Almanya nükleer santrallere veda etti: ‘Karar bilimsel değil ideolojik’
Almanya geçen hafta son üç nükleer santrale veda etti. Santrallerin kapatılması nükleer karşıtları tarafından zafer olarak görülürken, kapatılmayı doğru bulmayanlar da var. Avrupa’ya konuşan uzmanlar, kararın bilimsel değil ideolojik olduğuna dikkat çekiyor
Avrupa'nın en büyük ekonomisine sahip Almanya’da 60 yılın ardından nükleer enerji dönemi sona erdi. Bavyera'daki Isar 2, Baden-Württemberg'deki Neckarwestheim 2 ve ülkenin kuzey batısında yer alan Emsland nükleer santrali cumartesi devre dışı bırakıldı. Böylece, Almanya'da elektrik üretiminde nükleerden çıkış süreci tamamlandı.
Geçen yıl ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 6’sını karşılayan santrallerin kapatılması nükleer karşıtları tarafından zafer olarak görülürken, çok sayıda uzman kararı eleştirdi. Yapılanın bilimsel değil, ideolojik olduğuna dikkat çekildi. Aydınlık Avrupa’ya konuşan Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) Milletvekili ve Federal Parlamento Çevre, Doğanın Korunması, Nükleer Güvenlik ve Tüketicilerin Korunması Komisyonu Üyesi Dr. Anja Weisgerber, santrallerin kapatılmasını hata olarak değerlendiriyor. “Federal Hükûmet şu an için önümüzdeki 2023/2024 kışındaki durumun nasıl olacağını tam olarak söyleyemiyor” diye konuşan Weisgerber, “Bu sebeple ülke içindeki ve özellikle de temel yük kapasitesi yüksek tüm enerji yöntemlerini kullanarak her türlü senaryoya hazırlıklı olmamız gerekiyor” ifadelerini kullanıyor. Almanya’daki reaktörlerin dünyanın en güvenli reaktörlerinden sayıldığını belirten Weisgerber, “Fakat Yeşiller’in ideolojisi pragmatik bir çözümün üzerinde duruyor” dedi.
‘YEŞİLLER’İN ÇİZGİSİ İKİYÜZLÜ’
Toplumun da büyük kesiminin nükleer enerjinin kullanımının sürdürülmesinden yana olduğuna dikkat çeken Weisgerber’e destek ise Nükleer Kimya Uzmanı Dr. Andreas Kronenberg’den geldi. Kronenberg, konuyu Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi. Nükleer enerjinin Almanya’daki elektrik üretimine katkısının “bir zamanlar dikkat çekici” olduğunu hatırlatan Kronenberg, “Burada sorunun temeline iniyoruz: O zamanlar Almanya’nın ekonomik durumu iyiydi, ekonomimiz büyüyordu (elektrik ucuzdu). Bugün insanlar, elektriğin özel alanda da pahalılaştığını görüyor ve Putin’in ülkemizdeki elektrik fiyatlarından sorumlu olduğu masalı da artık tutmuyor” dedi. Nükleer enerji tarihinin Almanya’nın genel olarak sanayisizleştirilmesine örnek oluşturduğunu belirten Kronenberg, “Yöntem hep aynı. Nükleer güç ile mücadelede başarıya ulaşan yöntemlerin diğer endüstri alanlarında da (kömür santralleri, otomobil endüstrisi) uygulanması açısından bir ozalit olarak kullanıldığını görüyoruz” ifadelerini kullandı. Bu kapsam da Yeşiller’in de ikiyüzlü bir çizgi izlediğini ifade eden Kronenberg, “Çevre konusu, siyasetlerini satabilmek için sadece bir araçtı ve şimdi nükleer santrallerin yerine kömür santrallerini yeniden açıyorlar. Fakat Yeşiller zaten savaşı da destekliyor” diye konuştu. Buna karşın nükleer santrallerin hâlâ kullanılabileceğine değinen Kronenberg, şunları söyledi: “Dünya tam olarak bu yolu tercih ediyor, çünkü bu teknoloji, en yüksek güvenlik standartları kullanılarak inşa ediliyor, sağlam ve güvenilir oluyor. Nükleer santrallerin inşasında parada tasarruf yapılmıyor ve kalite olarak da en iyisi yapılıyor.”
AVRUPA’DAKİ GİDİŞATIN TERSİNE YÖNELİŞ
Her ne kadar nükleer enerjiden vaz geçmek istese de Almanya, 2022 yılında 72,7 milyar Kilovatsaat elektrik ithal etti. Bunun 3,82’sinin Fransa’dan gelmesi ise ayrıca dikkat çekiyor. Çünkü Fransa, Avrupa’da nükleer enerji kullanan ülkelerin başında geliyor. Kalan son santrallerini de kapatan Almanya’nın aksine Fransa, 14 yeni nükleer reaktör inşa etmeyi planlıyor. Halihazırda ülkede 56 santral, Fransa’nın elektrik ihtiyacının büyük bölümünü karşılıyor.
