22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Antibiyotikler alarm veriyor

İlaç firmaları kâr beklentilerine yanıt vermediği için yeni antibiyotik üretmek istemiyor

Antibiyotikler alarm veriyor
A+ A-
ÖZLEM KONUR USTA

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneğinin verilerine göre hastaneye giden her 10 kişiden 3’üne antibiyotik veriliyor. Bakterilere karşı elimizi güçlendiren antibiyotiklerin bir kısmı, basit soğuk algınlığında bile kullanıldığı için zamanla işe yaramaz hale geliyor. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Antibiyotik Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Özlem Kurt Azap Aydınlık’a yaptığı açıklamada tıbbın ilerlemesiyle birlikte antibiyotiklere olan ihtiyacın arttığına dikkat çekti. 1940’lı yıllarda ilk olarak penisilinin kullanılmaya başlandığını belirten Prof. Dr. Özlem Kurt Azap antibiyotiklerin gelişimini şöyle özetledi: “80’li yıllara kadar her 10 yılda bir 8-10 antibiyotik geliştiriliyordu. 90’lı yılların başından itibaren antibiyotik geliştirme çalışmaları azaldı. O kadar çok bakteri var ki, bu bakterilerin sayısına yetişmek antibiyotik geliştirme çalışmaları açısından mümkün olmadı. 8 yıldır tek bir yeni antibiyotikle karşılaşamadık. Bu arada, bakteriler direnç kazanmaya devam etti. İlk antibiyotiğin kullanımının üzerinden 75 yıl geçmişken bazı bakteriler için antibiyotik seçeneği bulmakta zorlanıyoruz. Antibiyotik direncinin 2000’li yıllarda başlamasının bir nedeni de artık zor hastalıkları tedavi edebilir olmamız. Ameliyatla hastanın hayatını uzatabiliyoruz ama vücut bütünlüğünü bozan kateter gibi işlemler ya da solunum cihazı gibi durumlar, bakterilerin vücuda yerleşmesini kolaylaştırıyor. Bu tür işlemlerde antibiyotik vermek gerekiyor. Bakteriler bu antibiyotikleri tanımaya başladıktan sonra direnç geliştirmeye başlıyor. Böylece basit enfeksiyonlarda bile kullanacağımız antibiyotikler sınırlı hale geldi.”

İLAÇ SEKTÖRÜ KÂRLI BULMUYOR

Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, yeni antibiyotik üretme sürecinin neden sekteye uğradığını da şu sözlerle yanıtladı: “Hipertansiyon ilacını hasta 10 yıldan fazla süre boyunca kullanabiliyor. Oysa antibiyotikler 1 hafta 10 günlük tedavilerde kullanılıyor. Üstelik de direnç sorunu var. Bakteriler, yeni bir antibiyotiğe üç beş yıl içinde direnç geliştiriyor. Bu da ilaç firmaları açısından çok kârlı değil. Bu durum tüm dünyanın gündeminde. Dünya Sağlık Örgütü, ilaç sektöründen açıkça destek istedi.”

Türkiye, OECD ülkeleri içinde en çok antibiyotik tüketen ülke. Uzmanlara göre yazılan antibiyotiklerin yarısı gereksiz. Grip, soğuk algınlığı ya da nezle durumunda bile bakterilere karşı tek silahımız olan antibiyotikleri kullanıyoruz. Antibiyotiğe getirilen reçete zorunluluğunun doğru bir uygulama olduğunu belirten Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, “Hekimlerin de gereksiz antibiyotik yazmasının önüne geçmek amacıyla yoğun çalışma yürütülüyor. Akılcı antibiyotik kullanımı eğitimleri yapılıyor. Hekimler, kendi alanlarında hangi durumlarda antibiyotik kullanabileceğine ilişkin bilgilendiriliyor” dedi.

Son Dakika Haberleri