Afrika politikasında yanlışlar!
Dışişleri Bakanlığımız Afrika politikalarında öncelikle her ciddi devlet kurumunun yaptığı gibi sahayı bilen insanlarla hareket etmelidir. Bunun eklikliğini geçen günlerde Dışişleri Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Afrika turu vesileyle Cape Town ziyaretinde yaşadık.
Bugüne kadar kaleme aldığımız çalışmalarımızda Afrika coğrafyasında ne kadar büyük bir tarihi potansiyele sahip olduğumuzu anlatmıştık. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın 2005 yılını “Afrika Yılı” ilan etmesinden sonra herdaim gündeme getirdiği Afrika kıtasında başta Türk medyası olmak üzere türlü faaliyetler ilgi topladı. Bardağın dolu tarafını değerlendirecek olursak bu süreçte devlet kurumlarımız da önemli işlere imza attılar.
2016 Mayıs ayında Cumhurbaşkanımıza hitaben yazdığım mektup kendisine ulaşsaydı bugün halen harap halde olan Ebubekir Efendi’nin Cape Town’daki evi satın alınıp müze olurdu. Fakat mektupta da belirttiğim gibi o dönemde bu meseleleri dert edinen bir diplomata rastlamadık.
FİSKOS DİPLOMASİ
Toplum içerisinde kulağa fısıldanmaz kaidesi, herhalde herkesin bildiği bir görgü kuralıdır. 2023 yılının Ocak ayında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Afrika turu Cape Town ziyareti ile başladı. Cape Town’da verilen bir resepsiyonda büyükelçi Elif Çomoğlu Ülgen’in bir konuşma esnasında herkesin içinde bakanın kulağına eğilerek garip bir şekilde fısıldaması son derece yanlış bir hareket olarak dikkat çekmişti. Oradaki herkesi sus pus eden bu hareket nasıl oldu, onu paylaşmak isterim.
Diplomasi nezaket ister ifadesi genel manada görgü kurallarını ihlal ederek diplomasinin mümkün olamayacağını ortaya koyar. Bu genel geçer kaidenin esasında asırlar önce belirlendiği bilinmektedir. İbni Ömer (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav), "Üç kişi bir arada iken, diğerini bırakıp ikisi fısıldaşmasın” diye buyurmuşdur. Yerleşik protokol ve görgü kuralları bağlamında bu şüphesiz bir fiyaskodur. İnsanın doğal olarak aklına bir küçük görüşmede böyle büyük bir nezaket kuralı ihlal eden Büyükelçi Ülgen acaba tüm Afrika turunda başka hangi gaflara imza attı?
KÖKLÜ AİLEYİ GÖRMEMEK
2017 yılında Güney Afrika’ya atanan büyükelçi Elif Çomoğlu Ülgen, çeşitli vaatlerle Güney Afrika’da yaşayan Türk sakinlere kendini tanıttı. Biz de o zamanlar herşeyi Fetöcülere teslim eden eski büyükelçinin hatalarına rağmen yeni büyükelçinin sözlerine itimat ederek kendisine yardımcı olduk. Büyükelçi Ülgen’i evvela Ebubekir Efendi’nin torunlarıyla tanıştırdım. Çeşitli sebeplerle yapamadığı birçok şeyi ricası üzerine ben yaptım. Güney Afrika’daki ilk büyükelçi Sami Onaran’ın Cape Town’daki cenazesine temsilen katılmamı istediğinde üniversiteden izin alıp gittim. Büyükelçiliğe asılmasını istediği Ebubekir Efendi ve benzer tarihi foroğrafları arşivimden kendisine ilettim. Daha birçok yerde Ülgen’e bir büyükelçi olması hasebiyle yardımcı oldum. Yazılarımla Türkiye’ye tanıttığım Hamidiye Cami ve Osmanlı Kriket Klubü temsilcileriyle kendisini tanıştırdım.
En önemlisi o zamanlar eski büyükelçi Kaan Esener’in aciziyeti sebebiyle FETÖ cami yanına taşınan Mehmet Remzi Bey’in mezarı ile ilgili davanın aydınlatılması için Ülgen’i, Mehmet Remzi Bey’in torunu Helene ve Mignon kardeşlerle tanıştırdım. Ancak ondan sonra Büyükelçiliğin avukatı İsmail Ayob, East London’a giderek torunlardan aldığı imzalı belgelerle dava açıp Mehmet Remzi Bey’in mezarını eski yerine geri getirebildi.
Tüm bunlara karşılık Büyükelçi Ülgen’den tek ricam, Osmanlı mirasına sahip çıkması ve Osmanlı kökenli ailelere Türk vatandaşlığı verilmesinde yardımcı olunmasıydı.
