Atina’nın talep ettiği izin belgesi dünyaya duyurulmalı
Amiral Yaycı, İtalyan kablo döşeme gemisinin Türk kıta sahanlığı içinde çalışabilmesi için Atina’nın Ankara’ya yaptığı izin talebinin orijinal metninin kamuoyuna açıklanmasını istedi. Yaycı, ‘Bu izin talebinin gizli saklı bir yanı yoktur. Yayınlanması son derece önemlidir.’ dedi
Türkiye ile Yunanistan arasında Kerpe-Çoban hattında yaşanan gerilimin yankıları sürüyor.
İtalyan kablo döşeme gemisi R/V IEVOLI RELLUME’nin Türk deniz yetki alanlarına izinsiz girmesi ve donanma tarafından engellenmesiyle başlayan tartışma, yeni bir boyuta evrildi.
Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, konuya ilişkin yaptıkları açıklamada şöyle demişti:
“Söz konusu gemi deniz yetki alanımıza girmemesi konusunda uyarılmış ve gemilerimiz tarafından engellenmiştir. Daha sonra yapılan koordinasyon neticesinde belirtilen koordinatlarda çalışma yapılmasına izin verilmiş ve Deniz Kuvvetlerimize ait gemiler refakatinde faaliyetini tamamlayarak kıta sahanlığımızdan ayrılmıştır. Deniz yetki alanlarımıza saygı duyan ve işbirliği yapan Yunan ve İtalyan makamlarına teşekkür ediyoruz.”
Ancak bu açıklamadaki “izin” konusu Yunanistan’ı karıştırdı. Atina, önceki gün üst üste açıklamalar yaparak “izin” istedikleri konusunu yalanladı. Kathimeri’nin konuştuğu Yunan Savunma Bakanlığı kaynakları, şu ifadeleri kullandı:
“Yunanistan Silahlı Kuvvetleri tarafından, Yunanistan Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü ve emrettiği şekilde, Yunanistan ile Mısır arasında yasal olarak sınırları belirlenmiş bölge içerisinde Türkiye'nin yasadışı eylemlerine karşı hiçbir ‘saygı’ gösterilmemiştir ve gelecekte de gösterilmeyecektir.”
‘GEMİNİN İŞİ ERKEN BİTTİ’
Ardından bir açıklama da Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Gerapetritis’ten geldi. Bir radyo yayınında konuşan Yunan Bakan, “Aralarında Yunanistan ve Mısır olmasına rağmen bitişik Münhasır Ekonomik Bölgesi olduğunu iddia eden sözde Türk-Libya memorandumunun geçersiz ve yasadışı olduğunu, bu görüşün tüm AB ülkeleri ve Yunanistan'ın kendi deniz bölgelerini sınırlandırdığı Mısır tarafından da paylaşıldığını” söyledi.
“İtalyan geminin araştırması, Yunan karasuları ve Yunanistan'ın deniz bölgesi içinde tamamlandı.” diyen Yunan Bakan, araştırmanın planlanandan biraz daha kısa uzun sürdüğünü ve geminin, Ankara'nın iddia ettiği gibi Türkiye izin verdiği için değil, işi bittiği için bölgeden ayrıldığını ileri sürdü.
BAKANLAR DEFALARCA GÖRÜŞTÜ
Yine Yunan Kathimerini gazetesi, kriz sırasında Türk ve Yunan Dışişleri Bakanlarının temasta olduğunu belirterek, yaşananlar hakkında şu ayrıntılara yer verdi:
“İtalyan gemisi, Girit ve Kıbrıs arasında bir elektrik bağlantısı kurulabilmesi için döşenecek su altı kablolarının güzergâhını araştırmaya başladığında, Türk donanma gemilerinden oluşan bir filo güneydoğu Ege'deki Kerpe ve Çoban adaları açıklarında toplandı. Konuşlandırma, Türkiye'nin Yunan karasularının hemen açığında kendi kıta sahanlığının başladığı iddiasını güçlendirmeyi amaçlıyordu. Yunan ve Türk Dışişleri Bakanları, durumun kontrolden çıkmasını önlemek için defalarca birbirleriyle iletişim kurdular.
