22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Asker ocağında Taşan şiir

İzzettin Özgibar, “Sevdalarımın Şiirsel İzleri 1” şiir kitabından sonra 1976-1978 yılları arasında kaleme aldığı şiirleri “Sevdalarımın Şiirsel İzleri 2” kitabı ile okuyucusuyla buluştu.

Asker ocağında Taşan şiir
A+ A-
KADER ÇELEBİ

Özgibar’ın 500 civarında şiiri var ve toplamda 13 bölüm halinde yayımlanacak. Emekli Emniyet Müdürü olan Özgibar ikinci kitabını çocuklarına ve yöneticisi olduğu Vatan Partisi’ne armağan ediyor.

Satırlarda Özgibar’ın dünyasını keşfe çıkıyoruz. Özgibar duygularını samimi ve yalın dille aktarıyor. Yüreğiyle, aklıyla, fikriyle, halk diliyle harmanladığı dizeleri okuyucusuna adeta “iç dünyama hoş geldiniz” mesajı veriyor. Şiir niteliğinde kaleme aldığı önsöz ile de farklılığını gösteriyor Özgibar.

Satırlarda gezinirken hayattan yansımalarına, aşkına, sevdasına, vatanseverliğine, sorgulayışına, ilham aldığı isimlere de tanık oluyoruz. Özgibar, şiirlerinde siyasi özlemlerini duygularıyla böyle bütünleştiriyor:

“Bekliyorum, bekliyorum hasretle;

Gönlümü, sevdamı paylaşmanı

Ve Çoban Yıldızının pusulasında;

Benimle omuz omuza

Devrimci bir inançla;

Sevdamı sevdan yapmanı!”

Başka bir bölümde de “sevdalarımın bir aşaması” dediği dünyada buluyoruz kendimizi.

“Damla damla dolan gönlümün taşması

Bu taşmanın asker ocağında başlaması,

Gönlümden dilime ve kalemime yansıması

Bu bölümdedir sevdalarımın bir aşaması.”

Yaşamı şiire benzetiyor İzzettin Özgibar. Ve şiiri sevmeyenin, yaşamın inceliklerini göremeyeceğini ifade ediyor.

Merak ettiğimiz ayrıntıları Özgibar’a soruyoruz.

  • Önsözde “bu taşmanın asker ocağında başladığını” belirtiyorsunuz.  ‘Taşma’ dediğiniz duygular asker ocağında nasıl başladı, size ilham olan tam olarak nedir?

Daha önce parşömen kağıtlarına şiirlerimi yazar saklardım.

Bir gün kız kardeşimden mektup geldi, mektupta Mihrican hanımefendiden çok bahsetti. Evimdeki kitapları da okumak için Mihrican Hanım izin istiyormuş ve beni merak ediyormuş. Şiirlerde adı sıkça geçen ‘mihrican’.. Çocukluğumdan kalan bir ukde o zaman. Bizi birbirimize yakıştırıyorlardı. Kız kardeşimin mektubu içimdeki hisleri ortaya çıkardı. Ve artık yazmaya başladım, ardından kitaplaştırdım. Asker ocağında da oradaki kütüphaneden faydalanıyordum. Her şeyin kilit noktası “Bir mektup” şiiri diyebiliriz esasında. Ve Mihrican Hanım’ın da kitaplarımı okuması da beni heveslendirdi.

  • Sizce şiirde sınır olmalı mıdır yoksa şiir serbest mi yazılmalıdır?

Duyguların dökülmesi anlamında şiir serbest olmalı ancak mutlaka kafiye olmalıdır.

Ölçüsüz şiirde kafiye olduğunu düşünün düz yazı oluyor bana göre.

Şiirde kafiye hem estetik duruyor hem de okuyucu da okurken zevk alıyor.

  • Şairlerin iç dünyasını anlatması, aktarması zordur. Ancak gayet yalın ifadelerle ve halk dilini kullanarak okuyucuya tüm duyguları şeffaf bir şekilde sunmuşsunuz. Bu sizi daha da mı özgürleştiriyor?

Belki de ben şiirde buluyorum özgürlüğü… Şiir olunca içimdeki tüm duyguları, hislerimi kaleme alıyorum. Normal konuşurken o duyguları aktaramayabilirim. Ancak şiir benim için çok başka.

Şiir yazarken daha özgürüm belki de. Bunlar tabi çıraklık dönemi, kitaplarım gittikçe ustalaşıyor.

  • Peki üçüncü kitapta bu kitaptan farklı olarak okuru neler bekliyor?

Her kitapta bir alt başlık var. Bu kitabın başrolü dediğim alt başlığı ise Cumhuriyetimizin Destanı.

1976’dan 1977’nin sonlarına doğru kaleme aldığım tek destan şeklinde üçüncü kitap okuru kuşatacak.

Yani Cumhuriyetimizin temellerinin ilk atıldığı yıllara hatta tanzimat dönemine dayanıyor.

Mustafa Kemal Atatürk başrolde olacak şekilde 1925-1926 yıllarını da içeriyor.

Cumhuriyet fikri nasıl oluştu, nasıl gelişti. Ve Cumhuriyetimizin destanının başlangıcından oluşumuna kadar tarihsel süreç ele alınıyor.

 O dönemler tabi kütüphanede çalışıyorum ve aynı zamanda birçok kitap okuyorum. Kitaplardan öğrendiğim bilgileri kimi zaman denizi seyrederken kaleme alır, yazardım.

Bunu yaparken hem öğreniyorum hem öğretiyorum.

3. kitap ise şu an hazır ancak inceleme aşamasında...

Son Dakika Haberleri