ALİ BİN ÎSÂ EL-KEHHÂL
DR. EREN FIRAT
Çağdaş tıp, daima Batı’yla özdeşleştirilmiş bir alan olarak kabul görmektedir. Elbette Batı’nın tıbba olan katkıları yadsınacak veya gözden kaçırılacak konu değildir. Şu nokta unutulmamalıdır ki Batı bilimi besleyen kadîm tabipleri anımsamak bilimsel bir borçtur. İnsanın faydası ve mutluluğunu kök alan İslâm tıbbı düşüncelerimiz için oldukça kapsamlı bir yer işgal etmektedir. Bu hekimlerden biri de ALİ b. ÎSÂ el-KEHHÂL'dir, bu yazıda onun tıp bilimine katkılarından söz edeceğiz.
İlk defa göz hastalıkları hakkında kitap yazan müslüman tıb âlimi. Bağdatlı olup, Müslümanlar arasında “Kehhâl”, Avrupa’da ise, “Hally Jesu” isimleriyle meşhur oldu. Ebü’l-Ferec bin Tayyib’in talebesidir. Hayâtı hakkında fazla bir malûmat bulunmamaktadır. 1039 (H. 430) senesinde Bağdat’da vefat etti. Ali Bin Îsâ’nın Batı ve İslâm âleminde asırlarca meşhur bir tıb âlimi olarak kalmasının tek sebebi, şüphesiz, yazmış olduğu Tezkiret-ül-kehhalîn adlı eseridir. On dokuzuncu asrın ortalarına kadar bir benzeri yazılmamış olan bu eser, o zamana kadar temel müracaat kaynağı oldu. Eserin önsözünde Ali Kehhâl, eski eserlerin hepsini tetkik ettiğini söylemektedir. Devrin tıb âlimlerinden öğrendikleri ile uygulama ânında elde ettiği bilgileri de kaydettiğini, fakat bunlara az yer verdiğini, Galen (Calinos) ve Huneyn Bin İshak’ın eserlerini esas aldığını yazmaktadır. Eser, üç ana bölümden meydana gelmektedir:
Göz hastalıkları hakkında ilk defa kitap yazan Müslüman tıp âlimi. Müslümanlar arasında “Kehhal”, Avrupa’da ise “Hally Jesu” isimleriyle meşhur olmuştur. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. 1039 (H. 430) senesinde Bağdat’ta vefat etti.
Göz kapak içi derisine ait on üç hastalıktan optalmi, esaslı bir şekilde ele alınmıştır. Bu tür hastalıklarda yumurta akı, süt gibi maddelerin çinko külü ve uyuşturucu bir madde ile kullanılabileceğini bildirmektedir. Eğer optalmi devam ederse, Trahom’un ortaya çıkabileceğini ileri sürmektedir.
Ali Bin İsa el-Kehhal’ın, İslam aleminde ve Batı'da meşhur bir tıp alimi olarak bilinmesinin sebebi, yazmış olduğu Tezkiret-ül-Kehhalin adlı eseridir. On dokuzuncu asrın ortalarına kadar bir benzeri yazılmamış olan bu eserde, eski eserlerin tetkikinden elde ettiği, o devrin tıp âlimlerinden öğrendiği ve uygulama sırasında elde ettiği bilgileri toplamıştır. Eser üç ana bölümden meydana gelmiştir:
Birinci bölümde; gözün anatomisi, fizyolojisi, tabakaları, damar ve sinirlerin incelenmesi, her bir tabakanın başlangıç ve sonu, sağladığı faydalar ve beslenme kaynakları anlatılmaktadır.
İkinci bölümde; gözün dış hastalıkları ve tedavileri, göz kapağı, gözyaşı bezleri, kornea ve uveanın hastalıkları ve tedavileri, katarakt ve ameliyatı hakkında bilgi verilmektedir. Bu bölümde trahom hastalığına da yer verilmiş, gözde arpacık çıkması, göz kapağının büyümesi ve şeklinin bozulması durumları esaslı bir şekilde incelenmiştir.
Göz kapak içi derisine ait on üç hastalıktan oftalmi esaslı bir şekilde ele alınmış bu tür hastalıklarda yumurta akı, süt gibi maddelerin, çinko külü ve uyuşturucu bir madde ile kullanılabileceğini bildirmiştir. Oftalmi devam ettiği takdirde trahomun ortaya çıkabileceğini ileri sürmüştür.
Eserin üçüncü bölümünde ise gözün iç hastalıkları ve tedavileri, billur cisim ve albümin hastalığında gözün değişiklikleri, miyop, hipermetrop, gece körlüğü; saydam tabaka, retina, görme siniri, ağtabaka ve iris hastalıkları, şaşılık ve görme hastalıkları hakkında bilgi verilmekte ve yüz otuz iki çeşit hastalığın tarifi yapılmaktadır.
Eser; hijyenle ilgili bazı tavsiyelerin yanında 141 basit ilacın göze etkilerini açıklayan bir kısımla son bulmaktadır. Eserin en orijinal yerlerinden biri de o güne kadar bilinen lokal anesteziklerin yanı sıra ağrılı ameliyatlarda ilk defa Mandragora (adamotu) ve Opium (afyon) buharı gibi genel anestezi yapan maddelerin yardımıyla göz ameliyatlarının nasıl yapılacağını tarif etmiş olmasıdır.
Ali Bin İsa el-Kehhal’in bu önemli eseri, İslam âleminde ve Avrupa’da tanındı. Latinceye tercüme edildi. Tıp tarihçileri, on dokuzuncu asrın ortalarına kadar gözle ilgili daha mükemmel bir eserin yazılmadığını ifade etmektedirler. Eser, Arapça olup, Hindistan’da Hazinetü’l-Mearif Yayınevi tarafından neşredilmiştir.