Asya Çağı, Afrika’nın önünü açtı: Cezayir’den sonra Mali’de devrim
18 Ağustos’ta Mali’de Fransız sömürgeciliğinin etkisi altındaki yönetim, millet-ordu birlikteliğiyle devrildi. Çin, Rusya, Cezayir ve Senegal bu anti-emperyalist harekete desteklerini sundu. Gözlemciler, bu dalganın diğer Afrika ülkelerine de sıçrayacağını ifade ediyor.
Asya Çağı’nın yükselişi Afrika’da devrimlerin önünü açıyor. 22 Şubat 2019’da Cezayir’de Millet-Ordu birlikteliğiyle gerçekleşen ve 40 yıllık neo-liberal politikalara son veren yeni-Bumedyenci devrimin ardından 2020’nin 18 Ağustos’unda bu kez Mali’de Millet-Ordu birlikteliğiyle Fransız sömürgeciliğinin etkisindeki Cumhurbaşkanı, Hükûmet ve Genelkurmay Kuvvet Komutası devrildi.
Devrimden 3 gün sonra kısa adıyla M5- RFP bilinen “5 Haziran Hareketi–Vatansever Güçler Birliği’nce düzenlenen ve devrimci komutanların katıldığı büyük devrim kutlamasında taşınan dövizler Mali’nin geleceğine ilişkin ipuçlarını veriyor:
- Kahrolsun Fransa ve ECOWAS (Fransa’nın etkisi altındaki Batı Afrika Devletleri Ekonomik İşbirliği Örgütü), Mali’de Fransa’nın soykırımına son.
- Çin ve Rusya desteğiniz için teşekkürler, kahrolsun Fransa ve işbirlikçileri.
- Bu bir devrim, darbe değil.
- Yaşasın M5, yaşasın Ordu, yaşasın Mali.
- Mali halkı yeni yönetimle.
- Mali’nin egemenliği Mali halkına, ECOWAS’a değil.
- ECOWAS büyükelçileri 72 saat içinde Mali’yi terk etmelidir.
ANKETLERE GÖRE HALK ORDU’YA GÜVENİYOR
Devrimin hemen ardından yapılan ankete göre, “Halkın yüzde 82’si Mali Ordu’suna güveniyor”.
Millet-Ordu birlikteliğinin ve uyumunun en önemli göstergesi, başkent Bamako’ya gelen huzur.
Helvetas adli İsviçreli kurumun Müdürü Ömer Baldet’e göre, “Ülkede darbe olduğuna ilişkin hiçbir belirti yok. Sokaklarda ne devriye gezen askeri araçlar ne de silahlı dolasan askerler var. Şehirde tam bir huzur havası hakim”.
RUSYA, ÇİN, CEZAYİR MALİ’NİN YANINDA
18 Ağustos devrimine Fransa ve denetimindeki ECOWAS, ABD, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri cepheden karsı çıktılar. ECOWAS yönetimi sınırları kapattı, her türlü ticareti askıya aldı. “Eski yönetim tekrar iktidar olsun” talebinin Mali’de hiçbir karşılığının olmadığı görülünce, bu kez, “Derhal sivil yaşama dönülsün” baskısına başlandı.
Rusya ve Çin ise, yukarıdaki sloganlarda da görüldüğü üzere, Mali’nin yanında yer aldı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde iki ülke, Mali’ye yaptırım önerilerini veto ettiler.
Rusya, askeri işbirliğini güçlendirerek, “yeni uydu görüntülerini paylaştı” ve pek çok terörist devrimin hemen ertesinde düzenlenen operasyonlarda öldürüldü. Ayrıca, ihtilalin komutanının “devrimden” 15 gün önce Rusya’da eğitim işbirliğinde bulunduğu söyleniyor.
Cezayir Dışişleri Bakanı, başkent Bamako’ya gelerek, Mali’ye yönelik ambargo ve dayatmalara karsı çıktı. Bakan, “Mali ve Cezayir iki kardeş ülke. Mali’ye dokunan her şey Cezayir’e de dokunur” çıkışını yaptı. Görüşüne başvurduğumuz üst düzey Cezayirli devlet yöneticisi, “Mali halkına Fransa’dan kurtulmalarında yardımcı olmalıyız” dedi.
Senegal ve Gine Bissau, Mali’ye ambargolara karsı çıkan ilk bölge ülkelerinden.
Avrupa’daki anti-emperyalist Afrika kuruluşları da Mali devrimine destek açıklamaları yapıyor.
INTAL adli Afrika hareketi, Belçika’da düzenledikleri basın toplantısında, Mali halk hareketine destek vererek, “Fransız Ordusu Afrika’dan derhal çekilmeli. Sömürgecilik bitti” pankartını açtılar.
INTAL hareketinin ikinci pankartında ise 1960-1967 devriminin lideri Modibo Keita’yi anmaları, sosyal devlet ve halkçılığa işaret ediyor.
