Andre Vltchek Aydınlık'a konuştu: Türkiye’nin yönü dünyayı etkileyecek
Çin ve Rusya işbirliğinin Batı’ya alternatif olduğunu söyleyen gazeteci -yazar Andre Vltchek, Ankara’nın da buraya yöneldiğini belirtti. ‘Türkiye kendi kaderini belirlemek için benzersiz bir ülke’ dedi.
Dünyayı gezen, gözlem ve çekim yapan gazeteci-yazar Andre Vltchek’in dünyada hemen hemen gitmediği ülke yok. Kriz bölgelerini, halk hareketlerini, toplumsal olayları yakından takip ediyor. Uzun yıllar Avrupa’da ve ABD’de yaşamış, Batı konusunda uzman. Asya’nın, Latin Amerika’nın ve Afrika’nın ise dostu. Kendisini devrimci ve Batı emperyalizmine karşı mücadele eden biri olarak tarif ediyor. Andre Vltchek ile koronavirüs salgınının uluslararası etkilerini, Batı’nın krizini, ABD’deki gelişmeleri, Çin’in sistemini ve Türkiye’nin uluslararası konumlanışını konuştuk.
M.K: Hepimiz Kovid-19 sonrasını tartışıyoruz. Bu krizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir sağlık krizi olarak mı yoksa sistemik çöküşün başlangıcı olarak mı görüyorsunuz?
- A.V: Bence her ikisi de. Sağlık krizi, oldukça tehlikeli bir siyasi kriz ya da durum. Bu durumla baş etmenin iki yolu var. Birincisi oldukça başarılı olan sosyalist yöntem. Çin’in güneyinde sorun başladığında aslında ne olduğuyla ilgili net bir fikir yoktu. Çin, süreci yönetti ve virüsü haftalar içinde yendi.
‘BATI’DA ŞİRKETLER PARTİLERİ YÖNETİYOR’
MK: Özellikle Batı’dan, “tamam Çin koronavirüsle mücadelede başarılı fakat orada demokrasi yok” eleştirisi geliyor…
- A.V: Benim görüşüme göre Çin, Batı’dan çok daha demokratik bir ülke. Burada soru; demokrasinin ne olduğudur. Demokrasi Yunan’daki anlamıyla halkın yönetiminden başka bir şey değildir. Halkın yönetimi Çin’de, Vietnam’da veya Batı’da kesinlikle farklı yollardan uygulanır. Çin ve Vietnam’da doğrudan demokrasi modeli, hakim. Bu modelde halk ülkenin yönetiminde çok daha fazla söz sahibi oluyor. İki ülkenin komünist partileri aslında halk ile devlet arasında bir aracı rolü üstleniyor. Batı’da ise daha çok sözde demokratik diyebileceğimiz kuyrukçu partiler var. Fakat bu partilerin hiçbirisi gerçekte halkı temsil etmiyorsa ne olacak? Bu oluyor ya da olmuyor demiyorum.
Bu retorik bir soru. Peki ya bu partiler aslında sermayenin çıkarlarına hizmet ediyorsa? Çin ile Amerika veya Birleşik Krallık arasındaki fark işte bu. Çin'de halkın çıkarlarını temsil eden Komünist Parti şirketlerin ülke için neyi nasıl üretmeleri gerektiğini, ne yapmaları gerektiğini söylüyor. Batı’da ise durum bunun tam tersi. Büyük şirketler partilerin adaylarını seçiyor. Bu şirketler devletin ve hükümetin ne yapması gerektiğini söylüyor.
‘ÇİN’DE MERHAMET VE PAYLAŞIM HAKİM’
MK: Burada Çin’in karakterini nasıl tanımlıyorsunuz? Çin’in dünyaya önerdiği bir model var mı?
- A.V: Çin 7000 yıllık tarihiyle dünyadaki en eski uygarlık. Çin merhamet ve paylaşım üzerine kurulu bir ülke. Batı ise rekabet üzerine kuruludur. Çünkü Çin rekabete inanmıyor. Bu iki toplum arasındaki oldukça önemli bir fark. Batı bunu anlamıyor ve anlamak da istemiyorlar. Onlar Çin’in kuşak ve yol inisiyatifini ya da diğer deyişle yeni ipek yolunu yeni bir rekabetçi yaklaşım olarak görüyorlar.
