Atakoğlu'nun 100. yıl marşı hep bir ağızdan okundu
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu, Cumhuriyet’in 100. Yılı için düzenlenen büyük bir gösteriye ev sahipliği yaptı. İzleyicinin beğenisini toplayan gösterinin yaratıcıları, Aydınlık’a açıklamalarda bulundu
Bestesini Fahir Atakoğlu’nun yaptığı, Özen Yula’nın yazıp yönettiği, koreografisini Cihan Yöntem’in yaptığı “100” adlı gösteri, önceki akşam Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sahnelendi. Gösteride; Şef Hakan Şensoy yönetimindeki Filarmonia İstanbul Orkestrası, Sinema Senfoni Korosu, Fahir Atakoğlu Band ve 39 kişilik dansçı-oyuncu kadrosu sahneye çıktı. Geçmiş ile bugün arasındaki kopmaz bağı yansıtmayı hedefleyen gösteri, 1071 yılında Türklerin Anadolu topraklarına girişinden İstanbul’un fethine, oradan da Kurtuluş Savaşı’na uzanan bir zaman dilimini izleyiciyle buluşturdu.
Gösteride Mustafa Kemal Atatürk’ü Ozan Dolunay, Zübeyde Hanım’ı Vahide Perçin, Fatih Sultan Mehmet’i Burak Deniz, Alparslan’ı Timur Acar, Halide Edip Adıvar’ı Sezin Akbaşoğulları, Mehmet Akif Ersoy’u Tansu Taşanlar, Mevlana’yı Tansel Öngel, Yunus Emre’yi Güven Kıraç ve Tarihçi Naima’yı Beyti Engin canlandırdı. Fahir Atakoğlu’nun müzikleri, görsel efektler ve oyuncuların performansı ile sahnelenen, Cumhuriyetin 100. yılında Türklerin tarihsel yolculuğunu anlatan gösteriyi, izleyici gözyaşlarıyla ve coşkuyla alkışladı.
100. YIL MARŞI SÖYLENDİ
Gösterinin sonunda, Yula’nın yazdığı ve Atakoğlu’nun bestelediği 100. Yıl Marşı, seyirci içine önceden yerleştirilen Vokal Akademi ekibinin tüm seyirciyle birlikte ayağa kalkmasıyla birlikte hep bir ağızdan söylendi. Besteci Fahir Atakoğlu, yazar Özen Yula, yardımcı koreograf Utku Demirkaya ve oyuncu Bestem Yuvarlak Çatık, projeyi Aydınlık’a anlattı.
Fahir Atakoğlu: Bizim için öncelikle seyircinin beğenmesi çok önemliydi. Cumhuriyetin ne zorluklarla kazanıldığını, bugünlere ne zorluklarla geldiğimizi anlarsak, cumhuriyete daha fazla değer vereceğimizi, ona daha fazla sahip çıkacağımızı sanıyorum. O yüzden o duygunun geçmesini istedik. İzleyiciler de katıldılar ve o duygu geçti sanırım. Bizim için de en önemli olan oydu. Çok gurur verici bir şey tabii. 75. Yıl konseri de yapmıştım ben, şimdi yüzüncü yıl nasip oldu. Bir de Özen Yula’nın yazdığı güzel sözlerle, güzel bir marşımız oldu. Sonuç olarak kazanımlar çok iyi. İnşallah gururla yüzyıllara taşıyacağımız bir proje olur.
TÜRKLERİN 1000 YILLIK SERÜVENİ
Özen Yula: Aslında ön plana çıkardığım, bu topraklarda Türklerin tarihinin başlamasıydı. O da Anadolu dediğimiz yer. Bir yanı Bizans, bir yanı Selçuklu olan ve orada yaşayan, ekin eken, hasat yapan, nadas yapan, çiftçilerin yani hayatı yaşayan insanların, köylülerin yaşadığı bir yer. Daha sonra iki kültür arasına sıkışıyorlar ve çok kültürlülük hep var bu topraklarda. Sonra Selçuklular geliyor ve hayat değişiyor. Ondan sonra Türklerin hikâyesi başlıyor bu topraklarda. Bugün değerini kaybettiğimiz o hoşgörü, sevgi, anlayış, karşındakini farklı görmeme, birinin çocuğunun herkesin çocuğu olması, kıymet bilme gibi durumlar, o Anadolu kültürünün içinde var olan yapılar. Ama bunların nasıl kazanıldığını ve nasıl dönüştüğünü, Cumhuriyetle beraber de yeni kazanımların geldiğini göstermek istedim. Öyle bir yapıdan yola çıktım.
