22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Afrika, Arap Baharı’nın ikiz kardeşi LGBT’ye karşı

DOĞAN DUYAR

Afrika, Arap Baharı’nın ikiz kardeşi LGBT’ye karşı
A+ A-

Amerikan küreselleşmesi, 80’lerin başında ekonomik düzlemde özelleştirmeyi dayatırken, kültürel düzlemde LGBT’yi dayattı.

Devletlerin “yaratıcı yıkıcılık” veya “rejim değiştirme” adları altında parçalanması Sorosçu faaliyeti, gittiği her yere beraberinde LGBT’ciliği de götürdü.

Bu gerçeğe, “Arap Baharı”nın yaşandığı Tunus ve benzeri ülkelerde yakından tanık olduk.

En Sorosçular aynı zamanda en LGBT’ciydiler.

Tunus’ta LGBT etkinlikleri, savunucularına göre, “2011 Arap Baharı devrimiyle başladı”.

Yani milat, Arap Baharı.

Batı’dan fonlanan LGBT savunucusu NGO’ların kuruluşu, Arapça konuşan coğrafyaya yönelik yayın yapan ilk “LGBT radyosu”, Kuzey Afrika ve Tunus’un ilk “LGBT film festivali” bu dönemde gerçekleşti.

Tunus’ta “Arap Baharı” sürecinde LGBT partileri kurulabildi.

Dahası, LGBT’yi açıktan savunan Tunus Liberal Partisi’nin başkanı Münir Batur, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday bile olabildi.

Batur, “Arap dünyasının ve Tunus’un ilk eşcinsel başkan adayı” olarak Batı merkezlerince pohpohlandı.

Sorosçuluk yani “Arap Baharcılığı” ile LGBT’cilik ikiz kardeşiydi.

Batı’nın “diktatör” diye suçladığı Cumhurbaşkanı Kays Sayed’e göre, LGBT faaliyeti, “Müslüman toplumunu çürütmeye çalışan Batı merkezlerinin finanse ettiği” yıkıcı faaliyetti.

LGBT’ci aday Batur’un ifadesiyle, “Cumhurbaşkanı bizleri Batı’nın ajanları; masonların, siyonistlerin ve Batı’nın lobicileri olarak görüyor”.

YENİ SAFLAŞMA: AİLE YANLISI DİKTATÖRLER

Emperyalizmle mazlum milletler saflaşması; ezen-ezilen, zengin-yoksul, Kuzey-Güney veya “bölenler-bölünmeye maruz kalanlar” sadeleştirmeleriyle ifade edilirdi.

Şimdi aynı saflaşma; “diktatör” ve “aile” yanlısı Putin, Xi, Erdoğan ve Maduro’lar ile “LGBT’ci demokratlar” arasında yaşanıyor.

Yaşananlar gösterdi ki, “milli devleti” yani vatanı korumak için, aileyi korumak gerekiyordu.

Dar veya geniş anlamıyla aile, tam tersine, emperyalizme karşı “milli birlikteliğin ve dayanışmanın yeniden üretildiği, yabancılaşmaya karşı insanlığın korunduğu” mevzilerden birisiydi.

Vatan savunmasının ifadesi olan Aile Mitingi buluşması, bu gerçeği gözler önüne serdi.

AFRİKA’DA LGBT’YE TEPKİ

Afrika, sadece Fransa’yı kovmuyor, emperyalist Batı’nın LGBT dayatmasına da aynı şekilde karşı çıkıyor.

Dahası, Afrika, 2008 ve 2011 yıllarında BM’de yapılan “LGBT Hakları Bildirgesi” oylamasına en fazla karşı oy veren kıta.

Batı’nın hedef aldığı Zimbabwe Eski Devlet Başkanı Robert Mugabe’ler, sadece toprak reformu yapmak istedikleri için hedef alınmadılar. Mugabe’ler ve Uganda lideri Yoweri Museveni’ler, “Afrika’ya başka kıtaların dayatması” diye niteledikleri LGBT’yi ülkelerinde 90’lı yıllarda suç kapsamına aldıkları için de hedefe konuldular.

ABD’nin başını çektiği Batı ülkeleri şu günlerde “eşcinsellere vize kolaylıkları sağlayıp, yeşil kartlar dağıtsalar” da Afrika halklarından büyük tepki görüyorlar.

“Atlantic Council” isimli ABD’li kuruluş, “Afrika’da LGBT Hakları’na ABD nasıl yaklaşmalı?” başlıklı 2019 yılında hazırladığı raporunda “Obama’nın devlet başkanıyken 2015 yılında yaptığı Kenya ziyaretinde dile getirdiği LGBT’nin ülkede ciddi bir tepki yarattığını” ve “Afrikalıların imza kampanyası ile Obama’ya; ‘bir daha Afrika kıtasına LGBT konusunu gündeme getirmek için gelmemesini’ istediklerini” hatırlatmış.

LGBT MİSYONERİ OBAMA

“Derdim çoktur hangi birine yanayım” dediğimiz Afrika kıtasında; içme suyu, elektrik, okul, hastane gibi en temel ihtiyaçlar gündemdeyken, ABD’nin ilk siyahi, Afro-Amerikalı Başkanı Obama’nın 2015 yılında Kenya’ya yaptığı gezide öncelikli gündeminin “eşcinsel” hakları, “eşcinsel evliliklerin yasal olması” ve bu “evliliklerin yasaklanmaması” olması tabii ki tesadüf değildi.

Dönemin Kenya Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta; “Bu eşcinsel hakları konusu gündemimizde değil. Dahası ele alınması gereken siyasi bir konu da değildir.” diyerek Obama’ya cevabını basın toplantısında vermişti.

