22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Gündemde AB’nin geleceği, Ukrayna savaşı ve göç sorunu var

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yaklaşıyor. Seçimlerin ana konusu Avrupa Birliği’nin (AB) geleceği, üye ülkelerin ulusal egemenlikleri, ekonomik kriz ve göç konusu... Avrupa genelinde yaklaşık 400 milyon seçmen var. Ülkeler toplam 720 milletvekilini parlamentoya gönderecek

Avrupa Parlamentosu seçimleri...Avrupa Parlamentosu seçimlerinde gündemde neler var...Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kimler önde...
ALİ RIZA TAŞDELEN

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine bir aydan az bir zaman kaldı. Her ülkede listeler ve liste başları kesinleşti. Adaylar programlarını düzenledikleri salon toplantılarında ve medyada açıklamaya ve tartışmaya başladı. Seçimlerin ana konusu Avrupa Birliği’nin (AB) geleceği, üye ülkelerin ulusal egemenlikleri, ekonomik kriz ve göç konusu oluşturuyor. Dış politikada ise esas tartışma Ukrayna savaşına karşı izlenen tutum, Rusya ve Çin ile ilişkiler öne çıkıyor.

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Gündemde AB’nin geleceği, Ukrayna savaşı ve göç sorunu var - Resim : 1

Avrupalı seçmenlerin neredeyse yarısı AB’ye ve AP’ye sıcak bakmıyor ve ilgi duymuyor. Aynı şekilde AP’nin işleyişi ve görevleri konusunda da bir bilinçsizlik var. 2019 seçimlerinde olduğu gibi bu seçimlerde de küreselci neoliberal (Atlantikçi) partilerin en büyük endişesi Avrupa’da yükselen milliyetçik. Yapılan anketler bu seçimde de katılımın düşük olacağını gösteriyor.

Avrupa genelinde yaklaşık 400 milyon seçmen var. Ülkeler toplam 720 milletvekilini parlamentoya gönderecek. Her ülkede partiler veya ittifaklar listelerle yarışacak. Bu parti ve ittifakların belirlediği liste başları önderliğinde seçim kampanyaları yürütülüyor. En az yüzde 5 alan listeler aldıkları oy oranında milletvekili çıkarabilecek. Avrupa Parlamentosu’nda milletvekilleri ülkelere göre değil siyasal gruplar şeklinde yer alıyor. Bugün AP’de 7 grup bulunmakta: Avrupa Halk Partisi (EPP), Sosyal Demokratlar (S&D), Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR), Avrupa İçin Liberal ve Demokrat İttifak (ALDE) ve Avrupa Demokrat Parti’nin (PDE) oluşturduğu Renew Europe (RE), Yeşiller/Avrupa Özgür Birliği, (Verts/ALE), Kimlik ve Demokrasi (ID), Avrupa Muhafazakâr ve Reformcuları (CRE), Avrupa Solu-İskandinav Yeşil Solu (GUE/NGL).

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Gündemde AB’nin geleceği, Ukrayna savaşı ve göç sorunu var - Resim : 2

ATLANTİKÇİLERLE MİLLİYETÇİLER ARASINDA BİR SEÇİM

Yeni bir Dünya’nın doğduğu, dengelerinin yeniden oluştuğu, yeni saflaşmaların yaşandığı bir döneme denk gelen seçim Atlantikçilerle Avrasyacılar arasında olacak. Gerek iki yıldır süren Ukrayna savaşına ve Rusya’ya karşı tutum gerek Çin mallarının Avrupa’yı “işgal” ettiğini düşünenlerin korumacı politika önerileri ve Çin’e karşı tutumları gerekse İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım seçim kampanyasının öne çıkan konuları. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa savaş çanlarının çaldığı ve ekonomik krizin zirveye çıktığı böyle dönemde yönünü bulamayan, gerçek bir Birlik oluşturamayan ve uluslararası alanda bir kutup olamayan giderek yenilen, zayıflayan dolayısıyla daha da saldırganlaşan ABD ile başını Çin ve Rusya’nın çektiği Asya arasında sıkışan, bocalayan ve oluşmakta olan Yeni Dünya’da kendine yer arayan bir Avrupa var. Önümüzdeki dönemde AB’nin eğilimini belirlemesi açısından bu seçim sonuçları önemli.