100. YIL BÜTÜN EKİBE AZİM VERDİ
Utku Demirkaya: Biz bir hareket düzeni yaptık. Koreograf Cihan Yöntem ile 15 yıldır çalışıyorum ve bu projede de beraber çalıştık. 39 dansçı ve oyuncunun karışık olduğu bir ansambl ekibimiz var. Yaklaşık iki buçuk ay boyunca haftanın 6 günü, günde 8 saat bu ekiple prova yaptık. Yazın başından bu zamana kadar sıcaklarda “kan-ter-gözyaşı” içerisinde yoğun bir prova tempomuz oldu. Hiç durmadık, hep devam ettik. Çünkü 100. Yıl, bütün ekibimizi gururlandıran bir çalışma olduğu için, hiçbir zorluğu göz önünde bulundurmayarak, sonuna kadar giderek, oyunculuk olsun, dans olsun, hareket olsun, beden çalışmaları olsun, ekstra yaptığımız çalışmalar ve koro çalışmaları olsun, çok yoğun çalıştık. Üstesinden de geldiğimize inanıyorum. Artık seyirciyle buluşma vakti geldi. Seyircinin de buna hazır olduğunu düşünüyorum.
Çanakkale Savaşı’nın 100. Yılında da aynı şekilde böyle kalabalık bir kadro ile iş çıkarmıştım. O da benim için çok gurur vericiydi. Şimdi cumhuriyetin 100. Yılında bu işin bir parçası olmak beni çok daha gururlandırıyor ve iyi hissettiriyor. Nice yüzyıllara böyle gösteriler ve umarım daha coşkulusunu daha mutlusunu yaparız.
40 KİŞİ, TEK KİŞİ GİBİ
Oyuncu ve müzisyen Bestem Yuvarlak Çatık, topluluğun gösteriye hazırlanma sürecini anlattı: Özen Yula’nın yaptığı seçme ile bir araya gelen bir ansanbl oyuncu kadrosuyuz. Seçmeler sosyal medyadan duyurulmuştu. İki gün süren bir seçme yapıldı. Biz oyuncu olarak aslında seçmelere giderken hep bir tirat hazırlarız. Burada şiir okumamız istendi. Tabii bedenimiz de kriterlerden biriydi. Çünkü hem hareket ediyoruz hem de şiir okuyoruz.
Başlangıçta kimse birbirini tanımıyordu ama arada başka projelerden çalışmış arkadaşlarımız da var. Ben de burada sekiz sene önce çalıştığım bir arkadaşımla bir araya gelmiş oldum. İyi bir ansambl olmaya çalıştık. Çünkü hepimiz farklı üsluplardan gelen, farklı okullardan gelen insanlarız. Burada ortak bir dil ve üslup yaratmak çok önemliydi. Hem hareket ediyoruz hem sözleri söylüyoruz. Ayrı ayrı hem Cihan Yöntem’le hem de Utku Hoca'yla çalıştık. Onlar bizi her gün bir saat ısınmanın üzerine beden olarak çalıştırdı. Sonra Özen Yula ile oyunculuk üzerine çalıştık.
Bir halkı canlandırıyoruz. Geçmişten günümüze anlatılan bütün her şeyi, beden formunda göstermemiz gerekiyordu. O duyguyu verebilmemiz gerekiyordu. Üstelik kırk kişi sanki tek bir kişiymiş gibi. Hepimiz sadece tek bir kişiymiş gibi düşünerek çalıştık. Özellikle müziklerle birlikte zamanlamayı oturtmak bizim için de bir süreçti tabii ki. Ama bütün çalışmalardan sonra, şimdi kurulu bir robot gibi, makine gibi aynı şeyi söyleyebiliyoruz. Bu süreçte provalar dışında da birbirimizle hemhal olduk, homojen bir yapıya dönüştük.
ZORU BAŞARDILAR
Farklı üslup ve disiplinlerden seçilmiş dansçı ve oyunculardan oluşan bir topluluk. İki buçuk ay boyunca günde 8 saat çalışılarak oluşturulan ansambl. Müzikle birlikte hareket ve dansın yanı sıra, aynı anda söz söylemek gibi zor bir tekniği, senfoni orkestrası ve koro ile birlikte dar zamanda sahnelerken yaşanan ses sistemi zorluğuna rağmen başaran bir ekip. İşte 100. Yıl projesinin o kahraman sanatçıları:
Alper Erdoğuk, Beldem Şengül, Berkay Şanveren, Bestem Yuvarlak Çatık, Buse Külekçi, Can Nevzat Sipahi, Cemal Can çakır, Ceren Bayhan, Deniz İnanç, Didem Nur Özçelik, Ebru Aytemur, Eda Ağaoğlu, Esma Gül Şener, Ezgi Acıoğlu, Ferhat Işıktaş, Gizem Defne Erdemir, Hacı Murat Turhan, Hatice Betül Könüç, İlkin Öykü Fışkın, Mahmut Sefa Çelenk, Mehmet Küçük, Mustafa Çirkin, Onur Asil Ocak, Pelin Naipoğlu, Pınar Tuncegil Genç, Ramazan Tetik, Sefa Yiğit Yalkın, Sami İlker Güler, Sena Nihan Erdem, Sercan Er, Sevim Merve Kurç, Şahin Can Bayır, Şeyma Merç Şafak, Tolga Ilık, Umut Yüksel, Yağız Gürcan, Yasmin Ergün, Yiğit Şemşettin Selvi, Yasemin Çuhadar.