Benzeri durumlar, İngiltere, Finlandiya ve Polonya’ya da geçerli. İngiltere son olarak Sizewell C nükleer santralinin inşasına onay verirken, Finlandiya, yaşlanan nükleer santrallerin ömürlerini uzattı. Küçük modüler nükleer reaktörlerin kurulması için de çalışma başlatan Finlandiya, son olarak ülkedeki elektriğin yüzde 14’ünü karşılaması beklenen Olkiluoto 3 reaktörünü de devreye soktu. Polonya ise 2022’de Westinghouse Electric şirketiyle anlaşmaya vardı. Almanya’nın doğudaki komşusu, 3 yeni nükleer santral planı üzerinde çalışmalar yürütüyor. Almanya’nın bir diğer komşusu Hollanda ise 2 yeni nükleer santral planlıyor.
YAPIMDAN SONRA UCUZ VE DÜZENLİ
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar ise nükleer enerji santrallerinin yapım aşamasının pahalı olduğuna işaret ediyor. “Ancak yapımdan sonra oldukça ucuz ve düzenli enerji sağlamaları açısından dünyada gelişmiş ülkelerin tercihleridir” diye de belirten Yaşar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nükleer santrallerin yapımı 1986 yılındaki Çernobil faciasından sonra dünyada durdurulmuş ancak 2003 yılında Finlandiya 2020 sonrası gelmesi olası olan soğuma döneminde barajlarının buz tutabileceğini ve bu nedenle enerjisiz kalabileceğini belirterek 1986 sonrası ilk nükleer santralin yapımını gerçekleştirmişti. Sonrasında tüm ülkelerde nükleer santral yapma yarışı başlamış ve hatta Birleşik Arap Emirlikleri dahi 2020 yılında nükleer santral yaparak devreye sokmuşlardı. Yani Almanya’nın ömrü nükleer santrallerini kapatarak yenilerini yapmayacak olması dünyada nükleer santral yapma eğilimini etkilemeyecektir”
‘YATIRIM YAPILMADI’
Nükleer Kimya Uzmanı Dr. Andreas Kronenberg de Almanya’daki esas ihtiyacın santral kontrol teknolojilerinin yenilenmesi olduğuna işaret ediyor. “Çünkü endüstri, son yıllarda hemen hemen hiç yatırım yapmadı. Uzun zamandır santrallerin kapatılacağı bekleniyordu. Kamuoyunda tartışılan konulardan birinin nükleer atıklar olduğuna da değinen Kronenberg, bu atıkların çok sayıda değerli maddeler içerdiğine dikkat çekiyor. Kronenberg, “Bu sözde atıkta her ton yanık harcanan yakıt yaklaşık 10-16 kilo nadir toprak içeriyor. Bunlar, 2-3 kilo paladyum ve 1 kilo rodyum. Bu maddeler daha şimdiden radyoaktif değiller ve böylece bu nadir topraklar (bugün bile) örneğin evlerde kullanılan tavaların imalatında kullanılabilir” diyor.
HÜKÛMETİN ÇÖZÜMÜ: KÖMÜR SANTRALLERİ
Nükleer enerjiden vaz geçen Almanya öte yandan çareyi kömür santrallerinde buldu. 2038 yılına kadar kömür santralleri de kapatmak isteyen Almanya’nın bu çözümünü CDU Milletvekili Anja Weisgerber iklim açısından sakıncalı olarak değerlendiriyor. “Gaz santrallerinin ve depolarının yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılmasına kadar var olan açığı kapatması için kullanılması her zaman uzlaşılan bir konu oldu” diye konuşan Wiesgerber, Rusya’nın Ukrayna harekatı sonrasında hükûmetin kömür santrallerini nükleer santrallere tercih etmesini eleştiriyor. “İklim açısından bu çok hatalı bir işaret” ifadelerini kullanan Weisgerber, “Kömür santralleri arz güvenliğini sağlar fakat iklim için önümüzdeki yıllar için öngörülen hedeflere bu şekilde ulaşamayız. Bu sebeple yakın gelecekte bir ‘enerji dönüşümünden’ artık bahsedilemeyecek” dedi.
Prof. Dr. Doğan Yaşar ise Almanya’nın kömür kararının, ülkenin Kyoto Protokolü ve Paris İklim Antlaşması’na verdiği destek çerçevesinde tartışılması gerektiğine işaret ediyor. Yaşar, “Çünkü Türkiye ile aynı nüfusa sahip olan Almanya 750 milyon metreküplük emisyonu ile yılda 550 milyon metreküplük emisyona sahip olan Türkiye’den çok daha fazla emisyona sahip olmasına karşın neden fosil yakıtlarda bir indirime gitmediği merak konusudur” dedi. Yaşar, ayrıca nükleer enerjinin yeşil enerji sınıfına sokulma nedeninin Avrupa’nın fosil yakıtlara koymak istediği ek vergiler olduğunu belirtiyor. “Yani özetle Avrupa Birliği kömür santralleri dışında tüm enerji kaynakları yeşil enerji olarak kabul etmiştir” diye konuşan Yaşar,sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısı ile yurt dışında kömür santrallerinde üretilen tüm herşeye ek vergi koyarak özellikle enerjilerini kömür santralleri ile üreten ülkelerin ekonomilerine büyük darbe koyacaktır.”
Öte yandan Yaşar, nükleer enerji ve doğal gaz enerjisinin yeşil enerji olarak sınıflandırılmasını da eleştiriyor. “Bunun son derece yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum” diye konuşan Yaşar, “Çünkü “Yeşil Enerji” demek tamamen doğadan elde edilen, yani sudan, rüzgardan, güneşten, akıntıdan ve dalgadan elde edilen enerjidir” dedi.