Ağlamak 69 bin lira: Duygu istismarını meslek yapmışlar
Kendilerini ‘kişisel gelişim uzmanı’ olarak tanıtan kişiler, ‘enerji ve frekans’ gibi kavramları öne sürerek duygu istismarı yapıyor. Sosyal medyada sıkça paylaşılan seanslarla umutları sömürülen vatandaşlar hem duygusal hem de maddi zarara uğruyor.
Toplumun ruh sağlığı ekonomik krizle, üretimden kopmakla gün geçtikçe kötüye gidiyor. Kimisi çareyi antidepresanda arıyor kimisi psikoloğa gidiyor kimisi de sözde iyileştirici seanslara paralar döküyor. “Evrene pozitif enerji gönder.” , “Bolluk ve bereket için şu ritüeli uygula.”, “Işık ve yol seninle olacak.”, “Aile dizimini öğren.” ve daha nice cümleler son zamanlarda sanal hayatı ve gerçek yaşamı ele geçirmiş durumda. 2-3 aylık kurslarla kendini psikolog, yaşam koçu, doğum koçu, spiritüel uzman olarak tanımlayanlar insanların duygularını ve parasını sömürüyor.
Şebnem Tacingut isimli kişi, kendini kuantum uzmanı olarak tanımlıyor. İnsanları toplayarak ağlama seansları düzenliyor. Seans sonunda ağlayandan da ağlamayandan da 69 bin lira aldığı iddaa ediliyor. Ayrıca Tacingut, insanları Göbeklitepe’ye toplayıp enerjiyi tatmalarını istiyor. Üstelik Göbeklitepe’nin uzaylıların havalimanı olduğunu iddia ediyor. Yine kendini kuantum uzmanı olarak tanımlayan Eylem Amine Altunkaynak da kadınlara özel “bilinçaltı temizliği” yaptığını belirtiyor. 3 aylık bilinçaltı temizliğinden 23 bin lira alıdığı söyleniyor. Bu tür faliyetlere dünyada da tuhaf örneklerle karşı karşıya kalınıyor. ABD’de erkekler, “ilkel doğalarını” yeniden canlandırmak ve erkekliklerini yeniden kazanmak için acılarını, duygularını ve travmalarını bırakmak amacıyla eğitim kamplarına katılıyor. Erkekler, bu kamplara katılabilmek için 3 bin dolardan fazla para harcıyor.
Sosyal Psikolog Prof. Dr. Serap Akfırat ve Türk Psikologlar Derneği Etik Kurul Üyesi Özgün Ergin 2-3 ayda kendini psikolojik uzman olarak tanımlayanlar için acil bir yasal düzenleme gelmesini talep etti.
‘SON 5 YILDA ARTTI’
Prof. Dr. Serap Akfırat şöyle konuştu:
“Psikologların yaptığı işleri yapma gayretinde olan kişiler, son 5 yılda daha da arttı. Hiçbir alanla ilgili eğitim ya da formasyon almayan şahıslar, bu alandaki pasta payını bölmek istiyor. Çünkü son zamanlarda insanlar, psikolojik sağlıkları için para vermeye başladı. O yüzden aslında psikologların, psikolojik danışmanların yapması gereken ruh sağlığını iyileştirme diyebileceğimiz faaliyetleri alan dışı bu kişilerin üstlendiğini görüyoruz. Genel olarak da bütün dünyada bu tür faaliyetlere bir eğilimin olduğunu ve git gide arttığını görüyoruz.”
BİLİMDEN SİHİRE DÖNÜŞ
Prof. Dr. Akfırat, bu tür durumların çoğalmasının sebebini şu ifadelerle anlattı:
“Biz bilimsel düşünceyi aydınlanma çağından bu yana bilime değer verme, araştırma, sorgulama gibi davranışları toplumsal olarak alışkanlık haline getirmiştik. Modernizme saldırının olması ve postmodernizmin güç kazanmasıyla birlikte bilimsel düşünceye darbe vuruldu. Bu yüzden insanlar dertlerine, korkularına aradıkları çağrıyı bilimsel yöntem dışında aramaya başladılar. Dolayısıyla sihirsel düşünceye inanışta bütün dünyada bir eğilim var. İnsanların bunu tercih etmesinin sebebi ise bunun arkasında bir psikolojik mekanizma ya da motivasyon çok genel itibarıyla insanlar hayatlarını kendi kontrollerinde göremiyorlarsa, hayatlarını ellerinde hissedemiyorlarsa o zaman bu konforu sağlamak için birtakım illüzyonlara ihtiyaç duyuyorlar. İşte evrene enerjiler gönderme, DNA'mızı düzelteceğimizi varsayan birtakım ritüellere girişme, istediğinizi kağıda yazarak elde edebileceğinizi zanneden öğretiler ve oluşumlar içerisine girerek aslında kendi hayatımızla ilgili söz sahibi olduğumuzu, kendi hayatımızı kontrol ederek biçimlendirdiğinizi zannediyoruz. İşte söylediğimiz illüzyon tam olarak bu. Gerçek hayatta yaşayan insan düşünsel yollarla bunu yapabildiği yanılgısına girmeyi bireysel olarak istiyor. Bu bir ihtiyaç olduğu için bunu bu şekilde gidermeye çalışıyor.
“Bu aslında toplumsal sistemin, sekülerizm sonrasına hatta dini inanışın bile gerisine düşmedir. Sihirsel düşünme dediğimiz şey avcı toplayıcı zamanların düşünme biçimine kadar bir gerilemedir. Çünkü insanların bugüne kadar gelmiş olduğu düşünsel olgunluk seviyesi, toplam bir saldırı altında. Uzun yıllardır toplumsal entelektüel sistemi alt üst edecek bir saldırı altında kaldık. Bunların da sonuçları toplumun bilimsel düşünceden dini düşünceye, dini düşünceden sihirsel düşünceye kaydığını gözlemliyoruz. İnsanlığın bugüne kadar getirdiği kazanımları hiç etme, yok etme, aşağılama ideolojisinin dayatması sonucu olarak bunlar var oldu. Postmodernist çağda sihirsel düşünceye geri dönüş var. Bunlar büyük boyutlu olmaya başladı.”