1960’TA BAĞIMSIZLIKLARINI KAZANDILAR
19 milyon nüfuslu, 1.241.000 km2 gibi büyük bir coğrafyaya sahip Mali, 1880-1960 yılları arasında Fransızların sömürgesiydi. Mali, Senegal ve Sudan’dan oluşan 3 devlet, “Fransız Sudan başlığı altında tek bir devlet çatısı altında sömürgecilerce yönetiliyordu. 1960 yılında bu 3 devlet birlikte bağımsızlıklarını kazandı.
Fransız Sudan”ının lideri, Mali’nin efsanevi sosyalist kurucusu Modibo Keita’yi anlatan aşağıdaki kısa ifadeler, ülkenin kuruluş ilkelerini de özetliyor ve Mali’nin geleceğine ışık tutuyor;
Afrika Birliği savunucusu
Üçüncü Dünyacı Sömürgeciliğe karsı mücadelenin militanı
Bağlantısızlar Hareketinin oncusu
1968-1991-2012 FRANSIZ DARBELERİ
Mali’nin bağımsız kalkınma isteğine Fransızlar ilk olarak 1968 yılında darbe vurdular. Modibo Keita görevden alındı, hapse atıldı, 1976’da da olduruldu.
Fransa’nın desteklediği darbenin lideri Musa Traore, Keita’nin “sosyalist devlet” yaklaşımını rafa kaldırdı.
1990’lara gelindiğinde artık soğuk savaş donemi dengelerinin yerini, var olan devletlerin parçalanması diye özetlenebilecek “yeni dünya düzeni” politikası almıştı.
Fransızların darbeyle işbaşına getirdikleri Traore, her şeye rağmen, bir devletin başkanıydı ve “devletsizlik” diye özetlenebilecek yeni döneme uyum sağlayamayacaktı.
Yeni dünya düzeni 1991 yılında Mali’de ikinci darbesini yaptı. Devrilen Traore’ye göre; “26 Mart 1991’de iç kargaşa planlandı. Fransız sosyalistleri paralı askerlerini yollayarak, kargaşa yaratıp Mali’yi istikrarsızlaştırmak istediler”.
BATI AFRİKA’NIN SURİYESİ
23 yıllık Traore donemi kapanırken, 2012’yılına kadar sürecek Tumani Toure askeri darbe dönemi başladı.
2000’lerin başına gelindiğinde Mali ve bölge devletlerinin üzerine Batı destekli ayrılıkçı ve şeriatçı hareketler sürülmüştü. Ekonomisi zaten bozuk olan yoksul Mali’nin kuzeyi Cezayir ve Libya’nın istikrarsızlaştırılması için ayrılıkçı ve şeriatçı teröristlerin kurtarılmış alanına dönüştürülmüştü. Kuzeyde güvenlik sağlanamadığı gibi, bu bölge uyuşturucu dahil her turlu kaçakçılık faaliyetinin merkezi haline gelmişti.
Gerek Traore gerekse de Toure, her ne kadar Fransa’nın etkisiyle darbe yapsalar da, yirmi yıl devlet yönetimi tecrübesi her ikisini de değiştirmişti. Fransa ve ABD’nin başını çektiği Batı emperyalizmi artık uzaktan kumandayla yetinmek istemiyordu. Mali’de üsler kurmak, asker bulundurmak istekleri 2012 darbesini gündeme getirdi. Arap Baharı yıllarıydı.
Mali, bölgenin Suriye’siydi. Hedef; zengin petrol-gaz ve madenlere sahip Cezayir ve Libya’ydı. Mali ve Suriye’de sema aynıydı.
Mali’nin kuzeyinde ayrılıkçı, güya ‘laik’, PKK/PYD benzeri AZAWAD’in Kurtuluşu Milli Hareketi (MNLA), 2012 yılında kurduruldu. Tuareg diye adlandırılan bölge insanı, Ortadoğu’da Kürtler gibi Cezayir’de, Libya’da, Sahel diye adlandırılan ülkeler bandında bulundukları ülkelere karşı kışkırtıldılar. Bağımsız devlet kurma çağrıları yaptılar.
Emperyalistler AZAWAD ayrılıkçılarıyla yetinmeyip yanında, Mali’nin İdlib’ini yarattılar. Cezayir’de 1992-96 arasında ezilen Batı destekli irtica grupları Mali’nin kuzeyine Cezayir ve Libya sınırına yerleştirildi.
“Ansar Dine” adli şeriatçı hareketin yansıra “sansasyonel” eylemleriyle bilinen, Cezayir teröristlerinin örgütü El Kaideci GSPC devamında AQMI yani İslamcı Magreb El Kaide’si ve bunların türevlerinden MUJAO adlı terör yapılanmaları, Mali’nin kuzeyinde saklanıp, Cezayir’e gelip terör eylemi yapıp kaçtılar. Libya’da da keza faaller.