Avrupa’da klasik anlamda bildiğimiz bir sağ-sol yok; tüm Avrupa’da Muhafazakâr, liberal, “sosyalist”, “komünist” veya “yeşil” etiketli sosyal demokrat partilerin hepsi Atlantik cephesinin partileri. Diğer tarafta ABD ve Brüksel diktatörlüğüne (AB) karşı ülkesinin bağımsızlığını, milli değerlerini savunan ve savaşa karşı çıkan partiler var.

Bu seçimde Atlantikçi partilerin adaylarının tümü neoliberal AB projesini savunuyor, Ukrayna’da ve İsrail’de Neonaziler ve faşistleri destekliyor, Rusya’ya karşı savaş çığırtkanlığı yapıyorlar. Ticari ilişkilerde ve Çin- Uygur Türkleri konusunda ABD’nin peşine takılıyor ve yalanlarını ileri sürüyorlar.

Milliyetçi partilerin ortak yönleri her ülke ve partiye göre değişse de ABD ve NATO’ya karşı tutum alıyorlar. Ukrayna’ya asker ve silah göndermeye karşı çıkıyor, dış politikada ülkelerinin çıkarları doğrultusunda Rusya gibi Çin gibi jeostratejik ve ekonomik devlerle işbirliği ve barışı savunuyorlar. Bu nedenle “Kremlin’in ajanları”, “Çin casusları” gibi suçlamalara maruz kalıyorlar.

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Gündemde AB’nin geleceği, Ukrayna savaşı ve göç sorunu var - Resim : 3

SOSYAL DEMOKRATLAR RUSYA VE ÇİN DÜŞMANLIĞINDA BAŞI ÇEKİYORLAR

Macron’un liste başı adayı Valerie Hayer, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Fransa ziyareti sırasında Çin'in Müslüman Uygur azınlığa karşı "soykırım" uyguladığını açıkladı. Hayer, "Gözaltından, zorla kısırlaştırmalardan, dil ve kültürün silinmesinden bahsettiğimizde... evet, bunun soykırım olduğunu düşünebiliriz (...) karar vermek uluslararası adalete kalmış olsa bile" dedi.

Aynı şekilde Sosyal demokratların adayı ve Atlantikçilerin göz bebeği Raphaël Glucksmann Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u Çin'e karşı "kararlı" olmaya ve "orada işlenen suçlar karşısında sessiz kalmamaya" çağırdı. Glucksmann Le Monde'da yayınlanan makalesinde "Mesele artık Çin ile konuşmamak ya da Çinli liderleri kabul etmemek değil, mesele kararlı olmak, orada işlenen suçlar ya da burada gerçekleştirilen saldırılar karşısında sessiz kalmamak, güç dengesini kabul etmektir." diye yazdı.

Sosyal demokrat aday 3 Mayıs'ta Paris'te Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko ile birlikte Ukrayna'ya verdiği koşulsuz desteği bir kez daha teyit etti ve Pekin'in Uygurlara yönelik baskılarına atıfta bulunarak "kölelik ürünlerinin" Avrupa pazarından yasaklanması çağrısında bulunarak Çin'e karşı sert bir duruş sergiledi.

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Gündemde AB’nin geleceği, Ukrayna savaşı ve göç sorunu var - Resim : 4

MİLLİYETÇİLERİN ADAYI AÇIK ARA ÖNDE

Harris Interactive anketinin sonuçlarına göre, “en dürüst, cesur, yetkin, güven verici ve dinamik aday, taahhütlerini yerine getirebilen, Fransızların endişelerini en iyi anlayan ve Fransa'yı Avrupa Parlamentosu'nda en iyi temsil edecek kişi" olarak görülen 28 yaşındaki Ulusal Birlik Partisinin adayı Jordan Bardella yüzde 31 ile birinci oldu. 7 yıllık iktidarı boyunca halkın desteğini kaybeden Macron’un adayı Hayer ise yüzde 15 oranında. Sosyal demokratların adayı Glucksmann ise yüzde 14 ile neredeyse Hayer’i yakalayacak duruma geldi.