Obama’nın gezisini protesto eden binlerce insan, sokaklarda şu pankartı taşıyordu; “Biz Obama ve Obama istemiyoruz. Biz Michelle ve Michelle istemiyoruz. Biz Obama ve Michelle istiyoruz. Biz çocuk istiyoruz!”

Bu protestolarda rahip Mark Kariuki şöyle diyordu: “Kenyalılar olarak bizim, ABD’nin Tanrı olmadığını bilmemiz gerekir!”

SENEGAL TERSLEDİ

Obama, 2013’te Senegal’e yaptığı gezide de aynı “hayati önemdeki” konuları dile getirmişti; eşcinsel evlilikler, ülkelerin kanunlarında buna yer vermeleri vs.

Senegal Devlet Başkanı Macky Sall basın toplantısında Obama’nın “yabancılaştırma” baskılarına nazikçe şöyle yanıt vermişti: “Bu meselelerin hepsi temel olarak toplumsal meselelerdir. Tüm uluslar, tüm ülkeler için geçerli olan standart bir modele sahip olamayız. Siz de söylediniz, hepimizin farklı kültürleri var. Farklı dinlerimiz var. Farklı geleneklerimiz var.”

SENEGALLİ FUTBOLCUNUN LGBT REKLAMINI REDDİ

Fransa’da Paris St. Germain (PSG) takımında oynayan Idrissa Guaye isimli Senegalli futbolcu geçen sezonun son maçında “eşcinsellik karşıtlığına (homofobi) karşı farkındalık yaratmak” için sahaya LGBT renkleri olan forma ile çıkmayı reddetti.

Guaye, müslüman olduğunu ve kendi kültürüne ters olduğunu düşündüğü için maça çıkmayacağını bildirmişti.

Başına gelmeyen kalmadı.

Fransa’da ana akım medya tarafından hedefe konuldu. Futbol Federasyonu’nun futbolcuyu cezalandırması, hatta takımından kovulması istendi.

Bazı “usta gazeteciler”, Idrissa’nın yaptığı şeyi ırkçılıkla aynı kefeye bile koymaya çalıştı.

Öte yandan, Afrika futbolcusuna sahip çıktı.

Devlet Başkanı Macky Sall, futbolcuya desteğini iletti, değerlere saygı duyulması gerektiğini ve kimsenin böyle bir konuda zorlanamayacağını söyleyerek Afrikalıların sesi oldu.


MACRON’DAN BATI SAHRA, MAK VE RACHAD TAAHHÜDÜ: CEZAYİR’İN, FRANSA’YI ABD’DEN KOPARMA HAMLELERİ

Afrika başkentlerinden dışlanan Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un 25-27 Ağustos 2022 Cezayir ziyareti, “süngüsü düşmüş” yeni-sömürgecinin “haddini bildiği” bir ziyaret olmuştu.

Macron’un ardından geçen hafta yapılan ve Fransa Başbakanı ile 16 bakandan oluşan Fransa bakanlar kurulunun Cezayir “çıkartması” Fransa’nın çırpınışına sahne oldu.

Fransız devlet televizyonu France24 ziyaretin her aşamasını naklen verirken, Cezayir basını buluşmayı “olağan, sıradan” haber olarak sundu.

MACRONLAR’IN İKİ TAAHHÜDÜ

Cezayir’de daha önce “etkileyebildiği” bir Cumhurbaşkanı, iki başbakan, onlarca bakan ve yüzlerce bürokratı hapislere atılan,

Televizyonu, radyosu yasaklanan,

Büyükelçisi kovulan,

Şirketleri hakkında art arda “haksız kazanç” davaları açılan,

Sahel’e gidecek askeri uçaklarının ülke hava sahasından geçişi engellenen “tek dişi kalmış” Fransa’nın, Cezayir’e “giriş vizesi” alabilmek için iki taahhütte bulunduğu ifade edildi:

1. Fransa, Cezayir’in içişlerine karışmayacak.

Bu çerçevede, Cezayir’de suç örgütü olarak tanımlanan Fransa’da yerleşik Kabil bölgesi ayrılıkçısı MAK ile İngiltere’de yerleşik RACHAD adlı Batı destekli irtica hareketlerine ev sahipliği yapmayacak.

2. Fransa, Batı Sahra konusunda Amerikan tezlerine karşı çıkacak.

Birleşmiş Milletler (BM)’in 1991 yılında aldığı “Batı Sahra’da referandum yapılsın” kararını destekleyecek.

FRANSA SINAVDA

Macron, ağustos ayı sonundaki ziyareti sırasında, bir gazetecinin, MAK ve RACHAD yanlılarını kastederek, “insan hakları ihlalleri ve fikir suçluları” hakkındaki sorusuna “Cezayir’in iç politikasına karışmak bana düşmez.” yanıtını vermek zorunda kalmıştı.

İçişlerine yabancı müdahalesine izin vermeyen Cezayir, Batı Sahra konusunda da ABD’yi kızdıracak bir başarı elde etti.

Fransa, Macron’un ziyareti sonrasında yeni bir karar alarak, işgal altındaki Sahra topraklarında üretilen Fas gıda ürünlerinin ülkesine girişini reddetti.

İşte, yeni dönem bu.

Afrika artık eski sömürgecileriyle ilişkilerinde, “eşitlik ve karşılıklı saygı” istiyor ki, Cezayir ziyareti bu döneme girişin örneklerinden.

Fransa atacağı adımlarla ya eşit ilişki dönemini geliştirecek ya da Afrika’nın ambargosuna maruz kalacak.

Fransa İngiltere Cezayir LGBT Afrika macron aile yanlısı diktatörler