FRANSA VE ABD MALİ’YE YERLEŞİYOR
Sahel denilen Moritanya’dan başlayıp Sudan’a kadar uzanan ülkeler coğrafyası, güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji üretimi hem de elmas, altın ve benzeri nadir madenler konusunda zengin.
Bati sömürgecileri aynı Suriye’de olduğu üzere hem El Kaide’yi yaratıp hem de El Kaide’yle mücadele adi altında Mali’yi işgal ettiler. İşte, 2012 Batıcı darbesiyle başlayan dönem, Fransa’nın ve ABD’nin fiziki olarak Mali’ye yerleştikleri ve üsler kurdukları dönemdir. 18 Ağustos Millet-Ordu devrimiyle devrilen yönetim, Fransızlara ve ABD’ye resmi davet yapmaları için göreve getirilmişlerdi.
Ayrılıkçı AZAWAD ve şeriatçı hareketler 2012 yılında resmi ortak cepheler kurarken, 2013 yılında Fransızlar “Serval” operasyonuyla Mali’ye yerleşince aynı Suriye’de “PKK/PYD ile IŞİD” arasında olduğu üzere, çatışma varmış gibi AZAWAD El Kaide’ye karşı “Fransızların kara gücü olacağız” dedi.
Yine Suriye’de yaşandığı üzere, Kuzey’deki şehirlerin denetimi şeriatçılardan, “laik, ayrılıkçı” AZAWAD denetimine geçmeye başladı. Bu süreçte Fransa, AZAWAD’ın ağzından, “Mali merkezi otoritesini ve askerini ülkenin kuzeyinde istemiyoruz” dayatmasını yaptı ve uygulattı.
Fransa ve ABD’nin Mali’ye asker konuşlandırmasıyla birlikte, terör eylemleri ülkenin kuzeyiyle sınırlı kalmadı, ülkenin her tarafına yayıldı.
ÖZEL KUVVETLER KOMUTANLIĞI VE TERÖRLE MÜCADELE
18 Ağustos devriminin komutanlarının neden askeri müdahale sorusuna yanıtları netti: “Vatan her şeyin üstündedir. Ordu’nun terörle mücadele etmesi istenmiyor. Sosyal ve ekonomik sorunları anlatmamıza gerek yok. Artık hata yapma hakkımız yok”.
Cezayir’de de açıkça görüldüğü üzere, terörle mücadelede sahada olan “özel kuvvetler komutanlığı” özerk yapı kazanıyor. Devlet yönetimi ve askeri hiyerarşi, terörle mücadelenin gereğini yapmadığı durumlarda, özerk yapı, hiyerarşiyi dinlemeden devreye giriyor.
Mali’de halk darbesini yapan Ulusal Komite (CNSP)’nin başında Özel Kuvvetler Komutanı Albay Assimi Goita bulunuyor. Genelkurmay başkanı ve üst düzey komutanlar, Fransızların ve ABD’nin Mali’ye yerleşmesine seyirci kaldıkları için diğer politikacılar gibi gözaltına alındılar.
“Devrimci subaylar” hala Bamako’ya 15 km uzaklıktaki Özel Kuvvetler karargâhını merkez olarak kullanıyorlar; misafirlerini orada ağırlıyorlar. Genelkurmay Başkanlığı binası “Devrimci Komitenin” sözcüsü tarafından zaman zaman kullanılıyor oluşu da dikkat çekici.
40 yaşındaki genç albayın 2012 yılında kuzeyde teröristlerin elinde bir süre tutuklu kalmış olmasının da, terörle mücadele azmini güçlendirdiği öngörülebilir.
MALİ HALKI 5 HAZİRAN’DAN BERİ SOKAKLARDA
Bir gözlemci, 18 Ağustos devrimini “Olgunlaşmış bir meyvenin yere düşmesi gibi, çatışmasız, sorunsuz gerçekleşti” şeklinde ifade ediyor.
Bu başarının arkasında, M5-RFP “vatansever” hareketinin 5 Haziran 2020’den bu yana gerçekleştirdiği büyük yürüyüşler ve kampanya yatıyor.
Devrim sonrasında bir araya gelen Ordu ve M5 temsilcileri, birlikte hareket etme kararını aldılar. M5 yöneticilerine göre, “Genç subaylar vatansever ve entelektüel düzeyleri çok yüksek”.
Kahrolsun Fransa ve onun valileri
SIRADAKİ AFRİKA ÜLKESİ
Cezayir ve Mali devrimlerinden sonra gözlemciler, bu dalganın diğer Afrika ülkelerine de sıçrayacağını ifade ediyorlar. Fildişi Sahili ve Gine en bata anlan ülkeler arasında.
Mali devrimi ve ülkenin kuzeyinde sağlanacak istikrar hem Cezayir’in güvenliğini güçlendirecek hem de Libya’nn birliğine dolayısyla Türkiye’ye katkı sağlayacak.