12 Ekim 2024 Cumartesi
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Almanya’nın Ukrayna’daki hesabı tutmadı: Bir çıkış yolu arayışı

Peter Vonnahme’nin bu yazısı Almanca’dan Türkçe’ye Meram Tosun ve Erkin Demirol tarafından çevrilmiştir.

Almanya’nın Ukrayna’daki hesabı tutmadı:  Bir çıkış yolu arayışı
A+ A-

Peter Vonnahme[1]

Rusya’nın yok edilişi, Avrupa için bir seçenek olamaz; savaşın uzaması, dünyanın geleceğini riske atmak anlamına gelir.

Her şey apaçık ortada: Hükümetimiz pusulasını kaybetti. Bir yol arayışında, fakat hangi istikamete doğru ilerlemek istediğini bilmiyor. Bazı çözülmemiş endişelere rağmen Almanya, Ukrayna'ya ağır silah tedarik ediyor ve aynı zamanda en çok kendi ülkesine zarar veren yaptırımların öncüsü konumunda. Halk haklı olarak hükümetinden siyasetini açıklamasını bekliyor.

Yalnızca hükümetin değil, muhalefet de yolunu şaşırmış vaziyette.

SİLAH SEVKİYATI VE SEFALET

Avrupa’nın Ukrayna’ya yapmış olduğu ağır askeri teçhizatın sevkiyatı, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmeyeceğini bilmek için askeri uzman olmak zorunda değilsiniz. Sevk edilen silahların Ukrayna’yı zafere götürmeyeceği de belli. Analizlerini siyasi dileklere ve hayallere değil, tecrübelerine dayandıran ordu mensuplarının söyledikleri bu gerçekten ibaret. Bu nedenle, savaşın sürmesi, daha fazla kan dökülmesi, daha fazla yıkım ve daha fazla zorunlu göç beklenmektedir. Sefalet üstüne sefalet.

AMBARGO VE ÇARESİZLİĞİN İÇERİSİNDEN GETİRİLEN ÖNERİLER

Batı’nın, Rusya'ya karşı ilan ettiği enerji ambargosuyla, kendi ayağına kurşun sıkıldığı artık gözle görülür. Rusya daha az petrol ihraç ederken her zamankinden daha fazla para yapıyor. Ambargonun başından beri ne kadar kısa vadeli düşünüldüğü ortaya çıkıyor. Başlangıçta tasarlanan hedef para akışını keserek Rusya’yı dize getirmekti.

Bugün ise Rusya’nın boru hattındaki onarım çalışmaları tamamlayıp tekrardan daha büyük miktarda (doğalgaz) tedarik etmesini dört gözle bekliyoruz. Putin’in daha avantajlı bir konumda olduğu inkâr edilemez; en azından şimdilik ki bu önceden de bilinebilirdi. Çünkü tecrübe bize kuyruğun köpeği sallamayacağını gösteriyor(Almanca’da küçüğün/zayıf olanın /güçsüzün büyüğü/güçlüyü yönetemeyeceğini ifade eden bir deyim). Buna ek olarak, Rus gazının eksikliği, bize kendi yenilenebilir enerji sektörümüzün yetersizliğini ve Rus gazının yerini dolduramayacağını göstermektedir. Rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kullanımının, nükleer, petrol ve gaz sektörlerinin lobicileri ve onların siyasi kuklaları tarafından yıllardır engellenmesinin bugün ağır bedellerini ödüyoruz. 2022’nin istikrarsızlık durumu, tedarik zorluklarından en çok şikâyet edenlerin basiretsizliğinden kaynaklanıyor.

Durumu düzeltmek için,siyasi kampanya yürütmenin devamlı mensupları olan Friedrich Merz (CDU), Markus Söder (CSU) ve Federal Maliye Bakanı Christian Linder (FDP), hâlâ şebekeye bağlı olan üç nükleer santralin çalışmaya devam etmesini talep etti. Bu düşünceyi pratikte hayata geçirebilme imkânsızlığını bir yana koyalım, böyle bir hamle bizi tekrardan 2000’li yılların başlarına atar. Halkın göstermiş olduğu kararlı duruş,siyasileri, nükleer enerji kullanımından planlı çıkış kararını vermeye zorladı. Bu karar ülkeye tekrardan huzur ve geleceğe güven kazandırdı.

