10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atlantik'in saldırganlığı böyle önlenir

Türkiye, Çin’den Afrika’ya, Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerini güçlendirecek politikalar üreterek Atlantik sisteminin emperyalist saldırganlığını durdurabilir ve önleyebilir

Atlantik'in saldırganlığı böyle önlenir
A+ A-
ERDOĞAN ASLANOĞLU / VATAN PARTİSİ KADIKÖY İLÇE BAŞKANI

İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Atlantik sistemi çökmektedir. Bunun yanı sıra yepyeni bir cepheleşme başlamıştır. Atlantik sistemi ile yeni uygarlık arasındaki çelişki ve ilişki de yeni uygarlığın öncüsü olan, ezilen ve gelişmekte olan ülkelerin emperyalist saldırılara karşı direnmesi, birlikte hareket etmesi, ekonomik olarak değer üretmesi ve büyümesi, paylaşımcı olmasıdır.

İnsanlık iki dünya savaşı gördü. Her ikisi de siyasi coğrafyayı şekillendiren, belirleyen, yıkıcı etkileri olan savaşlardı. Birinci Dünya Savaşı sonucunda Rusya’da Çarlık yıkılarak Sovyet Devrimi gerçekleşti. İşgale uğrayan ve nihayetinde Kurtuluş Savaşı ile bağımsızlığını kazanan Türkiye Cumhuriyeti de bu zincirin ikinci halkası oldu.

Birinci Dünya Savaşı sonunda ezilen milletlerin ve halkların örnek aldığı; özlem ve umutlarını taze, diri tutan iki ülke vardı: SSCB ve Türkiye Cumhuriyeti. Bu iki ülke arasında güvenliklerini sağlamak, ekonomilerini geliştirip büyütmek, devrimlerini yaşatmak adına derinlikli bir ilişki kurulmuştu.

TÜRKİYE 2. DÜNYA SAVAŞI'NDA TARAFSIZ MIYDI?

2. Dünya savaşında Türkiye savaşın bir tarafı olmadığını ve “tarafsız” kaldığını açıkladı. Coğrafi olarak Afrika, Asya, Avrupa kıtalarına kadar yayılan bu savaş sınırlarımıza kadar dayandı. Balkanlarda, Batı Asya’da ve Kafkasya’da işgal ve savaş vardı. Türkiye topraklarında savaş görmeyen ülkelerden biriydi.

Tarafsız kalmak demek, savaşta kimsenin yanında yer almamak demektir. Bir devletin topraklarında savaşın cereyan etmemiş olmaması ile o devletin tarafsız kalması genellikle karıştırılmaktadır. Kısacası bir taraf seçmek fakat savaşın dışında kalmak da bir seçenektir. Savaşan ülkeler arasındaki ilişkilerde, topraklarında savaşın olmaması için kullanılacak en uygun sözcük de “tarafsızlık” sözcüğüdür.

1960 yılında İsmet İnönü, TBMM’de İkinci Dünya Savaşı’na değindiği konuşmasında, “Batı’dan yana olduklarını” açıkça ifade etmiştir. 26 Haziran 1940 günü Türkiye, İngiltere, Fransa ile “savaş dışı” müttefiklik durumunu açıklamıştı. Müttefik konumuna getiren başlangıç noktası, 19 Ekim 1939 yılında İngiltere ve Fransa ile yapılan yardımlaşma anlaşmasıdır.

Batı’dan kastedilen ise başta İngiltere ve Fransa olmak üzere, savaş sonrasında da ABD ile kurulan ilişkiler ve o ilişkiler sisteminde olmaktır. İnönü’nün, “Aç bıraktık ama babasız bırakmadık” sözünün sonucu böyle ortaya çıkmıştır.

İngiltere ve Fransa ile yapılan anlaşmaya SSCB karşı çıkmış, anlaşma yapılmadan sözleşmeler ile devam edilmesini istemiştir. SSCB ile yapılan Dostluk ve Tarafsızlık Anlaşması gereği tarafların 3. ülkeler ile yapacağı anlaşmalar konusunda bilgi verecekleri ve bu anlaşmaların taraf ülkelerin aleyhine olmayacağı konusunda madde eklemişlerdi.

SSCB’nin bu anlaşmanın yapılmasını istememesinin nedeni, İngiltere ve Fransa’nın hedefinde SSCB’nin olmasıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında İngiltere için birinci tehlike SSCB’ydi. Bolşevizmi en büyük tehlike olarak gören İngiltere, SSCB’nin devrimini boğmak isteyen bir emperyalist güçtü. Bu nedenle İngiltere, İkinci Dünya Savaşı alametlerinin belirlediği zamanlarda da Almanya’yı SSCB’nin üzerine sürmek için elinden geleni yapmıştır. Bu tehlikeyi gören SSCB yönetimi, Stalin-Hitler ile Saldırmazlık Paktı Anlaşması yaparak Almanya’nın SSCB’ye saldırmasını iki yıl geciktirmiştir. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı başladıktan 39 gün sonra İngiltere ve Fransa ile yaptığı bu anlaşma, SSCB ile ilişkileri bozan bir anlaşmadır ve bir kırılma noktasıdır.