Pazartesi günü iki adanın karasularının hemen dışında seyreden R/V IEVOLI RELLUME, telsizden Türkiye'nin kıta sahanlığına girdiği konusunda uyarıldı. Halbuki Yunanistan Deniz Kuvvetleri tarafından yayınlanan bir seyir uyarısı (Navtex) ile bölgede araştırma yapmasına izin verilmişti. Diplomatik kaynaklara göre, Ievoli Relume araştırmasını çarşamba günü saat 3:40'ta tamamladı ve Girit'in Iraklio Limanı’na doğru yola çıktı. Gemi, Türkiye'nin savaş gemilerinin varlığıyla aktif olarak tartıştığı Yunanistan'ın Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde faaliyet gösteriyordu.
“Ievoli Relume, görevini tamamladığı için Yunan Navtex'i aracılığıyla kendisine tahsis edilen süreyi tam olarak kullanmamıştır. Bu alışılmadık bir durum değildir. Her halükarda araştırma gemisi ikili diplomatik görüşmeler tamamlandıktan sonra bölgeden ayrılmıştır. Gece yarısından hemen önce, yani geminin ayrılmasından yaklaşık dört saat önce, Antalya İstasyonu, görünüşe göre araştırmanın Türkiye'nin izniyle tamamlandığını iddia etmek için kendi Navtex'ini yayınlamıştı.”
‘ÇOK ÖNEMLİ BİR HUKUKİ BELGE’
İşte Türkiye ile Yunanistan arasında deniz yetki alanları konusunda yaşanan bu tartışma, sözde “yumuşama” süreci nedeniyle olabildiğince hızlı kapatılmaya çalışıldı. Ancak kriz sırasında Yunan ve İtalyan makamlarından gelen izin talebi, üzerinde ısrarla durulması gereken tarihi bir belge niteliği taşıyor.
Bu izin talebinin önemini, Türkiye-Libya anlaşmasının mimarı, Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı Aydınlık’a anlattı. “Kablo döşeme araştırması için Yunanistan ve İtalya'nın Türkiye'den izin alması çok önemli bir gelişmedir.” diyen Yaycı, şunları söyledi:
“Milli Savunma Bakanlığı izin talebinde bulunulduğunu söylenmiştir. Bu belge çok önemli bir devlet uygulamasıdır. Çünkü İtalyan kablo döşeme gemisinin faaliyet göstereceği alan, Türkiye-Libya anlaşmasının imzalandığı deniz yetki alanları sınırlandırma hattının hemen orasıdır. Bu hem Yunanistan tarafından hem de İtalya tarafından Türkiye-Libya anlaşmasının kabul edildiğini, Türkiye'nin Batı’daki Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarının kabul edildiğini, Mavi Vatan’ın Doğu Akdeniz'deki parçasının kabul edildiğini göstermektedir. Bu bakımdan çok önemlidir. Bundan sonra Yunanistan ne derse desin, bu elimizde çok önemli bir hukuki belge ve dayanak uygulaması olacaktır.”
‘MEB’İ TANIMAK ANLAMINA GELİR’
Türkiye'nin dirençli ve dirayetli bir irade göstermesinin Yunanistan'ı ve Avrupa Birliği'ni dize getirdiği belirten Yaycı, şöyle devam etti:
“Avrupa Birliği’nin elektrik entegrasyonuyla ilgili projesinin hayata geçebilmesi için bu kablonun döşenmesi lazımdır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne elektrik ulaştırılması, bölgede bir enterkonnekte sistem kurulması için bu projedeki kabloların Türk deniz yetki alanlarından geçmesi şarttır.
