Başkan Hüseyin Mat: Türkiye’yi ciddi zora sokuyoruz

Almanya’nın Köln şehrinden “İnsan Hakları Haftası” kapsamında panel düzenlendi. Etkinliği DEM Parti/PKK’ya yakın dernekler ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) ortak düzenledi.

Müze Burgerhaus`da yapılan panelde Türk Ordusuna kimyasal silah iftirasını atan eski Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve AABF Genel Başkanı Hüseyin Mat konuşma yaptı.

Mat, cemevlerini seçim ofisi gibi kullandıklarını itiraf etti. Fincancı da Türk Ordusunun PKK’ya karşı mücadelesine karşı çıkan Barış Akademisyenlerini örnek göstererek Türkiye’de insan hakları ihlalleri olduğunu söyledi.

BATI’YA ŞİKAYET ETTİ

Panelde ilk söz Şebnem Korur Fincancı’ya verildi. Fincancı, insan hakları ihlallerinin Türkiye’de sürdüğünü söyledi. Türkiye’nin terörle mücadelesini hedef alan Barış Akademisyenleri’ni örnek gösterdi.

Türkiye’de gözaltı ve tutuklamalarda eskiden insan katledildiğini ama şimdi insanların süründürüldüğü, izolasyon ve uzun yıllar verilen hapis cezalarıyla toplumu sindirilmeye başlandığını iddia etti. Türkiye’yi Batı’ya şikayet etti.

Mat da konuşmasında yaptıkları faaliyetlerin Türkiye’yi zora sokmakla övündü. Mat, Türkiye’yi ve Alevi toplumunu hedef alan şu ifadeleri kullandı:

“İnsan hakları ihlalinde en çok mağdur olan toplumlardan bir tanesiyiz. Tabii bizim mağduriyetimiz sadece Cumhuriyet tarihiyle başlamış olan bir mağduriyet değil. Biz onun öncesinde Osmanlı döneminde de, Selçuklu döneminde de varlığımızın olduğu günden itibaren her türlü baskıya, ötekileştirmeye, hakarete maruz kalmış bir toplumuz. Alevilerin hak mücadelesine baktığımızda sadece kendi hakları için mücadele etmemişlerdir. Aynı zamanda toplumsal olarak haksızlığa olmayan bütün mazlumlar adına bir mücadele ortaya koymuşlardır.”

‘CEMEVLERİMİZ SEÇİM OFİSİ GİBİ ÇALIŞIYOR’

“Aleviler de egemenler açısından her zaman hedefe konulmuş ve her zaman tehdit unsuru olarak görmüştür. Çünkü Aleviler çıban başıydı. Kürtler hak mücadelesi veriyorsa Kürtlerin yanında durur. Sol, sosyalist devrimciler hareket ettiğinde orada durdu. Devlet ve sistem tabiî ki bunlardan rahatsız olacak. İşte Aleviliğin bu duruşunu ortadan kaldırılması için asimilasyon politikalarıyla kendine benzetmeye çalışıyorlar. İslam'ın şemsiyesi altında Alevileri eritmeye çalışıyorlar.

"Yani artık Alevilere Sivas'ta, Çorum'da, Maraş'ta, Dersim'de, Koçgiri’de soykırım yapmıyorlar. Şimdi inancının içini boşaltmaya çalışıyorlar. ÇEDES projesiyle, her okula bir imam ataması projesiyle, yeni kurulan Alevi Bektaşi Başkanlığı üzerinden Alevilere kayyum atamaya çalışıyorlar. Kürt belediyelerine kayyum atılıyor ama bizim dergâhlarımıza da kayyumlar atandı.”

“Avrupa'daki Alevi hareketi de tam bu bilinçle ortaya çıktı. Almanya'daki anayasal bütün haklarımızı elde ettik. Türkiye'nin hiçbir inanç toplumu bunu henüz elde etmiş değil. O anlamıyla da elde ettiğimiz her kazanın Türkiye'yi hem uluslararası hukuk açısından hem de siyasi ve diplomatik açısından zora sokmuştur. O yüzden biz de hedefteyiz.

"Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı üzerinden yeni yeni oluşumlar oluşturmaya çalışıyorlar. Çünkü neden? Türkiye'yi zora sokuyoruz biz. Aynı zamanda da bizim 300'e yakın cemevimiz var. Siz de biliyorsunuz özellikle ne zaman Türkiye'de bir siyaset olsa bizim cemevlerimiz seçim bürosu gibi çalışır. Bundan da rahatsız sistem. O yüzden de hedefleri bizi de terörize edebilmek, işte bizi de yalnızlaştırmak.”