Afrika araştırmacısı Kaan Devecioğlu anlattı: Mali’yi darbeye götüren üç olay
Krizlerle çalkalanan Mali'de Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita'nın askeri darbeyle zorla istifa ettirilmesinin ardından siyasi belirsizlik devam ediyor. Afrika araştırmacısı Kaan Devecioğlu gelişmeleri Aydınlık’a değerlendirdi
Mali'de askeri darbe yaparak Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita'yı istifaya zorlayan darbeciler, seçimlerin en makul sürede yapılacağını duyurdu.
Bir grup askerle devlet televizyonu ORTM'ye çıkan Hava Kuvvetleri Komutan Yardımcısı İsmail Wague, bildiri okudu. Wague, "Halkın Kurtuluşu Ulusal Komitesi (CNSP) olarak halk ve tarih önünde sorumluluk almaya karar verdiklerini" savunarak, sivil ve siyasi geçiş dönemi yaşanacağını söyledi. İktidarı ele geçirmediklerini belirten Wague, ülkenin istikrarını korumaya çalıştıklarını öne sürdü. Wague, bu kapsamda mümkün olan en uygun zamanda genel seçimlerin düzenleneceğini kaydetti. Tüm sınırların kapatıldığını da duyuran Wague, 21.00-05.00 arasında sokağa çıkma yasağı uygulanacağını bildirdi.
Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) da Wague'ın açıklamasından bir süre önce darbeyi şiddetle kınayarak Mali'yle kara ve hava sınırlarını kapattığını, tüm ticari ve ekonomik faaliyetlerini durdurduğunu açıklamıştı.
Mali’de yaşanan krizin altyapısını ve bölgeye yansımalarını Afrika araştırmacısı ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi Kaan Devecioğlu ile konuştuk:
‘YOLSUZLUK VE KÖTÜ YÖNETİM’
- Mali’yi askeri darbeye götüren süreçten bahsedebilir misiniz?
Mali’de bugüne kadar dört darbe olmuş ve bir önceki darbe de 8 yıl önce gerçekleşmişti. 2012 darbesinden sonra gerçekleşen seçimleri kazanan İbrahim Boubacar Keita bugüne kadar ülkesinde var olan aşırılıkçı grupların şiddet eylemleri gölgesinde ülkesini yönetti. Son aylarda koronavirüs pandemisi krizine rağmen protestolar sürmekteydi. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen mart ayında seçimlere giden Mali oylamanın 3 gün öncesinde muhalefet lideri Samuel Cisse’nin kaçırılmasıyla sarsılmış ve seçim günü de sandıkların çöpe atılmasına rağmen geçerliliğini koruması sebebiyle nisan ayındaki ikinci tur seçimlerinde de ülkenin kuzey ve orta bölgelerinde karışıklık çıkmıştı. Her şeye rağmen Keita seçilmiş ve halkın öfkesi de bu doğrultu da yükselmişti. Ancak Anayasa mahkemesi bu bağlamda Keita’nın partisinden 30 üyenin vekilliğini düşürmüştü.
Böylesine kaotik bir sürecin içinden geçen Mali’de kriz tırmanıyordu ve M5-RFP ortaklığındaki Yurtsever Güçler Mitingi koordinasyonunda süren protestolarda en son 14 Temmuz’da 14 kişi hayatını kaybetmişti. Nitekim bu durum pek çok araştırmacı tarafından darbenin yolunu açtığı yorumunu doğurmuştu ve 18 Ağustos’ta başlayan askeri hareketlenmeler akşam saatlerindeki tutuklanmaların ertesinde 19 Ağustos’un ilk saatlerindeki Keita’nın istifa açıklamasıyla darbe nihayete ermiş oldu.
Bu minvalde darbeyi tetikleyen üç temel noktadan bahsedebiliriz: birincisi ülkede yaşanan yolsuzlukların ve kötü ekonomik koşulların halkı içinden çıkılmaz bir noktaya getirmiş olması; ikincisi BM raporunda Mali’deki üst düzey yöneticilerin uyuşturucu ticaretindeki etkinlikleri noktasında yapılan suçlamaların askeri ve sivil bürokrasi arasında anlaşmazlık yaratmış olabileceği ve sonuncusu ama belki de en önemlisi 17 Ağustos akşamı Cumhurbaşkanlığı güvenlik şefinin görevden alınmasıdır.
‘MALİ’NİN KAYNAKLARI FRANSA İÇİN VAZGEÇİLMEZ’
- Darbeyi tetikleyen unsurla ilgili ülkenin kendi iç dinamiklerinin yanı sıra dış ülkelerin müdahalesi de konuşuluyor. Fransa burada öne çıkıyor. Fransa’nın Mali’deki rolü nedir? Libya krizi bağlamında Mali’nin önemi nedir?
Fransa, eski sömürgelerinin bağımsızlıklarını elde etmesinden bugüne, onlar üzerinde kayda değer bir güç kullanmayı sürdürüyor. Bu bağlamda tasarladıkları CFA bölgesi çerçevesindeki yeni sömürgecilik modelini, söz konusu ülkeler üzerinde ekonomi politik, sosyolojik ve kültürel çıkarlar bağlamında yaklaşık 60 yıldır hakim bir model üzerine inşa etmiştir. Bu durumun temelinde yatan sebep ise Fransa’nın ucuz hammadde temini için Frankofon Afrika kaynaklarına olan aşırı bağımlılığıdır.
