Asya Kartalı'nın iki kanadı: Türkiye ve Çin

İnsanlığın ayağa kalkması ve düşünmeye başlaması Doğu’dan başlamıştır. Hindu Vadisi merkezli antik Hint medeniyeti ve onun üzerinde yükselen düşünce sistemi, Buda’ya kadar gelen; antik Çin medeniyeti, Zen’in de içinde bulunduğu, Konfüçyüs’le devam eden büyük medeniyet… Batı Asya’nın büyük medeniyeti de tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı bu mecrada beliriyor. Düşünce, buradan başlıyor ve oradan bütün dünyaya yayılıyor.

Bunların bir takım ortak özellikleri var. Bunlar uygarlığı taşıyorlar. Uygarlığın tarihini yazıyla başlatırsak, hatta onun da öncesini alırsak, neredeyse 25 bin yıllık modern insanlık tarihinde son 500 yılı çıkartalım, uygarlık hep bu coğrafyalarda gelişmiştir.

Kapitalizmin doğumu esnasında 100 milyon Afrikalı insan köleleştirildi ve meta olarak Yeni Dünya’ya satıldı ki tarım plantasyonlarını geliştirsinler ve sömürüye üretim aracı olsunlar… Bu sistem, dünyayı yağmalayarak elde ettiği güçlerle dünyanın büyük çoğunluğunu köleleştirmiş ve sömürgeleştirmiştir. Buna karşılık Çin, Hint ve İslam medeniyetleri direndi. Kızılderililer, Aztekler, İnkalar buna direndi.

Bugün Çin, yeniden ayağa kalktı. Çin, Kuşak ve Yol Girişimi ile hem “kazan-kazan” felsefesi temelinde uluslararası ilişkileri temel alıyorlar, hem de ülke içinde “orta halli müreffeh toplumun” hâkim olduğu bir toplumsal sistemi hedefliyor. Bütün bu çabaların altında bu düşünce var. Bu, nihilist bir milliyetçi bakış da değil.

TÜRKİYE YENİ DÜNYA İLE BİRLEŞMELİ

İnsanlık, önündeki engelleri aşacağı benzersiz bir sürece girmiştir. Gelişen Ülkeler veya Küresel Güney ülkeleri olarak önümüzde, büyük fırsatlar bulunmaktadır. O büyük fırsatların başında insanların özlemini duyduğu adil, eşitlikçi, paylaşımcı, özgür, barışın ve huzurun hakim olduğu, refahın paylaşıldığı bir dünya yaratmak vardır.

Türkiye’nin yapacağı şey, yeni dünyanın aktörleriyle çok hızlı bir şekilde ittifaklar kurmak. Türkiye eğer Çin’le, Rusya’yla, İran’la, Endonezya’yla, Hindistan’la, Kore Cumhuriyeti'yle, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’yle, Venezuela’yla, Arjantin’le yani Küresel Güney ile, gelişen dünya ile ittifaklar kurarsa, Mustafa Kemal Atatürk’ün 20. yüzyılın başında söylediği gibi mazlum milletlerin temsilcisi olursa, ittifaklarını böyle kurarsa, önünde müthiş bir dünya ve fırsatlar var. Bu açıdan Türkiye’nin BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) içinde yer alması zaruridir.

Kuşak ve Yol Girişimi, sadece Çin değil bütün katılımcı ülkelerin ortak inisiyatifidir. Türkiye, 2015’ten beri girişimin içinde yer almaktadır. Modern İpek Yolu’nu hep beraber, ortak mücadele ile, ticari ve siyasi ilişkilerimizi geliştirerek kuracağız, kuruyoruz da.

Çin ve Türk tarihi ortak bir geçmişe sahiptir, iki ülkenin kültüründe de çok ortaklıklar vardır. Çin, uluslararası alanda yapıcı bir rol üstleniyor. Her ülkeyi kapsayan, her ülkeye faydalı bir strateji izliyor. Her ülke Çin’in dünyaya vaat ettiği bu modelde çıkar sağlayabilir.