Anayasa'da bağımsızlık vurgusu olmalı
TEORİ Dergisi, Ak Parti'nin yeni Anayasa önerisi için bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda sunuşu Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek yaptı.
Teori Dergisi, yeni anayasa önerisi için video konferans yöntemiyle bir çalıştay düzenledi. Vatan Partisi yöneticileriyle hukukçuların ve akademisyenlerin katıldığı çalıştayda, Ak Parti'nin yeni anayasa önerisi ele alındı.
Teori Anayasa Çalıştayı, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in sunumuyla başladı. Perinçek, yeni anayasa çağrısı yapan hükümetin görüşlerinin net olmadığını vurguladı ve anayasanın nasıl olması gerektiği üzerinde durdu. Perinçek’in konuşmasını özetleyerek sunuyoruz:
'KAFALAR BULANIK'
"Burada anayasa değişikliğinden değil yeni bir anayasadan söz ediliyor. 'Yüzyıllara kalacak çok yeni ve kalıcı bir anayasa' deniliyor. Bu kadar iddialı bir şekilde Türkiye'nin önüne çıkarken berrak fikirler olması gerekiyor ama görüyoruz ki berrak fikirler yok. Yeni anayasa denildiğine göre devleti yeniden kuracağız iddiası var. Peki nasıl bir devlet örgütleyecekler, o devletin vatandaşla ilişkileri nasıl olacak?
"Ak Parti bence anayasa konusunda ne yaptığını bilmiyor. Yeni anayasa değişikliği gibi devleti yeniden örgütlemek ve devletin aynı zamanda vatandaşla ilişkilerini yeniden düzenlemek gibi temel bir konuda bu kadar bulanık bir kafayla, ne yaptığını bilmeden girmek çok acayip. Hatta Cumhurbaşkanı'ndan ve başkalarından da şu tür laflar duyuyoruz: 'Başlayalım herkes önerisini getirsin, bakalım ne çıkacak. En sonunda doğruyu buluruz.' Bu şekilde bir anayasa yapılabilir mi? Dünya tarihinde böyle yapılmış tek bir anayasa yok. Anayasa koyucusunun iradesi çok köşeli, sert bir iradedir ve uzlaşma anayasası da olmaz. Dünyada uzlaşmayla yapılmış tek bir anayasa yoktur. Anayasa bir tek devrimlerle ya da karşı devrimlerle olur. Burada darbelerle gelen anayasalara da karşı devrim diyebiliriz. Çünkü anayasa demek bir keskin, sert iradeyi gerektirir. Bu, devrimin ya da karşı devrimin iradesidir.
'DARBE ANAYASALARIYLA TÜRKİYE YÖNETİLEMEZ'
"Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından bazı ipuçları yakalamaya çalışıyoruz. Birisi darbeler anayasası -ne kadar değiştirilirse değiştirilsin- artık Türkiye için geçerli olamaz. Türkiye bu darbelerden kalmış anayasalarla yönetilemez. Bu fikir olumlu bir fikir. Çünkü darbeler anayasası denildiği zaman arkamızda 1982 Anayasası var, ondan evvel 1971'de yapılan değişiklikler var. Tabii onlara göre 27 Mayıs da bir darbe anayasası.
'27 MAYIS ATLANTİK ANAYASASI'
"Evet 27 Mayıs bir darbe anayasası değil ama 27 Mayıs Anayasası da son tahlilde Atlantik sisteminin yani 1945'ten sonra Türkiye'de kurulan sistemin getirdiği anayasa. Yani ona yaslanarak, o temelde Türkiye'yi kurmamak lazım. Bu çok çok önemli. En basiti tepedeki formüle bakıyoruz. Oradan milliyetçiliği çıkarttılar. Atatürk'ün o 1937'de önderlik ederek anayasaya yerleştirdiği: Türkiye devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir. Bakın Atatürk'ün 1937 yılında bıraktığı anayasada ‘Türkiye devleti devrimcidir’ diye yazıyordu, bunu çıkarttılar. 1961 Anayasası’nda milliyetçiliğin çıkması vahim. Çünkü içinde milli lafları geçiyor ama o anayasanın temel formülasyonunu çıkartıyorsunuz.
