22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atatürk ve Musul

‘İngilizlerin gizlice organize ettikleri Nasturi ve Kürt ayaklanmaları Türkiye’yi zor durumda bırakmış, 1925 yılında ortaya çıkan Şeyh Sait ayaklanması Musul üzerine yürümeye hazırlanan Türk ordusunun büyük bir bölümünün bu ayaklanmayı bastırmakla meşgul olmasına neden olmuştur. Nitekim Musul’un kaybedilmesinde en büyük etken bu isyanlar oldu’

Atatürk ve Musul
A+ A-

Doç. Dr. Sait Yılmaz

Milli Güvenlik ve Dış Politika Uzmanı

Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile teslim oldu. Yapılacak barış anlaşması için Mondros’un imzalandığı gün savaşın durduğu hatlar esas olacaktı ama İngilizler savaşa altı gün daha devam edip, Kerkük ve Musul’u da içine alan bölgeyi de işgal ettiler. İngilizler yıllarca tüm bölgeyi gezmişler ve Musul’dan kuzeyde petrol olmadığını tespit etmişlerdi. Böylece Musul’un 80 kilometre kuzeyinden geçen bir hat çizip, bugünkü sınırlara kadar yerleri de işgale devam ettiler. Ancak, son Osmanlı Mebusan Meclisi, 28 Ocak 1920'de yaptığı toplantıda kabul edilen "Misâk-ı Milli", Türk Milleti'nin çekilebileceği son noktayı gösteriyor ve Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında yapılan tüm işgalleri reddediyordu.

ATAÜRK, MUSUL VE MİSAK-I MİLLİ..

Nisan 1920’de yapılan San Remo Konferansı ile Irak, İngiltere mandasına verildi. Kurtuluş Savaşı sonunda Misâk-ı Millî sınırları içerisindeki bütün topraklar kurtarılamamıştı. Atatürk’ün bu dönemde (1920-21) Milli Mücadele alanını genişletip, Anadolu’dan taşması siyasi ve askeri açıdan mümkün değildi. Ancak, buna rağmen yapılanlar o günün şartları içinde azımsanacak şeyler değildir. Atatürk, Lozan öncesinde 13 Ekim 1922'de yabancı basına verdiği demecinde "Avrupa'da İstanbul ve Meriç'e kadar Trakya, Asya'da Anadolu, Musul arazisi ve Irak'ın yarısı, Makedonya'yı ve Suriye'yi terk ettik. Fakat artık arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri ve her şeyi isteriz. Bunları kurtarmaya azmettik ve kurtaracağız" demişti. 1924 yılında TBMM’de dağıtılan haritaya göre (Harita) Batum, Halep, Rakka, Deyr-i Zor, Musul ve Kerkük (Revandiz, Erbil) gibi bugün Türkiye sınırları dışında olan vilayetler Türkiye toprağı olarak gösterilmektedir.

Irak’ın İngilizler tarafından işgal edilmesi, bölgedeki Türkler için zor bir dönemin başlangıcı olmuştur. Toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkleri, istilacı güçlere karşı mücadele etmek için hemen harekete geçmişlerdir. Kurtuluş Savaşı’na paralel olarak başlayan bölgedeki direniş hareketleri gücünü Anadolu’dan almıştır. Bu ortamda Irak’ın durumunu yakından izleyen Atatürk, İngilizlerin bölgedeki faaliyetlerini engellemeye ve Irak’ın kuzeyini Kurtuluş Savaşı’na dâhil etmeye çalışmıştır. Bu amacını gerçekleştirmek için aşiretlerden ve onların birbirleriyle olan ilişkilerinden yararlanmıştır. Anadolu’daki bağımsızlık mücadelesi devam ederken Misak-i Millî sınırları içerisinde kabul ettiğimiz ve İngilizler tarafından işgal edilen Musul bölgesinin tekrar ele geçirilebilmesi için, çeşitli planlar uygulamaya konulmuştur. İngilizler, uluslararası hukuku çiğneyerek işgal etmiş oldukları Musul ve civarında devamlı kalmak için yerleşiyorlardı. 9 Mart 1922’de Ankara’dan hareket eden Ali Şefik Bey komutasında birlik bölgeden topladığı milislerle birlikte 22 Haziran 1922’de Revandız’a ulaştı. 31 Ağustos'ta Derbent Muharebesi ile İngilizleri ciddi bir hezimete uğratan Şefik Bey, Şaklava kazasını ele geçirerek Musul ile bağlantıyı sağlama başarısını gösterdi. Türk müfrezesinin Revandız’a yerleşmesinden sonra yörede nüfuzlu kişileri de bünyesine alacak şekilde ‘Meclis-i Milli’ adıyla yerel bir idare meclisi kurulmuştur.