İKLİM KORUMASINA AĞIR BİR DARBE

Bazı geriye dönük fikirli politikacıların kendileri nükleer ilham parıltılarının başarısına açıkça inanmadıkları için, bir sonraki umutsuz adımın propagandasını yaydılar: Rusya'dan daha az gaz gelirse, kömür santrallerinde daha fazla elektrik üretilmelidir. Bu insanlar, Federal Meclis ve Federal Konsey'in 2020'de kömür santrallerinin aşamalı olarak durdurmaya karar vermesini umursamıyor.

Bugün her “Hauptschule”öğrencisi (Almanya’nın eğitim sisteminde ortaokulda en az 3 tane değişik okul vardır. Bunlar “Hauptschule”,“Realschule”, “Gymnasium”. İlkokul eğitimini tamamlayan öğrenciler not derecelerine göre bu 3 ortaokuldan birine başlarlar. Not derecesi en düşük olan öğrenciler Hauptschule’ye gider.) bu geri dönüşün iklim koruması için ciddi bir gerileme olduğunu biliyor. Ancak bu, iklim politikası ile ilgili vahşetlerin sonu değil. Hatta, kötü Rus gazından kaçınmak için, Yeşiller Partisi’nden olan Ekonomi Bakanı Robert Habeck, Katar ve ABD'de daha pahalı ve çevreye zararlı “Fracking-Gas”ı (Hidrolik kırma, LNG gazı) satın almak istiyor.

İklim koruması böylece içi boşaltılmış bir ifadeye dönüşüyor. Böylece Amerikalılar Ukrayna savaşı sayesinde ekonomik hedeflerine ulaşmış olmalarından dolayı ellerini ovuşturuyorlar. Ne yazık ki, Almanya'da şu ana kadar LNG depolama ve dağıtım merkezi bulunmuyor. Neyse, o zaman LNG terminalleri bir günden ötekine inşa edilmeli. Yalnız inşaat süreci 1-4 yıl sürebilir. Tabii çevreye vereceği etkinin denetiminin ne kadar ciddiye alındığına bağlı.

Bu hesaba göre terminallerin artık ihtiyaç duyulmadığında çalışır durumda olmaları bekleniyor. Bazı sesler son zamanlarda Almanya'daki çevre ve içme suyunun korunması nedeniyle hayata geçirilmiş olan hidrolik kırılma yasağının derhal kaldırılması çağrısında bulundu. Bu bir anlamda kaybedilmiş bir enerji savaşında ilan edilen “Volkssturm”dur. (Hitler’in partisi NSDAP savaşın kaybedileceğini anlayınca kalan 16 ila 60 yaş arası askerî eğitim dahi almayan tüm erkekleri Volkssturm (Yurt Muhafızları) olarak cepheye sürmüştür.)

KREMLİN'DEKİ KAHKAHA BİZDEKİ ENERJİ AÇIĞI

Bununla birlikte, sonbahar ve kış aylarında Almanya'da bir enerji açığı olacağını öngörmek marifet değil – tabii ki “kötü adam” Putin, boğazını sıkmak isteyenlere karşı merhamet gösterip vanaları tekrar açmazsa. Uzun sürebilecek bakım ve onarımı yapılan Kuzey Akım-1(Nord Stream-1) gaz hattı belkide Amerikan baskısı altında hiçbir zaman faaliyete geçirilmeyen bitmiş Kuzey Akım-2 (Nord Stream2) gaz hattını aktif hale geçirebilir. Biz rezil oluyoruz, Kremlin kahkaha atıyor.

Ekonomi artık gerekli gaz hacimlerini almadığında, üretim hatları kapatıldığında, işçiler kapalı fabrika kapılarının önünde durduğunda ve aileler ısınmayan dairelerde oturduğunda ve yine de gaz faturalarını nasıl ödeyeceklerini bilmediklerinde Almanya'daki havanın nasıl kötüleşeceğini tahmin etmek için alım olmanıza gerek yok. En geç o zaman, “Ukrayna için donarız” diyenler için son durağa gelmiş oluruz. Evlerin sıcaklığına paralel olarak Ukrayna coşkusu da düşer.

AÇLIK FELAKETİ

Rusya’ya karşı alınan ambargo önlemlerinin Almanya'nın çok ötesinde etkileri var. Enerji, gıda ve gübre tedarikinde büyük tıkanıklıklara yol açılıyor. Afrika'da şimdiden büyük kıtlıklar yaşanıyor.

Belki o zaman dünya, Rusya Devlet Başkanı Putin'in savaştan sorumlu olduğunu hatırlayabilir. Ancak Batı'nın savaşın getirdiği sonuçlarından sorumlu olduğunu kesinlikle unutmayacaktır. Batı’nın savaş sonuçlarından, ortaya çıkan tedarik aksaklıklarından, karşılanamayacak fiyat patlamalarından ve milyonlarca masumun kıtlığından sorumludur.