"Türkiye 1961'den sonra bir anayasa sürecine girdi. 1971'de çok değişiklikler yapıldı. 1982'de tamamen kaldırıldı. Bir de 1961 Anayasası’na baktığımız zaman devlet bir şey yapmak için örgütlenmiyor. Halka, millete refah getireceğim diye yapmıyor. Bir şeyler yapmak isteyenlerin elini ayağını bağlamak isteyen bir anayasa. Bir devrimcinin evet diyebileceği bir anayasa değil. Daha çok 1950-1960 döneminden, Demokrat Parti’nin son zamanlarından bazı dersler çıkararak, yani ‘meşruiyetini kaybetmiş bir iktidar hürriyetleri ortadan kaldırır, bir dikta oluşturur, bunu nasıl önleriz’ anlayışı. ‘Senato kuralım, Anayasa Mahkemesi kuralım, çeşitli araçlar üretelim de hükümet hukukun sınırları içerisinde kalsın…’ Ama bunu yaparken ‘hükümet hiçbir şey yapmasın’a geliyor.
"Darbeler anayasasına karşıyız. Önümüzdeki dönemde biz 27 Mayıs Anayasası’na yaslanarak, 27 Mayısçı tavırlarla devrimci bir anayasa savunamayız. İpuçlarından söz ettim. Birinci ipucu, hükümetin, sayın Tayyip Erdoğan’ın ve çeşitli sözcülerinin darbeler anayasasına karşı tavrı. Bu tavır sonuç itibarıyla Atlantik sistemine tavırla üst üste biniyor.
‘2007-2010 BOP ANAYASASIYDI’
"İkinci ipucunu da Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarında gördük. Cumhurbaşkanı, 'Biz daha önce bir anayasa girişiminde bulunduk hatta CHP ile de anlaşmıştık ama onlar mızıkçılık yaptılar' gibi bir sözcük kullandı. Tekrar 2007-2010'lardaki anayasa girişimlerine kendisini bağlayan bir açıklama. Bu vahim tabii. Çünkü o yapılmak istenen anayasa bölücü ve gerici bir anayasaydı. O anayasayı da daha sonrasında formüle ettiler. İyi Parti, CHP ve HDP'nin birlikte yaptıkları anayasaya bakın, o anayasa aslında 2010'larda getirilmek istenen o gerici, bölücü anayasa, BOP Eş Başkanlığı'nın anayasasıydı. Şimdi BOP Eş Başkanlığı'nı bıraktı ve BOP'u dağıtan bir silahlı eylemler dizisine girdi. Hem içte hem dışta, bu Kafkaslar’a kadar uzadı.
'CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ'NE SONUNA KADAR KARŞIYIZ'
"Tam bir başkanlık sistemi getiremediler son 2017 anayasa değişikliğiyle. Onun adına Cumhurbaşkanlığı Sistemi dediler, yarı başkanlık sistemi idi bu, ama esas olarak başkanlık sistemine benziyor. Şimdi tam anlamıyla meşru hükümet sistemleri arasında tutarlı, dört başı mamur bir başkanlık sistemi getirme gibi ifadelere de rastlıyoruz.
"O da tabii bizim sonuna kadar karşı çıktığımız bir anayasadır. Aşırı kuvvetler ayrılığı ve hükümetin meclisten koparılması, yani yasama ve yürütmenin arasına çok kesin ayrılıklar koymak… Amerikan rejiminin bir nevi kopyası. Bizim anayasa geleneğimize de karşı. Sonuç itibarıyla da hükümetin tamamen atanmışlar hükümeti olması. İşte bugün görüyoruz. Eskiden hükümet meclise karşı sorumluydu, meclis hükümeti denetliyordu ama en önemlisi hükümet mecliste kuruluyordu.
'1921 TÜRK MİLLETİ'NİN EN DEVRİMCİ ANAYASASI'
"Abdulhamit Gül’ün, ‘1921 ruhu’ çıkışı… Bu çok olumlu. Ama buna, ‘Bunlar 1924 Anayasası’nda devletin dini İslam'dır diye yazıyordu, tekrar devletin dini İslam'dır yazacaklar’ diye itiraz ediyorlar, bunlar ciddiyetsiz iddialar. Çünkü ilk dört maddeyi savunuyorlar. İlk dört maddenin içinde laiklik de var. 1921 Anayasası’nın bugün aynı şekilde getirilmesi mümkün olmaz ama Türk devletinin en devrimci anayasası. Onun için buraya gönderme yapılmasını çok olumlu karşılamamız lazım. Zaten bu ikinci istiklal savaşı fikri ile buluşan bir gönderme."