"Ancak Yunan-Rum ikilisi ihtiyaçları olduğu halde çok pişkince ve yüzsüzce, Türk deniz yetki alanlarından geçecek kablo için Türkiye'den bir güzergâh onayı alınmasını kabul etmemişlerdi. Peki araştırma gemileri nereye kablo döşeyecek? Güzergâh neresi olacak? Derinlikler nedir? Zemin taraması nasıl olacaktır? Yani ‘Biz karanlıkta otururuz ama Türkiye'nin bu deniz yetki alanını tanıyacak olan bu tür faaliyetlere karşı çıkarız.’ demişlerdir.
"Bugüne kadarki uygulama budur. Ama Türkiye'nin inatla, taviz vermeden buna devam etmiş olması, ‘Eğer siz benden izin istemezseniz, kablo döşeme için güzergâh bildiriminde bulunmazsanız, ben ne kablo döşettiririm ne de araştırma yaptırırım’ duruşu netice vermiştir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 79. maddesinin 3. paragrafı, şunu söyler: ‘Kıta sahanlığına kablo ve boru döşenecekse, takip edeceği hat, Münhasır Ekonomik Bölge sahibi devlet tarafından kabul edilmelidir.’
"Bu şu demektir: Sahildar devlete güzergâh bildiriminde bulunacaksınız. Sahiller devlet uygun bulmazsa güzergâhı değiştirin diyebilir. Ama bu güzergâh bildirimi, deniz yetki alanını tanımak anlamına da gelir. Bugüne kadar bunu yapmamışlardı. Şimdi yaptılar.”
‘GİZLİ SAKLI YANI YOK’
Amiral Yaycı, son olayda da Türk makamlarından izin istenmesinin, artık Türkiye-Libya Deniz Yetki Alanı Sınırlandırma Anlaşması’nın kabul edildiğini gösterdiği vurguladı. Bundan sonra durumun çok iyi takip edilmesi gerektiğini belirten Yaycı, şu çağrıda bulundu:
“Bunun belgelerini çok net bir şekilde tutmalıyız. Bu bir devlet uygulamasıdır. Bu çok önemli bir merhaledir. Basit bir iş değildir. Yazılı notasının da yayınlanmasını ben özellikle Dışişleri Bakanlığından ve Milli Savunma Bakanlığından istirham ediyorum. Çünkü bunu bütün akademisyenlerimizin de devlet uygulaması olarak kayıtlarına geçirmesi son derece önemlidir. Yunanistan tarafından yapılan bu izin talebinin gizli saklı bir yanı yoktur. O izin talebinin orijinal metninin kamuoyuna yayınlanması son derece önemlidir. Akademisyenlerimiz yazdıkları makalelerde ve kitaplarda, bunları kayda geçirmelidir.”
TPAO O BÖLGEDE FAALİYET YÜRÜTMELİ
Amiral Cihat Yaycı, İtalyan gemisi için izin istenen bölgede Türkiye’nin de şu ana kadar hiçbir devlet uygulamasında bulunmadığını, yani sismik araştırma ve sondaj faaliyeti yapmadığı söyledi. “Umuyorum ki bu izin talebinden sonra Türkiye de üzerindeki çekingenliği ve pasifliği atar ve bu bölgede sismik araştırma ve sondaj faaliyetlerine başlar.” diyen Yaycı, şunları söyledi:
“Bu bölgede sismik araştırma ve sondaj faaliyetleri için 30 Mayıs 2020'de Dışişleri Bakanlığı ihaleye çıkmıştı. İhale süresi 90 gündü. 30 Ağustos 2020'de bitti. İhaleyi TPAO’nun kazandığını duyduk ama resmi bir açıklama yapılmadı. Şimdi o resmi açıklamanın da yapılmasını ve yaklaşık dört yıldır varlık göstermediğimiz bu alanda TPAO'nun faaliyet göstermesini bekliyoruz. Böylece biz de kendi devlet uygulamamızı yaparak buranın bizim olduğu mührünü kalıcı olarak basarız diye düşünüyorum.”