Afrika'daki ve dünyanın diğer bölgelerindeki açlıktan ölen insanlar, sefaletlerinin adını daha önce bilmedikleri uzak bir ülkedeki bir savaştan kaynaklandığına çok fazla anlayış göstermeyeceklerdir. Biz Avrupalılar (ve Amerikalılar!) Rusya'yı cezalandırmak istedik.Dünyanın geri kalanı için sonuçlarını görmezden geldik. Bunun sorumluluğunu alabiliriz, çünkü biz – her zaman – iyi ve adiliz.

UKRAYNA ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

Bazen iyi niyetli olanın iyilikten çok zarar verdiğini fark edersiniz. Örneğin bu, öncelikle “rakibi” etkilemeyen, ancak kendi ekonomilerini duvara sürükleyen yaptırımlar için geçerlidir. Ukrayna için ne kadar ileri gidebileceğimizi tekrar düşünmekten kaçınamayacağız.

Ukrayna'ya için gösterdiğimiz çaba temelde doğrudur. Ancak gerekçelerimiz yanlıştır. Bu ülkenin yasadışı ve vahşice işgal edildiği gerçeği doğru ve üzücüdür, ancak tek başına yeterli değildir. Son 30 yılda Sırbistan, Irak ve Libya gibi birçok devletin başına bu geldi. Bu vakaların hiçbirinde saldırıya uğrayanın yardımına gelmedik, silah zaten vermedik.

Aksine, bazen Almanya ittifaka sadakati nedeni ile, yasadışı saldırganı askeri silah ve lojistik olarak bile destekledi. Dolayısıyla Ukrayna, Almanya'nın kendilerinin yanında yer almasını bekleyemez, hatta talep edemez.

Dahası, saldırıya uğrayan bir ülkenin müttefik mi yoksa “diğer” bir ülke mi olduğu büyük bir farktır. İlk durumda, sözleşmeye bağlı olarak yardım sağlamakla yükümlüyüz (örneğin, Polonya, Litvanya, Macaristan veya Türkiye'ye bir saldırı durumunda), ikinci durumda değil.

Bu arada, birçok nedenden dolayı, Avusturya veya İsviçre gibi kültürel olarak bizimle yakından bağlantılı olan komşu bir ülkeye yardım etmemiz, tarihsel ve coğrafi olarak uzak bir ülkeye (örneğin Moldova, Gürcistan veya Ukrayna) yardım sağlamaktan daha doğrudur. Bu tür devletler için, askerî veya ekonomik intihara sürüklenmek için siyasi, yasal veya etik bir yükümlülüğümüz yoktur.

Somut olarak, tüm sempatimizin şiddetin mağduru olan Ukrayna halkına ait olduğuna şüphe yok. Mültecilere mümkün olan her türlü yardımı yapma konusunda tutkuluyum, aynı zamanda Suriye, Afganistan ve Irak'tan gelen mültecilere de.

Bununla birlikte Ukrayna devleti söz konusu olduğunda olaya farklı bakmak gerekiyor.Her şeyden önce, bu ülke sadece “Batı değerler topluluğu” olarak adlandırılan sistemin “düşmanı” Rusya tarafından saldırıya uğradığı için özel haklar talep edemez. Bu tek başına Ukrayna'yı özellikle korunmaya değer “daha iyi” bir devlet yapmaz.

Mağdur olan size failden daha yakın olsa da nasıl yardım edileceğini incelemek gerekir. İşgal edilen devletin demokratik bir hukuk devleti olup olmadığı, yozlaşmış oligarkların hükümet politikası üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olduğu, devletin azınlıklarla yönelik davranışı, hükümetler arası anlaşmalara bağlı kalıp kalmadığı, ancak hepsinden önemlisi somut çatışmadan sorumlu olup olmadığı rol oynar.

Tanınmış siyaset bilimcileri, Ukrayna'daki savaşın, Ukrayna’nın tarafsızlığını güvence altına ve Rusya'nın çıkarlarını daha fazla dikkate almış olsaydı önlenebileceğine inanıyorlar.

Ukrayna'ya yardım etmek isteyen herhangi biri kendi halkının hayatı çıkarlarını bir kenara bırakmamalıdır. Alman siyaseti, kendi ölümünün en uç durumunda, ciddi sosyal ve ekonomik hasarı kabul ederek ve koşulsuz olarak savaşta olan Ukrayna'nın yanında yer alırsa durum böyle olur. Saldırıya uğrayan bir devletin giderek daha ağır silahlarla tedarik edilmesi durumu tam tersine çevireceği de düşünülmelidir.

