28 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aşıda tekno-ırkçılık

Aşıda tekno-ırkçılık
A+ A-
DR.EREN FIRAT

Çağımızda hızla gelişen bilimlerin temel hedefi, değer girdilerini yöneterek toplumlar üzerinde söz sahibi olmak üzerinedir. Daha fazla üretim daha fazla tüketim, daha çok doğa yıkımı yaratarak yaşam değerlerimizi tedirgin etmektedir. Aynı zamanda doğada uyuyan mikropları uyandırmaktadır. Ulusların kendi yaşam alanlarında özgürce yaşama istemlerini zora sokan, uzak diyarların hasmane talepleri haddini aşan yaşam alanlarımızı sınırlayan talepler.

Teknolojinin aşamalarına baktığımız zaman kabaca alet teknolojisi ve makine teknolojisi gibi iki aşamaya ayırabiliriz buna bir de bilişim teknolojisi eklenebilir. Alet teknolojisinde, aletle insan arasındaki ilişkide, güç insan gücüne eş ya da biraz daha fazladır. Oysa makine teknolojisi insan gücünün çok üstünde sonuçlar getirir. Bunları üretmek kullanmak daha çok güce fakat daha az insana gerek gösterir. Makine teknolojisi daha çok doğal kaynak daha çok alanlara yayılmak demektir. Var oluş koşullarını makinanın gücüne göre ayarlayan toplumda her şey buna göre belirlenir. Makine kalkanı altında doğaya doğal olmayan başka bakışla bakılır. Doğayı kendine rakip olarak gören makine insanlar doğayı daha fazla yıkacak anlam oluşturur. Teknoloji bu hali ile bize sonun olanaklarını sunan bir imkan gibi görünmektedir. Körleşen değerler evrenin acılı çığlıkları içinde, özgürlük kafesinde yaşayan tekrarlar aleminde kendini özgür sayan insan ortaya çıkar. Biz de bu değerlere tutsak bir yaşam alanı içinde kendi erinci içinde yaşayan insan olarak katılırız. Şeylerin dünyasında yaşam.

DAHA İNSANCIL BİR DÜNYA

Batı ideallerine göre tasarlanmış üretim tüketim ilişkileri içinde çağdaş dünya dengesini bozar, batılı tekno puta taparlık dolaylı olarak öğretilir. Teknolojinin insan psikolojisine hükmetmeden yaşama olanağı yoktur. Bu saldırıların en önemlisi insan psikolojisine yönelik saldırılardır. Bu müdahaleleri ile eleştirel hale gelen teknoloji güç yaratarak doğaya ve insanlara hükmetmektedir. Batılı toplumların doğuya duydukları kin ve nefret tohumlarında daha fazla güç için insanı ve doğası ile bozulan dünya vardır. Tekno-ırkçılık batılı toplumların çıkarına olacak şekilde gücü kendinde mutlak kendinde duyumsayanların yarattığı kavramdır. Bu kavrama kültürel tekno ırkçılığı da etkileyebiliriz. Tekno-ırkçılığın üç temel özelliği vardır. İlki güç içeren tekelcilik anlayışı, kesin tikellik, mutlak öznellik bunlar batılı bireyi ve yönetim şeklini belirleyen temel unsurdur. Batı bu düşünce şeklini zaman ve sistemik düşünebilme ve deneme yanılma ile kazanmıştır.

Yaşamın her alanında batı değerlerini dayatan anlayış, dünyadaki gelişmelere karşı da akılcı yaklaşamamaktadır. Dünya artık batı merkezli dünya olmaktan çıkmaktadır. Daha insancıl daha çok yaşanır dünya için savaşım sürmektedir.

