Asya mucizesi 70. yılında-1: Çin’in stratejik hedefi yoksulluğu bitirmek
Tarihte eşine az rastlanır bir kalkınma mucizesi yaşanıyor. Asya’nın doğu ucunda baş döndürücü bir hızla kaydedilen gelişmeler ve büyük atılımlar, tüm dünyanın ilgi odağı haline gelmiş durumda. Çin’e özgü sosyalizmin büyük başarılarını ve hedeflerini 70. yılda Beijing’de inceleme imkanı bulduk.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin 70. yıl kutlamalarına hazırlandığı süreçte, 17 Ekim’de bir grup Türk gazeteci ile birlikte kutlamaların merkezi olacak Beijing (Pekin)’deydik.
YOKSULLUKLA MÜCADELE STRATEJİK GÖREV
Bir toplum kenetlendiğinde ve ortak hedeflere yöneldiğinde, o ülkenin nasıl çağ atladığını Çin’de görüyoruz. Bu muazzam ilerlemenin sırrı Çin’de övünçle anlatılıyor. İnsanı merkeze alan ve ona yatırım yapan bir sistem başarıyı getirdi. Gerçeklere dayanan, tarihe yaslanan, Çin’in koşullarını esas alan ve zamanın şartlarını kavrayan hükümet, on yıllardır Çin’in sorunlarına en etkin çözümleri üretebiliyor. Çin Komünist Partisi (ÇKP)’nin merkezi ve sağlam önderliği ve uzun vadeli bir stratejik planlama neticesinde şimdi yeni bir dünya kuruluyor.
1949’da Mao Zedong başkanlığında ve ÇKP önderliğinde Çin Devrimi zafere ulaşmadan önce, Çin yarı-sömürge ve yarı-feodal bir ülkeydi. Dünyanın en yoksul toplumlarından biriydi. “Özgüven” ve “sıkı çalışma” parolasıyla 1 Ekim 1949 günü başlayan ve bugün de devam eden toplumsal seferberlik, Çin’i bambaşka ve yepyeni bir ülke haline getirdi. Sıradışı gayretler ve olağanüstü çabalar sayesinde, Çin’i ‘Orta Halli Refah Toplumu’na dönüştürme hedefi artık yakın. 1.4 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin, yoksullukla mücadele konusunda bugün dünyadaki en başarılı ülke olması çok çarpıcı.
Yoksullukla mücadele, Çin kalkınmasının stratejik hedefiydi. 70 yılda tam 800 milyon insan Çin’de yoksulluktan kurtuldu. Kırsal kesimde yoksulluk oranı 1978’de yüzde 97,5’ten, 2018’de yüzde 1,7’ye düştü. Kırsal kesimde toplumun neredeyse tamamına yakını, yani 770 milyon insan yoksulluğun pençesindeyken, bugün bu rakam 16,6 milyona kadar geriledi. Bu ivme artarak devam ediyor. Nitekim 2013-2018 yılları arasında, kırsal kesimde yaşayan 82 milyon kişi yoksulluktan kurtarılmıştı. Şimdi Çin Halk Cumhuriyeti 2020 yılında ülke genelinde yoksulluğu tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyor.
KORNA SESİ DUYULMAYAN DEV KENT
Yaklaşık 22 milyon insanın yaşadığı bir şehre giderken ister istemez yeni bir İstanbul’la karşılaşacağınızı düşünüyorsunuz. Ancak Beijing’e ilk ayak bastığımızda ve geçirdiğimiz üç günün sonunda şehir hakkında aklımızda kalan en önemli şey ne kadar düzenli olduğuydu.
Şehrin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her bölgesine ulaşan metro sistemi, yönetimin özendirdiği ve her caddede özel alan ayırdığı bisiklet yolları ve kamunun vatandaşın kullanımına çok cüzi bir fiyata (günlük bir, aylık 20 yuen yani günlük 90 kuruş aylık 16 lira) sunduğu halk bisikletleri, elektrikli bisikletler trafik sorununu tam olarak çözmese de bir düzen getirmiş. İstanbul trafiğinde artık bize çok normal gelen korna sesini trafiğin en yoğun olduğu saatlerde bile neredeyse hiç duymadık.