Kuşak yol, bir paylaşım girişimi. Fakir ülkelerin güçlenmesine, bağımsız olmasına çalışan bir milletler topluluğu modeli girişimi. Batı böyle bir modeli görmek istemiyor. Onlar her şeyi her zaman rekabetçi olan kendi yaklaşımıyla algılıyor. Bayrağı dikip kazandıklarını, muzaffer olduklarını söylemek istiyorlar. Çin, bu şekilde çalışmıyor. Çin kendisine yönelik saldırı olmadıkça, bekayla ilgili savunma söz konusu değilse başka uluslara karşı zaferlere inanmıyor.
PLANLI KARMA EKONOMİ
MK: Biz Çin’in yeni modelini nasıl anlayabiliriz. Neden bunu soruyorum çünkü Çin bazı kapitalist yöntemleri kendisine özgü şekilde kullanıyor. Bunu nasıl anlamalıyız?
Çin karma ekonomiye sahip. Benim Çin konusunda önemli bir uzman olan yakın dostum Jack Brawn bir keresinde Çin’le ilgili olarak “Komünist Hedefler Kapitalist Araçlar” olarak tarifi yaptı. Çin Komünist Partisi’nin planlı karma ekonomi modeli, ülkeyi birleştirip insanların zayıflıklarını iyileştirecek politikalara öncülük ediyor.
‘AMERİKA’DA KENDİMİ HUZURSUZ HİSSETTİM’
M.K: Amerikan rüyası hakkında ne söyleyebiliriz? Yaşıyor mu? Yakın bir zamanda ABD’de bulundunuz Orada neler oluyor özellikle George Floyd protestolarından sonra?
Üç hafta önce George Floyd’un öldürüldüğü Minnaapolis’e geri döndüm. Eskiden yaşadığım New York’a gittim. Huston ve Washington DC’ye gittim. Kendimi tamamen huzursuz hissettim.
M.K: Neden ?
- A.V: Orada gördüklerim yüzünden. Amerika’da büyük bir fakirlik, büyük bir entelektüel karmaşa ve çok fazla nefret var. Bu tabiî ki ırkçılık yüzünden. Fakat tek neden bu değil. Sosyal anlamda oldukça karmaşık bir yer. Washington DC’ye gittiğinizde kent merkezinin her tarafında, yeni evsiz kalmış insanların, üzerinde Amerikan bayrağının renkleri olan çadırlarda yaşadığını göreceksiniz. Hiçbir şekilde, çeşitli yollardan dünyayı kontrol eden zengin bir ülke gibi değildi.
George Floyd’un öldürülmesinden sonra büyük bir öfke patlaması yaşandı. Minneapolis’teki bu eylemlerin içine, beyazların üstünlüğüne inanan kibirli bir kesim ve diğer örgütler tarafından birileri sızdırıldı. Bu kişiler, işyerlerine saldırdılar, sokakları ateşe verdiler. Amerika'nın yerlileri de bu kötü insanları deşifre etmek ve mahallelerini savunmak için siyah Amerikan hareketine katıldı. Pratik olsun ya da olmasın, bu heykeller kaldırılmak zorunda. Yahudi olduğunuzu ve dedelerinizin ninelerinizin Auchwitz kampında öldüğünü ve Hitler’in Gobbels’in ve Garring’in heykellerinin olduğu bir ülkede yaşadığınızı hayal edin… Gittiğiniz her yerde her köşe başında bu heykellerle karşılaştığınızı düşünün. Bu durumda nasıl hissedersiniz?
‘TÜRKİYE KARMAŞIK BİR ÜLKE’
M.K: Beki de biraz Türkiye hakkında konuşmalıyız. Türkiye’nin küresel pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu aynı zamanda Türkiye içinde de büyük bir tartışma. Biz Asya’nın mı yoksa Batı’nın mı parçasıyız? NATO’yla müttefik miyiz? Düşman mı? Bunlarla ilgili kesin bir karara varılamadı. Sizin fikrinizi gerçekten merak ediyorum.
- A.V: Türkiye ile ilişkim 25 yıl öncesine, Yugoslavya savaşıyla ilgili haberler yaptığım ve savaşın psikolojik etkilerinden sıyrılmak için Viyana’ya gittiğim döneme dayanıyor. Viyana’ya her zaman İstanbul üzerinden gittim. Bunun nedeni, Osmanlı’yı anlamadan, Türkiye’yi anlamadan Balkanları anlamanın mümkün olmadığını düşünmemdi.
