‘Akademi’ öğretmenlik mesleğini bitirir
Prof. Dr. Koç, öğretmenlik mesleğine ilkokulda adım atmış bir isim. Eğitim Bilimleri Fakültesinde dekanlık da yapan Koç’un eğitimde 65 yıllık birikimi, emeği var. Konu Öğretmenlik Meslek Kanunu ise danışılıp, konuşulacaklar arasında akla ilk gelmesi gereken isimler arasında. Biz de öyle yaptık…
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile Meclis’e gelen ‘Öğretmen Akademileri’ konusunu bir eğitim duayenine, Prof. Dr. Nizamettin Koç’a sorduk. Koç, “Eğer Meclis’ten geçerse, inşallah döner, öğretmenlik mesleğini bitirecek bir kanun teklifi” dedi.
Prof. Dr. Nizamettin Koç, öğretmenlik mesleğine ilkokulda adım atmış bir isim. Tokat İlköğretmen Okulu’ndan mezun olduğu tarih, 1966. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi’nden sonra Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’ndan diploma almış, ardından Ankara Üniversitesi Eğitim (Bilimleri) Fakültesi’nden mezun olmuş. Yüksek lisansını ve doktorasını aynı Fakülte’de yapmış, 1995’de Profesör unvanını almış. Uzmanlık alanı, Eğitim Psikolojisi ve Eğitimde Ölçme Değerlendirme.
Eğitimde 65 yıllık birikimi, emeği var… Senato dahil AÜ yönetim kademelerinde yer almış, 2000-2002 yıllarında da Eğitim Bilimleri Fakültesinde dekanlık görevini üstlenmiş.
Konu Öğretmenlik Meslek Kanunu ise danışılıp, konuşulacaklar arasında akla ilk gelmesi gereken isimler arasında kuşkusuz Prof. Dr. Nizamettin Koç olmalıydı. Biz de öyle yaptık. Sözü kendisine bırakıyoruz:
‘ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİ TAMAMEN YOZLAŞTIRIR’
- Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifini, özellikle ‘Öğretmen Akademileri’ kurulmasına ilişkin hazırlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öğretmenlik Meslek Kanunu daha önce de problemli çıkmıştı, biliyorsunuz. Şimdiki kanun teklifi, öğretmenlik mesleğini gerçekten meslek olmaktan çıkaracak bir teklif. Eğer Meclis’ten geçerse, inşallah döner, öğretmenlik mesleğini bitirecek.
Türkiye'nin 1848’den itibaren yüzlerce öğretmenlik deneyimi var. İki asra yakın süzüle süzüle gelmiş, çok zengin deneyimlerimiz, gözlemlerimiz var. Bunların hiçbirini maalesef dikkate almıyorlar.
Türkiye'de adaylar, öğretmen yetişen kurumlara girmek için ulusal düzeyde düzenlenen bir sınava giriyorlar, iki basamaklı sınavdan geçiyorlar. Daha sonra eğitim fakültelerinde Türkçe olarak en az dört yıl okuduktan sonra diploma alıyorlar. O öğrenci, kendi isteğiyle yüzlerce program arasından ‘ben öğretmen olacağım’ diye öğretmen yetiştiren bir program seçmiş, dört yıl okuyup diploma almış. O öğrenciye tekrar bir eğitim vermenin amacı nedir? ‘Milli Eğitim Akademisi’nin amacı, o mezun olanlar arasından, tamamen politik mekanizmaların işleyeceği bir seçim yapmaktır. Bu asla kabul edilemez. Öğretmenlik mesleğini de tamamen yozlaştırır.
Hangi meslekte, fakülteden sonra tekrar iki yıl, üç yıl, her neyse akademide eğitim görülüyor? Tamamen yanlış. Tamamen amaçlı. Öğretmenleri de kendi politikaları çerçevesine çekme amaçlı bir girişim. Türkiye'yi en az bir 80- 100 yıl geriye götürebilecek bir girişim. İnşallah başarılı olmazlar.
‘KÖY ENSTİTÜLERİ YAŞATILSAYDI TÜRKİYE’NİN ÇEHRESİ ÇOK FARKLI OLURDU’
- Sizin geçmişte bizzat yaşadığınız deneyimlerden özellikle vurgulamak istediğiniz bir şey var mı? Bugünkü eğitimde eksik olan ama mutlaka olması gerekir dediğiniz şey nedir?
Türkiye’nin çok zengin bir öğretmen yetiştirme deneyimi var. Onların bazılarını maalesef koruyamadık. En başta Köy Enstitüleri, onlar ne kadar güzel kurulmuştu. Türkiye'nin 21 yerinde, geniş araziler üzerinde. Gittim, birçoğunu gördüm. Onlar Türkiye'nin aydınlık yüzüydü. Onlar yaşatılsaydı, günün koşullarına uyarlanarak yaşatılsaydı, şimdi Türkiye’nin çehresi çok farklı olurdu. Ama tabi artık tarihte kaldı. Ama ben onların günümüz koşullarına uyarlanarak, eğitim yuvaları haline getirmeleri gerektiğine inanıyorum.
