AK Partili Latif Selvi’den müfredat eleştirilerine yanıt: Herkesin katkısına açık, bir grubun şekillendirmesine kapalı
AK Parti’nin Eğitimci Milletvekili Latif Selvi, tarikat-cemaatlerin müfredat yapım sürecine müdahil olduğu iddialarıyla ilgili “Dini, sosyal, siyasi fark etmez; herhangi bir grubun katkısına kapalı ya da herhangi bir grubun şekillendirmesine açık bir uygulama yok” dedi
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla sunulan yeni müfredata ilişkin tartışmalar sürüyor. İsminden içeriğine çok sayıda eleştiri alan yeni müfredatı, hazırlık çalışmalarını yakından takip eden Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisonu Üyesi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Konya Milletvekili Latif Selvi’ye sorduk.
Uzun yıllar Eğitimciler Birliği Sendikasında (EĞİTİM-BİR-SEN) Genel Sekreterlik ve Genel Başkanvekilliği görevlerini yapan Selvi, yeni müfredatta tarif edilen modelin doğru uygulanmasıyla yeni nesillerin büyük başarılara imza atabileceğini savundu. “Beceri merkezli, pratik uygulamalı, öğrencinin öğretmen rehberliğinde kendi adımlarını atmasına dayanan bir model gelişecek.” ifadelerini kullandı.
Selvi, müfredatla ilgili eleştirileri de değerlendirdi.
‘BECERİ MERKEZLİ’ MODEL
Latif Selvi, müfredat girişimlerini ve tartışmalarını her dönemden yakından izlediğini belirtti. Bazı dönemler hazırlıklara katıldığını da bildirdi. Müfredatın sadeleştiğini ve üst öğretim kurumlarına geçişte merkez olacağını öne sürdü. Uygulamanın ağırlık kazanacağının altını çizen Selvi, “Geçiş sınavlarında derslerden soru sorulmasına yönelik ÖSYM ile ciddi bir çalışma yapıldı. Artık soruların yüzde 50’sini akademisyenler yüzde 50’sini de fiilen öğretmenlik görevi yapan eğitimciler hazırlayacak. Okul dışı, dershane vb. mekanizmalara ihtiyaç duyulmayacak.” dedi. Yeni müfredatın geçmişe göre önemli farklılıklar içerdiğini söyleyen Selvi, “Sayın Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin müfredat çalışmalarıyla ilgili önemli bir tecrübeye sahip.” diye ekledi.
‘UÇ VE HAKSIZ YORUMLAR’
Selvi, eleştirileri de dikkatle dinlediğini kaydetti. Karşı çıkışların içeriğe katkı sunmaktan uzak olduğunu ileri sürdü. “İdeolojik ve kategorik” tanımlarıyla niteledi. Atatürk İlke ve Devrimleri ile evrim konusuna ilişkin bir çıkarmanın söz konusu olmadığını vurguladı. Bazı tarikat ve cemaatlerin yapım sürecine müdahil olduğu ve değerler eğitimi aracılığıyla alan bulacakları iddialarını “Dini, sosyal, siyasi fark etmez; herhangi bir grubun katkısına kapalı ya da herhangi bir grubun şekillendirmesine açık bir uygulama yok.” cümlesiyle reddetti. Selvi, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) protokolüyle ilgili tepkileri de “Uç ve haksız yorumlar” olarak gördü. Tarikat-cemaatlerin arka planında olduğu öne sürülen dernek vakıfların faaliyetleri için yapana değil yapılan işe bakılması gerektiğini aktardı.
İşte Latif Selvi’nin yeni müfredatla ilgili değerlendirmeleri...
‘ÖNEMLİ FARKLILIKLAR VAR’
- Hem bir eğitimci hem de bir milletvekili olarak yeni müfredatta hangi yönler dikkatinizi çekti?
-Yeni müfredat geçmişe göre önemli farklılıklar içeriyor. Bunlardan birincisi, matematikte yapılan düzenlemeler. İkincisi, bu müfredatta sınavlarda derslerden soru sorulmasına yönelik ÖSYM ile ciddi bir çalışma yapıldı. Artık soruların yüzde 50’sini akademisyenler yüzde 50’sini de fiilen öğretmenlik görevi yapan eğitimciler hazırlayacak. Dersler büyük oranda öne çıkacak, müfredat dışı soru sorulmayacak. Okul merkez olacak. Okul dışı, dershane vb. mekanizmalara ihtiyaç duyulmayacak. Üçüncüsü; bizde öğretmen merkezli eğitim olduğu için bilgi yüklü eğitim modeli vardı. Yeni sistem bu modeli sadeleştirecek. Beceri merkezli, pratik uygulamalı, öğrencinin öğretmen rehberliğinde kendi adımlarını atmasına dayanan bir model gelişecek.
‘SORUMLU DÜŞÜNME ZEMİNİ YARATILACAK’
-Bir diğer önemli yönü, ülkenin teknolojiden politikaya bütün meseleleri ile ilgili durumları göz önüne alan bir model olacak. Mavi Vatan duyarlılığı, Türk Devletler Teşkilatı, uzay çalışmaları, milli savunma planları, komşularla ilişkiler, birtakım uluslararası anlaşmalardaki konumumuz, Kıbrıs konusu, asılsız Ermeni iddiaları, Filistin meselesi, Kalkınma Yolu ve İpek Yolu gibi diğer ülkelerle ortak projelerdeki varlığımız gibi konularda öğrencilerin sorumlu düşünmeleri üzerine bir zemin yaratılacak.
