22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Almanya’da yolsuzluk skandalı büyüyor!

Almanya’nın en etkili medya kuruluşlarından olan Spiegel, bu hafta kapak konusunu yolsuzluk olaylarına ayırdı.

Almanya’da yolsuzluk skandalı büyüyor!
A+ A-
Tunç AKKOÇ

Dikkat çeken kapak tasarımında ‘Siyah Yolsuzluk’ anlamına gelen bir Alman deyimini (Schwarzer Filz) tercih eden dergi, CDU ve CSU partilerinin ilk harfi olan C’yi de Euro amblemine dönüştürdü.

Eylül ayında yapılacak genel seçimlerin yaklaşmasıyla beraber tartışmaların harareti ve krizin boyutu büyüdü. Geçen hafta sonu Almanya’nın iki eyaletinde (Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz) yapılan seçimlerde suçlamaların odağında olan iktidar partisi CDU büyük oy kaybına uğradı. Bazı yorumlara göre CDU/CSU tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor.

2002’den bu yana milletvekilliği yapan tecrübeli siyasetçi Georg Nüßlein, CDU/CSU’nun parlamentoda grup başkanvekiliydi. Pandemi döneminde krizi fırsata çevirmeye çalışan isimlerin başında geliyor. Koronavirüsle ilgili alınan tedbirler kapsamında kullanılan ‘koruyucu ekipmanların’ milyonlarca euro tutarındaki siparişlerinde aracı oldu. Danışmanlık firması aracılığıyla sadece bir bağlantıdan 660 bin Euro komisyon aldığı ortaya çıktı. Söz konusu rüşvet parası, Karibik’teki bir offshore firmasının Liechtenstein’daki banka hesabı üzerinden aktarılmış. Nüßlein partisinden geçen hafta istifa etti.

CDU’dan iki dönemdir milletvekili olan Mark Hauptman ise maske temin edilemeyen ve arz sorunu yaşanan dönemde tek tek belediyeleri arayarak satışlara aracı olmaya çalışmış. ‘TY-Capital Ug’ adlı firma adına bu faaliyetleri yürüten Hauptman, örneğin Hildburghausen Belediyesi’ne 58 bin 800 Euro karşılığında 41 bin 500 adet maske satışına aracılık etmiş. Yaptığı savunmaya göre bu işten komisyon ücreti almamış. Baskılar artınca o da milletvekilliğinden istifa etti.

Nikolas Löbel bu yasama döneminde parlamentoda görev almış, iktidar partisinin en genç milletvekillerinden. 35 yaşındaki Löbel’in 2015 yılında kurduğu firması ‘Löbel Projektmanagement GmbH’, 2019 sonu bilançosunda aşırı borçlu gözüküyordu. Mayıs 2020’de ise durumu tamamen düzeltmişti. Bu sürede değişen ne oldu? Löbel salgın döneminde maske satışı konularında aracılık yaptı. Sadece tek bir alım işleminden 250 bin Euro komisyon elde ettiği ortaya çıktı. Sağlık Bakanı Jens Spahn 2017 yılındaki parlamento seçimlerinde Löbel’in kampanyasına aktif destek vermişti. Baskılar artınca Nikolas Löbel de hem partisinden hem de milletvekilliğinden istifa etmek zorunda kaldı.

