23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Algernon: Sevmeyi de öğreteceğiz

Kitabın kahramanı Charlie, sürekli yükselen zekâ düzeyinin yanında yalnızlığını paylaşmak güdüsünü arar. Eser okura bazı sorular sorduruyor: Akran zorbalığının, madde bağımlılığının, kendini arama sapkınlığı altında hızla yükselen LGBTİ+’nın temeli sevgisizlikse, biz sevmeyi öğretebilir miyiz?

Algernon: Sevmeyi de öğreteceğiz
Goya’nın 1819’da yaptığı “Bir Köpek” tablosu.
A+ A-
YENER AKSOY

Ünlü İspanyol ressam Goya, 1819 yılında adına daha sonra “Bir Köpek” denilecek olan bir tablo yapar. Resim; 1873 yılında dönemin tüccarları tarafından satın alınıp evrensel müzelerde satılmaya çalışılsa da koleksiyonerlerin pek de ilgisini çekmez. Hiç kimse bir çukurun içerisinde, sadece suratının bir bölümü görünen bu esere sahip olmak istemez. Çünkü eleştirmenlerce bu eser henüz tamamlanmamış yarım bir eserdir. Goya’nın resminin üzerine tekrar konuşmak üzere burada bırakalım…

İngiliz yazar Daniel Keyes tarafından 1958’de yazılıp, 1966’da da yayımlanan Algernon’a Çiçekler isimli roman, IQ’su 60 olan otuzlu yaşlardaki bir gencin, bilimsel bir deney sonrası hızla yükselen ve aynı hızla düşen zekâ düzeyini konu alır. Yaşantısından oldukça mutlu olan Charlie; biraz daha akıllı olmak için üzerinde deney yapılmasını kabul eder. Öncesinde sadece Algernon isimli bir farede nispeten başarılı olan bilimsel çalışmanın Charlie üzerinde de aynı etkiyi gösterme ihtimali, çalışmayı yapan bilim insanlarını ve bu çalışmayı fonlayan vakfı büyük bir heyecana sevk eder. Deney ilk etapta başarıya ulaşır. Charlie ve Algernon’un zekâ düzeyi hızla yükselir. Öyle ki Charlie; üst düzey çalıştaylardaki profesörleri bile yetersiz görmeye başlar. Fakat Charlie’nin duygusal zekâsı aynı düzeyde ilerlemez ve en basit duygusal problemleri bile çözmekte zorlanır.

Algernon: Sevmeyi de öğreteceğiz - Resim : 1

Yükselen zekâ düzeyine rağmen sürekli mutsuz olan Charlie, sürekli mutlu olmanın yolunu arar gibidir. Çünkü Charlie tam olarak tamamlanamamıştır. Goya’nın tablosunun başına gelen olayın aynısı Charlie’nin de başına gelmiştir. Çünkü yalnızlık; yarım kalmıştık, tamamlanamamışlık demektir. Goya’nın tablosuna yarım bir eser denmesinin sebebi, etrafında hiçbir şey olmayan bir köpeğin asla bir bütünü yansıtmadığı vurgusudur. Charlie de yalnızlığını perdeleyememiş ve kendi iç dünyasında, kimsenin ilgisini çekmeyen bir yarım kalmış tablo görünümündedir.

Charlie sürekli yükselen zekâ düzeyinin yanında yalnızlığını paylaşmak güdüsünü arar hep. Daha önce farkında olmadığı birçok şeyi fark ettikten sonra, geçmişinde hiç sevilmediğini düşünmeye başlar. Oysa Charlie sevmeyi de bilmez. Çünkü yaşadığımız toplum her şeyi somutlaştırarak tüm figürleri bir maddeye dönüştürmekle meşgul. Satın alınabilen, işlevsel maddelerle meşgul. Oysa zekâ düzeyi yükseltilen Charlie’ye en başta sevmeyi öğretmeliydik. İlk okuduğu kitaptaki Robinson’un yalnızlığında kurtulmak için yaşadığı adayı sevmesini yahut Don Kişot’un yel değirmenlerini yenebileceği inancını.

Algernon: Sevmeyi de öğreteceğiz - Resim : 2

AİLEYLE YÜZLEŞME

Charlie birçok şeyi hatırladıktan sonra ailesinin; özellikle kız kardeşi ve annesinin onu kabullenmemesinin, bir bakımevine yatırışının sebebini anlamaya başlar. Annesini ziyaret etmeyi sürekli ertelemesine rağmen bunu sonunda yaparak ailesinin yaşadığı eve gitmek üzere, sokağın başında beklemeye başlar. Aklından geçen cümlelerim tamamı annesiyle yüzleşmekten ibarettir. Kendi zihninde annesine sürekli “Anne ben başardım. Artık çok akıllı biriyim. Her şeyi anlayabiliyorum.” der. Çünkü annesi tarafında kabul görmek, sevilmek ister. Yalnızlığını unutturacak olgu zekâ düzeyi, her şeyi anlamak değildir. Sevmekten geçtiğini kendisi de biliyordur.

Charlie’nin zekâ düzeyinin hızla düşüşe geçmesiyle değil, tam da bu noktada deneyin başarısız olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü daha doğar doğmaz, içgüdüsel olarak farkında olduğu duyguyu bugün unutmuştu. Acaba bunu yapabilir miyiz? Etrafımızda bu kadar kriminal olayın yaşanmasının asıl neden sevgisizlik olabilir mi? Bunu yapabilmenin bir yolu bulunabilir mi? Akran zorbalığının, madde bağımlılığının, kendini arama sapkınlığı altında hızla yükselen LGBTİ+’nın temeli sevgisizlikse, biz sevmeyi öğretebilir miyiz?

Ameliyat masalarını boş verip, kendimizi birer cerrah titizliğiyle sevmeyi öğretmeye adasak başarısız olsak da bir adım atmış oluruz.

Charlie kitabın sonunda Algernon’un mezarına çiçek bırakmamızı istiyor. Biraz daha ileriye götürsem haddim olmadan, Algernon’a söz versek önce sevmeyi öğreteceğiz diye...

Kitap İncelemesi Algernon