Bir başka husus da Türk tarih anlatımında medeniyet inşası bölümünde bırakılan eksikliklerin giderilmesi ve düzgün Türkçeye odaklanılması.... Dünyadaki eğitim uygulamalarından kopuk bir müfredat görmüyoruz. Ortak alanları kapsıyor. Bu da olumludur.
‘ÖĞRETMENLER DE EĞİTİMDEN GEÇMELİ’
- ‘Eksiksiz mi’ diyorsunuz...
-Benim problemli olarak göreceğim şey, dönüşüm gerektiren hususlarda Türkiye’nin gerekli adımları atamaması olur. Değerler bilinci kazanıma dönüştüğü zaman harika bir şey ortaya çıkabilir ama bunlar yeterli seviyede verilemediği zaman, sembolik bir kavrayış olduğu zaman arzu edilen amaç gerçekleşmez. Öğretmenlerin de bu yeni müfredat ve yeni yöntem çerçevesinde eğitimden geçirilmesi gerekiyor.
Mesela gerek günümüzde, gerekse tarihte önemli başarılara imza atmış şahsiyetlerimizin müfredatta yer alması bir zihni dayatma yapılıyormuş gibi değerlendirilmemeli. Örneğin felsefe literatürüne bizden olarak girmiş önemli şahsiyetlerden bahsedilince karşı çıkan çevreler görüyoruz. Çocuklarımız batılıları da bizim aydınlarımızı da öğrenmeli. ‘Biz de başarabilmişiz’ hissini duymalı.”
‘NASIL ANLATILMALI O ÖNERİLMELİ’
- Eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?
-Eleştirilerde içerik hakkında hedeflerle ilgisi olmayan kategorik değerlendirmeler yapılıyor. Bir arkadaşımız, İlkokul 2 ve 3. sınıflarda da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi konulmasını istedi. Ben de ona ‘Tamam ama bu müfredat çalışmasına bir katkı değil’ dedim. Değerlendirmelerin içerikle ilgisi olması lazım. Bu ders 2 ve 3. sınıflara eklenebilir. Ben de koyulmasından yanayım. Ama bu istek müfredat ve müfredatın başkaca unsurları ile ilgili hiçbir şey ifade etmiyor. Diğer dersleri kapsamayan, bütüncül etkileri gözetmeyen, neyin nasıl anlatılacağını değil de varlığını sorgulayan öneriler bence öneri değil. Bunlara değinilmediği zaman ideolojik temelli tartışmalar yapılıyor, süreç verimsizleşiyor. Aynısı Cumhuriyet dönemi için de geçerli. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet tarihi; hayat bilgisi, sosyal bilgiler, Türkçe, Vatandaşlık Bilgisi, Atatürk İlke ve İnkılapları derslerinde de aktarılıyor. Taraf olan da karşı olan Atatürk’ün nasıl anlatılması gerektiğini önermeli.
‘EVRİMLE MATERYALİZM DAYATILIYOR’
- Evrim konusu perdeleniyor mu? Bir de müfredatın ismine yönelik eleştiriler de var...
-Evrimi araştıranlar, konunun ideolojik bir paradigmaya dönüştürülüp bir yaşam biçimi olarak dayatılmasını doğru bulmuyorlar. ‘Bu alanı çalışanlar bu konuyla ilgilenir’ diyorlar. Evrim konusu da müfredatta bu çerçevede var. Kendi tartışma konsepti içinde, kanun değil tez olarak var. Evrim üzerinden materyalist felsefenin dayatılması söz konusu. Eğitim alanı pedagojik bir alan, ideolojilerinde yarış alanı değil. O nedenle böyle tartışmalar çıkmazdan başka bir şey sunmaz.
‘Türkiye Yüzyılı’ sloganı ise AK Parti’nin siyasi sloganı değildir. Ülkenin ikinci yüzyıl perspektifinin sloganıdır. Bütün Türkiye’nin sloganıdır. Herkes konuşsun ve katkı versin dileğindeyiz ancak eleştiren çevrelerde, sendikalar da dahil derinlikli katkı veren çalışmalar maalesef yok.
‘DEĞERLER EĞİTİMİ DÜNYADA VAR’
- Tarikat-cemaatlerin yapım sürecine müdahil olduğu iddiaları ve ÇEDES tepkileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
-Dini, sosyal, siyasi fark etmez; herhangi bir grubun katkısına kapalı ya da herhangi bir grubun şekillendirmesine açık bir uygulama yok. Değerler eğitim evrensel değerleri benimsemeyi ifade ediyor. Bunu nasıl sunabileceği noktasında da her toplum kendi inanç ve kültüründen besleniyor. Bütün dünyada var bu model. Burada ne bir tarikatın, ne bir cemaatin yapılanması diye bir şey söz konusu değil. O yorumları uç ve haksız yorumlar olarak değerlendiriyorum. Müfredat bilimsel bir olay. Bir grubun ‘Biz buraya şunu ekletiyoruz’ diyerek ekletebileceği bir şey değil. Ha bazen örtüşür. Misal, insani yardım konusu. Pek çok sivil toplum kuruluşu yapıyor bunu. Oralarda da yapana değil yapılan işe bakalım.