Asya’dan Latin Amerika’ya Kuşak ve Yol Girişimi genişliyor
Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in 2013’te açıkladığı ve ‘gelişen dünyanın ortak girişimi’ diye sunduğu Kuşak ve Yol Girişimi (KGY)’ne Karayiplerden önemli bir ülke daha katılım sağladı. Geçen günlerde imzalanan iş birliği belgesi ile Küba resmi olarak KGY içinde yer aldı.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin insanlık tarihindeki en uzun ambargosuna maruz kalan Küba yönetimi, yükselen Asya ülkeleri ile iş birliğini artırıyor. 2018 yılında Kuşak ve Yol Girişimi (KGY)’ne katılma kararı alan ülkenin kararı geçen Ekim ayında resmileşti. Küba ile Çin arasında bu gelişmeler ışığında 25 Aralık’ta ilk iş birliği planı imzalandı.
Çin’in en üst düzey ekonomik planlayıcısı olan Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu başkanı He Lifeng ve Küba Başbakan Yardımcısı Ricardo Cabrisas, Küba’nın resmi olarak BRI’ye katıldığı 2018’de imzalanan ‘Mutabakat Zaptı’nın etkin bir şekilde uygulanmasını temel alan belgeyi imzaladı.
Belge, Küba’nın kısa ve uzun vadeli kalkınma planlarıyla uyumlu altyapı, teknoloji, kültür, eğitim, turizm, enerji, iletişim ve biyoteknoloji dâhil olmak üzere KGY kapsamında Çin ve Küba için temel iş birliği içeren projeleri de netleştirdi. Ayrıca iş birliği içerisinde geliştirilecek projeler için bir zaman çizelgesi ve yol haritası oluşturuldu.
Çin’deki Küba Büyükelçiliği, iş birliği planının 2021’de ikili ekonomik ilişkilerde bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
LATİN AMERİKA’DA YÜKSELEN BAĞIMSIZLIKÇI DALGA
Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nde Latin Amerika çalışmaları üzerine araştırma görevlisi olan Zhou Zhiwei, Çin-Küba iş birliği anlaşmasıyla ilgili Çin medyasına yaptığı değerlendirmede “Çin ve Küba arasındaki stratejik anlaşma, iki ülkenin iş birliğini hızlandırdı. Son dönemde yine Çin ile Nikaragua arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasını da eklediğimizde Latin Amerika’daki ülkelerle eşitlik temelinde, ‘karşılıklı yarar’ ilkesi ile ilişkilerin geliştiğini gösteriyor.” dedi.
Son birkaç yılda Güney Amerika’dan 12, Karayiplerden de 10 ülke, yani bölgede 22 ülke KGY’ye katıldı. Bölgede artan neoliberal politikalara isyan, antiemperyalist tavır ve ABD’ye karşı gelişen bağımsızlıkçı tutum, ülkeleri Asya’dan yükselen uygarlık ile kader ortaklığı yapmaya itiyor.
KARŞILIKLI GELİŞME
Uzmanlar, Küba’nın son iş birliği anlaşması ile Çin ve Küba’nın güçlü bir ekonomik tamamlayıcılığa sahip olduğunu kaydediyor. Bu nedenle yeni ortaklığın Küba’nın ekonomik anlamda toparlanmasına ve yerel geçim kaynaklarının iyileştirilmesine yardımcı olacağı belirtilirken ayrıca Çin ile Latin Amerika arasında turizm ve enerji alanında iş birliğinin gelişeceği vurgulanıyor.
DOĞAL VE GÜVENİLİR ORTAK
Bazı uzmanlara göre ABD’nin insanlık dışı yoğun ambargosuna maruz kalan Küba, Pekin’in Washington ile girdiği jeopolitik rekabette Çin’in güvenilir ve doğal bir ortağı olarak yorumlanıyor. ABD’ye karşı direnen iki ülkenin Komünist Partiler tarafından yönetilmesi de artan ortaklığa sağlam bir temel oluşturuyor.
Russia Today (RT)’da çıkan bir değerlendirmede Küba ve Çin ilişkisi şöyle yorumlanıyor:
“Buradaki amaç adaya nükleer füzeler yerleştirmek ve 1960’lardaki gibi bir kriz yaratmak değil, Küba’nın kendi başarısının ve gelişiminin mantıksal olarak Amerikan gücüne ve egemenliğine zarar vermesi, stratejik jeopolitik konumda bulunan ülkenin ekonomik gücünü artırmak hedefleniyor. Çin Komünist Partisi’nin yayın organı Global Times’taki bir makalede belirtildiği gibi Çin, sözde demokrasi bayrağı altında ekonomik ambargo uygulayan ABD’nin aksine, uluslararası ilişkilerin normal düzenini etkin bir şekilde sürdürüyor ve dünya çapında ortak kalkınmayı teşvik etmeye çalışıyor.”
ÇİN’İN DEĞİŞEN DIŞ POLİTİKASI
RT’deki değerlendirmede “Çin’in ABD’ye karşı tutumu eskiden böyle değildi ve bu, değişen dünyanın göstergesidir.” deniliyor ve şöyle devam ediliyor:
“Çin-Küba ilişkileri Soğuk Savaş’tan kaynaklanan köklü bir tarihi olmasına rağmen, Pekin’in ABD’yi kışkırtmamak ve ABD’ye karşı bir hamle başlatmada yıllarca oldukça temkinli bir dış politika izledi. Deng Xiaoping döneminde başlayan bu strateji, Çince’de ‘tao guang yang hui’ yani ‘gizlenmek’ ve ‘dünya sahnesinde sessiz kalmak’ olarak biliniyordu.
“Fakat artık durum değişti. Şimdi tam anlamıyla ‘stratejik rekabet’in yeni gerçeklik olarak konsolide olması son iki yılda öne çıktı. Trump yönetiminin Çin’e karşı saldırgan politikaları ve Biden’ın da Trump politikalarını kucaklamasını takiben, Pekin bunu geri döndürmeye çalışmaktan ziyade kabul etti ve buna karşı mücadele başlattı. Çin bunu yaparken, daha önce ‘kurnazca destek olmak’ veya ‘tarafsız görünmek’ politikası yerine, ABD’nin saldırgan politikalar izlediği ve zorluklarla karşı karşıya kalan ülkelerle olan bağlarını giderek daha fazla geliştirmeye istekli olduğunu gösterdi. Çin artık, Amerikan tek taraflı yaptırımlara saygı duymaya daha az istekli hale geldi ve yaptırımların etkisini dengelemek için ülkelere giderek daha fazla yardım sunma stratejisi izliyor.”