DEMOKRASİYE GÜVENİ SARSTILAR

CDU’lu politikacıların gündeme oturan yolsuzluk skandalları, Almanya’da derin tartışmalara yol açtı. Kamuoyunda ifade edilen yaygın görüş, demokrasiye ve siyasete olan güvenin büyük hasar gördüğü yönünde. Salgın döneminde insanlar işini kaybederken, serbest meslek sahipleri iflasın eşiğindeyken, sağlık çalışanları hayatını tehlikeye atıyorken; kamu yararı için çalışıyor olması gereken milletvekilleri vurgun peşindeydiler. Bu durum infiale yol açtı. Zaten hükümetin salgın döneminde süreci iyi yönetemediğine dair eleştiriler fazlasıyla yoğunlaşmışken, bunun üstüne bir de vekillerin ‘satın alındığı’ ortaya çıkınca siyasal kriz başka bir boyut kazandı. Artık Alman milletvekillerinin genel çalışma tarzı sorgulanıyordu. Ek bir iş yapmak yasak değildi tabi ama milletvekilliği aslında tam zamanlı bir işti. Milletvekilleri ya ek bir iş yapmamalıydı, ya da tüm faaliyetlerini belgelemeliydi. Şeffaflık bunu gerektiriyordu. Eylül ayında gerçekleşecek genel seçimlerden önce bu konuda acil yasa değişikliğine gidilmesi talep ediliyor. Çünkü rakamlar ortada. 2017-2020 tarihleri arasında CDU üyesi milletvekilleri yan faaliyetler sonucunda ortalama 58 bin euro gelir elde ettiler. SPD’de ise bu rakam kişi başı 15 bin 500 Euro'yu buluyor. Rekor kıranlar da var. En yüksek ‘yan geliri’ olan 3,1 milyon Euro ile Sebastian Brehm. Onu 2,2 milyon Euro ile Hans-Georg von der Marwitz ve 1,4 milyon Euro gelir ile Albert Stegemann izliyor.

LASCHET KRİZİ YÖNETMİYOR

İktidar partisi CDU/CSU’nun çiçeği burnunda Genel Başkanı Armin Laschet göreve gelir gelmez karşılaştığı bu krizde şu ana kadar kötü bir sınav verdi. Bunun özel bir sebebi var. İşin ucu ona kadar gelebilir. Çünkü oğlu Johannes Laschet, ‘Van Laack’ adında bir tekstil firması için çalışıyordu ve ‘Van Laack’ firması Kuzey Ren Vestfalya eyalet hükümetinden ‘koruyucu ekipman’ içerikli çok büyük bir sipariş almıştı. Bağlantıyı Johannes Laschet sağlamıştı. Hükümet çok sayıda alım yaptı. Sadece Nisan ayında 40 milyon Euro’luk iş önlüğü aldı. Akabinde Kuzey Ren Vestfalya polisi 4 milyon Euro tutarında maske alımı yaptı. Firma salgın döneminde eyaletin en büyük maske üreticisi oldu. İhale süreçleri şeffaf yürümedi ve tek bir firmayla işler götürüldü. Hâlihazırda Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Başbakanı olan Armin Laschet belki de bu sebepten ötürü uzun süre yaşanan yolsuzluk krizinde sessiz kaldı. Bununla ilgili spekülasyonlar bolca yapılıyor Alman kamuoyunda. İşin kötüsü Bavyera eyaletinde de benzer soruşturmalar devam ediyor. Kardeş parti CSU’nun lideri ve Bavyera eyaletinin Başbakanı Markus Söder, Başbakan adaylığı için ismi geçen iki kişiden biri. Şimdi Söder’in olayların Bavyera’ya sıçramasından endişe duyduğu belirtiliyor.

BUZ DAĞININ GÖRÜNEN KISMI

Almanya öteden beri Batı uygarlığının göz bebeği ve örnek ülkesi olarak anılıyor. Öyle ki demokrasinin işlediği Almanya’da rüşvet teklif dahi edilemez denirdi. Bürokratlar görevlerini yaparlar, iltimas söz konusu olamazdı. Hukukun egemen olduğu bu ülkede, siyasetçiler görevlerini kötüye kullanamazlardı. Kullananlar da mutlaka yargılanırlardı. Şu anda gün yüzüne çıkmış olan yolsuzluk olayları tüm bu gerçekliği ters yüz etti. Kaldı ki sayılan olaylar az buz değil. Daha çarpıcı olan ise, bu daha buz dağının görünen kısmı.

Almanya AB Yolsuzluk Rüşvet der spiegel