Bu anlaşmaya Türkiye içinden de itirazlar olmuştur. Karşı çıkanlardan biri de Atatürk döneminde 14 yıl Dışişleri Bakanlığı yapan Tevfik Rüştü Aras’tır. İngiltere ile ‘’Savaş dışı’’ müttefik olunmasına rağmen, müttefik devletlerin savaştığı Almanya’nın ihtiyacı olan Krom satışını yapan da Türkiye’dir.

Denge kulağa hoş gelen bir kavram, belki de birçoklarımızın kafasının karışması bundandır. Oysa şöyle düşünelim. Bir yandan uyuşturucu kullansak bir yandan da spor yapsak dengeli bir hayat mı sürmüş oluruz? Bağışıklık sistemimiz bir virüs geldiğinde “denge politikası” mı uygular? Siz Hz. Musa ile Firavun arasında, Hz. Ali ile Muaviye arasında, Atatürk ile Vahdettin arasında “denge politikası” uygulayabilir misiniz?

Atlantik'in saldırganlığı böyle önlenir - Resim : 1
2. Dünya Savaşı’nda Türkiye savaşın bir tarafı olmadığını ve “tarafsız” kaldığını açıkladı.

İZLENMESİ GEREKEN DIŞ POLİTİKA NE OLMALIYDI?

SSCB ile ilişkiler derinleşerek devam etmeliydi ve bu ilişkiler müttefiklik seviyesinde olmalıydı.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda alt alta sıralayacağımız şu sonuçları olmuştur:

1- Türkiye, Batı kampına dahil olmuştur. Ezilen milletlerin, devletlerin ve halkların umudu olmaktan çıkmış; aksine Atlantik sisteminin dış politikada papağanı olmuştur.

2- SSCB ile ilişkileri kopmuş, Atlantik sisteminin askeri örgütü NATO’ya girerek SSCB’ye karşı uç karakolu işlevini görmüştür.

3- Türkiye, Atatürk Devrimleri ile girdiği Milli Devrimci Üretici iktidarını kaybetmiş, Batı ile nefes alan, Batıya bağlı bir ülke haline gelmiştir. İktidarlar artık Batı tarafından belirlenirken, Batı ile ilişkileri olanlar tarafından yönetilir hale gelmiştir.

4- Türkiye, Türk Devletleri ve Toplulukları ile bağımsız ilişkilerini güçlendirme fırsatını kaybetmiş; Atlantik sisteminin, SSCB’yi kuşatma projesinin elemanı haline gelmiştir.

5- Türkiye, Türk kökenli yurttaşların olduğu Balkanlardaki etkisini ve nüfuzunu kaybetmiştir.

6-Türkiye, Batı Asya’da kendi nam ve hesabına işbirliği ve dostluk olanaklarını kaybetmiştir.

Üreticilerin Milli Devrimci Hükümeti’nin dış politikasının temel taşları neler olacaktır?

Emperyalist Atlantik sistemi, dünya üzerinde tam hâkimiyet isteğinden vazgeçmiş değil. Devrimlerini yapmış, bağımsızlığını kazanmış ülkeler başta olmak üzere millî devletleri hedef tahtasına koymuş durumda. Türkiye de Atlantik sisteminin hedefleri içindedir.

Atlantik sistemi, hedeflerine ulaşacak güçten yoksundur.

Gelişmekte olan ve az gelişmiş mazlum ülkeler ve milletleri ile emperyalist Atlantik sistemi arasında çelişme belirleyicidir. Dünyadaki gelişmeleri bu çelişmeyi dikkate alarak, görerek anlayabilir ve politikalar oluşturabiliriz.

Türkiye, Rusya veya BDT ile ilişkilerini güçlendirmeli, işbirliği yapmalı ve müttefiklik seviyesine çıkartmalıdır.

Türkiye, Türk Devletleri ve toplulukları ile bağlarını güçlendirmelidir.

Türkiye, Batı Asya Birliği’ni kurmalıdır.

Türkiye, Balkanlarda nüfuzunu artırmalı, Atlantik sisteminin ayak bağlarını ortadan kaldıracak adımlar atmalıdır.

Avrupa ile ilişkilerini karşılıklı saygı ve çıkar temelinde kurmalı; Avrupa’nın, Atlantik sisteminin payandası olmaktan uzaklaştıracak politikalar izlemelidir.

Türkiye, Çin’den Afrika’ya, Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar, siyasi ve ekonomik ilişkilerini güçlendirecek politikalar üreterek Atlantik sisteminin emperyalist saldırganlığını durdurabilir ve önleyebilir.

Kaynaklar:

- Ercan Dolapçı: Devrimin İki Yüzü

- Tevfik Rüştü Aras: Atatürk’ün Dış Politikası

Son Dakika Haberleri 2. dünya savaşı atlantik sistemi