ÜRETEN VE BİRLEŞEN TÜRKİYE'NİN ANAYASASI
Çalıştayda yapılan konuşmalardan bir özet sunuyoruz:
'ANAYASAMIZ ATATÜRK MİLLİYETÇİSİ OLMALI'
Osman Paksüt: Bu millet tarihte hür yaşamıştı, bundan sonra da hür yaşayacaktır. Hep hür yaşamış milletin anayasası da evvela milletin tam bağımsızlığını, milletin her ferdinin hürriyetini içeride ve dışarıda güvence altına alacak bir anayasa olmalı. Bu darbe anayasası denilen aslında Batı ittifakının 2. Dünya Savaşı sonrası kurduğu Batı sistemini ve bunun askeri ittifaklarını, sözde Batı medeniyeti içerisinde yer alan ülkelerce sürdürmesine yönelik anayasalardır. Tabii bunların hepsi kötü değil. 1961 Anayasası'na haksızlık etmeyelim. Yani grev hakkı çok kapsamlı bir şekilde geldi ve uygulandı. Burada 1961 Anayasası'nın getirdiği imkanlarla emekçiler için, çalışanlar için haklar elde edildi. Anayasa Mahkemesi 1961 Anayasası ile kuruldu ve bazı özgürlükçü olmayan kararları olsa da, genelde hak ve özgürlüklere, yani milletin fertlerinin ve milletin bağımsızlığına katkı sağladı. Yani bunlar Batı icadıdır diye bir tarafa bırakılacak şeyler değil. Yine burada Atatürkçü bir ilke olan 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir' sözüne bakarız. Hukukta bir bilim olduğuna göre, hukuki kurulları ve müesseseleri milli menfaatlere uygun olmaları şartıyla elbette ki Batı'da var diye dışlamayacağız. Anayasamıza bunları alacağız ve kullanacağız.
Anayasamız da milliyetçi olmalı ama Atatürk milliyetçisi olmalı. Yani tamamen etnik ve kafatasçı bir milliyetçilikten uzak, tam anlamıyla kapsayıcı, aidiyet duygusuna hitap eden, bütün vatandaşların bu milletin ferdi olmaktan şeref duyduğu, milletin yücelmesi için çalıştığı bir milliyetçilik kavramını yansıtmalı. Ayrıca bir üretim anayasası olmalı. Yani kalkınmanın önünü açacak ve yabancıların çıkarlarına hizmet etmeden kazanç üretecek bir yapılanmayı hazırlayacak hukuki altyapının çerçevesini çizen bir anayasa olmalı.
'SİVİL ANAYASA' BİRLİKTE YAPILAMAZ
Faik Işık: Kurucu iktidarlar hukuki iktidarlar değil hukuk dışı iktidarlardır. Hukukun dışına çıktığımız zaman ya bir darbe vardır, ya bir iç savaş vardır ya da bir kaos vardır, anayasasızlık ve hukuk boşluğu vardır.
Bugüne kadar anayasa pratiklerinde doğunun ve batının, güneyin ve kuzeyin neresinde insanlıkla ilgili gelişmiş bir kavram oluşmuşsa onları bu millet tartışacaktır.
Bir anayasaya ihtiyaç var mı? Ak Parti bunu ortaya koydu ve netleştirmedi. Hepimiz 1980 darbesi ve 12 Eylül'den bu yana 1982 Anayasası'ndan rahatsızız. 1961'de yapılan halk oylamasında kullanılan oy toplamı 20 milyondu. Bugün iktidar partisinin aldığı oy 30 milyonun üzerinde olabiliyor. Yani nüfus sayısı, şehirleşme ve insanımızın yapısında da çok değişiklikler oldu. Öteden beri bir sivil anayasayı yapmadığımızdan bahsederiz. Şimdi burada konuşmacıların da bahsettiği gibi kurucu iktidar niteliğinde bir sivil anayasa yaptığınız zaman, toplumun bütünüyle birlikte yapılmayacağını gördük. Bugün teori ve pratik bunu gösteriyor.
'YERLİ VE MİLLİ BULUYORUM'
Hasan Korkmazcan: Ben Ak Parti'nin çağrısını yerli ve milli bulurum. Diğer partilerin yaptıkları tamamen dışarıdan kendilerine dikte edilmiş olan projelerin, anayasa adı altında çatlak bulup girebilir miyiz, yani bir çözüm sürecinin aracı yapabilir miyiz eğilimidir. Onun için dikkatli olmalıyız. Biz düşündüğümüz ideal anayasayı, 21. yüzyıl anayasasını, tarihin derinliklerinden aldığımız birikimle oralardan ilham alarak bu çerçeve içerisinde değerlendirmeliyiz. Bu Vatan Partisi'nin sadece Türkiye'ye değil insanlığa bir hizmeti olacaktır. Anayasadan önce 2004 yılından beri Türkiye'de insan hakları, ifade özgürlüğü, örgütleme özgürlüğü gibi hususlarda Avrupa Birliği'nin istediği bir sürü tavizler verildi. O dönemden kalma ne varsa gözden geçirilmesi lazım.