İlk andan itibaren Türkiye’ye aşık oldum. Fakat bu sevgim oldukça karmaşık. Bir sanatçı olarak, bir romancı olarak dünyadaki en güzel mekanlardan biri olan İstanbul’u seviyorum. Bu kente aşığım. Fakat problem şurada: Türkiye politik olarak çok karmaşık. Söz konusu Çin ise ne bekleyeceğinizi bilirsiniz. Söz konusu olan Amerika ise ne bekleyeceğinizi bilirsiniz. Türkiye sürekli değişir. Türkiye’de çok yazdım fakat hiçbir zaman bütünüyle anlayamadım.
‘TÜRKİYE’NİN ROLÜ ÇOK ÖNEMLİ’
M.K: Eğer doğru anladıysam Türkiye’nin politik manzarasının Çin’den daha karmaşık olduğunu söylüyorsunuz…
Çok daha karmaşık. Tam olarak söylediğiniz nedenden kaynaklanıyor bu. Burası Avrupa’nın eşiği, bir parçası zaten Avrupa kıtasında. İran’a kadar uzanan devasa genişlikte toprakları var. İstanbul’daki, İzmir’deki entelektüeller ise ateşli bir şekilde Batı’yı savunuyor... Bazen onlar için sahildeki kafelerde bir bira içebilmek Türkiye’nin NATO’ya üye olup olmamasından gerçekten çok daha önemli olabiliyor.
Bu ülke şu anda Yunanlılarla, Fransızlarla ve İtalyanlarla karşı karşıya. Fakat Türkiye bir NATO ülkesi. Bütünüyle Avrupa Birliği’ne karşı değil çünkü NATO’ya üye. NATO’nun ikinci en güçlü ordusuna sahip. Nasıl karmaşık olduğunu sen de görebilirsin.
Ben her zaman İstanbul ve Pekin’in dünyadaki çok önemli iki kent olduğunu söyledim. Ve Türkiye yeniden çok önemli oluyor. Türkiye Ortadoğulu, Avrupalı ya da her neyse işte o şekilde bir ülke değil. Hangi yöne giderse gitsin bölge, Avrupa, Afrika ve dünya üzerinde büyük bir etki yaratacak çok önemli bir ülke…
‘TÜRKİYE ASYA’YA YAKLAŞIYOR’
M.K: Özellikle darbe girişiminden sonra NATO üyesi olmayı sorgulamaya başladık Avrupa Birliği üyesi olmayı da…
- A.V: Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmaya ihtiyacı yok. Belki 20- 25 sene önce bu büyük bir düştü. İstanbul’a ilk geldiğimde birçok çatlak vardı. Büyük bir yoksulluk vardı. İstanbul her zaman güzeldi fakat üçüncü dünyanın sarsıcı sorunlarıyla doluydu.
25 yıl sonra burası dünyanın en güzel şehirlerinden birisi. Mükemmel değil. Fakat çok kısa süre önce Madrid’de ve Çek Cumhuriyeti’nde bulundum. Stuttgart'a da gittim. İstanbul, Stuttgart’tan daha temiz. Bu ülke her karışını gezdiğim bir yer. Türkiye oldukça gelişmiş bir ülke ve kendi yolunda ilerliyor. Avrupalı değil. Ve öyle olmamalı. Türkiye kesinlikle Avrupa’dan daha kötü değil. Avrupa bir gösterge. Bu ülke için nasıl baktığınız kesinlikle önemli değil. Türkiye yükselişte ve her şeyi bu günlerde keşfediyor. Türkiye müttefiklerini dikkatli seçmeli. Çin ve Rusya ile müttefik olmak Avrupa’ya kıyasla daha iyi ve bence bu gerçekleşiyor. Yaşadığımız şey bu… Türkiye buraya yaklaşıyor. Ve Avrupa bu ülkeye hiçbir zaman iyi bir şey getirmedi. Türkiye defalarca Avrupa tarafından durduruldu, geriye götürüldü Avrupa’dan çok bir şey almadı. Ve şimdi Türkiye geri döndü. Ve bence kendi ayakları durabilecek kadar güçlü. Bence Türkiye gelişiyor ve geriye ya da birilerine artık dönmeyecek. Kimsenin kapısında beklemeyecek. Yeterince güçlü, kendine güvenli, kendi kaderini belirlemek için yeterince benzersiz.
‘DEMOKRASİ BATI’NIN SÖMÜRÜ PARAVANI’
M.K: Türkiye’deki Batı yanlısı medyaya göre Türkiye Rusya ve Çin’e güvenmemeli. Çünkü bu ülkeler demokratik ülkeler değil. İddia bu, ne dersiniz?