Yüzde 5 oranını aşarak dördüncü ve beşinci parti olarak parlamentoya girmeyi hedefleyen 4 parti aralarında yarışıyor: yüzde 7 ile Cumhuriyetçiler’in (Les Républicains) adayı François-Xavier Bellamy, yüzde 6,5-7 ile Yeşillerin (EELV) adayı Marie Toussaint ve Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) adayı Manon Aubry yüzde 6 ile Yeniden Fetih Partisinin (Reconquête) adayı Marion Maréchal

AP SEÇİMLERİNDE MİLLİYETÇİ PARTİLER ATAKTA

Milliyetçi partiler, önceleri AB'den ayrılmayı savunurken, artık giderek büyüyen bir güç olmalarıyla birlikte Birlik içinde kalmayı ve ülkelerinin ulusal çıkarlarına saygılı bir Avrupa Birliği için mücadele etmeyi yeğliyorlar. Bu partilerin en büyük handikabı göçmenlere karşı izledikleri yer yer ırkçı söyleme varan siyasetleridir. Bu ülkeden ülkeye değişmekte ve kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşamaktadır. Örneğin Almanya için Alternatif (AfD) Partisi ve neo-Nazi hareketi üyeleri tarafından yabancıların ve “asimile olmamış” Alman vatandaşlarının Almanya'dan kovulmasını öngören bir “Yeniden Göç Planı” açıklamıştı. 2027 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin favori adayı ve AP seçimlerinin Fransa’da birinci durumundaki Ulusal Bilik Partisinin lideri Marine Le Pen AfD’nin bu planı üzerine "Bir şeyi son derece açıklığa kavuşturalım. Bu toplantıda tartışılacak ya da karara bağlanacak olan öneriye (...) kesinlikle katılmıyorum" açıklamasında bulunmuştu.

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Gündemde AB’nin geleceği, Ukrayna savaşı ve göç sorunu var - Resim : 5

Diğer taraftan AfD liste başı adayı Maximilian Krah, ABD'ye karşı daha fazla Alman “egemenliği” karşılığında Rusya ve Çin dostluğunu savunuyor. Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımlardan vazgeçilecek ve "Almanya'nın Avrasya Ekonomik Birliği ile ilişkileri geliştirilecek" diyor. AfD’de Çin'in Yeni İpek Yolları girişimi güçlü bir destek buluyor: "AfD, programın eşit bir temelde şekillendirilmesine yardımcı olmak için Almanya'nın proaktif katılımını taahhüt ettiğini" ifade ediyor. Krah’ın yardımcısının Çin için casusluk yaptığı şüphesiyle tutuklanması ve soruşturulması siyasi amaçlı olduğu gerekçesiyle reddedildi. Parti ayrıca AB'nin ve Almanya'nın iklim değişikliği hedeflerini Alman ekonomisi için bir sıkıntı ve tehlike olarak görüyor. Aşırı CO2 emisyonlarının sonuçlarından ve iklim değişikliği fikrine karşı çıkıyor ve tüm Avrupa ve ulusal iklim koruma önlemlerinin kaldırılmasını savunuyor.

Avrupa’nın en büyük milliyetçi partisi olan Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi ve adayı daha önce bu sayfada uzun uzun anlatıldı. Bu yazımızda daha çok Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki partilere yer vereceğiz.

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Gündemde AB’nin geleceği, Ukrayna savaşı ve göç sorunu var - Resim : 6

Neredeyse tüm Avrupa’da ABD karşıtlığı yükseliyor ve milliyetçi partiler güç kazanıyorlar

Almanya’da AfD, merkez sağ CDU/CSU partisinin ardından ikinci pozisyonda. Üçüncü sırada ise mevcut Başbakan Olaf Scholz'un da dahil olduğu Sosyal Demokrat Parti (SPD) bulunuyor. Almanya’da Euronews süper anketine göre CDU/CSUdiğer geleneksel Alman partilerine kıyasla artış gösteriyor ve AfD’nin hemen önünde bir pozisyona sahip.