‘ÖĞRETMEN OKULLARININ SEÇME SİSTEMİ CANLANDIRILMALI’
Diğeri öğretmen okulları. Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra öğretmen okullarına dönüştüler. Ben onlardan birinde okudum: Tokat Öğretmen Okulunda. Oradaki hocalarımın yarısı Köy Enstitüsü mezunuydu. Hâlâ yaşayan hocam var.
Öğretmen okulları kademe kademe üniversite şemsiyesi altına alındı, o doğru bir yaklaşım. Alınırken bir taraftan da öğretmen okullarına öğrenci seçme sisteminin birlikte taşınması gerekirdi. Demek istediğim şu: ben Tokat Öğretmen Okuluna girerken, bütün kazalarından üç bin aday başvurdu, kontenjan gereği üçte birine düşürdüler. Ne yaptılar? Milli Eğitim’den gelen takım testlerle yeterlik sınavından geçirdiler. Arkasından sözlü yaptılar. Ama hiçbir veli, hiçbir öğrenci o sözlünün güvenirliğinden endişe etmedi. Mülakat heyetinde kimler var diye sormadı. Gayet başarılı şekilde uygulandı.
‘MEZUN OLDUKTAN SONRA DEĞİL ÖĞRENCİ ALINIRKEN…’
Kısacası, öğretmen yetiştiren programlara öğrenci alınırken, mezun olduktan diploma alındıktan sonra değil, o programa girerken ciddi birtakım testlerin, davranışları ölçen ciddi bir mülakatın olması gerektiğine inanıyorum. Ama bir eğitim planlaması çerçevesinde yaparsanız olur. Beceriler çok önemlidir öğretmenlikte.
TOKAT ÖĞRETMEN OKULU’NA BÖYLE SEÇİLDİLER
Türkiye'de bugün bu mümkün mü? Maalesef mümkün olmaz hale getirdiler. Hâlâ bir noktada canlandırılabilir ama tabi mülakatı mülakat tekniğiyle, yansız, tarafsız jürilerin yapması sağlanırsa.
Neden? Çünkü öğretmenlik mesleğinde belirli uyarıcıları, belirli soruları, belirli bir konuda düşündüklerini belirli bir sisteme oturtarak karşısındakine aktarma gücü çok önemli. Bunu yokluyorlardı biz öğretmen okullarına girerken. Jürideki matematik hocası, bir zahmet tahtaya geçer misin, diyerek bir problem verip, benim problem çözmemi ‘beş göz’ gözlüyor. Sonra sıra geliyor Türkçe hocasına, sen bize bir şiir oku ya da ne bileyim, şu konuda düşüncelerini söyle, diyor. ‘Beş göz’ üzerinde. Müzik öğretmenine sıra geliyor: bize bir şarkı söylesin. Senin duruşunu, tavrını, konuşmanı, bunlar kısa sürede gelişen değişen şeyler değil, her hareketini değerlendiriyor.
Kısacası son yıllarda yapılan önemli hatalardan biri, mülakat dedikleri, daha o programa girerken, seçilirken yapılması gerekeni, fakültede dört yıl eğitim görmüş, 40'ı, 50'yi aşkın öğretim üyesinden ders almış, diploma almış öğretmene uyguluyorsun. Sen daha onun neyini ölçüyorsun?
Politik eğilimler de işin içine karıştırıldı, en büyük hata da bu diye düşünüyorum.
- Hocam, çok teşekkür ederiz.
‘KAPSAMLI BİR YASAYA İHTİYAÇ VAR’
“Sözleşmeli öğretmen, ücretli, kadrolu öğretmen gibi farklı statülerde öğretmen istihdamı da motivasyonu azaltan, huzursuzluğa yol açan uygulamalar. Bunlar öğretmenlikte kaliteyi artırmayı bırakın, sorunları artıran etkenler. “Öğretmenlik mesleğiyle ilgili kapsamlı bir yasaya ihtiyaç var. Eğitimle ilgili çok boyutlu çalışmalar var. Hiçbiri dikkate alınmıyor.”
‘MESLEĞİN BAZI TUTUMLARI ÖĞRETMEN LİSESİNDE KAZANILIR’
- Lise seviyesinde mi başlamalı öğretmenlik eğitimi?
Artık onlara dönüş olur mu bilmiyorum. O çok başarıyla uygulandı. Ama ben tabii öğretmen okullarının kapatılmasına karşı durdum, halen de karşıyım. Ama öğretmen yetiştiren eğitim fakülteleri için, son yıllarda ana kaynak onlardır.
Fakülte dekanlığı yaptım. Dekanlığım süresinde, Avni Akyol'un bakanlığı zamanında örneğin, ben öğrenciler kaydolurken aşağıya iner, aralarında gezer, kaçıncı tercihle girdiklerini sorardım. Hepsi öğretmen liselerinden gelirdi. Öğretmen programlarını, eğitim bilimlerini seçenlerin çoğu ilk yüzde 1- yüzde 5 aralığında olanlardı, yüzde 5’te olanlar bile azdı. Bu benim dediğim 2002-2003 yılları arası.
Özetle, lise düzeyinde bir eğitimle öğretmen olunmaz ama öğretmenlik mesleğinin bazı tutumları öğretmen lisesinde kazanılır. Öğretmen liseleri eğitim fakülteleri için ana kaynak olabilir.