Yandex
25 Nisan 2025 Cuma
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Almanya seçimleri ve milliyetçiliğin yükselişi

Hegemonyacılığın çöktüğü ve Avrasya’nın yükseldiği günümüz saflaşması, Almanya’daki milliyetçi yükselişte de belirleyici bir etkendir. Almanya ve Avrupa’daki milliyetçi partilerin yükselmesi, Avrasya’nın Avrupa ayağının oluşmasına hizmet etmektedir

Almanya seçimleri ve milliyetçiliğin yükselişi
Geçen seçimlere göre oylarını yükselten ve en yüksek oyu alarak başbakan olmasına kesin gözüyle bakılan Friedrich Merz, mart-nisan arası bir pazar gününe denk gelen Paskalya tatiline kadar hükûmetin oluşturulabileceğini belirtti.
ALİ MERCAN

Pazar günü yapılan Almanya seçimleri sadece bir koalisyonun kimlerle kurulabileceğini belirlemekle kalmadı, ülkenin gidiş yönünü değiştiren bir sonuç ortaya çıkardı. Federal Almanya’nın kurucusu Sosyal Demokrat Parti (SPD), tarihindeki en büyük düşüşü yaşadı. 2013 yılında kurulan Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD), geçen seçimlere göre oylarını iki kat artırdı. Milliyetçi bir parti olan AfD ikinci parti olurken, Almanya’nın doğu eyaletlerinin hepsinde birinci parti konumuna yükseldi. SPD ile birlikte koalisyonun ortağı olan Yeşiller de büyük kayıp yaşadı. Koalisyon hükûmeti düşene kadar ortak olan Liberal Parti (FDP) de büyük kayba uğradı ve barajın altında kaldı. Seçimlerden birinci olarak çıkan Hristiyan Demokratik Birlik (CDU-CSU) oylarında artış sağladı. Sol Parti (Die Linke) de artış sağlayarak meclise girmeyi başardı. Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) kıl payı baraja takıldı.

Almanya seçimleri ve milliyetçiliğin yükselişi - Resim : 1
23 Şubat seçimleri, sadece Almanya açısından değil bütün Avrupa açısından bir dönemecin parçasıdır.

İlk belirlemelere göre oy oranları ve artış düşüş seviyeleri şöyle:

- CDU-CSU: Yüzde 28,52; +4,9

- AfD: Yüzde 20,80; +9.2

- SPD: Yüzde 16,41; -9,7

- Yeşiller: Yüzde 11,61, -1,3

- Sol Parti: Yüzde 8,5; +3,6

- BSW: Yüzde 4,97 (İlk defa seçime katıldı)

- FDP: Yüzde 4,33; -6,6

1,5 milyona yakın Türk kökenlinin de yoğun olarak oy kullandığı gözlendi. Çeşitli partilerden aday olan Türk kökenlilerden 19 kişi meclise girdi.

SEÇİMLERDE MİLLİYETÇİ YÜKSELİŞİN BELİRLEYİCİ OLDUĞU DOĞRULANDI

Seçimlerden önceki SPD-Yeşiller-FDP koalisyonunun başarısız yönetimi ve çöküşüne rağmen seçimlere katılım yüzde 83,5 oldu. Bir önceki seçimde 76,4 olan katılım, bu defa geçen dönemlerin en yüksek seviyesine ulaştı. Oylarını ikiye katlayan AFD karşısında SPD ve Yeşiller büyük kayıp yaşarken FDP Başkanı politikadan çekildiğini açıkladı. SPD tek başına bir ağırlığı olmayan konuma düştü. Yeşiller belirsizliğe gidiyor analizleri yapılırken başkanı Robert Habeck yönetici görevler almayacağını açıkladı. Liberal Parti Başkanı Christian Lindner ise politikayı bıraktı. 68 Hareketlerinde solcu olarak öne çıkan Yeşiller, sistem içinde en Amerikancı hale geldi ve artık etkisini kaybediyor.

Seçimlerde oylarını iki misli artırarak ikinci olan AfD Eşbaşkanı Alice Weidel “AfD bir halk partisidir.” dedi. Büyük güçler arasında yönünü tayinde bocalayan Almanya’da seçime katılımın yüksek olması, yükselen milliyetçiliğin bir çıkış umudu vermesiyle açıklanabilir. Almanya’nın ciddi ve ağırlıklı gazetesi FAZ, milliyetçi oyları şöyle analiz ediyor: “Oy verenlerin büyük çoğunluğu inançlı, işçiler ve işsizlerden meydana geliyor.”

Bu kitlenin, AfD’yi eski başbakanlardan Angela Merkel ile ilişkilendirdiği görüşler ileri sürdüğü yorumları yapılıyor.

Merkel, Rusya ile ilişkileri sonuna kadar korudu. Rusya’dan gaz alımı karşılığında motor ve ağır sanayi ürünlerini satarak karşılıklı ilişkileri geliştirdi. “Rusya Avrupa’dadır, istesek de istemesek de o vardır.” dedi. Merkel zamanında AB’nin bağımsızlığını talep etti ve Atlantik’ten bağımsız savunma gücü önerileri geliştirdi. Bu politikaların milliyetçi gelişmeyi çağrıştırması bu olgularla bağlantılıdır.

MİLLİYETÇİ DALGA YÜKSELMEYE DEVAM EDECEK

23 Şubat seçimleri, sadece Almanya açısından değil bütün Avrupa açısından bir dönemecin parçasıdır. Atlantik hâkimiyetine boyun eğen ve bu yöndeki politikaları sürdürmek isteyen Almanya ve Atlantikçi partiler çöküş denecek bir kriz ortamına yuvarlandı. Avrupa, Almanya önderliğinde küresel etki yaratacak düzenleme planları hayal etmeye başladı. Bunun için silahlanma, silah sanayisini büyütme tasarıları hazırlandı. Halk kitlelerinin yaşam standartları gittikçe düşerken küresel tasarılar için sosyal yardımlardan, emekli vb. den kısıtlamalar öngörüldü. İşte bu şartlarda işçi ve işsizler milliyetçi akımı çıkış yolu olarak görmeye başladı.

