Antakya’nın kurtuluşu ‘Aziz’ dizisiyle ekranda: İlmek ilmek kurtuluşa giden yol
‘Aziz” dizisi 1930'lu yılların Antakya’sını anlatıyor. O yıllarda Hatay Fransa’nın yönetiminde. Olaylar, Hatay'ın Türkiye Cumhuriyeti'ne katılmasının hemen öncesindeki dönemde geçiyor.
Bir dönem dizisi olan “Aziz”, kostümleri ve çekildiği mekanlarla 1930’ların Antakya’sını canlandırarak, kurtuluşa giden yolu izleyiciye aktarıyor.
Dizi özellikle Atatürk sahneleriyle izleyicinin dikkatini çekti. Aziz gerçek bir karakter mi? Aziz Atatürk’le gerçekte karşılaştı mı? Sorusu gündem oldu. Fakat edindiğimiz bilgi, Aziz Payidar karakteriyle Atatürk gerçekte hiç karşılaşmadı.
HATAY’IN KURTULUŞ TARİHİ
1939 yılındaki anlaşmaya gelmeden önce, kurtuluşa giden günlerdir. Antakya’nın en büyük ve tek halı üreticisi Payidar ailesi üzerinden olaylar anlatılır. Aile ikiye bölünmüştür. Amca Fransızlarla iş birliği yaparken, Aziz kurtuluşa giden yolun neferi hatta baş kahramanı olacaktır.
Diziyi anlatırken, gerçekte neler oldu hatırlatmakta yarar var. Hatay, Osmanlı Devleti ve İtilaf kuvvetleri arasında 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra Fransızlar tarafından işgal edildi.
20 Ekim 1921'de Türkiye'nin Fransa ile imzaladığı Ankara Anlaşması'yla da Hatay, Fransa yönetiminde, Suriye sınırları içinde kaldı.
Atatürk, 1 Kasım 1936'da TBMM açış konuşmasında Fransız büyükelçisine; “Hatay benim şahsi davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz.” der.
Ve sözünü tutar. Türkiye'nin şartlarını kabul eden Fransa ile 23 Haziran 1939 tarihinde Hatay'ın Türkiye'ye bırakılmasına ilişkin anlaşma imzalanır. Aynı gün Hatay Meclisi Türkiye’ye ilhak kararı alır.
İŞGALDEN KURTULUŞA GİDEN YOL
Dizinin ilk bölümünde “Aziz”, bir lokantada Fransız Delege Pierre’in oğlu Andre ile yemektedir. İçeri herkesin sevdiği, biraz saf Zülfikar girer. Tepsisinde keteler vardır. Dağıtmaya başlar. Azizlerin masasına geldiğinde Andre de keteden almak ister. Zülfikar; “Gavura kete yok.” der. Andre; “Ben bu şehrin sahibiyim. Nasıl bana kete satmazsın.” deyip bir tokatla Zülfikar’ı yere devirir. Zülfikar; “Hayır burası Türk yurdu der.” Lokantadaki her kes Aziz gibi dişlerini sıkarak müdahale etmemeye çalışır. Ama Aziz dayanamaz. Müdahale eder.
Bütün olay örgüsü bundan sonra başlar. Lokantadan çıkan Andre sarhoştur ve Efnan’a tecavüze kalkışır. Aziz engeller ve onu öldürür. Eve gelir amcası ve babası onu şehirden gönderirler.
Aziz atını bilinmeze sürerken, Andre’yi öldürdüğü gerekçesiyle Zülfikar idam edilir.
Zülfikar Hatice ananın oğludur. Hatice ana Fransız’a boyun eğmeyen hem kocasını hem de üç evladı mı vatana şehit vermiştir. Şehit anası olmak kolay değildir. Yüreğin yanar cayır cayır da şehittir diye sabreder. Zülfikar’a içi yanar. Çünkü Zülfikar saftır, mazlumdur…
Annesi, Zülfikar darağacında sallanırken, elindeki sopayı Fransız delegesine doğru uzatır; “Ant olsun bu Zülfikar bir gün zalimin boynunu kesecek. Sizi buradan gönderecek. O güne dek bekleyin.” Der. Bu yalnız onun için değil, bütün Antakyalıların kurtuluş andı olur.
Öldü sanılırken İki yıl sonra memleketine geri döner. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Aziz sahip olduğu her şeyi kaybetmekle kalmamış, Fransız işgali altındaki Antakya, bıraktığından daha kötü bir haldedir. Üstelik ilk aşkı da amcası oğlu ile nişanlanmıştır.
KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMAK
Kaçıp gittikten son öldü sanılan Aziz İki yıl sonra memleketine geri döner. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Aziz sahip olduğu her şeyi kaybetmekle kalmamış, Fransız işgali altındaki Antakya, bıraktığından daha kötü bir haldedir. Üstelik ilk aşkı da amcası oğlu ile nişanlanmıştır.
Aziz karşılaştığı bu durum nedeniyle hayatına sıfırdan başlamak zorunda kalırken, verdiği yaşam mücadelesi ile küllerinden yeniden doğar. Üstelik sıradan bir köylü kızı olan Efnan’ın umulmadık bir biçimde hayatına girmesiyle duygusal anlamda da ikilemde kalır.
ANTAKYA GÜZEL ATLARIN DİYARI
Dizi, konusu olduğu kadar, yer yer anlatımdaki etkileyici söylemi de etkileyici. Antakya’nın kurtuluşu giden günleri anlatırken, yaşanan yoksulluğu, kadınlara ve çocuklara Fransızlar tarafından uygulanan gayri insani muamelede ekrana getiriliyor.
Her kadın, daha çocuk yaşta halı dokumaya başlar. Onların payına ruhlarını düğümlere dökmek düşer. Antakya’nın kadınları motiflerle söyler sözünü. Yasını düğümlere renklere döker. Dertleri, sevinçleri, kahırlarını halıya ilmek ilmek düğüm düğüm sabırla, kanla dokurlar.
Antakya, güzel atların, halıların diyarı. Fransız mezalimini boyunlarına bir ilmek gibi taşıyanların. Lakin bilirler bir gün biri gelecek ve Zülfikar’ı düşmanın boynuna dayayacak. Yeminleri vardır onların.
Böyle gitmeyeceğine olan inanç bir Aziz’in halı atölyesinden filizlenir, dal budak salar. Mustafa Kemal, Aziz’e, Hatice ana üzerinden el uzatır. Aziz, nereden geldiğini bilmediği Hatice ananın uzattığı bir çanta parayla atölyesini yeniden kurar.
Aziz’in hür yaşamak için başlattığı cesur mücadele, şehirde büyük bir uyanışa vesile olur.
AŞK SINIF TANIMAZ
Aşıklar görünmez bir ip bağlanır derler. O bağı görmese de anlarmış aşık. Ömür boyu sürse de ipin öteki ucunu ararmış insan. Bulduğunda an kendi destanın yazarmış. İşte Efnan’la Aziz arasında bu bağ Aziz farkında olmasa kurulmuştur.
Tüm bu hengamenin içinde Aziz şöyle der; “Ruhum ve kalbim sanki ikiye bölünmüş gibi. Kalbimin bir yanında inci tanesi kadar efsunlu, parlak ve zarif Dilruba. Bir yanında güneş kadar sıcak ve aydınlık Efnan. Birbirinden gece ve gündüz kadar farklı iki kadın. Devamlı aynı soruyu soruyordum kendime… Bir kalbe iki kadın sığar mı?”
CENNET GÖZLÜ KIZ
Efnan cennetteki güzel gözlü kız demek… Annesi cehennem gibi bir evde dünyaya getirmiş. Açlığın, fakirliğin, zulmün içene… Annesi koymuş adın. Dünyada veremediği cenneti adında yaşatsın istemiş. Küçücükken öksüz kalır. Zalim bir babası vardır. Efnan’ın yokluk, sefalet, eziyet yakasını bırakmaz. Ölmek için suya atladığında Aziz kurtarır. Aziz’i gördüğü zaman anlar kaderi olduğunu. Ondan başkasını sevmeyeceğine yemin eder.
Dizinin yayınlanan son bölümü, İstiklal Marşı yazarı Mehmet Akif Ersoy’un 85. ölüm yıldönümüne denk geldi. Gazete satan çocuk sokak dolaşıp; “Yazıyor yazıyor. Büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un öldüğünü yazıyor.” diye bağırır. Meydanda bulunan Aziz, bir gazete alıp haberi yüksek sesle okumaya başlar. Kendisine dik dik bakan Fransız askerine aldırmadan aynı yüksek sesle, İstiklal Marşı şiirini okur. Herkes olduğu yere çakılır. Gözlerde yaş, yüreklerde umut, kurtuluş günü ufukta görünmeye başlamıştır.
Dönem dizisi ve tarih meraklıları Show TV.’de her hafta ekrana gelen diziyi, naif bir aşk hikayesi eşliğinde izleyebilirler.