Almanya FETÖ’yü feda etmeye hazırlanıyor
Almanya, ABD’nin etkisinden koptukça Türkiye’ye yaklaşımı gözle görünür politikalarla değişiyor. Buna en tipik örnek PKK ve FETÖ’ye yönelik politikalarındaki somut değişiklirler...
İlgiyle izlenen gelişmeler, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha iyi zeminde gelişmesini sağlayacak
Son aylarda resmi veya yarı resmi Alman televizyon kanallarında FETÖ ile ilgili programlara rastlanıyor. Ancak önemli olan, bu programlarda FETÖ pek olumlu ele alınmıyor. Hatta bunların arasında örgütün yöneticileri olduğu gibi, FETÖ’den ayrılmış olanlar da bulunuyor. Örgüt adeta ifşa ediliyor. 11 Haziran tarihli Spiegel dergisi, Alman yönetiminin FETÖ konusunda tutum değiştirdiğinin ya da değiştirebileceğinin işaretlerini verdiğini yazdı. Bilindiği gibi, Almanya FETÖ örgütünü, bir terör örgütü olarak nitelendirmemek bir yana, “sivil toplum kuruluşu” olarak görmekteydi. Almanlara göre örgüt aynı zamanda “laik bir eğitim organizasyonu”ydu.
15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi’nin arkasında Gülen örgütünün olduğu konusunda Almanlar nedense bir türlü ikna olmamıştı! Bu yüzden olsa gerek, ünlü Ergenekon savcısı Zekeriya Öz başta olmak üzere, çok sayıda FETÖ’cü Almanya’da yaşıyor. Alman Anayasayı Koruma Örgütü’nün FETÖ’yü izleme konusunda şimdiye kadar önemli bir çaba sarfetmediği zaten bilinmekteydi. Artık çalışmaları farklı olabilir. Aynı şekilde Alman Dışişleri Bakanlığı da, hükümetin konuya yaklaşımını gösteren örnekler veriyor. Almanya’ya sığınma başvurusunda bulunan binlerce FETÖ’cü var. Federal Göçmenlik Dairesi, darbe girişiminden bugüne kadar Almanya’ya FETÖ bağlantılı on bini aşkın kişinin sığınma başvurusu yaptığını açıklamıştı. Şimdiye kadar Türkiye’ye bir iade olmadı ama, bundan sonra sığınmayı ret kararları çıkabilir.
Bütün bunlar Alman yönetiminin ve devletinin yavaş yavaş dönüş yapmakta olduğunu gösteriyor.
ÜÇ ENGEL
2017 Eylül ayında Aydınlık’a “Almanya-Türkiye dostluğu ve ilişkileri” ile ilgili yazdığımız yazıda üç konunun Almanya’nın Türkiye ile iyi ilişkiler kurmasının önünde engel teşkil ettiğini belirtmiştik: FETÖ destekçiliği, PKK yandaşlığı ve Türkiye’nin “soykırımcılığı.” Almanya, FEÖ koruyuculuğu ve savunuculuğu yapmaktaydı. PKK’yı himaye eder bir görünüm sergilemekteydi. Ermenilere, Türkler tarafından soykırım yapıldığı iddiasının en önemli sözcüsü ve propagandacısıydı. Bunların önemi, bu konuların Amerikan emperyalizminin politikaları olduğu, Almanya’nın bu politikaların peşine takıldığı, bunları sürdürdüğü ve bu politikalar yüzünden Türkiye ile ilişkilerini iyileştirmesinin zorluğuydu. Bu üç konu, ABD emperyalizminin Türkiye ve dünya politikasının önemli noktalarıdır. Almanya ne yazık ki ABD’nin arkasındadır.
Bu yüzden, bu politikalarını sürdürdüğü sürece Almanya ABD ile iyi ilişkiler yürütmenin gereğini yerine getir. Türkiye ile de yersiz gerginliklere mahkûm olurdu. Tersine, bu politikaları terk ederse Türkiye ile iyi ilişkiler kurabilir, ABD ile ilişkileri ise rahatça sorgulanırdı. Almanya’nın, hem Almanya olarak, hem de Avrupa Birliği’nin merkezi ve “patronu” olarak ABD ile zaten, her geçen gün artan sorunları vardı. Bu sorunlar da onu ABD’nin peşine takılı kalmaktan uzak tutacak sorunlardı.
GERİYE DÖNÜŞ İZLERİ
Üç “sorun”u sonundan başlayarak ele alalım:
Ermeni “sorunu” ve soykırım iddiaları konusunda Almanya’nın dönüş yapmayacağını, yapamayacağını (benzer gelişmelerin kısa dönemde ortaya çıkmayacağını) düşünmemiz gerekiyor. Çünkü (neredeyse kırk yıla yakın) geçmiş on yıllarda Almanya, “soykırım edebiyatı”na o kadar büyük bir yatırım yaptı ve öylesine “büyük” oynadı ki, dönüş yapmasını kendisi zorlaştırdı, hatta imkânsızlaştırdı diyebiliriz. Kaldı ki, Türklerin soykırımcı olduğu yolunda yapılan sistemli propaganda, Alman toplumuna yeterinden fazla işlemiş olmalı, yönetimler dönüş yapmaya yönelse bile toplumda kabul görmesi kolay değil. Pişmanlık yarar sağlar mı ki?
Dolayısıyla Amerikan kaynaklı Ermeni tezlerinin Almanya’da birden ortadan kalkacağını beklemek doğru değil.
PKK koruyucusu Almanya, geçen birkaç yıldan beri bu konuda farklı bir profil veriyor. Sanki artık PKK’yı pek sevimli görmüyor. “Adil olmak” ve hukuk devleti görünümünü sürdürmek adına bazı jestler olsa da (örneğin, bu seçim döneminde Erdoğan’a verilmeyen gösteri yapma izninin, HDP’den esirgenmemesi gibi), PKK simgeleri ve Öcalan afişleri resmen yasak. PKK, Avrupa’da bir destekçi kaybetti denebilir. Çünkü PKK’nın ABD’nin piyonu (“kara gücü”), PKK koridorunun ABD projesi olduğunu en iyi bilenlerin başında Almanya geliyor.
ABD’DEN KOPUŞ
En son olarak da FETÖ’ye karşı alınan yeni tavır, Almanya’yı ABD’ye karşı bağımsızlaştırır gibi olması bir yana, Türkiye ilişkilerini mutlaka olumlu etkileyecektir. Kaldı ki, Almanya’nın FETÖ’ye yakın olmakla herhangi bir kazancı olduğu şimdiye kadar hiç bir yerde ileri sürülmedi, sürülemezdi de. FETÖ yapılanmasının kırk-elli yıllık ABD projesi ve çalışması olduğunu Almanya bilmez mi?
Sonuçta Ermeni “sorunu” hariç, Almanya hem doğru yolda, hem de Türkiye dostluğuna yol açmış durumda.
Almanya’nın Türkiye ile yakınlaşması için ABD’den uzaklaşması gerekiyor. Bu yaşanmaktadır, Kanada’daki en son G-7 zirvesinde zıtlaşma gizlenebilir olmaktan tam olarak çıkmıştı. Almanya’nın Türkiye ile yakınlaşması da, ABD’nin hoşuna gitmeyen bir şey olacaktır ve Almanya’nın ABD’den uzaklaşmasını kolaylaştıracaktır.