Antalya Yelten'de hayvancılık tehlikede! Sürülere maliyet dadandı! Korkuteli’de yaylalar ıssız kaldı
Yem ve ilaç masrafları, yetersiz veterinerlik hizmeti, yayla ve otlak alanlarının daralması… Üreticilerin ardı arkası kesilmeyen bu sorunlara dayanacak gücü kalmadı. Bir zamanlar 10 binlerce hayvanın yetiştirildiği Yelten’de sayı 1000’e düştü. Üretici acil çözüm bekliyor
Çan sesleri, meleşen koyunlar, keçiler, çoban türküleri… Yelten’de bu sesler tarihe karışmak üzere. Bu topraklarda çok değil, bundan 10 yıl önce sürüler birbirine ulanır, kasabada tozu dumana katarlardı. 100 metrede bir kurulu ağıllarla, birbirine yanaşık çadırlara, yaylalara üretimin bereketi yağardı. Geçim yerli yerindeydi. Şimdi ise üreticiler hayvanlarını satıyor. Ahırını, ağılını kapatıyor. Yaylalar ıssız. Dumanı tüten ocaklar bir bir azalıyor. Yeltenli hayvan yetiştiricileri ile söyleştik, dertleştik, türküleştik.
YAYLALARA CANAVAR SALIYORLAR
“Ben doğuştan çobanım” diye başlıyor söze Vefa Gökçe ve devam ediyor:
“Yelten’de önceden 40 tane çobanımız vardı. Şu anda dört ya da beş kişi kaldık. 100’ü gecikti sürü sayısı, 10 ya da 15 tane kaldı. Bunun nedeni hayvancılığa engel çokluğu. Bugün yem ve ilaç fiyatları çok arttı. Yaylaya, domuzları yesin diye canavar salıyorlar, onlar da çobanın malını yiyor. Çare olarak kapalı besicilik yapalım, diyoruz.
“Bir hayvan 12 ayda yediği yemi kurtarmıyor. 35 yıldır çobanlık mesleğim var. Artık yapma şansım kalmadı. Çünkü her gün zam geliyor. 1 yıl önce 200 liraya aldığın ilaç 1 yıl sonra 1200 lira… 1 yıl önce 200 liraya sattığın hayvanın kilosunu 300 liraya satıyoruz. Sattığınız hayvanın yerine hayvan alma şansınız da yok. “Bugün kuzu ya da oğlağı kestirme fiyatımız 300 lira. Ama kasapta 500 lira. Aracılar çok büyük para kazanıyor. Bir malın işlenmesi bir ya da iki gün sürüyor. 2 günde bizden daha fazla para kazanıyorlar. Ekin ekeceğiz mazotumuz yüksek, gübrenin torbasını 750 ya da 1000 liraya alıyoruz. Tarım da hayvancılık da pahalı meslek haline geldi.
HAYVANCILIK OLMAZSA ŞEHİRDE YAŞAM BİTER
“Yaylamızda 3 ay 5 ay hayvanlarımızı otlatıyoruz. Şimdi ise maalesef 3-4 tane taş ocağı açıldı. Taş ocakları, suları kaybetti. Sular kaybolunca meralar çöktü. Artık hayvanlarımızın hastalığı ile de ilgilenen yok. Önceden, hayvanlara 6 ayda bir aşı ve ilaç yapılıyordu. Şimdi yapılmıyor. Bu da hayvan ölümlerine sebep oluyor. Acil önlem istiyoruz. Köyde hayvancılık yapılmazsa, şehirde yaşam biter.”
10 BİN KARAKEÇİ VARDI 1200’E DÜŞTÜ
Abdi Akgül, canını dişine takarak tüm zorluklara direnmeye çalışıyor. Onun hayvanlarına ve toprağına duyduğu aşkın romanı yazılır. Öylesine içten ve hesapsızca… Ve anlatıyor Abdi Akgül: “Ne olur hayvancılığı bitirmeyin. 10 bin karakeçi vardı. Şimdi 1200 kaldı. İlaçlar çok pahalı. Geçen sene 300 liraya aldığımız bir ciğer ağrısı iğnesi 1500 lira olmuş…
“Lütfen devletimiz uyansın Amerika’dan süt- yoğurt tozu almayalım. Dışarıdan et getirmeyelim. Burada hayvanı güdecek var. Bu dağlar boş kaldı. Bu dağlar devletin, milletin, bitirmeyelim. Süt ve et üretimini tüketmeyelim. Haberlerde bir kilo etin fiyatı 700 lira diye söylüyor. Biz satmıyoruz bu fiyata, birileri veriyor o fiyata. Gelsinler burada 200 liraya vereyim eti. Mazotla gidiyor bu et Antalya’ya, Konya’ ya, Eskişehir’e. Gidinceye kadar fiyat katlanıyor. Suç üreticinin oluyor.
“Dağlara salınan yırtıcılar yüzünden malımı aç bekletiyorum. 2 saat güdüp gelebiliyorum. 30-35 tane malımı yedi bu yırtıcılar. Domuzla mücadele diyorlar ama hiç domuz yediğini görmedim. Yazdan beri köylünün 500, 600 davarını yediler.”
BORÇ BOYDAN AŞTI
Yeltenli Hatice Bacı da “Mazot pahalı, yem pahalı. Veteriner bir doğuma 1000 liraya geliyor. Borç boydan aştı, tükendik. 30 sene prim yatırdık 7 bin 500 lira maaş alıyoruz. Ev hanımlarına sigorta yapacağız, diyorlar, nerede? Ayazda iniyoruz, çalışıyoruz, hastalanıyoruz. Kazandığımız doktora gidiyor. Yarısı dolmuş parası, yarısı doktor.” diye anlatıyor sorunlarını. Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan Güler Akgül’ü de sağım saatinde ahırda buluyoruz. Birazdan sütçü gelecek. Ama ilk pay yavrunun… Sağdığı sütü ucu kırmızı emzikli bir biberona koyup, bir haftalık buzağıya şefkatle uzatıyor.