LOZAN ANLAŞMASI SONRASI IRAK POLİTİKAMIZ

Lozan Antlaşması’ndan sonra bölgedeki Türk-İngiliz rekabeti yeni bir boyut kazandı. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nı kazanması ve 1923 yılından itibaren Musul konusunu uluslararası siyasi platformda ele alması üzerine Irak Hükümeti, Atatürk’ün Musul ve Kerkük’teki faaliyetlerine karşı sert tedbirler almaya başladı. Bu sert tedbirler sonucunda geçmişte Atatürk ile irtibata geçmiş olanların da aralarında bulunduğu pek çok şeyh, 1923 yılının Şubat ve Mart aylarında katledilme korkusu ile Irak krallık sarayına başvurarak bağlılıklarını bildirmişlerdir. Türk gizli görevlileri ise yakın bölgedeki Kürt aşiretleri İngilizlere karşı harekete geçirme yoluna gitmişlerdir. TBMM Hükümeti ile Kürt kesimin yakınlaşması İngilizler tarafından endişe ile karşılanmıştır. Bu nedenle, İngilizler Kürt silahlı eylemlerini durdurmak için siyasi çözüm yollarına ağırlık vermişlerdir. İngilizler Türkiye’nin faaliyetlerinin merkezi olan Revandız’ı 22 Nisan 1923’te işgal ettiler. Bu sırada, Türkiye, Lozan Konferansı görüşmelerinin kesintiye uğraması nedeniyle yeni tedbirler almaya başlamıştır. Bu dönemde, Kerkük'te bulunan Türk Ocağı şubesi bünyesinde gizli bir cemiyet teşkil edilmiş ve bu cemiyetin üyeleri olan bazı kimseler gizlice İran’daki Türk temsilcilikleri aracılığıyla Ankara ile temasta bulunmuşlardır. Lozan Anlaşması’nda halledilemeyen Musul meselesinin çözüm sürecinde TBMM Hükümeti, Musul ve Kerkük üzerindeki nüfuzunu değişik yollardan sürdürmek için çalışmalar yapmıştır. Özellikle Süleymaniye ve Erbil bölgeleri bu faaliyetlerin merkezleri olmuşlardır.

1923-1926 yılları genelde Türkiye Irak ilişkileri İngilizlerle Türkler arasında barış görüşmelerinin yapıldığı bir dönemdir. Kurtuluş Savaşı sonunda yapılan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi sınırları belirlenmişse de Irak sınırı daha sonra yapılacak anlaşmalara bırakılmıştı. İki ülke arasında dokuz ay içinde mevcut sorun ile ilgili bir anlaşmaya varılamadığı için, çözüm Milletler Cemiyeti’ne havale edildi. Sonuçta geçici bir sınır tespit edildi. Kesin karar Uluslararası Adalet Divanı tarafından belirlenecekti. Atatürk’ün dış politika gündemi Lozan’dan geriye kalan ve çözülemeyen çok ciddi sorunlar nedeniyle oldukça yoğundu. Bu dönem yeni Türkiye Cumhuriyeti daha çok Avrupa’da yaklaşmakta olan yeni savaş tehlikesine odaklanmış, Ortadoğu ile ilgisi daha çok Lozan sonrası konular ile sınırlı kalmıştı. Ancak, İngilizlerin gizlice organize ettikleri Nasturi ve Kürt ayaklanmaları Türkiye’yi zor durumda bırakmış, 1925 yılında ortaya çıkan Şeyh Sait ayaklanması Musul üzerine yürümeye hazırlanan Türk ordusunun büyük bir bölümünün bu ayaklanmayı bastırmakla meşgul olmasına neden olmuştur. Nitekim Musul’un kaybedilmesinde en büyük etken bu isyanlar oldu.

Milletler Cemiyeti 1925 sonunda Musul'un Irak'ta, Hakkâri’nin Türkiye'de kalmasına karar verdi. Türkiye, tüm hoşnutsuzluğuna rağmen içeride bekleyen ekonomik ve sosyal sorunlar yüzünden 05 Haziran 1926’da İngiltere ile yapılan anlaşma çerçevesinde, Milletler Cemiyeti kararını tanıdı. Irak toprakları içinde çoğunluğunu Türkmen nüfusunun oluşturduğu Musul bölgesinde TBMM Hükümetinin faaliyetleri başarıyla sürdürülmüş ve bölge halkı son ana kadar Türkiye ile birleşme ümidini korumuştur. Atatürk, 1926 Ankara Anlaşması sonrasında Musul ve Kerkük’teki aşiretlerin faaliyetlerini izlemeye devam etmiştir. Bölgeye gizli görevlerle gönderilen Türk istihbarat personeli Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye sokabilecek oluşumları günü gününe rapor etmeye devam etmişlerdir. Mustafa Kemal’in düşüncesine göre, Musul Sorunu 1926’da bitmemiş, geçici bir süre için ertelenmişti. Türkiye, Musul’la ilgili beklentisinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. O dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın 1970 yılında şu demeci vermişti; “Türkiye, Musul’u Irak’a terk ederken, İngiltere ile arasının açık olması karşısında başka ülkelerin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmekten duydukları endişeyi gidermek istediği gibi; Musul’u Irak’a verip, bu ülkeyi memnun bırakarak ileride onunla bir konfederasyon yapmayı da düşünmüştür. Fakat Irak’ta bu işi gerçekleştirecek Türk yanlısı devlet adamları suikasta uğradılar.”

Kaynakça:

(1) Nejat Kaymaz: Misak-ı Millî Üzerinde Yapılan Tartışmalar Hakkında, VIII. Türk Tarih Kongresi, (Ankara, 1977).

(2) İsmail Çopur: 1923 Lozan Anlaşması Sonrasında Mustafa Kemal Atatürk’ün Irak’ta Yürüttüğü Faaliyetler, SAREM Başkanlığı, (Ankara, 2003).

(3) Şerafettin Yamaner: Misak-ı Milli ve Musul Sorunu, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, (İstanbul, 2000).

(4) Sait Yılmaz: Irak Dosyası, Kum Saati Yayınları, (İstanbul, 2010).

Son Dakika Haberleri