YENİ DÜZENLEME ŞART
Doğrudan devlet müdahalesiyle bu durumun çözüleceğini söyleyen Prof. Dr. Akfırat, şöyle konuştu:
“Toplum olarak bunların duyguları suistimal ettiğini fark etmemiz gerekiyor. Toplumsal ruh sağlımızın güçlü olması üzerine bir derdimizin olması gerekiyor. Nasıl fiziksel sağlığımız için yasalar çıkartılıyorsa, düzenlemeler oluyorsa ruh sağlığı için de aynı özen gösterilmeli. Bu alanın da yasal olarak düzenlenmesi gerekir. Hangi meslek grubunun hangi alanda çalışacağı düzenlenmeli. Mesleki tanımlamalara ihtiyacımız var. Yasal olmayan faaliyetler içinde olanları tespit etmek gerekir.”
‘HER PSİKOLOĞUM DİYENE İNANMAYIN’
Türk Psikologlar Derneği Etik Kurulu Üyesi Özgün Ergin, spiritüel yolculuk sevdasının artma sebepleri arasında Türkiye’de hala “Psikologlar Meslek Yasası”nın olmamasından kaynaklandığını vurguladı. Ergin şu ifadeleri kaydetti:
“Ülkemizde 2024 yılında ne yazık ki hala Psikologlar Meslek Yasası, Ruh Sağlığı Yasası gibi, hem bu alanda çalışanların denetlenmesini ve çalışma standartlarının belirlenmesini sağlayacak, hem de hizmet alanların haklarını koruyacak yasalar hayata geçirilemediği için herkesin her şeyi yapmayı kendine hak gördüğü bir dönemden geçiyoruz. Biz psikologlar sertifikalarla, birkaç günlük veya haftalık sözde eğitimlerle aile danışmanı, yaşam koçu ve benzeri unvanlarla insan psikolojisine ve sağlığına müdahale edilmesine karşıyız.”
DOĞRU TEDAVİ İÇİN DİPLOMALARI SORGULAYIN
Ergin, her psikoloğum diyene inanmamak gerektiğini söyleyerek şu uyarıları yaptı:
“Her psikoloğum, aile danışmanıyım, çift terapistiyim, yaşam koçuyum diyene inanmadan önce diplomasını sormak, örneğin Türk Psikologlar Derneği'ni arayarak kişinin gerçek psikolog olduğunu teyit etmek gibi araştırmalar yapmak gerekiyor. Bir kişinin alanında yetkin ve yeterli olduğunu gösteren şey, sosyal medya platformlarında çok takipçisi olması değildir. Bu konuda da aynı zamanda hükümetimize büyük bir görev düşüyor. Bir kişinin gerçekten işinin uzmanı olup olmadığını, alanında lisansı olup olmadığını kontrol edebileceğimiz sistemler kurulmalı ve internet aracılığıyla bunlar vatandaşlar tarafından kontrol edilebilmeli. Birçok ülkede bu tarz denetleyici sistemler var. Bu ve benzeri sözde uygulamalarla tam olarak ne yapıldığı denetlenemediği için insan sağlığı rahatlıkla suistimal edilebiliyor. Bu tarz sözde iyileştirici yaklaşımların verdiği zararın giderilmesi için sağlık sistemi daha çok emek ve para harcamak zorunda kalıyor. Halkımızın yardım almak için seçeceği kişileri son derece dikkatli biçimde seçmeleri, diplomalarını sorgulamalarını sıklıkla dile getiriyoruz. Sağlık ciddi bir iştir, şakaya gelmez. Konuyla ilgili yasal düzenlemelerin de en kısa zamanda hayata geçirilmesini talep ediyoruz.”
‘SÜREKLİ DAVA AÇIYORUZ’
Derneklerinin tespit ettikleri her türlü sözde uzmana dava açtığını belirten Ergin denetimin şart olduğunu söyledi:
“Aynı zamanda Türk Psikologlar Derneği olarak sosyal medya hesaplarında psikolog olmadığı halde kendisini psikolog olarak gösteren ve profillerine bu tarz sahte unvanlar ekleyen kişiler hakkında sürekli dava açıyoruz. Fakat bu durum bizim için maddi ve manevi olarak son derece zorlayıcı olmakta. Oysaki bizim şikayetimizden bağımsız olarak, yasal mevzuatlar ve bunlara göre işleyen denetim süreçleri olmalı.”
DOĞUM KOÇU SKANDALI UNUTULMADI
2022 yılında kendini doğum koçu diye tanımlayan şahıs bir bebeğin ölümüne sebep olmuştu. Ankara’da yaşayan 41 haftalık hamile Ö.G.’nin, doğum sancıları başlayınca müdahalesi doğum koçu tarafından evde oldu. Bu sırada bebeğin başı önde olması gerekirken ayaklarının önden geldiği görüldü. Ters doğum (makat doğum) nedeniyle 112 Acil Çağrı Merkezi’nden yardım istendi. Ö.G., eve gelen sağlık ekipleri tarafından ambulansla Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’ne kaldırıldı. Yapılan incelemede doğumun ters gerçekleştiği ve bebeğin doğum kanalında kaldığı tespit edildi. Ö.G., ameliyata alınırken, doğum sırasında uzun süre oksijensiz kalan bebek öldü.