Özellikle seçim kampanyalarında milliyetçi partilere karşı olağanüstü boyutlarda saldırgan, yalana ve karalamalara dayalı propagandalar yürütüldü. Özellikle AfD için “Nazi partisi, aşırı sağcı, ırkçı” yakıştırmaları yapıldı. Bu sıfatlar Joe Biden döneminde ABD derin devleti, CIA gibi çevreler tarafından üretilmişti. Bütün bu yakıştırmaların ana nedeni milliyetçi partilerin Rusya ile ilişkileri geliştirmek, Ukrayna’ya desteğe son vermek ve barışı sağlamak, bağımsız egemen bir ülke olmak, ABD hâkimiyetinin bir oyuncağı olan AB’den çıkmak, LGBT’ye karşı olmak gibi daha bir çok Atlantik karşıtı politikaları ile ilgilidir. Ancak bütün bu yakıştırmalar ve saldırgan tutumlar milliyetçiliğin yükselişini hızlandırmaya hizmet etmiştir. Almanya’daki kriz, olumsuz gelişmeler ve politik karışıklığa rağmen sandığa gitme oranının rekor düzeyde olması ve milliyetçilerin oylarını iki katına çıkartması gibi sonuçlar durumu izah etmektedir.

Yüzde 4,97 oy alarak baraj altında kalan BSW sonuçlara itiraz etti. Ayrıca Trump’ın AfD’ye destek açıklamasının Sol Parti’nin yükselmesi için malzeme teşkil ettiği yorumları da yapıldı.

AfD ve milliyetçi partilere yöneltilen olumsuz sıfatlar, ABD-İsrail siyonizminin Filistin ve destekçilerine yaptığı günümüzün en hunharca soykırımını ve işgalciliğini gizlemeye hizmet etmektedir.

Almanya seçimleri ve milliyetçiliğin yükselişi - Resim : 2
Oylarını ikiye katlayan AFD karşısında SPD ve Yeşiller büyük kayıp yaşarken FDP Başkanı politikadan çekildiğini açıkladı.

BAŞBAKAN ADAYI: PASKALYA’YA KADAR HÜKÛMET KURULABİLİR

Seçimlerden sonraki süreç Anayasa'nın 39. maddesinin 2. fıkrasında şöyle ifade edilmektedir: “Federal Meclis, seçimden sonraki otuzuncu günden geç olmamak üzere toplanır.” Bu nedenle Federal Meclis'in kuruluş oturumunun en geç 25 Mart 2025 tarihinde yapılması gerekiyor. Bu toplantıda başbakanlık görevi belirlenir. Dört yıl sürecek olan yeni meclisin görevlendirilme süreci başlar. O zamana kadar Olaf Scholz göreve devam ediyor.

Geçen seçimlere göre oylarını yükselten ve en yüksek oyu alarak başbakan olması muhtemel olan Friedrich Merz, mart-nisan sonu arası bir pazar gününe denk gelen Paskalya tatiline kadar hükûmetin oluşturulabileceğini belirtti. Kamuoyuna yansıdığına göre Merz’in SPD ile koalisyon kurması sayısal olarak olası bir durum. Ancak büyük bir yıkım yaşayan önceki koalisyonun bir numaralı sorumlusunun ne kadar istenilen bir ortak olacağı tartışmalı. Seçim çalışmalarında Merz’e karşı ‘Milliyetçilerle hükûmet kurulamaz!’ şeklinde yoğun propagandalar yapıldı. Merz’in büyük başarı kazanacağı belli olan milliyetçilere seçim sonrası için göz kırptığı yayıldı. Doğu eyaletlerinin hepsinde zaten AfD birinci parti. Milliyetçileri dışlayarak bir yönetim pek olanaklı değil. Yukarda da belirttiğimiz gibi milliyetçiliğin yükselişi seçimler bitti diye durmayacak. Aksine devam edecektir. Küresel çaptaki gelişmelerin ve Avrupa’nın içine düştüğü çıkmazın doğal sonucu bu yöndedir.

AB’DE MİLLİYETÇİ YÜKSELİŞ KÜRESEL SAFLAŞMANIN BİR SONUCUDUR

Hegemonyacılığın çöktüğü ve Avrasya’nın yükseldiği günümüz saflaşması Almanya’daki milliyetçi yükselişte de belirleyici bir etkendir. Emperyalist kapitalist sistem gerilemenin ötesinde artık bir çürüme içindedir. Ekonomik olarak toplumun ihtiyaçlarını karşılayamadığı gibi toplumsal ve kültürel olarak ta insanlığın birikimlerini hedef almaktadır. Bu gelişmelere karşı Avrupa’da da burjuva demokratik devrimlerin birikimleri toplumların zihninde canlanmaktadır. Bunun ortaya çıkışı olan milliyetçilik, yükselen yeni dünyaya yönelmek şeklindedir. ABD’nin “önce Amerika” diyerek içe dönmesi de bunun bir parçasıdır. Trump yönetiminin Alman Milliyetçileri ile olumlu yaklaşımları küresel çaptaki yükselişle birlikte olma kaygısını taşımaktadır. Almanya ve Avrupa’daki milliyetçi partilerin yükselmesi Avrasya’nın Avrupa ayağının oluşmasına hizmet etmektedir.

Almanya Milliyetçilik
Yorumlar (3 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...