Beijing’de dikkat çeken en önemli alışkanlıklardan biri de insanların elinden düşmeyen telefonlarıydı. Biraz izleyince biraz da didikleyince anladık ki Çin’de telefon sadece telefon değil. Şöyle ki metro ya da otobüse veya taksiye bineceksiniz, ödemeyi telefonunuzdan yapıyorsunuz. Kamuya ait bir bisikleti ya da bir taşınabilir şarj aletini kullanacaksınız, telefonunuzdaki QR kodunu okutarak ödünç alıyor ve yine bu kodla teslim ediyorsunuz.
Tüm market, mağazalarda ve aklınıza ne gelirse tüm alışverişler telefondaki mobil uygulamalardan yapılıyor. Bunun için iki yöntem var. İlki ve en yaygın olanı WeChat. WhatsApp gibi mesajlaşma programı olarak ortaya çıkan uygulama bir süre sonra yeni özellikler eklenerek Instagram, Facebook benzeri bir sosyal medya platformuna, ardından da ödeme sistemi haline gelmiş. İkincisi ve en köklüsü Alipay. Online ödemenin Çin’deki öncüsü konumundaki uygulama kimi yerlerde yüz tarama sistemi ile ödeme yöntemine geçmiş durumda.
Teknolojiye bu denli uyum sağlamış Çin’de, Batılı daha doğrusu ABD kaynaklı mobil uygulamaların tümü yasak. Çin’de yaşayanlar bunu Çin yönetiminin kendi internet endüstrisini kurmak istemesine ve milli güvenlik politikalarına bağlıyor ve ekliyorlar: Zaten gerek de yok. Batı’daki tüm uygulamaların muadilleri daha gelişmiş haliyle Çin’de var.
EN BÜYÜK EKONOMİK GÜÇ OLMA YOLUNDA
Özellikle 2012 yılında gerçekleşen 18. Ulusal Kongre’den sonra ülkede tarihî gelişmeler yaşandı. Büyük kalkınma hamleleriyle yıllardır dünyanın en çok gelişen ülkesi olan Çin, bugün artık dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Aynı zamanda dünyanın en büyük üretimini yapan ülkesi, dünyanın en büyük emtia ticaretini yapan ülke, en büyük döviz rezervine sahip ve dünyanın en büyük emtia ihracatçısı.
Bu kalkınma mucizesinin, Batı’yı kopya etmeden gerçekleştiğini söylüyorlar. Kimsenin himayesine girmeden ve güdümünde olmadan, özgün yöntemlerle elde edilen sonuçlar bunlar. “Diğer ülkelerin tecrübelerinden de dersler çıkardık, ama kendi tarihsel ve kültürel deneyimlerimizi esas aldık ve yaratıcılığımızı kullandık” diyorlar. Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin koyduğu yeni hedef, 30 yıllık bir stratejik planlamayla 2049 yılında dünyanın 1 numarası olmak.
ÖNCE GÜVENLİK
Çin hakkında Batı kaynaklı haberleri takip ediyoruz elbette ve bunlardan biri de “Big Brother” efsanesiydi. Ülkenin dört bir yanının kameralarla izlenmesi meselesi. Çinlilere soruyoruz: “Rahatsız olmuyor musunuz?” Yanıtı biraz şaşırmış bir şekilde veriyorlar: “Neden rahatsız olalım ki? Suç işlemeyi düşünen rahatsız olur ancak.” Beijing’de yaşayanlar kendilerini güvende hissettiklerini söylüyorlar. Gecenin ilerleyen saatine rağmen ara sokaklarda rahatça dolaşan gençleri görebiliyorsunuz.