Bir yandan da anlatıyor:
“Sıcak süt vermezsen mideleri ağrıyor, hemen isal oluyorlar. Soğuk verdin mi de hastalanıyorlar. Büyük çiftliklerde buzağılara hiç bakmıyorlar. Doğar doğmaz hemen satıyorlar. Gittikleri yerde ya ölüyorlar ya da hastalanıyorlar.
“Çok çabuk hastalanıp ateşleniyorlar. Bir baytar 7000 liraya geliyor. Buzağı doğuştan borçlu doğuyor. Bize yılda bir buzağı kalacak, o da maliyetine geliyor. Çiftçi mecburen ineği kestiriyor. Devletten emeğimin karşılığını da bekliyorum. Sigortamın olmasını, elimde bir altın bileziğimin ve emekliliğimin olmasını istiyorum. Artık eşimin eline bakmak istemiyorum.”
TOPRAKLARIMIZI YABANCIYA VERMEYELİM
Abdi Akgül: “Atamızın toprağına, babamızın toprağına sahip çıkalım. Çevremizde hazineden 300- 400 dönüm toprak, yabancılara satıldı. Şu karşıki ovalar, obalar yağmalandı. Verimli topraklarımız, koyun keçi otlattığımız bu yaylalar taş ocakları ile talan ediliyor. Yelten ve Yeşil Yayla arasında 5 yıldır çam ormanları kesiliyor. Bu çam ovası olmazsa köylü hava alamaz, yaşayamaz. Bu iklimde ürün de yetişmez. Ekinlerimiz olmazsa, yeme yükleneceğiz. Tarım Kredi Kooperatifinde bile yemler pahalı. Bize destek olsunlar. Uyansınlar, elin devletine muhtaç olmayalım. Çiftçiyi durdurmayalım.”
VATAN PARTİSİ ADAYI HANİFE YALÇIN: DAĞLARI SAHİPLERİNE BIRAKACAĞIZ
Vatan Partisi Korkuteli İlçe Belediye Başkan Adayı Hanife Yalçın, Yeltenli üreticileri dinledi, onlara ‘söz’ verdi: “Dağlarda çoban ateşini tekrar yakacağız.”
Plansızlığın, denetimsizliğin ve başıboşluğun getirdiği sorunlar nedeniyle hayvancılığın bitmek üzere olduğunu belirten Yalçın, çözümlerini şöyle anlattı:
“Verimli topraklar ve dağlar, taş ocaklarıyla ve yanlış uygulamalarla talan edilmiş. Besiciler yem fiyatları ve gübre fiyatları altında eziliyor. Keçilerimizin, oğlaklarımızın yaylalarda güvenli olarak otlaması için çakala yem olmamasını sağlayacağız. Dağları asıl sahiplerine çobanlara ve keçilere, oğlaklara bırakacağız. Belediyeler şirket gibi çalışmayacak. Düzenli olarak besicilere veterinerlik hizmetleri verilecek. Hayvanların aşıları yapılacak. Çiftçilerimiz çamurun içinde değil sağlıklı koşullarda hayvanlarına bakacak. Kışın ayazında mallarını otlattıkları yerde sığınakları sağlam teslim edilecek. Çiftçilikle uğraşan kadınlarımızın sosyal güvencesi; sigortasını sağlayacağız.
“Kaynaklarımız var. Kendi topraklarımızı işleyerek kendi yemimizi, gübremi kendimiz üreteceğiz. Traktörümüze benzini ucuz koyacağız. Üretim araçlarımızı köylünün ihtiyacına açacağız. Aklımız fikrimiz Korkuteli’nde olacak. Devleti buraya getireceğiz.
ZAM TÜRKÜSÜ
Yandık amcam biz yandık
Şu zamlardan usandık
Eller denizde yanar / eller plajda yanar
Biz kışın karda yandık / biz kışın darda yandık.
Zam zam zam
Ne çardak kaldı, ne dam
Beyler (Ağalar) keyfi alemde
Sen sıcakta her gün yan / sen
tarlada her gün yan
ÜRETİM DURMASIN
Yaylaların destanları olan gurbet havalarını ustalıkla çalan ozan Talip Nişancı, "çobanlık peygamber mesleği" diyor. Anıları hikâyeleri, türküleri dilden dile, gönülden gönüle ulaşmış çobanların. "Gelin görün ki köyümüzde büyükbaş, küçükbaş hayvancılık can çekişiyor." diye devam ediyor.
"Her gün yem her gün yem. Bir yemle de olmuyor, yetiştiremiyoruz. Birde kuraklık ekleniyor bunun üzerine. Yıkılmamak için ayakta durmaya mecburuz. Bir veterinerin yanına varamıyorsun. Bir küçücük ilaç, hayvanın kendi maliyetini koyup geçiyor. Bölgemizde bir hayvan hastanesi ve ilaçta destek istiyoruz. Hayvan üreticisinin sorununu hükümet, devlet çözer. Üretim durmasın. Üretim durduğu zaman bizlerin köyde yaşamasının bir anlamı kalmaz. Bu nedenle büyük bir destek gerekli. Bu mesleğin Türkiye ekonomisine çok büyük katkısı var. Sahip çıkılmalı."