'Atatürk gibi geleceğe bakıyoruz'
Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek, “tam bağımsızlık” mirasına dikkat çekti: “Atatürk gibi yapıyoruz. Geleceğe bakıyoruz.”
Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek’le 30 Ağustos Büyük Taarruz Zaferi’nin 101. yılında zaferin parolası olan “Tam Bağımsızlık” vurgusunu konuştuk.
Perinçek, Türk Devrimi’nin mazlum milletlerin emperyalizme karşı kazandığı bir ilk devrim olduğunu belirtti. Türkiye’nin, tarihinin hiçbir döneminde sömürge olmadığını, emperyalizmin ülkemizde hiçbir zaman tam tekel kuramadığını vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Bu coğrafya yüz yıldan beri millî demokratik devrimin beşiğidir. Mustafa Kemal’in önderlik ettiği eylemlerin bu yüz yıllık millî demokratik devrim mücadelesi içinde eşsiz bir yeri vardır. Büyük taarruz ve 30 Ağustos zaferi ardından düşmanın ta İzmir’e ve Bursa’ya kadar sürülmesi müthiş bir başarı. Başarı nasıl geldi? Azim ve irade! Ama başarının olmazsa olmazı bilimsellik, not defterine düştüğü nottaki gibi ‘maddeyi tanımak’! Devrimin lideri milletini iyi tanıyordu. 30 Ağustos 1928’de Atatürk bunu şöyle açıklıyor: ‘30 Ağustos’ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk milletinin yanımda bulunduğu halde idare ettiğim hayatımda ilk ve son muharebedir. Bir insan kendini milletiyle beraber hissettiği zaman ne kadar kuvvetli bulur, bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür. Eğer ben izahta acz gösteriyorsam, beni mazur görünüz…'”
Perinçek konuşmasında bugüne de dikkat çekti. Karamsarlığa yer olmadığını, doğacak güneşi göreceklerin mutlaka başarıya ulaşacaklarının ısrarla altını çizdi.
Perinçek’in Büyük Zafer’in yıl dönümünde Aydınlık’a yaptığı özel açıklamasında şu vurgular yer aldı:
‘MUSTAFA KEMAL DAMDAN İNMEDİ’
“İşte o kararlılıkla günlerdir canını dişine takıp savaşan Mehmetçik sekiz günde yüzlerce kilometreyi aşarak milli bağımsızlık hedefine doğru koştu.
“Ama esas daha büyük zaferler hedeftir. Daha ayaklarında muharebe alanının toprağı varken, ekonomik bağımsızlık heyecanı sarar.
“O nasıl gerçekleşecek?
“Biz yaparız diyecek bir milletle. Üretici güçler gelişecek. Hurafelerden arınacaklar. Toplumun yarısı kadınlar seferber edilecek. O kadınlar ki en ağır istibdat koşullarında Namık Kemal’in adı bile yasaklanan oyununda vatansever Zekiye rolü için birbirleriyle yarışan kadınlar. Eğitim? Eğitim sistemi ekonomik başarı ve tam bağımsızlık için Akdeniz’den bile öte ileriye koşacak nesilleri yetiştirecek.
“Bütün bunları Atatürk, hemen ertesi yıl 30 Ağustos’unda bir bir sıralıyor. Geçmişe değil, geleceğe bakalım diyor. Bu sesler emperyalistlere, sömürgecilere karşı mücadele eden bütün coğrafyadan duyuluyor. Bir umut oluyor. Bir örnek yaratılıyor. Yalnızca tarih değildir. Bugün de bir örnektir. Hem Türkiye’yi bugün yönetenlere hem de Afrika’da hâlâ mücadele edenlere. Nijer’de Türk bayrağının taşınması bir rastlantı değildir. Türk bayrağı emperyalizme boyun eğmeyen kendine güvenli ve tutarlı bir milletin eseridir. Öyle de kalacaktır.