Çin’in sosyal hayata dair tüm uygulamalarında, aldığı kararlarda “önce güvenlik” ilkesini görmeniz mümkün. Örneğin alkollü araç kullanmanın cezası hapis. Çünkü insanların güvenliğini tehlikeye atıyor. Kesici delici aletlerle yaralamalar, kavgalar, gasp gibi suçlarda da aynısını görmek mümkün. İnsan hayatını tehlikeye atan, özgürlüğüne gasp eden suçlara uygulanan katı cezalar asayiş suçlarının önlenmesinde önemli mesafe kat ettirmiş.
İKİ ÜLKENİN ORTAK ÇIKARLARI VAR
Beijing’deki ilk ziyaretimiz, Çin’in Uluslararası Araştırma Enstitüsü’neydi. Ülkenin en önemli düşünce kuruluşlarından olan CIIS, doğrudan Dışişleri Bakanlığı ile birlikte çalışıyor.
Enstitü’nün Başkan Yardımcısı Dong Manyuan, Gelişmekte Olan Ülkeler Bölümü Araştırmacısı Wang Zesheng ve Araştırma Görevlisi Liu Chang ile karşılıklı görüş alışverişi imkanı bulduk. Çinli siyasi analizciler en çok Türkiye’nin Batı kampından ayrılıp ayrılmayacağını merak ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek kutuplu dünya ile mücadelesine büyük önem veriyorlar.
Başkan Yardımcısı Dong Manyuan, Türkiye-Çin ilişkilerine dair beklentilerini şöyle anlattı: “İki ülke ilişkilerinin daha da gelişme potansiyeli var. Sayın Tayyip Erdoğan ve Xi Jinping bu konudaki kararlılıklarını beyan ettiler.”
“Hem Türkiye hem de Çin dünya medeniyetine çok önemli katkılar sağlayan, dünya barışı ve istikrarı için iki önemli ülke. Hem jeopolitik konumu hem NATO üyesi olması hem de İslam dünyasındaki etkisi nedeniyle Türkiye önemli bir jeopolitik rol oynuyor. İki ülkenin Ortadoğu’da ortak çıkarları var ve iki ülke de terörle mücadele konusunda aynı duruşa sahip.”
‘TEK KUTUPLU DÜNYA İLE MÜCADELE’
“Sayın Erdoğan başkanlığındaki Ak Parti hükümetinin tek kutuplu ve mantıksız dünya düzenine karşı mücadelesini, çok kutupluluğu destekleyen tavrını önemsiyoruz. İnanıyorum ki Erdoğan ve Xi liderliğinde Çin ve Türkiye işbirliği daha ileriye gidecektir. Çin’in Kuşak Yol Projesi’ndeki Orta Koridor hattında Türkiye ile önemli işlere imza atılabilir.”
“(Çin’in Suriye’deki tavrı üzerine) Trump askerlerini çekeceğini söylemesine rağmen yönetimdeki itirazlardan sonra bunu yapamadı. Suudi Arabistan Suriye’deki bazı terörist grupları destekliyor. İsrail de Suriye’nin egemenliği bir çok kez ihlal etti. Suriye’de çok fazla dış aktör var ve bu yüzden siyasi çözüm konusunda çok olumsuzum.”
“(Çin ile ABD çelişmesi ve bu çelişmenin savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği sorusu üzerine) Çin tüm ülkelerle dengeli bir ilişki geliştirmek istiyor. Ancak Trump yönetimi böyle yapmıyor. Onlara göre ticaret savaş açmakla Çin ekonomisi boğuluyor. Gerçekte Trump yönetiminin bu savaşı Amerikan halkının çıkarlarına zarar verdi. Çin’in ise çok büyük bir üretim gücü var. Bu yüzden ABD’nin yaptırımlarını boşa çıkarabildi.”
TÜRK SİYASETİNE DAİR MERAK ETTİKLERİ
Araştırma merkezi çalışanlarının Türk siyaseti hakkında merak ettikleri ve bizlere yönlendirdikleri sorular:
-Türkiye-NATO ve Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği ne olacak?