Defaatle hatırlatmalarıma rağmen ne yazık ki hiçbir zaman ilgilenmedi. Johannesburg’da torunu tarafından davet edildiği Kut’ul Amare gazisi pilot Rüştü Bey’in mezarındaki anma törenine gelmedi. Yanımda söz verdiği Ebubekir Efendi’nin torunlarına karşı mahçup oldum. Geri çekildim. Kendisiyle artık görüşmedim.
İlginçtir fakat Türkiye’de ancak bir değerli cami imamının aracılığıyla İçişleri Bakanlığına ulaşarak Ebubekir Efendi’nin vatandaşlık meselesini çözmüş olduk ve bendeniz bu mahcubiyetten biraz olsun kurtulmuş oldum. Yurt Dışı Türkler Başkanlığının desteğiyle Türkiye’ye ilk gelen Ahmet Kemal Atala ve oğluna İçişleri Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Sabri Erdil vatandaşlıkları bizzat Bakanlıkta kendisi tevdi etti.
İçişleri Bakanlığı, Ülgen’in işini kasten aksattığını tespit ettiğinden ötürü vatandaşlığa başvuranların kimliklerini Ankara’da bizzat bana tevdi ederek Cape Town’daki aile üyelerine teslim etmemi rica ettiler. Kimlikleri Cape Town’a getirdim fakat kendim vermekten ziyade o zaman yeni göreve atanan Başkonsolosumuz Sinan Yeşildağ’a teslim ederek onun aracılığıyla aile efradına ulaştırmayı daha uygun buldum.
Bu vesileyle meselenin iç yüzünü anlayan Ebubekir Efendi ailesinin mensupları Büyükelçi Ülgen’i T.C. Dışişleri Bakanlığına şikayet etti. Ülgen benim aracılığımla vatandaşlık alan Güven Atala’yı arayarak“Türkiye’nin muz cumhuriyeti olmadığını ve içişleri bakanlığının kafasına göre herkese vatandaşlık vermemesi gerektiğini” söyledi.
Konu medyaya taşınınca hakkında çıkan haberlerden sonra Ülgen, Ankara’ya döndü. Şikayetlere cevap vermek yerine mezkur gazeteyi “paçavra” diye karalama yoluna gitmesi, görev yaptığı yerlerdeki genel tutumu hakkında ipucu verir mahiyettedir.
Bunlar Ebubekir Efendi aile fertleri tarafından ayrıntılarıyla bilindiği halde bu durum Büyükelçi Ülgen tarafından Ankara’ya yanlış ve taraflı aksettirildi. Sanki bizim bu işlerde bir menfaatimiz varmış gibi mesele bürokrasi kulislerinde dedikodu haline getirildi. Bu hareketi, birkaç bürokratın hakkımızda attığı tweet izledi. En son değerli bir devlet adamımız Ankara’da TİKA tarafından düzenlenen bir programda çektiği videoda TİKA Başkanının şahsım hakkında iftiraya dayalı ifadeleri, güzide kurumlarımızda dedikodu ve karalama ile hareket ettiklerini ortaya koyuyor.
ÇAVUŞOĞLU’NUN ZİYARETİ
Dışişleri Bakanlığımız Afrika politikalarında öncelikle her ciddi devlet kurumunun yaptığı gibi sahayı bilen insanlarla hareket etmelidir. Bunun eklikliğini geçtiğimiz günlerde Dışişleri Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Afrika turu vesileyle Cape Town ziyaretinde yaşadık. Ne yazık ki medyadan gösterilen şatafatın aksine düzenlenen resepsiyonda arkada ciddi bir plansızlık sözkonusuydu. Buna vesile olan şu anda Güney Afrika’da vazife yapan diplomatlarımız değil, 2020’den önce Güney Afrika’da Büyükelçilik yapan ve şimdi Dışişlerinde Sahra-altı Afrika Müdürü olarak Afrika turuna katılan Ülgen’in kafasına göre perde arkasından verdiği talimatlardı.
Kendisini şikayet eden Ebubekir Efendi’nin torunlarının Cape Town resepsiyonunda yüzüne dahi bakmayan Ülgen’in verdiği talimatlar yüzünden Sayın Çavuşoğlu’nun Tana Baru Mezarlığı’na ziyaretine ailenin sadece belli başlı birkaç mensubu iştirak ettiler. Diğer aile üyelerinin bu vesileyle gücendirilmesi bir yana, Ebubekir Efendi’nin kabrinin hemen arka tarafında yatan Osmanlı alimi Hacı Hasanüddin Efendi’nin mezarı hakkında Dışişleri Bakanımıza bilgi dahi verilmedi zira o mezar da tarafımızdan geçen yıl tamir edilerek Başkonsolosumuzla birlikte hizmete açılmıştı. Güney Afrika medyasında genişçe yer alan bu olayın Türk Dışişleri tarafından ıskalanması ne hazindir.