Bunun ilk işaretlerini konumuz olan alanda 1960 sonrası ülkemizde görmekteyiz. TÜBİTAK planlı ekonominin sonucu olarak 1963 yılında kurulmuş, çok önemli çalışmalara çok önemli çalışmalara imza atmıştır. Bu dönem ilginç bir dönemdir hiç kimsenin, Türklerin kendilerine ait bir motor yapabileceğine dair inancı yokken, bu olumsuz düşüncelere karşın inanılmaz bir durum yaşandı ve Devrim Arabaları projesi toplamda 129 günde tamamlandı. 29 Ekim 1961 sabahı Türkiye, ilk otomobilini konuşuyordu. Bu ilk araç çok mükemmel olmasa da TBMM önüne getirildi ve Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e sunuldu. Benzin ikmalindeki sorun nedeni ile devrim arabası hareket etmedi. Öyle ya Devrim arabasını yürütmek için devrimci olmak gerekir. Daha sonra bu proje rafa kaldırıldı. Hıfzısıhha 1980 yılına kadar çok başarılı projelere imza attı, aşı üretiminde öncü olduğu halde çalışamaz duruma getirildi. Sağlıkta önemli oranda 2000’li yıllara kadar yerli üretimimiz vardı hem de devlet kurumlarında. Kendi serumumuzu antibiyotiğimizi üretme gücümüz vardı. Bütün bu girişimler kayboldu gitti. Deneyimler dağıldı. Bütün bunlara neden tekno ırkçı batı ve sağlıkta oynanan oyunları göremeyen, direnemeyen sağlık alt yapısı.

SALGININ GÖSTERDİKLERİ

Yaşadığımız son Kovid salgınında batının değerler sisteminde çürüme, insan ilişkileri, sağlık yönetimi gözler önüne serildi, paran kadar sağlık politikasının toplum için ne demek olduğunu gördük. Batı toplumlarındaki yarılma değerler sistemindeki kırılma batı toplum yapısının geleceğini tartışılır hale getirmektedir. Gücünü kültürünü teknolojik arka planı ile hissettiren batı, her şeyi olduğu gibi aşıyı da kâr zarar hesabı üzerinden gündeme getirmektedir. İnsan soyunun tehdit altında olduğu bir dönemde bu düşünce bilim etiği açısından eleştirilmesi gereken bir düşüncedir.

Salgın (Kovid-19) değişik şekillerde devam etmekte şu an geçerli olan en önemli koruma yolu hastalık kaynağından uzak durmaktır. Yakın zaman içinde kullanılacak aşı ile birlikte Kovid-19 savaşımı yeni bir aşamaya geçmiş olacaktır. Sağlıkta böylesi tehdit ortamında aşı üretimi özel bir önem kazanmaktadır. Türkiye de dahil pek çok ülke aşı üretiminde yol almış bazıları üretmiştir. Aşı üreten kurumlara baktığımızda bizdeki Hıfzısıhha’ya benzeyen gelişmiş aşı üretim kuruluşları olduğu, aşı üretimine hazırlıklı oldukları görülür.

Ülkemizde de aşı üretimi ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaları desteklemek araştırıcıları cesaretlendirmek gerekir. Kuşkusuz başlangıçta eksiklikler de olacaktır bunlar teknik anlamda dile getirilebilir ancak hekim örgütümüzün yaptığı gibi tekno ırkçı söylemlerle çalışmaları yok görmek büyük hatadır. Bunlardan daha önemlisi Amerikan devlet başkanının Çin tarafından geliştirilen aşıyı küçümsemesi, devlet adabına yakışmayacak şekilde alay etmesidir. Çin aşısı, Çin virüsü gibi küçümsemeler tekno ırkçılığın en hastalıklı işaretleridir. Çin aşısı ile hem insancı tıp hem paylaşımcı yaşam önemli bir mevzii kazanacaktır. Son salgın nedeni ile bilinen daha iyi anlaşılmıştır ki artık bilimde bir eksen kayması doğuya yönelim artarak devam etmektedir.

Sağlığın, bilimin, sanatında tekno-ırkçı söylemlerden kurtulacağı daha insanca yaşam göreceğimiz günler yaklaşmaktadır.

Sağlık Koronavirüs Irkçılık Aşı