“Biz de Atatürk gibi yapıyoruz. Geleceğe bakıyoruz. Güneşin doğuşunu görüyoruz. Çok daha büyük başarılara ulaşacağız.
1924 DUMLUPINAR NUTKU
Şule Perinçek, Mustafa Kemal’in 30 Ağustos zaferinin ikinci yıl dönümünde Dumlupınar’da yapılan törendeki nutka da dikkat çekti.
Konuşmada 30 Ağustos kararlılığını ve bunun yeni kurulun Cumhuriyet açısından önemini aktaran Perinçek, “Orada çiftçiler birliği temsilcileri, kadınlar vb. de konuşuyor. Yani yeni kurulan Cumhuriyet, çiftçiler, köylüler, kadınlarla birlikte kurulacak.” ifadelerini kullandı.
Atatürk’ün 1924’teki Dumlupınar nutkundan bazı vurguları okurlarımıza sunuyoruz. Konuşmanın tam haline Atatürk’ün Bütün Eserleri’nin 16. cildinin 283-289. sayfalarından ulaşabilirsiniz.
‘YARIN DAHA BARİZ ANLAŞILACAK’
“Bu büyük meydan muharebesinin hakiki mahiyeti bugün verilen tafsilattan ziyade, yarın tarihin hükümleri, araştırmacıların inceleme ve muhakemeleri okunduğu zaman daha bariz, daha kapsamlı bir surette anlaşılacaktır.
“Harp, muharebe, nihayet meydan muharebesi, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; milletlerin çarpışmasıdır. Meydan muharebesi, milletlerin bütün mevcudiyetleri ile, ilim ve fen sahasındaki seviyeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddi ve manevi kudret ve faziletleriyle ve her türlü vasıtalarıyla çarpıştığı bir imtihan sahasıdır.
“Türk vatanını fethetmek fikrini, Türk’ü esir etmek hayalini genel, ortak bir fikir haline koymaya çalışanların da layık oldukları akıbetten kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük.
“Yine milletin hakiki ve elde edilebilir menfaatları yolunda kullanmakla mükellef olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi zapt ve işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hakim olmak için kafi değildir.
“30 Ağustos Muharebesi, Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kati neticeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kati tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum.
‘EN MÜHİMİ HAKİMİYET’
“Efendiler, bu muazzam zaferin muhtelif etkenleri üzerinde en mühimi ve en yükseği, Türk milletinin kayıtsız şartsız hakimiyetini eline almış olmasıdır.
“Milletimizin uzun asırlardan beri hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların tahakküm ve istibdadı altında ne kadar ezildiğini, onların hırslarını temin yolunda ne kadar büyük felaketlere ve zararlara uğradığını düşünürsek, milletimizin hakimiyetini eline almış olması hadisesinin bütün azamet ve ehemmiyeti gözlerimizde tecelli eder.
“Milli hakimiyet öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafa yıkılmaya mahkumdurlar.
‘DÜŞMANIN KOVULMASINDAN DAHA ÖNEMLİ HAREKET’
“Saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek, Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından kovulması, düşmanların denizlere dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir.
“Efendiler, asırlardan beri inleyerek feryat eden, fakat müstebitlerin, yalancıların, cahillerin vücuda getirdikleri engellerle canhıraş sadasını milletin kulağına duyuramayan zavallı vatan, bugün diyor ki, bütün can kulağınızı, harap olmuş, sinesinde en derin ıstıraplar duymuş validenizin samimi hitabına daima açık bulundurunuz.
“Artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, ilim ve marifet, yüksek medeniyet, hür fikir ve hür zihniyet istiyor.
“Bizim milletimiz vatanı için, hürriyeti ve hakimiyeti için fedakar bir halktır; bunu ispat etti. Milletimiz, yaptığı inkılapların kıskanç savunucusudur da. Benliğinde bu faziletler yerleşmiş bir milleti yürümekte olduğu doğru yoldan hiçbir kimse, hiçbir kuvvet alıkoyamaz.”