Savunmada yardım, saldırganlığa yardım etme haline dönüşebilir. Benim izlenimim bu tanımlanmamış sınırın şu anda riskli bir şekilde test edildiği yönünde. Medya güdümlü Ukrayna yutturmacası, sınırlı bir savaşın bir yangına dönüşme riskini taşıyor. Bu aynı zamanda nükleer savaş riskini de artırıyor.

Ne kadar da saldırıya uğrayan bir ülke anlayış göstersek dedünya barışını tehlikeye atmamak, akan kanı mümkün olduğunca çabuk sona erdirmek ve müzakere edilmiş bir barış için zemin yetiştirmek en büyük önceliğimiz olması gerekir. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ve Büyükelçi Melnik'in Ukrayna'nın “bizim” özgürlüğümüz için savaştığı iddiası yanlıştır ve bir algı yaratmaya hizmet etmektedir.

Ukrayna kendi çıkarları için savaşıyor. Çünkü hiçbir ciddi politikacı, askerî gözlemci veya siyaset bilimci, Putin'in Ukrayna'daki bir savaşı kazandıktan sonra Almanya'ya veya başka bir NATO ülkesine saldıracağına ciddi olarak inanmıyor. Bunun bedeli kendi kendini yok etmek olacaktır ve Vladimir Putin’in böyle bir isteği bulunmuyor.

Ya Rusya

Ukrayna'daki savaş bir zaman sona erecek. O zaman, devasa maden kaynakları rezervleri ve muazzam askerî gücüyle dünyanın yüzölçümü olarak en büyük ülkesi olan Rusya'nın, Putin ile ya da Putin olmadan, hâlâ orada olduğunu göreceksiniz.

Ve bu Rusya, hoşumuza gitsin ya da gitmesin, hâlâ komşumuz olacak. Rusya ile öyle veya böyle yaşamak zorunda kalacağız. Günün birinde Almanya Yeşiller Partisi’nden Dışişleri Bakanı Baerbock da yaptırımlar için ortaya attığı gerekçenin (“Bu Rusya'yı mahvedecek”) azılı bir Atlantikçi’nin saçma sapan hezeyanlarından ibaret olduğunu kabullenecek.

Rusya’nın mahvedilişi kime fayda sağlar ki.

Kesinlikle Rus halkı ve biz Avrupalıların işine yaramaz. Sadece dünya üstünlüğü için savaşan askerî güç ABD için fayda sağlar.

Ayrıca buna bir tehdit daha ekleniyor: Doğu'da ve Batı'da, yoksul ve zengin, demokrasilerde ve otokrasilerde, savaşın sona ermesinden sonra hepimiz iklim krizinin savaş nedeniyle kötüleştiğini anlayacağız.

Dünyadaki açlık, çöllerin yayılması, hammadde yarışı, okyanusların kirlenmesi, siber savaş, silahlanma yarışı, nükleer silahlar, muhtemelen pandemi, tüm bunlar savaşın bitiminden sonra hala var olacaklar.

Bununla birlikte, savaş sırasında insan uygarlığının çöküşüne yönelik hareketleri kaçınılmaz bir şekilde hızla devam edecektir. Bu sorunların hiçbiri bir dünya gücütarafından, NATO da buna dahil, çözülemez. Hele ki atom bombalarıyla hiç çözülemez.G7 ülkeleri ile BRICS ülkeleri arasındaki alevlenen rekabetin eski düşünce modellerine dayandığını anlamamız gerekecek.

Eğer umut yaşamaya devam edecekse o zaman dünyanın farklı bloklar arasında, köktenci ve derhâl ortak çabalara ihtiyacı var. Çünkü kesin olan bir şey var, doğa yasalarıyla müzakere edemezsiniz ancak Rusya ile müzakere edebilirsiniz. Bu, Rusya'ya sürdürülebilir bir iletişim köprüsü gerektiriyor.

Bu ülkenin uzun vadede kenara itilebileceği fikri gerçekçi değil ve tarih dışıdır. Rusya olağanüstü direncini birkaç kez kanıtladı. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, G7 toplantısında Rusya ile ilgili olarak saldırıdan önceki zamana geri dönüş olmayacağını söylüyor ise, o zaman yanılgı içerisinde. Bunu çürüten iyi örnek kendi ülkesidir.

İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında Almanya’nın savaş suçu, Putin altında işlenen Rus savaş suçundan çok daha ağır. Yine de dünya savaşın bitiminden birkaç yıl sonra Almanlara elini uzattı, en büyük acılar ile sınanan Sovyetler de buna dâhil (en azından 24 milyon ölü).

Hatırlatalım:1952’de Almanya Avrupa Topluluğu’nun, 1955’te NATO’nun ve 1973’te BM’nin üyesi oldu. Birkaç yıl sonra Almanya ihracat dünya şampiyonu olmuştu ve dünya devletleri ile barıştı.Gençler genelde bilmezler. 1955’te Rusya’dan son savaş mahkumları geri döndü, 1990’da Rusya Almanya’nın yeniden birleşmesinive NATO birliklerinin eski Doğu Almanya topraklarında bulunmasını onayladı. 1994’te son Rus askerleri Almanya’dan çekildiler.

Sovyetler/Ruslar tarafından sıkça atılan bu olumlu adımlar hiçbir zaman ödüllendirilmedi. Tam tersine, son yıllarda soğuk savaşçılar tarafından russofobya üretildi.

Şunun bilincinde olmalıyız yine de: Zaman yaraları saracaktır. Aynısı Ukrayna savaşından sonra niye olmasın?

MÜZAKERE KAPİTÜLASYON DEĞİLDİR

Siyaset ilerisini düşünmektir. Bundan dolayı batılı ve Alman siyasilerin Rusya’ya azami derecede zarar verme çabaları devlet aklının ürünü değildir. Bu geleceğe dair körlüktür. Artık dünyanın beka sorunları ile ilgilenme vaktidir.

Bu somut olarak şu anlama gelir:

• Konuşmanın ateş etmekten daha iyi olduğunu iddia etmemiz yetmez, kendimiz de buna inanmalıyız.

• Müzakereleri başlatmanın suçları meşrulaştırmak ve hatta saldırganın karşsındakini kapitüle etmek ile eş anlamlı olduğuna dair garip varsayımlardan kurtulmalıyız.

• İnandırıcı bir şekilde Batı'nın savaşın sürmesini istemediğini göstermeliyiz.

• Rakibi zayıflatacak çok akıllı yöntemlerden çok dünya iklimi ve yenilenebilir enerji üzerine kafa yormalıyız.

• Ukrayna’nın temsilcilerine bir müzakere sonucunu kabul edip etmeyeceklerine kendilerinin karar verebileceklerini göstermeliyiz.

• Aynı zamanda destekleyenlerin yardım edilip edilmeyeceğine ve nasıl yardım edileceğine dair karar verebileceklerini göstermeliyiz.

• Müzakerenin tüm taraflarından gerçekçilik aklı talep etmeliyiz.Bunun ön koşulu Ukrayna tarafının Kırım, Donetsk ve Luhansk’ın geri verilmesini müzakerelerin başlangıcı olarak şart koşmamasıdır. Nitekim mevcut askerî durum da bu talebe uygun değil. İade talepleri en iyi ihtimal, Rus güvenlik çıkarlarının dikkate alınmasıyla birlikte bir müzakere sonucu olabilir. Bunun şartı da Rus tarafının derhal uygulanacak bir ateşkesin gerekli olduğunu kabul etmesidir.

• Tüm müzakere taraflarına ortak bir geleceğin sadece uluslararası hukuk zemininde mümkün olacağını net bir şekilde kavratmalıyız.

Kıssadan hisse: Rusya, Batı siyasetinin amacının Rusya’yı zayıflatmak değil de onunla iş birliği olduğuna güvenebilmeli. Ukrayna da tahrip edilen ülkelerinin yeniden inşasında yalnız bırakılmayacağını bilmeli. Bunları söylemek elbette kolay. Fakat böyle görüşmelere hazır değilsek eğer, sadece Ukrayna değil, hepimizin yurdu olan bu dünyayı kaybedebiliriz.

[1]1942 doğumlu, Münih Üniversitesi’nde Hukuk okudu. 1978’den itibaren Münih İdare Mahkemesi‘nde hakimdi. 1982’den 2007’de emekli edilişine kadar Bavyera İdare Mahkemesi‘nde hakimdi. Vonnahme International Association of lawyers Against Nuclear Arms‘in (IALANA) Almanya biriminin üyesi. 1995’ten 2001’e kadar Neuen Richtervereinigung‘un (Yeni Hakimler Birligi) Federal Yönetim Kurulu üyesiydi.

Rusya Ukrayna Peter Vonnahme