Hacı Hasanüddin Efendi’nin torunlarından hiç kimsenin mezar ziyaretine davet edilmediği gibi hemen yolun üzerindeki, tüm kıtada Türk bayrağının asılı olduğu tek müze, şimdiki Bo-kaap Müzesine Bakan Bey götürülmedi. Zira bu müze de tarafımızdan keşfedilerek Güney Afrika Kültür Bakanlığı nezaretinde açılmıştı. Yine Balkan Savaşlarında Osmanlı ordusuna yardım toplayıp İstanbul’a gönderen ve Ebubekir Efendi’den sonra Güney Afrika’da onun bıraktığı yerden devam eden Osmanlı alimi Müderris Mahmud Fakih Efendi’nin mezarı teğet geçildi. Resepsiyonda Efendi aile mensuplarına değil, Ülgen tarafından yersiz yere şişirilen Kriket Klübüne önem verilerek ön plana çıkarıldı. Bizim malumatımız olsaydı resepsiyona Ebubekir Efendi’nin torunu, dostumuz olan Güney Afrika Ticaret ve Endüstri Bakanı Ebrahim Patel’i davet edebilir ve Türkiye’nin yerel basında çok daha farklı yer almasına vesile olabilirdik. Ne yazık ki Büyükelçi Ülgen yüzünden kasıtlı olarak tüm programlardan uzak tutulduk. Buna rağmen fırsat bulup bir kitabımızı Dışişleri Bakanımıza hediye ettik.
Bu resepsiyonda Güney Afrikalı yazar değerli dostumuz Şefik Morton Ebubekir Efendi hakkında yeni çıkan bir kitabını Bakan Çavuşoğlu’na hediye etti. Kitabının yazılma süreci aslında ilginçtir. İki yıl önce Güney Afrika’daki Avqaf kurumu Ebubekir Efendi’nin hayatını yazmak için bana teklif götürdüğünde kabul etmiştim. Bu konu zaten Cape Town Üniversitesi’nde yıllar önce kaleme aldığım yüksek lisans tezimdi.
EBUBEKİR AİLESİNİN TANINMASI
Fakat konudan haberdar olan Büyükelçi Ülgen, yazdığım kitabı Türk Büyükelçiliği olarak desteklemeyeceklerini söylemiş ve kitabımın basılmasını engellemişti. Bu vesileyle Morton’a teklif gönderilince beni arayarak teklifi kabul etmesi halinde kendisine yardım edip etmeyeceğimi sormuştu. Ben de memnuniyetle yardımcı olacağımı söyleyerek arşivimi Morton’a açmıştım. Bu vesileyle gazeteci Morton’un Ebubekir Efendi hakkındaki kitabını görenler neredeyse her sayfasında benim ismime rastlayacaklardır. Benim temel gayem gönül adamı Seyid Ebubekir Efendi’nin Güney Afrika’da daha iyi tanınmasıdır. Her ne kadar iyi niyetle hareket edilmemiş olsa da Büyükelçi Ülgen herhangi bir başka yazarı desteklediğinde aslında benim amacıma hizmet etmiş oldu. Zira kanımca bir Türk-İslam alimini yabancı bir yazarın kaleme alması bir Türk’ün yazmasından daha etkili olacaktır.
Bunları benim gibi seneler önce Trabzon’dan ceketini alɪp tek başına Afrika’ya gelen bir Türk tarihçisinin halkımızın da hakikatleri bilmesine inanarak diplomasi adına yapılanların laf-ı güzaf olduğunu göstermek gayesiyle kaleme alɪndı.
Geçen yıl Güney Afrika Büyükelçiliğimizin aracılığıyla Dışişleri bakanlığımıza sunduğum Afrika projemden bir yıldır ses gelmemesinin cevabını da Cape Town resepsiyonunda almış olduk. Herkesin içinde resepsiyonda Dışişleri Bakanımızın kulağına eğilerek fısıldadığı şeyden sonra daha projenin içeriğine bakılıp değerlendirilmeden reddedilmesi, sırf şahsi hırslarından ötürü belki Afrika-Türkiye ilişkilerine büyük hizmeti olacak 15 yıllık çalışmalarımızın bir ürünü olan projenin derdest edilmesi, bu tür insanların daha başka neleri örtbas edip karayı beyaz göstereceğinin en somut delili olsa gerektir.
Köklü bir tarihi geçmişi olan Afrika -Türkiye münasebetleri şüphesiz böyle temsil edilmeyi haketmemektedir.