nüfuzu ve bağı olduğunu ekledi. El-Kaide bağlantıları ve Pakistan'ın bölgeye hakim olmasının istihbarat açısından Türkiye için faydalı olacağını vurgulayan Atabay, Türkiye'nin orada bulunacaksa Pakistan ile birlikte olmasının doğru bir politika olduğunu belirtti. “Pakistan'ın bölgeyi istihbarat açısından iyi bir şekilde bilmesi, bu noktada önemli bir faktör” diyen Atabay, “Macaristan'ın ise orada yer alması Avrupa açısından da, Avrupa'nın bu konuya yaklaşımını daha ılımlı yapar” değerlendirmesinde bulundu.