Batı işine gelmeyince ticarete duvar örüyor
Atlantik, yükselen Asya güçlerinin küresel ekonomide sağladığı nüfuzu kırmak için 75 yıllık sistemi değiştirmeye başladı. Değişimin çarkları kırmaması için Batı, Pekin'in yolunu tuttu. TEPAV'ın analizinde serbest ticaretin yerine 'Yeni Washington Konsensüs' anlayışının öne çıktığına dikkat çekildi.
ABD Hazine Bakanlığı, Bakan Janet Yellen'in 6-9 Temmuz'da Çin'in başkenti Pekin'i ziyaret edeceğini açıkladı. Açıklamada Yellen'ın Çinli yetkililerle dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki ilişkilerin sorumlu bir şekilde yönetiminin, endişe duyulan alanlar hakkında doğrudan iletişim kurmanın ve küresel zorlukları ele almak için birlikte çalışmanın önemini görüşeceği ifade edildi. Ziyarete ilişkin Global Times'da yer alan alan haberde “ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in Çin ziyaretinin ardından Çin-ABD ilişkilerinde bir fırsat penceresi açıldı. Yellen yakın gelecekte Çin'i de ziyaret ederse, o zaman her iki taraf için de tartışılacak kilit konular ABD'nin Çin'e yönelik ek tarifelerinin iptali, Çin'e yönelik '301 soruşturmasının' geri çekilmesi ve ilk aşamanın gözden geçirilmesi olacaktır.” denildi. Ayrıca Fudan Üniversitesi Amerikan Araştırmaları Merkezi direktörü Wu Xinbo'nun "Çin için asıl endişemiz, Trump yönetiminin uyguladığı tarifeler. Bu tarifeler bugüne kadar kaldırılmadı ve Biden bunları azaltmak için hiçbir şey yapmadı.” görüşüne yer verildi.
75 YILDIR SAVUNUYORLARDI
Bundan önce Avrupalı liderler ve başkaca ABD hükümet yetkilileri de Pekin'i ziyaret etmişlerdi. Bu durum, “Rusya'nın 'oyun bozan' hamleleri karşısında Batı bir kırılma yaratmamak için uzlaşı aradığı” yorumlarına yol açtı. Yellen'in Pekin ziyareti ve sonuçları önemli olacak. Çünkü gelişen ekonomilerin dünya ticaretindeki ağırlığı arttıkça, ABD'nin başını çektiği Atlantik bloku Dünya Ticaret Örgütü'nün koyduğu serbest ticaret kurallarını yıllar itibarıyla terk etmeye başladı. Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı (TEPAV) Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü Bozkurt Aran'ın kaleme aldığı “Yeni Washington Konsensüs' anlayışı liberal ticaretin yerini mi alıyor?” başlıklı çalışmada, son dönemlerde İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hâkim olan ekonomik ve uluslararası ticaret anlayışının ciddi olarak sorgulandığı ve yerine farklı kavramlarla yeni bir düzen arayışının belirgin şekilde ortaya çıktığına dikkat çekildi. “İlginç olan, düzenin 75 yıldır savunuculuğunu yapan egemen güçlerin bu yeni arayışta başı çekmesidir.” diyen Aran, “Belki ilk belirtilmesi gereken husus, ekonomisinin süratli gelişmesi sonucunda gerek bölgesinde gerek küresel anlamda etkin bir güç olması dolayısıyla Çin’den algılanan tehdidin 'kurallara dayalı uluslararası düzenin' değişim sürecini hızlandırdığıdır.” ifadelerini kullandı.
KURALLARA DAYALI DÜZENİN SONU
Gelişmiş sanayi ülkelerinin başlattıkları ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana savunuculuğunu yaptıkları “kurallara dayalı ticaret” yaklaşımını sistemik olarak değiştiren bazı politik tercihlerin yaygın şekilde uygulanmaya başlandığına işaret eden Aran, araştırma notunun özetinde, şu görüşlere yer verdi: “Gelişmiş sanayi ülkelerinin rakipsiz 'başat güç' olma özelliği, Çin’in meydan okuması ile tehdit edilmeye başlanmıştır. Bu algı, uluslararası ekosistemin dönüşümünün ana amili olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle Avrupa Birliği ve ABD, küresel anlamda etkin olan konumlarının Çin’e karşı zayıflamasını engellemek amacıyla bazı yeni uygulamalara gideceklerini en sorumlu ağızlardan açıklamışlardır. Bir süredir devam etmekte olan ancak bu yılın başlarında olgunlaşmaya başlayan, AB’nin ve ABD’nin yetkili makamlar tarafından dile getirilen ve daha sonra G7 toplantılarında iyice şekillenen ancak 'kurallara dayalı uluslararası düzen' anlayışı ile çelişen bu yeni söylemin temel taşlarını irdelemek uygun olacaktır.”
GÜVENLİK, İKLİM VE ORTA SINIF İÇİN Mİ?
TEPAV uzmanı Aran'ın çalışmasında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Çin ile ilişkilerde etkin olmasını önerdiği “de-risking – riskten arındırma” kavramına, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın, “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan uluslararası düzenin bir günde yaratılmadığı gibi yeni düzenin de oluşmasının zaman alacağını” şeklindeki beyanına, ABD Hazine Bakanı Yellen'in, “Çin’in askeri ve güvenlik aygıtlarının hassas teknolojilere ulaşımının engellenmesinin hayati bir ulusal çıkar olarak ortaya çıktığı” ve yine Yellen'ın “dost ülkeleri' önceleyen (friendshoring) bir strateji izledikleri” şeklindeki ifadelerine dikkat çekti.
“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin öncülüğünde oluşturulan ve kısaca Bretton Woods kurumları olarak bilinen Dünya Bankası, IMF ve şimdiki yapısıyla DTÖ etrafında oluşan liberal ekonomik anlayış, daha sonra 1980’lerde 'Washington Uzlaşısı' ile pekiştirilmişti. Bu yaklaşım, temelde kamunun ekonomiye müdahalesinin sınırlanması, küresel ticaretin geliştirilmesi ve finansal istikrarın sağlanması yoluyla küresel anlamda refahın kitlelere yayılacağı düşüncesini içeriyordu.” diyen Aran, “ABD yönetiminin dünya ekonomisine yaklaşımı, geniş bir entelektüel değişimi de yansıtmaktadır. Biden yönetiminin artık serbest ticareti ve serbest piyasaları; ulusal güvenlik, iklim değişikliği ve orta sınıfın ekonomik güvenliğinden üstün tutan 1990 sonrası küreselleşme modelinin sağlıklı demokrasilerin sosyoekonomik temellerini zayıflattığına inandığı anlaşılmaktadır.” tespitini yaptı.