Son yıllarda Sahel’de yaşanan jeopolitik etkileşimleri de Fransa’nın 21 yüzyıldaki güç mücadelesinde kaybettiği alanları yeniden kazanma çabası olarak okumakta fayda vardır. Sahel jeopolitiğinde Mali Fransa için merkezi bir konumdadır. Nitekim Fransa’nın bu bölgede 5 bin 100 askeri bulunmaktadır. Örneğin Fransa elektrik üretiminin yüzde seksenini nükleerden sağlamakta ve bu ihtiyacının sadece yüzde ellisini Nijer’deki AREVA şirketi vasıtasıyla elde ettiği uranyumdan karşılamaktadır. Mali’nin de bu bağlamda sahip olduğu altın, petrol ve uranyum kaynakları onun için vazgeçilmez bir önemdedir.
Dış ülkelerin müdahalesi noktasında keskin yorumlar yapmak pek mümkün olmasa da Mali darbesinin liderleri arasında Albay Sadio Camara, Albay Diaw, Yarbay Mama Seku Lelenta, Tuğgeneral Cheick Fanta Mady Dembele yer alması ve bunlar arasındaki Albay Camara’nın Malijet’te çıkan bir habere göre ocak ayından beri Rusya’da eğitimdeyken ülkesine 15 günlük izinle gelmesi oldukça dikkat çekicidir.
Darbe sonrası süreçte ise sivil ve askeri kanattan üç isim öne çıkacağını öngörebiliriz: Sivil kanattan protestolar sürecinde etkin olan ve ülkedeki şiddet yanlısı olmayan İslami kanadın büyük bölümünün saygı duyduğu İmam Mahmud Dicko; askeri kanattan ise Albay Sadio Camara ve henüz 25 yaşında olan Albay Malik Diaw.
‘TÜRKİYE BELİRSİZLİĞİN KALKMASINI BEKLİYOR’
- Türkiye Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yayınlayarak endişelerini dile getirdi ve Mali’nin yanında yer almaya devam edeceğini vurguladı. Bu olay Türkiye-Mali ilişkilerine nasıl yansır?
Türk dış politikası yapıcılarının aklı selim ve dengeleri gözeterek yerinde bir açıklama yaptığını düşünüyorum. Türkiye devleti hiçbir zaman darbelerin ve cuntaların destekçisi olmamıştır ki bu konuda dünyada en çok mustarip olanlardan birisidir. Dolayısıyla Mali’de şuan bir belirsizlik hakim ve Türkiye’de bu belirsizliğin kalkmasını ve Mali halkının huzura ermesini beklemektedir. Takip eden süreçte gerekli diplomatik adımların atılacağını göreceğimiz kanaatindeyim.
‘KOMŞU ÜLKELER DE ETKİLENECEKTİR’
- Mali’deki darbenin komşu Afrika ülkelerine yansıması olur mu?
Bu ihtimalin oldukça yüksek olduğu kanaatineyim. Örneğin Libya’da Kaddafi sonrası süreçte ortaya çıkan aşırılıkçı grupların Mali’nin kuzeyinde yoğunlaştıklarını gördük ve oradaki ateşin Mali’nin müdahilsizliğinden dolayı diğer ülkelere sıçradığını tecrübe ettik. Siz hemen yanı başınızda yanan bir ateşi söndürmek için inisiyatif almazsanız o ateş size de sıçrayacaktır. Dolayısıyla zaten Sahel jeopolitiğinde yaşanan etkileşimlerin de sardığı özellikle Mali’nin komşuları Burkina Faso ve Nijer başta olmak üzere diğer ülkelerin de bu ülkedeki huzur ve sükûnete katkıda bulunmadıkları takdirde var olan kliklerin de etkisiyle olumsuz yansımalarının olacağı ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum.
MALİ VE SAHEL’DEKİ FRANSIZ ASKERİ VARLIĞI
Fransa’nın Ocak 2003’ten beri Mali’de görev yapan 5 bine yakın askeri olduğu biliniyor. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler’in (BM) de yaklaşık 10 bin ‘barış gücü askeri’ Mali’de bulunuyor. Özellikle Mali’nin kuzeyindeki çöl bölgelerinde El Kaide bağlantılı çeşitli gruplar olduğu biliniyor. Fransa ve BM askerlerini bu örgütlerle mücadele adı altında Mali’de bulundurduğunu öne sürüyor.
Fransa 11 Ocak 2013’te ‘Mali'de siyasi istikrarsızlık ve El Kaide bağlantılı grupların faaliyetlerine karşı mücadele ve Mali hükümetinin kuzey topraklarının (Timbuktu ve Gao şehirleri de dahil olmak üzere) radikal terör örgütlerinden arındırılması’ gerekçesiyle Serval operasyonunu başlattı. Ancak Fransa’nın operasyonu sonrası çatışmalar ve kriz derinleşti.
Sahel bölgesindeki maden bakımından zengin olan (Senegal, Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad, Sudan, Eritre) diğer ülkelere de çatışmalar sıçradı.
Sahel bölgesindeki ülkelerin boksit, uranyum, demir, altın ve petrol rezervi bakımından zengin oldukları biliniyor.
2013'te Serval operasyonunu başlatan Fransa, bu ülkeye önce 3 bin, ardından da ağustos ayında bin 500 asker daha gönderdi. 15 Temmuz 2014'te operasyonu sona erdirdiğini açıklamasına rağmen, Fransa askerleri ülkeden çekmeyip aksine Moritanya, Çad, Nijer, Burkina Faso'ya da konuşlandırdı ve askeri faaliyetlerini 2014’te başlayan Barkhane operasyonu adı altında daha geniş Sahel bölgesine taşıdı.
Fransa’nın Mali ve Sahel politikasını Macron da sürdürüyor. 1960’ta Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Mali’de, Fransa’nın hala devam eden müdahaleleri yoğun tepki topluyor.
Diğer yandan Fransa’nın Mali’deki askeri üsten Hafter’e destek amacıyla Libya’nın güneyine asker gönderdiği gündeme gelmişti.