-Doğu Akdeniz’de neler oluyor?
-Yeni hükümet sistemine geçtikten sonra iktidar partisinin büyük illerin yönetimini kaybetmesinin bir sonraki genel seçimleri nasıl etkileyecek?
ÇİN'İN ÖNÜNDEKİ ÜÇ HEDEF
Beijing ziyaretimizin ikinci gününde Dışişleri Bakanlığı Batı Asya ve Kuzey Afrika Genel Müdürlüğü Müsteşarı Cai Weiming ile görüştük. Cai, Çin hakkında merak edilen soruları da yanıtladı:
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 70. yılı olduğunu hatırlatan Cai, 70 yıl önce Çin’in geri kalmış bir tarım ülkesi olduğunu, bugün ise dünyanın 1. sanayi üretim ülkesi ve 2. en büyük ekonomisi olduğunu, büyüme hızının ise ortalama yıllık yüzde 9 olduğunu ve halkın refah seviyesinin hızla yükseldiğini belirtti. 2017’deki 19. ÇKP Kongresi’nde alınan kararlara atıf yapan Cai, Çin’in önüne üç hedef koyduğunu belirtti: Yoksulluğu ortadan kaldırma, hava kirliliği ile mücadele ve yüksek riskleri önleme. Bu hedefleri yerine getirebildikleri takdirde Çin halkının mutlu olacağını söyledi.
SİNCİANG’DA ÜÇ YILDIR TERÖR YOK
Müsteşar, “Benim karşılaştığım Türk arkadaşlar hep Sinciang meselesini soruyor. Bu yüzden bu konu hakkında bilgi vermek istiyorum” diyerek Sinciang ile ilgili şunları söyledi:
Çin’de 56 etnik grup var bunların 55’i yani nüfusun yüzde 9’u azınlık statüsünde. Çin’de bölgesel özerklik uygulanıyor. 56 etnik gruptan 10’u İslam’a inanıyor. Ülkede 25 milyon Müslüman var. 23 milyon nüfusun yaşadığı Sinciang’da ise bütün etnik gruplar var ve Uygurların nüfusu 11 milyon 270 bin.
Çin Hükümeti terörle mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor. Aynı zamanda terörü önlemek için sosyal ve ekonomik önlemler de alıyor. Hafif suçlar işlemiş kişiler mesleki eğitim merkezlerinde yeniden topluma kazandırılıyor. Çin’in terörün kökünü kurutmak için aldığı bu önlemler sayesinde ülkede üç yıldır hiç terör eylemi yaşanmadı.
ABD ve Batı terör konusunda çifte standart uyguluyor. Sinciang’daki eğitim merkezlerinin toplama kampı olduğu kampanyasını piyasaya sürdüler, çünkü Çin ile dost ülkeler arasındaki ilişkileri baltalamak istiyorlar. Türkiye’deki bazı Uygurlar da bu kampanyaya alet oldu.
ÇİN-ABD TİCARET SAVAŞI
“Çin’in tavrı başından beri tutarlı. Biz ticaret savaşına girmek istemiyoruz. Eşit, ortak kazanca dayalı bir çözüm istiyoruz. ABD içerisinden gelen mantıklı sesler de ABD-Çin arasında bir an önce anlaşmaya varılmasını istiyor.”
HONG KONG PROTESTOLARI
“Eylemlerde renkli devrimlerin izlerini görüyoruz. Merkezi hükümete meydan okuyorlarsa “tek devlet iki sistem” ilkesini de çiğnemiş oluyorlar. Hong Kong’lular, İngiliz sömürgesiyken sahip olmadıkları haklara bugün sahipler. Oradaki eylemleri ABD kışkırtıyor ve şiddeti körükleyenler de ABD bağlantılı. Ancak onların hesabı tutmayacak. Hükümetimiz Hong Kong’daki her türlü sorunla mücadele edecek güce sahip.”