Slovakya'da Başbakan Robert Fico Avrupa basınının büyük bir kısmı tarafından "Solun Viktor Orbán'ı" olarak anılıyor. Jacques Delors Enstitüsü araştırmacısı ve Orta Avrupa uzmanı Lukáš Macek, Fico’yu şöyle anlatıyor: "Açıkça Rusya yanlısı, Amerikan karşıtı, Batı karşıtı, NATO karşıtı ve AB karşıtı, bugün Macaristan veya Polonya'da iktidarda olan hükümetlerden duyulabilecek ideolojik söyleme daha yakın bir demokrasi anlayışına sahip" bir ideolojik yönelime sahip bir politikacı. Ukrayna’ya tüm askeri destekleri durdurdu ve Ukrayna'daki savaşla bağlantılı hiçbir yaptırıma oy vermedi.

Hollanda'da Özgürlük Partisi (PVV, oyların %23.6'sını) alarak ilk kez birinci parti oldu. Partinin lideri Geert Wilders diğer Avrupalı liderleri endişelendiriyor. Kampanyası sırasında Hollanda'nın AB bütçesine yaptığı mali katkıyı azaltma ve Birliğin daha fazla genişlemesine karşı çıkma sözü verdi. Ayrıca tarım ve balıkçılıkla ilgili AB düzenlemelerinin kaldırılması için de kampanya yürütüyor. Çeşitli vesilelerle bir "Nexit"ten (yani Hollanda'nın AB'den ayrılması) bahsediyor.

İtalya'da Konsey Başkanı Giorgia Meloni nisan ayı sonunda partisi Fratelli D'Italia'nın liste başı adayı olacağını açıkladı. Anketler Meloni'ye %26-27 civarında oy verirken, müttefikleri Salvini ve ForzaItalia %8 civarında ve sol çok bölünmüş durumda.

Belçika’da 9 Haziran'da Avrupa seçimlerinin yanı sıra federal ve bölgesel seçimler için de oy kullanılacak. Milliyetçiler Fransızca konuşulan bölgede çok düşük bir profile sahip olmasına rağmen Flandre bölgesinde yüzde 27 ile başı çekiyor. Milliyetçi lider Vlaams Belang'ın söyleminin merkezinde yer alan temalar arasında ülkenin parçalanması ve bir Flaman cumhuriyetinin kurulması, göç konusunda çok katı tutumlar (göçün durdurulması isteği, Belçika vatandaşlığının verilmesi için daha sert koşullar) ve iç güvenlik (şartlı tahliye sisteminin kaldırılması) yer alıyor.

Portekiz’de Sağ, Sosyalist Parti'yi yenerek seçimleri kazandı. Ancak burada da milliyetçilerin atılımı dikkat çekicidir. Chega, yüzde 18'lik rekor bir oy oranıyla üçüncü oldu. Sözde hükümet partileri önümüzdeki Avrupa seçimlerinde de benzer bir hareketin yaşanmasından korkuyor.

İspanya’da Pedro Sánchez ile 2018'den bu yana iktidarda olan PSOE sosyalistleri oyların %19,3'ünü alıyor. Bu oran muhafazakâr muhalefet partisi PP'ye (%19,2) çok yakın. Milliyetçi parti Vox ise sadece %2,9'luk oy oranına sahip. 9 Haziran'daki oylama şimdilik arka planda kalıyor. Şimdi tüm gözler, 12 Mayıs'taki bölgesel seçimlerin bağımsızlık yanlısı lider Carles Puigdemont'un siyasi geleceğini belirleyeceği Katalonya'da.

Macaristan'da Viktor Orban'ın Fidesz Partisi 2010'dan bu yana her seçimi kazandı. Ancak 9 Haziran'daki Avrupa seçimleri Orban ve Macar siyasetine yeni katılanlar için bir sınav olacak.

Avrupa Parlamentosu (AP) Ukrayna Rusya ABD NATO