'ATLANTİK’TEN KOPUŞU KURUMLAŞTIRMALI'
Nusret Senem: Bugün Türkiye’de, Atlantik sisteminin 1945'ten itibaren dayattığı sitemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Türkiye'nin 2014'ten sonraki Atlantik'ten kopma sürecindeki devrimci durumu esas alan bir çalışma yapmak durumundayız. Bunun kurucu iradeden kopuş olmadığını çok net söyleyebiliriz. Biz 1921-1924 anayasalarına geçmiş bütün devrimci anayasa geleneklerine sırtımızı dayayarak yeni bir kurumlaşma yapacağız. Bu açıdan yeni dönemin, 2014'ten bu yana Atlantik'ten kopma sürecinin başarıya ulaştırılmasının kurumlarını yeniden oluşturmak ve buna uygun bir anayasal sistem bulma çalışması, özel olarak bizim yapmamız gereken bu. Bu nedenle kafası berrak bizden başka bir güç yok. Kafası bu konularda aydın ve ne yapacağını, ne olacağını bilen bir güç yok.
Batı, mevcut hükümeti devirmek için demokrasi, insan hakları dayatması ile bir kampanyaya başladı. Benim anladığım kadarıyla Ak Parti Hükümeti de bu dayatmanın önüne geçebilmek içinde bir anayasa tartışması başlattı. Bir ön alma girişiminde bulunmuş oldu. Ama ne yapmak istediği konusunda bir fikir ve netlik yok.
'BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM İHTİYACINI KARŞILAMALI'
Semih Koray: Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunların üstesinden gelmede en çok neye ihtiyacı vardır diye bir soru sorsam, buna en uygun yanıtlardan biri, bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu cevabıdır. Bu sadece uluslararası düzlemde ülkenin bağımsızlığını korumak için izlenecek stratejide bütünsellik, iç cepheyi sağlamlaştırmak için stratejik bütünlük değil. Aynı zamanda bizim bağımsızlığımızı korumada en önemli değerimiz olan milli devletin, milletin gerçekten teşkilatlanmış hale gelmesinde, bütüncül bir faaliyete getirilmesinde de bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç var. Üretim Devrimi'ni gerçekleştirmek açısından devletin kusursuz yeniden örgütlenmesi gerekiyor. Bunun için gerekli kurumlara ve araçlara, bunların arasında nasıl bir birleşik ilişki kurulması gerektiğine ihtiyaç var. Bütün bunların yansımasını bulacağı temel metinlerden biri anayasadır.
'YÜZ YILIN GELİŞME YÖNÜNÜ NETLEŞTİRELİM'
Şule Perinçek: Yeni bir anayasanın gerekliliği bir süredir kendini dayatıyordu. Bu gerçekten bir dayatma çünkü artık bedene uyumuyor. Kendine özgü, sürekli devrimlerle yaşayan bir ülkeyiz. Onun için anayasa anlayışında köklü bir değişiklik ve bunu güvence altına alan bir anayasa yapalım. Bir anayasa masası kuracaksak, ilk başta Türkiye'nin gelişme yönünün ne olacağı konusunda bir yorumla başlayalım. Türkiye'nin önündeki yüz yılın gelişme yönünü konuşup netleştirelim. Onun önünü açacak, engelleri kaldıracak bir anayasa belirleyelim. 1921 Anayasası böyleydi ve yüz yıldır sürdü. Demek ki 1921 Anayasası yüz yıldır eskimedi, önümüzü açtı. Onun için gerekli bir anayasa çalışmasına başlayalım.
Cüneyt Akalın: Bizim kararımız 1924 Anayasası’na dönelim ve bunda değişiklikler yapalım şeklinde olacaktır.
Yeni bir anayasa fikrine katılmıyorum ve kavramıyorum. Yeni bir anayasa demek yeni bir kurucu irade demektir. Bizim zaten programımız Atatürk devrimlerini tamamlamak. Bugün önümüzdeki siyasi mesele Ak Parti'den gelen bu teklife net, uzun ve kısa vadeli cevaplar vermektir. Çalıştayda geçen güçlü hükümet ve güçlü meclis ifadeleri çok doğru.