- A.V: Öncelikle daha önce söylediğim gibi, bence demokrasi Türk halkının bilgiye dayalı olarak gerçek kararlar, akla dayalı olarak gerçek kararlar almasıdır. Demokrasinin dünyanın geri kalanında ne anlama geldiğini, Çin’in nasıl demokratik olduğunu, Rusya’nın nasıl demokratik olduğunu incelemeniz gerekiyor. Kendi tarihinize, kendi kültürel değerlerinize bakın. Bunlar kelimenin Batılı anlamıyla “demokratik” değil. Osmanlı imparatorluğu da Kemalizm de bu anlamda demokratik değildi. Bu tamamıyla faklı, sizin kendiniz için yarattığınız, kendiniz için demokratik, farklı bir konsept. Kendi halkınız için demokratik. Sahip olduğunuz sistem sokakta dolaşan insanların yalan söylemesine neden olmuyor.
Türk sisteminin birçok anlamda merhametli olduğunu biliyorum. Sizler kendi doğrultunuzda gelişmek için batı sistemine mecbur değilsiniz. Eğer Batı demokrasini kabul ederseniz, sizden faydalanırlar. Dünyada bana öyle bir ülke gösterin ki Batı demokrasisini, yani sözde Batılı demokrasiyi kabul etmiş olsun ve sistem işe yarasın. Bu sadece bir paravan. Aslında sömürüyü haklı göstermek için insanların kullandığı bir maske sadece.
Ukrayna’ya bakın, Avrupa Birliği üyesi olan komşularınıza bakın, Bulgaristan, Romanya, bu ülkeler baştan sonra yağmalandı. Türkiye’den çok daha kötü durumdalar.
‘RUSYA-ÇİN İŞBİRLİĞİ BATI MODELİNE ALTERNATİF’
M.K : Batıya baktığımızda NATO gibi büyük bir askeri organizasyonu görüyoruz. Dünya Ticaret Örgütü ya da IMF’yi görüyoruz. Çin ve Rusya’ya baktığımızda ne görüyoruz. Orada alternatif bir model var mı?
Alternatif model Rusya Çin işbirliğinin ta kendisi. Batının tam olarak korktuğu şey de bu. Onlar bunu kimsenin fark etmesini istemiyor ama şu anda Rusya ve Çin beraber bir blok.
Bugün Rusya ve Çin’e baktığımızda ekonomik olarak politik olarak, coğrafi olarak olağanüstü düzeyde birbirine bağlanmış, iki sistem görüyorsunuz.
Bak, burada ülkeler arasında her şey karşılıklıdır. Rusya Çin’in ihtiyacı olan akla gelebilecek bütün ham maddelere sahip. Çin de Rusya’nın sahip olmadıklarına sahip. Çin elektronikten ağır sanayiye hafif sanayiye kadar her şeyi üretiyor. Bu iki ülke birbirine bağlı. Askeri olarak da tabii. Bu nedenle bir ülke saldırıya uğradığında diğeri onu savunacak. Rusya ve Çin geçmişte batı tarafından dolduruşa getirildiklerini bütünüyle anladı. Birbirlerini yıllar önce kucakladılar. Ve başka ülkeler de bu birlikteliğe katılıyorlar. İran, Venezuela, bazı açılardan Suriye de buna katılıyor. Elbette Türkiye’nin ne yöne gittiğine bakıyoruz. Bana göre Türkiye bu yürüyüşten büyük ölçüde fayda sağlayacak. Bu çok ciddi bir blok. Ve umarım Brezilya da tekrar geri dönecek ve BRICS’te yerini bulacak.
ONLARCA ÜLKEDEN YAYIN YAPTI
Andre Vltchek St. Petersburg doğumlu, felsefeci, roman yazarı, belgeselci ve araştırmacı gazeteci. Onlarca ülkeden ve kriz bölgesinden yayın yaptı. Yayınlanan son altı kitabı; “New Capital of Indonesia”, “China Belt and Road Initiative”, “China and Ecological Civilization” John B. Cobb, Jr. ile beraber, “Revolutionary Optimism, Western Nihilism”, “Aurora” isimli roman kitabı ve “Exposing Lies Of The Empire”. En çok bilinen belgeselleri arasında Rwanda Gambit var. Noam Chomsky ile birlikte hazırladıkları kitap “On Western Terrorism” Türkçe de yayınlandı.
Vltchek şu anda Latin Amerika’da ve Doğu Asya’da yaşıyor. Dünyanın farklı ülkelerini ziyaret etmeye ve gazeteciliğe devam ediyor.