22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Apsu’dan ‘İatros’a tıp

DR. EREN FIRAT

‘Apsu’dan ‘İatros’a tıp
A+ A-

Hititçede hastalanmak fiilinin karşılığı olan 'iştark' sözcüğünün anlamında 'tanrıların sebebiyet verdiği bir olay' olduğuna dair bir ifade gizlidir. Bin tanrılı halk olarak kabul edilen Hititler’de tanrılar ve insanlar arasındaki bağlılık bir yaşam ve algılama biçimiydi. Tedavi eden kişiler, hem büyü hem de bitki karışımlarını yapabilme yeteneğine sahip olmalıydılar. Bunların yanı sıra reçeteleri oluşturmak veya hazırlamak için okuryazar olmalarının gerekli olduğu da düşünülebilir. Kral veya ailesinden önemli kişilerin hastalıklarında, uzman doktorlar genellikle Mısır ya da Babil’den getirtilirdi. Buna en iyi örneklerden biri, Hitit kralı III. Hattuşili’nin kız kardeşi Matanazi’nin hamile kalabilmesi için Mısır Firavunu II. Ramses’ten ilaç hazırlayabilecek bir hekim göndermesini istemesidir. Ramses bu isteğe karşılık Hattuşili’ye aşağıdaki mektubu yazmıştır: “Kardeşime şunu söylemek isterim, Bak, kardeşimin kız kardeşi Matanazi, kardeşin kral onu tanıyor. O ellilik ya da altmışlık bir kadındır. Bak, elli ya da altmış yaşında bir kadını doğurtmak için ilaç yapmak olanaksızdır.”

SÜMERLERDE HEKİMLER

Hekim adının karşılığı olarak yabancı dillerden Hititçeye girmiş sözcükler bulunmaktadır. Sümercede hekim anlamına gelen LU.AZU Hititçede de kullanılmıştır. Benzer şekilde falcı, büyücü anlamına gelen AZU kelimesi de Hitit tabletlerinde geçmektedir. LU.AZU kahin kuş bakıcısı gibi anlamlar içermektedir. LUGAL LU.AZU yönetici hekim, LU. AZU. SAG ise, başhekim unvanının karşılığı olarak belgelerde yer almaktadır.

Yine tabletlerde SALAZU kelimesine rastlanılmaktadır. SAL, kadın anlamına geldiği için Hititler'de kadın hekimlerin görev yaptığı da anlaşılmaktadır. Tabletlerde Hurrili bir kadın hekim olan Azzari'nin bir sıvı ile ordu komutanını, atları, savaş arabalarını ve ordudaki askerleri, düşman saldırılarına karşı sihirli bir şekilde koruduğu anlatılır. Sınırlı sayıda da olsa bazı belgelerde Hitit toplumunda kadın hekimlere başvurulduğu; ancak bunların tıbbi müdahaleden çok büyüye dayalı işlemler uyguladıklarına dair bilgiler görülür.

Sümerlerde doktorlar, 'suyu tanıyan adam' anlamına gelen 'AP-SU' kelimesi ile adlandırılırdı. Sümer ve Akkadlar'da yeraltındaki tatlı su okyanusunun adı da 'APSU' dur.

Antik Çağ filozoflarından Thales, hayat - su ilişkisini ortaya koymuştur. Nitekim bugün de biliyoruz ki kan, balgam, safra ve idrar bakılmadan hasta hakkında kesin bir tanıya ulaşmak mümkün olamaz. Günümüzde kandaki hemoglobin yapımında ortaya çıkan bozukluk olarak bilinen anne ve babadan kalıtım yolu ile de geçen Akdeniz Anemisi hastalığına 'thalasemi’ denilir (Thalessemia).

Tıp ilmini başlatan kişi olarak bilinen ve M.Ö 460-390 yılları arasında yaşamış olan Corpus Hipokrat'tan günümüze fazla bir doküman kalmamıştır. Çalışmalarına ait dokümanlar ise ölümünden sonra Kos Tıp Okulu’ndaki öğrencileri tarafından derlenmiştir. Hipokrat insan anatomisini 'elementler' üzerinden açıklamaya çalışmış; ancak iç organları tam olarak açıklayamamıştır.

Buna karşın Mısır'da mumyalama işlevlerini yerine getiren rahipler, belki de bu konudaki en erken tanımlamaları yaparak bilgi açısından doktorların önüne geçmişlerdir. Ancak, Mısırlı rahipler düşünce merkezi olduğunu düşündükleri için kalbi mumyada bırakırlarken; Hipokrat, düşünce merkezi olarak beyni kabul etmiştir.

Çin tıbbı, M.Ö.1000 yılında mide, safra kesesi, mesane, bağırsaklar ve chia' yı boş organlar olarak; kalp, karaciğer, böbrek beyin ve akciğeri ise dolu organlar olarak tanımlamıştır. Yine Çin tıbbına göre kozmik enerji, 'chia' olarak bilinen 'chi' enerjisinin insan anatomisi üzerindeki etkisini göstermektedir. Çinliler akupunktur için insan vücudunda tam 363 nokta belirlemişlerdir.

DOĞUDAN BATIYA YOL ALAN BİLGİ

'İatros' Yunancada iyileştirme anlamına gelir. Doktor sınıfı 'İatrocrat' olarak tanımlanırken, doktorların yönetimine de 'İatrarchy' denilir. Bu terimin hekimlik alanında bilgelik veya hükmetme yetkisi ya da bir hükme varmak gibi bir işlevi olduğu bilinmektedir. Doktor kelimesi de Latincede öğretmek anlamına gelen 'Docere' kelimesinden gelmektedir.

Hekimlerin de iyileştirme işlevini yerine getiren kişiler olarak ‘İatros’ olarak adlandırıldığı Hipokrat döneminde sağlık hizmetleri daha çok gezici yani ‘Epidemics’ olarak verilmekteydi. İatrosların hastalar üzerinde operasyonel işlemleri sonucunda ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz durumlar ise 'İatrojeni' olarak tanımlanır. Diğer bir deyişle hekimin hastayı iyi etme ya da yaptığı hata ile daha da kötü duruma sokulması anlamına gelir.

Günümüzde kullandığımız psikiyatri, pediatri, geriatri gibi kelimelerin son eklerindeki 'iatri' kökü doktor anlamına gelen bu 'iatros' kelimesinden gelmektedir.

Görüldüğü gibi birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da değişik uygarlıklarca insanlığın kullanımına sunulan birçok bilgi Anadolu merkezli bir yol izleyerek doğudan batıya ulaşmış ve batı uygarlığını oluşturmuştur.

Tıp Hitit sümerler